“Bireyler İçin Küresel Isınmaya Karşı En Etkili Yol; Bitkisel Beslenme”

Vegan Derneği Kurucu Başkanı Ebru Arıman, koronavirüs salgını sonrasında beslenme alışkanlıklarının değişeceğini savunarak, "Bitki temelli beslenme küresel ısınmayı tersine çevirmek için her bireyin yapabileceği en önemli katkı." dedi.

Bugün 1 Kasım Dünya Vegan Günü. The Vegan Society’nin kasım ayında kurulması sebebiyle her yıl 1 Kasım, Dünya Vegan Günü olarak kutlanıyor. Tüm dünyadaki veganlar, veganlığı görünür kılmak için çeşitli etkinlikler düzenliyor.

Kasım 1944’te Birleşik Krallıkta kurulan The Vegan Society’in kurucularından olan Donald Watson, süt ürünleri içermeyen vejetaryen diyetleri ve yaşam tarzlarını konuşmak üzere arkadaşı Elsie Shrigley ile birlikte, kendileri gibi süt ürünleri diyeti uygulayan 5 vejeteryanla bir toplantı çağrısı yaptı. Kendilerini tanımlamak için yeni bir kelimeye ihtiyaç duyan ekip, Watson’ın önerisiyle “vegetarian” kelimesinin ilk üç ve son iki harfini kullanma kararı aldı ve kendilerine “vegan” ismini verdi.

Vegan Derneği Kurucu Başkanı Ebru ArımanSadece Beslenme Değil, Bütüncül Bir Yaşam Biçimi

Günümüzde veganlık, hayvansal ürünler tüketmekten kaçınmayı merkeze alan bir yaşam biçimi. Beslenme alışkanlığıyla sınırlandırılamayacak olan veganlık, kullanılan tüm ürünlerde hayvansal tüketimi ve hayvan deneyini reddediyor. Vegan Derneği Kurucu Başkanı Ebru Arıman, hayvan sömürüsünü ve türcülüğü karşısına alan veganlık felsefesini, günümüzde vegan olmayı ve hayvansal beslenme kaynaklı yaşanan salgınları Sivil Sayfalar için değerlendirdi.

İnsan olmayan hayvanların da tıpkı insanlar gibi doğuştan gelen ve devredilemez hakları olduğunu belirten Arıman, hayvanların sömürü malzemesi yapılamayacağını, hürriyetlerinden yoksun bırakılamayacağını, vücut bütünlüklerine müdahale edilemeyeceğini, fiziksel ve ruhsal baskıya maruz bırakılamayacağını, doğal yaşam alanlarından koparılamayacağını, istem dışı üremeye zorlanamayacağını, yavrularından ve ailelerinden koparılamayacağını, şiddet ve eziyete maruz bırakılamayacağını söylüyor.

Veganların, hayvanlar üzerindeki eşitsizliğe, keyfi kurallara ve sömürünün her türüne karşı olduğunu belirten Arıman, “Temel hak ve özgürlükler, insanlar söz konusu olduğunda büyük önem taşırken, hayvanlar söz konusu olunca aynı temel hak ve özgürlükler görmezden geliniyor. Biz hayvanların hak ve özgürlükleri için de bu kuralın genişletilmesi gerektiğini savunuyoruz. Daha adil ve barışçıl bir dünya arzu ediyoruz” diyerek veganlığın felsefesini açıklıyor.

“Veganlık Felsefesi ve Vegan Beslenme Ayrı Şeyler”

Türkiye’de veganlık tanımının yeni oturmaya başladığını kaydeden Arıman, “10 yıl öncesine göre daha iyi bir noktadayız. Veganlık, temelde bir hak arayışı ve insan olmayan hayvanlar için özgürlük mücadelesi. Ancak beslenme şekli bazen daha ön plana çıkıyor. Veganlık felsefesi ve veganların beslenmesi ayrı şeyler” diyor.

