“İmzacı Akademisyenlerin KHK’larla İhracı Ciddi Ayıpken Nurdoğan Rigel Örneği Benzer Olayları Arttırır”

Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, öğrencisine düşük not verdiği gerekçesiyle İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nurdoğan Rigel'e 5 yıl ceza verilmesini değerlendirirken, "Barış için imzacı akademisyenlerin KHK’larla ihraç edilmesi ve  bazılarının cezaevlerinde yatırılması bu ülke için ciddi bir ayıp ve akademik dünyaya ciddi bir darbe iken bir de bu yönlü kararlarla ne akademisyenler ne de öğrenciler mağdur edilmemelidir." dedi.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nurdoğan Rigel’e 5 yıl ceza verilmesi kamuoyunda tartışılmaya devam edilirken öğrencileri de sosyal medya üzerinden destek kampanyası yürütüyor. Hocalarına yönelik desteklerini sosyal medya mecralarında günlerdir dile getiren öğrenciler, #NurdoğanRigelSuçluDeğildir etiketini de Twitter’da dünya gündemine taşıdı. Okul önünde basın açıklaması da yapan öğrenciler için bir video yayınlayan Prof. Dr. Nurdoğan Rigel, “Sevgili çocuklarım, 8 yıldır tek başına verdiğim mücadelede artık yanımda bilinçli, pırıl pırıl sizlerin olduğunu bilmekten çok mutluyum. Sizler artık benim mücadelemde bayrağı devralan genç koruyucu meleklerimsiniz. En son size Newton’un ‘devlerin omuzlarında yüksel’ düşüncesini açıklamıştım. Şimdi sizlerin genç, güçlü, özgüvenli ve bilgili omuzlarınızda yükselen bir Nurdoğan Rigel olmaktan ölesiye mutluyum. Benim ilahi adalet savaşçılarım, hepinizi amfi özlemiyle kucaklıyorum” diye konuştu.  

Eğitim Sen Mersin Şube Başkanı Sinan Muşlu, konuyu değerlendirirken çözümün akademik ortamda aranması gerektiğini vurgulayarak, “Hak aramak herkesin hakkıdır. Ancak hak aranırken adaleti tam sağlayacak kriterlerin uygulanması gerekir. Özellikle son yıllarda ülkemizin adalet sistemi çok tartışılır durumda maalesef. Elbette bir öğrenci de hak arayabilir. Bilinçli olarak  düşük not verildiğini düşünebilir. Art niyetle de bu iddiaları dile getirerek mağdur etmeyi de amaçlayabilir. Bunun çözüme kavuşturulacağı yer akademi ortamı olmalıdır. Böylesi bir süreci ceza mahkemesine taşımak ve orda ortaya çıkan sonucun vicdanı rahatlatacağını düşünmek belki de ülkemize has bir durumdur. 8 yıl boyunca sürmesi bile durumun vahametini gösterir bir mağduriyettir. Hangi ölçüler uygulanarak ve sınav kâğıtları kimler tarafından incelenerek sonuca varılmıştır? Bir akademisyenin sınavıyla ilgili mahkeme heyeti hangi kriterlerle hareket etmiştir? Bir akademisyeni hapis cezasıyla cezalandırmak akademik ortama hiçbir şey kazandırmadığı gibi ülkemiz açısından da küçük düşürücü bir durumdur. ” dedi.

“Barış için imzacı akademisyenlerin KHK’larla ihraç edilmesi ve  bazılarının cezaevlerinde yatırılması bu ülke için ciddi bir ayıp ve akademik dünyaya ciddi bir darbe iken bir de bu yönlü kararlarla ne akademisyenler ne de öğrenciler mağdur edilmemelidir.” diyen  Muşlu, öğrencilerinin Nurdoğan Rigel’e destek sunmasının kararın vicdanlara aykırı olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.  Muşlu, akademik dünyanın özgürlüğü bütünlüklü değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, “Bir bildiriye imza attığı için akademisyenler ihraç edilirken, cezaevlerine konulurken, birçok yurttaşlık hakları kısıtlanırken yeterli tepki ortaya konulmadığında bahse konu olan olaylar daha fazla yaşanabilecektir. Yargı organları akademik dünyayı denetleyen, sınırlandıran veya cezalandıran bir durumda olabilecektir. Haksızlıklar nerde nasıl ve kime olursa hep beraber karşı çıkmak ve mücadele etmek gerekir. Özgür bir akademi ve adalete kavuşmuş bir ülke ancak bu yolla yaratılabilir.” şeklinde konuştu.