‘Çocuk İşçiliği Ancak Yoksulluğun Son Bulması İle Biter’

Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü için konuştuğumuz sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri artan çocuk işçiliğine dikkat çekerken, mevzuat değişmedikçe ve yoksulluk önlenmedikçe çocuk işçiliğinin de son bulmayacağının altını çizdiler.

12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ile ilgili, İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Gündem Çocuk Derneği ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin temsilcileri, Sivil Sayfalar’a değerlendirmelerde bulundular.

İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Cansu Seçgin, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 2017-2023 yılları için ‘Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı’ ve 2018 yılı ‘Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı’ edilmesinin beyan açıklamaktan öteye gitmediğini dile getirdi.

‘Mevzuat Çocuk İşçiliğinin Önünü Açıyor’

4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. Maddesi ve Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliği’ndeki 14 yaş sınırının çocuk işçi statüsünü yarattığını ifade eden Seçgin, “Oysa öncelikle uluslararası mevzuat çerçevesinde ’18 yaşını doldurmamış her birey çocuk sayılır’ tanımı yasal düzenlemeler yeniden gözden geçirilmelidir. Zira esnek yasal düzenlemeler özelikle ‘ekonomisi ve eğitim olanakları yeterince gelişmemiş ülkeler söz konusu olduğunda güçlü olan sermaye örgütlerinin talepleriyle ucuz ve korunmasız emek olarak çocuk işçiliğinin önünü açmaktadır” dedi.

Çocukların çalıştırılabileceğine ilişkin tüm yasal mevzuatın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini de ekleyen Seçgin şunları söyledi “Çocuk işçiliğinin en önemli sebeplerinden biri ülkemizdeki yoksulluktur. Bu nedenle en kısa vadede, çocukların çalışmalarına neden olan bütün toplumsal – ekonomik ve ortam yeniden sosyal devlet anlayışı temelinde kamusal olarak yapılandırılmalı, yeni yasal düzenlemelerle çocuk işçiliğine son verilmeli, eğitim olmak üzere ailelere ekonomik ve sosyal destek sağlanmalı, gerçek anlamda denetimler yapılmalı ve bu denetimler sıkılaştırılmalıdır”

‘Çocuk İşçiliği Derinleşen Bir Sorun Haline Geldi’

OHAL KHK’sı ile kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nin Çocuk Hakları Merkezi Koordinatörü Ezgi Koman, Türkiye’de çocuk işçiliği son 10 yıldır azalmadığı gibi gittikçe daha da derinleşen bir sorun haline geldiğini belirtti. Çocukların çalışma koşullarının da ağırlaştığını dile getiren Seçgin, çalışma saatlerinin arttığının, yaptıkların işin zorlaştığının ve nefret söylemlerine maruz kaldıklarını ekledi. Koman, son olarak 2012 yılında açıklanan TUİK Çocuk İş Gücü Anketi’nin çocuk işçiliğinin sayısının artmasından endişe duyularak yenisinin açıklanmadığını ifade etti.

Sivil toplum örgütlerinin çocuk işçiliği ile ilgili yapabileceklerine de değinen Koman, “Bu sorun elbette sivil toplum kuruluşlarının çözebileceği bir şey değil ama yine de bu meseleyi görünür kılmak, çocuk işçilerin seslerini duyurmak önemli. Çocukların bu konuya nasıl baktığı sorulmalı, onların görüşleri mutlaka alınmalı. Tüketicileri, toplumu çocuk işçiliği konusunda bilinçlendirmek gerekiyor. Çocuk işçilerin çalıştırılarak üretildiği ürünlerin satın alınmaması gibi kampanyalar başlatılabilir. Çocuk işçilerle ilgili açılan davalar yakından takip edilmeli.  Toplumun bu konuda direnç göstermesi önemli” diye konuştu.

