JES’lerin Aydın’a Verdiği Zarar Belgeselleşti: ‘Yetti Gari’

Aktivist Murat Yüksel ve Gazeteci Onur Yıldırım,  Aydınlılar'ın jeotermal santrallere karşı yürüttüğü çevre mücadelesini 'Yetti Gari'yle belgeselleştirdi.

2007 yılında çıkan jeotermal ve maden yasası ile birlikte Aydın yöresinde JES’ler çoğalmaya başladı. Jeotermal enerji santralleri (JES) bölgede yaşayan canlıların yaşam alanlarını tehdit etmekle kalmıyor, tarım alanlarını da yok ediyor. İncirde rekolte düşüyor, zeytin ağaçları kuruyor, meyve, sebze yetişmez oluyor. 

Jeotermallerden çıkan zehirli akışkanlar bir süre sonra çökerek toprağı ve yer altı sularını zehirliyor. Santrallerin havaya saldığı buharda yoğun CO2, metan, bor, arsenik ve hidrojen sülfür gazı bulunuyor. Bu zehirli gazlar tehlikeliler sınıfında yer alıyor. 1 ppm olması gerek bor oranı Büyük Menderes’te 50-60 ppm civarlarında. 1 kuyudan çıkan hidrojen sülfür gazı 26 km’lik alanı etkiliyor. Bu zehirli gaz 42 gün askıda kalabiliyor. Aydın yakın zamanda kuruyan zeytin ve incir ağaçları ve Büyük Menderes Nehri’ndeki toplu balık ölümleri ile gündeme geldi.  

JES’lerin Mağdurları ve Uzmanlar Anlattı

35 santral ile binin üzerinde kuyunun bulunduğu Aydın’da tarım alanlarında yeni JES’ler açılması gündemde… Aydınlar ise kurdukları çevre dernekleri ile ÇED dosyalarını yargıya taşıyarak iptal ettirebilme çabasında iken, son olarak Kızılcaköylülerin, köylerinde açılmak istenen JES’e karşı verdiği direniş ise örnek oldu.

Yönetmenliğini Video aktivisti Murat Yüksel’in, danışmanlığını Gazeteci Onur Yıldırım’ın yaptığı ‘Jeotermal Yetti Gari’ belgeseli,  jeotermal santrallerin çevreye etkisini ve Aydınlılar’ın verdiği mücadeleyi ele aldı. Aydın bölgesinde yaşayan hak mağdurları ve uzmanlarla görüşmeleri içeren 30 dakikalık belgesel, Belgesel Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında destek alınarak hazırlandı.  

Yüksel: JES’lerin Etkilerini Anlatmak Gereği Duydum

Aydın’a taşındığında jeotermal santrallerin çevreye verdiği zarara bizzat şahit olduğunu belirten Murat Yüksel, “Aydın’dan İzmir’e olan seyahatlerimde gördüğüm, otoyol kenarlarında heyula gibi dizilen borular, Aydın’da yaşayan insanları da derinden etkiliyordu. Gerek sosyal medyada gerekse haberlerde jeotermal denilen şeyin ne derece zararlı olduğunu gün geçtikçe daha çok öğreniyordum. JES’lerin etkilerini anlatmak gerektiğini düşündüm, gazeteci arkadaşım Onur Yıldırım’a bu konuyu açtım ve belgesel çekme kararı aldık ve çevreye verilen zararı jeotermal direnişinin simgesi haline gelen Kızılcaköy’de çekimlerimize başladık. Sonrasında Tekinköy, Yılmazkoy, İmamköy, Alangüllü, Osmanbükü, Reisköy, Pamukören, Değirmendereköyü, Kızıldere  köylerinde çekimlerimiz oldu. Uzun uğraşlar sonrasında çekimlerimiz bitti, kurgu aşamasını da tamamlamak üzereyiz.” dedi.  

‘Çevre ve Kent Hakkı İhlali Var’

Jeotermal santral sahiplerinin ‘daha fazla para kazanma hırsıyla’  tüm canlıların yaşam alanlarını tahrip ettiğini savunan Yüksel, “Aydın genelinde birbiri ardına kurulan jeotermal enerji santrallerinin ‘yerli ve yenilenebilir enerji’ kaynağı olarak anlatılmasına rağmen, denetim yetersizliği, ilgililerin vurdumduymazlığı ile JES’ler çevreyi kirleten, doğal kaynakları tahrip eden, insan sağlığını hiçe sayan enerji türüne dönüşmüş durumda. Aynı zamanda işin fiziksel boyutu var. Jeotermal elektrik santralleri kurulma aşamasında çevreye sadece görüntü kirliliği değil aynı zamanda gürültü kirliliği de yapıyor. Bölgede yaşayan insanların psikolojileri de etkileniyor. JES’lerin, insan sağlığına verdiği zarar dışında aynı şekilde tarım alanlarına, hayvan türlerine, bitki türlerine de zarar verdiği konunun uzmanları belirtmekte. Bölgede yaşanan balık ölümleri, arı ölümleri, zeytin ve incir bahçelerinin kuruması gibi birçok olay bunun görünür kanıtları arasında. Bu durum çevre ve kent hakkı ihlalleri olarak önümüze de çıkartıyor” diye konuştu. 

Jeotermal Yetti Gari Belgeseli’nin facebook sayfası için buraya tıklayabilirsiniz.