Türkiye’de özellikle üniversiteli gençler arasında veganlığın yaygın olduğunu ifade eden Arıman, “Gençler, daha çok merak ediyor, daha çok araştırıyor ve sorguluyor. Veganlığa olan ilginin önümüzdeki yıllarda artacağını görmek zor değil” diyor.

Veganlığın yayılmasında iletişim araçlarının önemli yer tuttuğunu söyleyen Arıman, “Sosyal medya gibi kitle iletişim araçlarının daha etkin kullanımı sonucu, bilgiye daha kolay erişiyoruz. Farklı kaynaklara bağlı olarak farkındalığımız hızla artıyor. Bunun yanı sıra etkinlikler, belgeseller, farkındalık çalışmaları, artan kaynak ve ürün çeşitliliği de artışı tetikliyor” diye konuşuyor.

“Hayvansal Beslenme ve Salgın Hastalıklar”

Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre, dünyada yeni olan veya yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıkların dörtte üçünün hayvan kaynaklı olduğunu belirten Arıman, “Fabrika çiftliklerinde ve egzotik hayvan pazarlarında, hayvanlar korkunç koşullarda tutuluyor. Bu yerler, virüslerin farklı türlerinin oluşması ve insanlar arasında bulaşması için uygun ortam sağlıyor. Salgın sürecinde bütün ilgi egzotik hayvan pazarlarına yönlendirildi ancak endüstriyel hayvan çiftlikleri, özellikle tavuk çiftlikleri, salgınlar için çok önemli üreme alanları” diyor.

Koronavirüs’ün yol açtığı Covid-19 salgını sonrası toplu alanlarda daha sıkı kontroller yapılması, vahşi hayvan ticaretinin yasaklanması ve insan-hayvan temasının sınırlandırılması çağrısını anımsatan Arıman, “Bariz olan, en basit, en ekonomik ve etkili çözümler, küresel vahşi hayvan ticaretine son vermek ve hayvan tüketimini, sömürüsünü bırakmaktır” diye konuşuyor.

“Salgın Sonrası Beslenme Alışkanlıkları Değişecek”

Koronavirüs salgın sonrası beslenme alışkanlıklarının mutlaka değişeceğini ifade eden Arıman, “Koronavirüs Vuhan’ın ıslak pazarlarında ortaya çıkmış olsun ya da olmasın, geldiğimiz noktada insanların yemek yeme şeklini etkileyeceği kesin. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, Covid-19 salgını başlangıcından bu yana veganlığa yönelen İngilizlerin sayısı yüzde 25 arttı. Bitki temelli beslenme küresel ısınmayı da tersine çevirmek için her bireyin yapabileceği en önemli katkı. Endüstriyel hayvancılık artık küresel ısınmanın önde gelen bir nedeni olarak kabul edilmekte” diyor.

Çevreye olan sorumluluğun sadece insan türü için olmadığını kaydeden Arıman, dünya nüfusu büyük bir hızla arttığını ve vahşi hayvan popülasyonunun ise 3’te 1 oranında azaldığını söylüyor ve ekliyor:

“Bu durumun dünya üzerindeki sınırlı kaynaklar için bir tehdit olacağı çok açık. Gıda savaşları, arazi savaşları, su savaşları gelecek on yılların kronik meseleleri olabilir. Bunu daha da tetikleyen şey ise elbette ki hayvancılık faaliyetleri. Hayvancılık kaynaklı karbondioksit, vegan ürün üretiminden yaklaşık yüzde 50 daha yüksek. 1 kg hayvan bedeni için ortalama 15,4 temiz su kullanıyoruz ve bugün dünya genelindeki her 3 kişiden 1’inin güvenli içme suyuna erişimi yok. Üçüncü büyük kitlesel yok oluşla karşı karşıya kalan dünya yeni çıkış yolları arıyor. Buradaki anahtar yol, hem hayvanlar hem gezegen hem de kendi sağlığımız için veganlık.”