‘Kamu Sivil Toplumla İşbirliğine Girmeli’

Kamunun, çocuk işçiliğini ortaya çıkan sebepleri üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ile birlikte araştırması gerektiğini belirten Koman, “Çocuk alanında çalışma yapan derneklerin önerilerini dikkate almalı. İşyerlerinin denetimi için birlikte bağımsız denetleme mekanizmaları kurulabilir.  Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uymalı, sözleşmelerin uygulanması için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Özellikle çocuk işçiliğini önlemeye ilişkin ILO’nun 138 No’lu “Asgari Yaş Sözleşmesi” ve 182 No’lu “En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi” hükümlerine uyulmalıdır. Çocukların ebeveynlerinin ekonomik durumuna yükseltecek, işsizliğe karşı istihdam olanağı yaratacak politikalar yaşama geçirilmelidir” dedi.

‘Çocuk İşçi Sayısı Arttıkça Çocuk İşçi Cinayetleri de Artıyor’

İşçi Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi’nden Pınar Abdal da 2019’un ilk beş ayında 26 çocuğun son 6 yılda ise 385 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini hatırlattı ve rakamların çocuk işçiliğinin en kötü çalışma biçimlerine kaydığını ortaya koyduğunu söyledi. Yaşamını yitiren 26 çocuğun yarısının tarım işçisi olduğunu bilgisini veren Abdal, “Tarım tüm işçiler için en güvencesiz ve tehlikeli işkollarından biriyken zaten,  çoğu zaman yetişkinlerle aynı saatlerde, aynı koşullarda aynı işi yapıp aynı şekilde taşınan, aynı yerlerde barınıp, aynı şekilde beslenen çocuklar için çok daha tehlikeli. Yılın ilk 5 ayında ölen çocuk işçilerin kimisi bir yandan okula devam ederken diğer yandan çalışan çocuklardı. Oysa Türkiye’de çocuk işçilik, okulların kapalı olduğu yaz dönemlerinde artış gösteriyor” dedi.

‘Mülteci Çocuk İşçiler de İş Cinayetlerinde Ölüyor’

26 işçinin 4’ünün mülteci/göçmen çocuk olduğunu de ifade eden Abdal şunları söyledi, “Artan mülteci nüfusuyla birlikte, mülteci çocuk işçiler de iş cinayetlerinde yaşamını yitirmeye başladı. Özellikle Suriyeli sığınmacı çocuklar, emek piyasasında daha kötü koşullarda ve düşük ücretlerle çalışmakta ve ayrımcılığa uğramaktadırlar. Özellikle küçük ve orta kademeli işverenler, ucuza ve uzun sürelerle çalışabilecek ve ücret pazarlığına girmeyecek, temel işçi haklarını aramayacak, her türlü çalışma koşulunu kabul edecek mülteci çocukları karın tokluğuna çalıştırmaktadır. Mülteci çocuklar hem daha kötü koşullarda ve daha tehlikeli işlerde çalışmakta, hem de ayrımcılığa, saldırıya maruz kalmaktadır”.

‘Çocuğu İşçiliğe Zorlayan Koşullar Değişmeli’

Çocuk işçiliği nasıl mücadele edilmesi gerektiğini de anlatan Abdal, “Çocuk işçilik, kapitalizmin ucuz, “uysal” ve güvencesiz işgücü olarak vazgeçilmezlerinden birisi aslında. Bu yüzden çocuk işçilik her şeyden önce yapısal bir sorun. Çocuk işçilikle mücadele etmek için öncelikle çocuğu işçi olmaya zorlayan tüm koşullara; yoksulluğa, gelir adaletsizliğine, işsizliğe, güvencesizliğe karşı, krizin faturasının emekçi halka kesilmesine karşı mücadele etmek gerekiyor. Yoksul çocukları daha da çok işgücüne iten eğitim sistemine, işverenlerin istekleri doğrultusunda hazırlanan yasal düzenlemelere, denetimsizlik ve cezasızlık politikasına karşı mücadele etmek gerekiyor” diye konuştu.

Haberin ilk bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.