EŞİK’ten Dilekçe ve Açık Mektup Kampanyası…

İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmalar bir süredir durulmuş gibi görünürken, TBMM’nin 1 Ekim’de açılması ile kadın örgütleri siyasilere ulaşma çabasını artırıyor. Sözleşmenin etkin şekilde uygulanması talebiyle Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) dilekçe başvurusu yapan kadın örgütleri, Cumhurbaşkanlığı makamına ulaşamadıklarını ve taleplerine yanıt alamadıklarını açıklayarak, yeni bir eylem stratejisi geliştirdi. Dilekçe başvurusunun ardından siyasilere ‘açık mektup’ yolu ile ulaşma mücadelesi veren EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu’nu oluşturan kadın örgütleri, İstanbul Sözleşme’nin uygulanması amacıyla meclisi göreve davet ediyor.

#MeclisGöreve hastagi ile EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu tarafından başlatılan ve “İstanbul Sözleşmesi’nin Uygulanması İçin TBMM’yi ve TBMM Başkanı Sayın Mustafa Şentop’u Göreve Çağırıyoruz” başlığıyla 29 Eylül’de paylaşılan basın bülteninin yayınlanmasının öncesinde, pek çok kadın örgütü çeşitli şekillerde İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmasına karşı çıktı ve pandemi koşullarında alanlarda protesto gösterilerine katıldı. Sosyal medyada çeşitli başlıklar ile kampanyalar yürütüldü.

EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu tarafından ilk aşamada CİMER üzerinden iki kez dilekçe başvurusu yaparak ve şimdi açık mektup yolu ile doğrudan siyasilere ulaşma çabasını ele alacağımız bu yazıda, kadın örgütlerinin doğrudan siyasilere ulaşma çabasını görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmalarda muhatap alınmak ve süreçlere dahil olmak isteyen kadın örgütleri, karar alma mekanizmalarına doğrudan ulaşmak için, anayasa ve yasalar tarafından kendilerine tanınan hakları kullanarak aktif bir savunuculuk stratejisi geliştiriyor.

İstanbul Sözleşmesi ve Dilekçe Hakkı

Yeni hükümet sisteminde en yetkili makam olan Cumhurbaşkanlığı makamına anayasal bir hak olan dilekçe haklarını kullanarakEŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun öncülüğünde bireysel olarak dilekçe başvurusunda bulunan kadınlar, ‘siyasi başvuru’ hakkı olarak kabul edilen ve anayasal haklarını (Anayasa 74. Madde) kullanıyorlar.

Bu kapsamda, Sivil Sayfalar tarafından hazırlanan STK’ların Dilekçe Başvuruları’nın İzlenmesi başlıklı raporda da belirtildiği gibi, “…dilekçe hakkının STK’lar tarafından etkin kullanılması, kararları etkileme ve dönüştürmenin yanı sıra ; başvuruların yasama organına iletilebilmesi ve gündeme gelebilmesi bile sistemin demokratik niteliğinin belirlenmesinde önemli bir kriter niteliğini taşımaktadır. Diğer bir deyişle, STK’ların karar mekanizmalarına dilekçe hakkı ile katılımı demokratik bir sistemin kapsayıcılığı ve hesap verilebilirliğini ortaya koyan önemli bir göstergedir.”

İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmalarda kadın örgütlerinin görüşlerini siyasi organlara iletebilme ve kararları etkileyebilme çabasını dilekçe hakkını kullanarak yerine getirme gayreti şu aşamada sonuçsuz kalmış görünüyor.

Gazete Duvar yazarı ve EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu üyesi Berrin Sönmez,  CİMER Listesinde Fahrettin Altun’la Köşe Kapmaca başlıklı yazısında, kadın örgütlerinin İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin tartışmaların sonlanması ve kadına yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edilmesi amacıyla yürüttükleri faaliyetlerden biri olan CİMER kanalı ile dilekçe başvurusunda bulunma süreçlerini özetliyor. Sönmez, kadınların, ‘doğrudan Cumhurbaşkanlığı’ sloganıyla tanıtılan yeni hükümet sisteminde CİMER aracılığıyla, Cumhurbaşkanı’na taleplerini doğrudan iletmeyi denediklerini ancak yanıt alamadıklarını anlatıyor. CİMER’in yeni sistemde “devlete ulaşmanın tek adresi” haline geldiğini kaydeden Sönmez, 8 Ağustos’tan itibaren EŞİK Platformu öncülüğünde yapılan ve sayısı bine yakın olan ilk dilekçe başvurularına verilen yanıtta İstanbul Sözleşmesi’nden hiç söz edilmediğini; dahası dilekçelerde cevabı veren kurumun Cumhurbaşkanlığı makamı değil diğer ilgili bakanlıklar ve birimleri olduğunu kaydediyor.

EŞİK Platformu’ndan Meclise, Vekillere ve Sivil Topluma Açık Çağrı

CİMER’e yapılan ve sonuçsuz kalan dilekçe başvurularının artından EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu , TBMM’ye hitaben ‘Meclis Göreve’ başlığı ile hazırladığı metinde “İstanbul Sözleşmesi uygulansın ve denetlensin” talebini yineliyor ve 65 günlük aranın ardından mesai yapacak olan TBMM’yi, Sözleşme’nin uygulanması ve denetlenmesi konusunda göreve davet ediyor. Yanı sıra, tüm siyasi partileri, milletvekillerini ve sivil toplumu kadına karşı şiddetle mücadelede sahip oldukları sorumlulukları yerine getirmeye ve kadın örgütlerini desteklemeye çağırıyor.

Metinde, aralarında Türkiyeli vekillerin de bulunduğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (PACE) Eşitlik ve Ayrımcılıkla Mücadele Komitesi’nin 11 Eylül’de İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması yönünde meclis üyelerini göreve çağırdığı hatırlatılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin uluslararası bir sözleşme olarak bağlayıcılığına dikkat çekilerek, siyasi bir aktör olarak TBMM, kadına karşı şiddetle mücadelede oynaması gereken ‘tarihsel rolün gereğini yerine getirmek’ üzere davet ediliyor. Bu davete gerekçe olarak, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması konusunda TBMM’nin de sorumluluğu, politika oluşturucu ve denetleyici görevleri bulunduğu belirtiliyor.

Platform, “kadın cinayetlerinin cinskırım boyutlarına ulaştığı ülkemizde” “karalama kampanyası” ile sözleşmeden çekilmesi tartışması açılmasını, “kadınların hayatına kasteden, eşit ve özgür bir hayat sürmelerine karşı açılan bir savaşın simgesi” olarak nitelendiriyor.

EŞİK – Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun hazırladığı metinde, yine İstanbul Sözleşmesi’nin denetleme organı olan Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu’nun (GREVIO) Türkiye hakkında hazırladığı 2018 tarihli raporda, Türkiye’nin kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda atması gereken adımların kısa, orta ve uzun erimli olarak net bir biçimde belirtildiği ancak raporun gereklerinin yerine getirilmediği vurgulanıyor.