Kara Rapor 2020: Pandemide Temiz Hava Çok Daha Kritik 

Temiz Hava Hakkı Platformu geçtiğimiz günlerde Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkisi raporunu açıkladı. Rapor, Türkiye’nin dört yıllık hava kirliliğinin boyutu, kirliliğin sağlığı nasıl etkilediği, sebep olduğu ölümleri ve pandemide hava kirliliğin yarattığı risklere odaklanıyor. 

Türkiye’de 18 milyon kişinin soluduğu havanın kalitesine dair yeterli veri bulunmadığını tespit eden Kara Rapor, sağlıklı bir çevrede yaşamanın en temel şartlarından olan hava kalitesini kalıcı olarak iyileştirmenin COVID-19 virüs salgınında çok daha önemli hale geldiğini bize hatırlatıyor. 

Doğa koruma ve sağlık alanında çalışan 16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle 2015 yılında çalışmalarına başlayan Temiz Hava Hakkı Platformu’nun amacı (THHP) hava kirliliğinin azaltılması, halk sağlığının korunması ve temiz hava hakkının savunulması için çalışmalar yapmak. 

THHP’nin 2020 yılına ait Kara Rapor’unda yer alan en dikkat çekici tespitler, Türkiye’de hava kirliliğinden kaynaklı ölümlerin önlenebilecek olması, hava kirliliğinin trafik kazalarından 6 kat fazla ölüme sebep olması ve COVID-19 virüsünün neden olduğu salgında uzun süre kirli hava soluyan kişilerde oluşan kronik hastalıkların enfeksiyonlara zemin hazırlaması… Dolayısıyla Kara Rapor bize hava kirliliğinin ne kadar büyük bir sağlık tehdidi oluşturduğunu tekrar hatırlatıyor. 

Hava Kirliliğinin Sağlık Etkileri, Hava Kirliliği ve Önlenebilir Ölüm (2017- 2019) ve Türkiye’de Hava Kalitesi gibi bölümleri kapsayan ve 108 sayfadan oluşan kapsamlı rapor, 4 yıllık bir değerlendirme çerçevesinde Türkiye’de hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkilerini, önlenebilir ölümleri ve COVID-19 virüsünün hava kirliliği ile ilişkisini ele alıyor ve çözüm önerilerini sıralıyor.   

Kara Rapor 2020: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkisi raporunda yer alan bazı önemli veriler şunlar; 

  • 2019 yılında 30 ilde yaşayan yaklaşık 18 milyon kişinin yıl boyunca soluduğu havanın kalitesine (PM10) dair yeterli veri bulunmuyor. Dadası, her 5 ilden 1’inde hava kirliliğinin sağlık etkileri yetersiz veri nedeniyle (PM2.5) hesaplanamıyor.
  • Toplam 2 milyon 196 bin kişinin yaşadığı Eskişehir, Muş, Uşak ve Şırnak illerinde hava kirliliği seviyesi üç yıldır bilinmiyor. 
  • Ayrıca, kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) ölçümü yılın %90 ve üzeri günde yapılmadığı için 60 ilde de yeterli veri bulunmuyor.
  • Türkiye’de hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12,13’ü (45.398 ölüm) önlenebilirdi. 
  • 2017 yılından beri her yıl hava kirliliği trafik kazalarının 6 katından fazla ölüme sebep oluyor. İstanbul, 2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en yüksek olduğu il.
  • 2019 yılında, Türkiye’de hava kirliliği (PM10), yeterli veriye ulaşılan 51 ilin %98’inde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün sınır değerlerinin üzerinde gerçekleşti. 
  • Son dört yılda düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş, ve Afyon illerinde hava kirliliği sorunu çözülemeyen kronik bir sorun haline geldi.
  • Türkiye’de yalnızca Ardahan, Tunceli, Rize, Artvin, Bitlis’te hava kirliliği üç yıl üst üste en düşük seviyede ölçüldü. Ancak bu illerdeki hava kalitesi seviyelerinin de bir kısmı Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kılavuz değerlerin üzerindedir.

