İnanç Özgürlüğü Girişimi’nden Hak ve Eşitliğin Peşinde Raporu

Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi, Türkiye’de din veya vicdan özgürlüğü ile ilgili olarak Ocak 2016 – Mart 2019 aralığını kapsayan izleme raporunu Hak ve Eşitliğin Peşinde başlığıyla yayınladı.

Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda, din veya inanç özgürlüğü hakkının bileşenlerini uluslararası insan hakları hukukunu temel alarak değerlendiriliyor. Mevzuat ve uygulamanın insan hakları hukuku ile uyumlu hale getirilmesi konusunda önerilere de yer verilen raporda, ayrıntılı bir şekilde ortaya sunulan bulgular herkesin din veya inanç özgürlüğü hakkının etkili bir şekilde korunmasının güvence altına alınması için insan hakları standartlarını temel alan ve kapsayıcı bir danışma süreciyle hayat geçirilecek köklü bir dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.

İzleme, medya taraması gibi gözlem ve araştırmaların yanı sıra çeşitli din veya inanç gruplarına ve ateist ve deist gruplara mensup bireyler, ilgili sivil toplum kuruluşları (STK) ve insan hakları savunucularıyla İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve Mardin’de görüşmeler yapılarak hazırlanan raporda, inanma, inanmama ve din veya inancını değiştirme konusunda yasal güvencelere karşın özellikle İslam’dan farklı bir din, inanç veya dünya görüşüne sahip olan bireylerin aile, iş hayatı ve sosyal çevre bağlamında baskı ve ayrımcılığa maruz kaldığı veya bu riskle karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Vicdani ret hakkını açık bir şekilde koruyan sözleşmelere rağmen bu hakkın tanınmamaya devam edildiği vurgulanan raporda, vicdani retçilere yönelik cezaların para cezasına dönüştürülmesiyle niteliksel olarak hafiflediği fakat böylece cezaların yaygınlaştığı dile getiriliyor.

İbadet Yerlerine Statü Tanınmasında Engeller…

Başta cem evleri, Protestan kiliseleri ve Yehova Şahitlerinin ibadet yerleri olmak üzere resmî ibadet yeri statüsünün tanınması konusunda engellerin sürdüğü de belirtilen raporda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından alınmış kararlarda benzer ihlallerin gerçekleşmemesi için Hükümet tarafından alınması öngörülen genel önlemler alınmadığı vurgulanıyor. Din veya inanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğü konusunda en çarpıcı sorunun 2013 yılından beri cemaat vakıflarının seçim yapabilmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmaması olduğunun altı çizilen raporda, “Vakıflar Genel Müdürlüğü Ocak 2013 tarihinde yayınlamış olduğu değişiklik yönetmeliğiyle mevcut yönetmelikteki seçimle ilgili maddeleri yürürlükten kaldırmış ve bunların yerine yeni hükümlerin hazırlanacağını duyurmuştur. Ancak bu raporun yazıldığı tarihte seçime ilişkin yönetmelik halen yürürlüğe girmiş değildir. Türkiye’de hiçbir din veya inanç topluluğu, inanç topluluğu olarak tüzel kişilik kazanamamaktadır. Dini amaçlı dernek kurulabilmektedir ve bu formül birçok din veya inanç topluluğu için belirli bir tüzel kişilik kazanıp kamusal alanda gerek ibadet yeri gerekse hayır ve benzeri etkinlikleri gerçekleştirebilmeleri için yararlı olmuştur. Medeni Kanun’da yer alan, “belirli bir cemaati desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz” sınırlaması, kısa bir süre önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Altınkaynak ve Diğerleri Türkiye kararında tespit ettiği gibi dini toplulukların yeni vakıf kurmaları önünde engel oluştursa da örneğin Bursa Protestan Kilisesi Vakfı gibi bir Protestan vakfının kurulabilmiş olması bu konuda içtihadın değişebileceğine dair olumlu bir örnektir.” deniliyor.

Din veya inanç topluluklarının dinî liderlerini seçme ve atamaları konusunda kısıtlamaların belirli topluluklar için geçerli olmaya devam ettiği belirtilen raporda,  “Ermeni Ortodoks, Yahudi ve Rum Ortodoks toplulukları da bu konuda kısıtlamaya maruz kalmaktadır. İzlenen dönemde, Ermeni Ortodoks toplumu 84. Patrik Mesrob Mutafyan’ın 2008 yılında hastalanmasıyla görevlerini yerine getirememesi üzerine seçimler konusunda mükerrer müdahalelerle karşılaşmıştır. Son olarak Şubat 2018 tarihinde İstanbul Valiliği’nin Patrik Mesrop Mutafyan’ın halen hayatta olduğu ve yeni Patrik seçimi için koşulların oluşmadığı ve Patrik Vekili Aram Ateşyan’ın halen görevde olduğuna dair yazısıyla seçim sürecine müdahale edilmiş ve seçim engellenmiştir.” ifadelerine yer veriliyor.

Eğitimde İnanç Eşitliği

Raporda, Türkiye’nin eğitim alanındaki görevlerini yerine getirirken çocukların düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkı ve ebeveynlerin çocuklarını kendi dini ve felsefi görüşlerine saygı gösterme yükümlülüklerini tam olarak yerine getiren bir eğitim sistemini halen kuralamadığı belirtilerek, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin zorunlu Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersleri hakkında Türkiye’nin eğitim hakkını ihlal ettiğini tespit ettiğine ilişkin kararlarına karşın dersin içeriği ve bu derslerden muafiyet uygulaması uluslararası insan hakları hukuku ile uyumlu hale getirilmemiştir. Seçmeli din dersleri halen Türkiye’deki din, inanç ve felsefi dünya görüşleriyle ilgili çeşitliliğe cevap vermemektedir. Ayrıca okullarda seçmeli derslerin din derslerini de içeren paketler şeklinde sunulması nedeniyle birçok öğrenci tercih etmediği halde seçmeli din dersini almak zorunda kalmaktadır. Okullarda başörtüsü serbestisi, Cuma namazlarına katılım konusunda kolaylaştırma, mescid açılması ve Kutlu Doğum Haftası kutlamaları bağlamında gerçekleştirilen etkinlikler okullarda sadece tek bir dinin sembol ve uygulamalarına alan açıldığını göstermektedir. Diğer din veya inançların sembolleri, dini uygulamaları veya farklı din veya inançlarda önemli sayılan kişi veya özel günlerle ilgili kutlama veya etkinlikleri için kamusal alanda serbestlik bulunmamaktadır. Eğitim alanında inanç özgürlüğü ve çoğulculuk tüm kesimler için bir sorun olmaya devam etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim sisteminde reform çalışmaları din veya inanç özgürlüğü hakkını yeterince dikkate almamaktadır.” deniliyor.

İbadet mekanlarının uğradığı saldırılara da geniş bir şekilde yer verilen raporda, Temmuz 2015’de çatışmaların yoğun yaşandığı Sur’da din veya inanç özgürlüğünü etkileyen olayların yaşandığı ve bunların etkisinin halen sürdüğü belirtiliyor.

Mevzuat ve uygulamanın insan hakları hukuku ile uyumlu hale getirilmesi konusunda yol gösterici tavsiyelere ve iyi uygulamalara da yer verilen raporun tamamını okumak için tıklayınız.