Hava Kirliliği Çözülemeyen Kronik Sorun 

Kara Rapor’a göre, illerdeki kömürlü termik santraller başta olmak üzere sanayi tesisleri ve evsel ısınma amaçlı kömür kullanımının, özellikle coğrafi koşullar dikkate alındığına kirliliğin ana sebebini oluşturuyor. 

2017 yılından beri hava kirliliğine bağlı ölüm sayısının en fazla olduğu il İstanbul iken 2019 yılında ise hava kirliliği nedeniyle en fazla ölümün yaşandığı ilk üç il İstanbul (3.761), İzmir (2.075) ve Manisa (1.680) oldu. 

İstanbul’da 2019 yılında Sultangazi, Mecidiyeköy, Alibeyköy ve Kağıthane istasyonlarında neredeyse 200’den fazla gün günlük limitin üzerinde kirli hava ölçüldü. 

4 yıldan bu yana düzenli olarak yüksek derecede kirli hava soluyan Iğdır, Düzce, Manisa, Bursa, Kahramanmaraş, ve Afyon’da hava kirliliği çözülmeyen kronik bir soruna dönüştü. Ayrıca, Amasya, Bursa, Iğdır, Manisa’da da yılın en az %68’inde (200 gün) mevzuatta belirtilen günlük sınır değerin üzerinde kirli hava solundu.  

İl nüfusuna oranla en çok hava kirliliğine bağlı ölümün yaşandığı il ise Iğdır olarak öne çıkıyor. 2019 yılının en kirli havasına sahip Iğdır ilinde, son üç yıldır sürekli yüksek olan hava kirliliğine bağlı ölüm yüzdesi, ilde yaşanan toplam ölümlerin %33,5’ini oluşturarak rekor seviyeye çıktı. 

Hava Kirliliğinin Genlere Etkisi

Kara Raporda, hava kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunlarından biri genlerimiz üzerindeki etkisi. Buna göre, gebelik öncesi, anne karnındaki dönem, erken çocukluk ve yaşlılık dönemlerinde partikül maddenin etkilerine yatkınlık artıyor.

Bu kapsamda çocuk hastalarda yapılan çalışmalar, hava kirliliğinin genlerde yarattığı etki sonucu astım ataklarını tetikliyor;  depresyon gibi mental hastalıklara da neden olabiliyor. Araştırmalar, uzun süreli hava kirliliğine maruz kalan kişilerin, ortaya çıkan kronik hastalıklar nedeniyle COVID-19 gibi virüslere yakalanma ve olumsuz etkilenme riskinin daha yüksek olduğunu belirtiyor. 

Temiz Hava Solumak İçin Ne Yapılmalı?  

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun hazırladığı raporda, hava kirliliğinin yarattığı sorunlarla birlikte temiz havanın solunması için önerilere de yer veriliyor. Sağlıklı bir çevrede yaşamanın en temel şartlarından birisi olan hava kalitesini kalıcı olarak iyileştirebilmek için yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde tüm ilgili ve yetkili kurum ve kuruluşlar iş birliği yapmaları gerektiğine dikkat çeken raporda, atılması gereken adımlar sıralanıyor: 

  • Tüm hava kalitesi ölçüm istasyonlarının veri kalitesinin arttırılması
  • Kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) kirleticisinin tüm illerde ölçülmesi  
  • İnce partikül madde (PM2.5) için ulusal sınır değerleri içeren mevzuat düzenlemeleri yapılması,
  • Çevre yatırımlarını tamamlamamış kömürlü termik santrallerin çalışmasına izin verilmemesi, 
  • Planlanan sanayi tesisleri için sağlık etki değerlendirme yapılması,
  • Halk sağlığını merkeze koyan, sürdürülebilir istihdam ve krizlere karşı dayanıklı modeller oluşturmayı amaçlayan ekonomik toparlanma paketleri oluşturulması

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.