Danıştay’dan Koza Altın Şirketi Lehine Karar: ÇED İptal Kararını Bozdu

27 Mayıs 2019
Danıştay, Koza Altın Şirketi’ne ait Çukuralan Altın Madeninin 3. Kapasite arttırımı ile ilgili ÇED kararını iptal eden yerel mahkemenin kararını bozdu. EGEÇEP’in avukatı Arif Ali Cangı, kararı çevre hukuk temel ilkelerinin yok sayıldığı şeklinde değerlendirirken, Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ise kararın siyasal baskılarla alındığını belirtti.

FETÖ soruşturması kapsamında TMSF’ye devredilen Koza Altın Şirketi’nin Çukuralan Altın Madeni’nin 3. kapasite artışına onay veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) olumlu kararına karşı EGEÇEP, Bergama Belediyesi ve 21 yurttaş tarafından dava açılmış ve İzmir 6. İdare Mahkemesi geçtiğimiz aylarda kapasite artırımı projesinin canlı sağlığı açısından riskli olduğu ve yer seçiminin yanlışlığına vurgu yaparak önce yürütmeyi durdurma kararı vermiş, ardından da ÇED olumlu raporunu iptal etmişti.

Yerel mahkemenin kararında “…Çukuralan Altın Madeni İşletmesi 3.Kapasite arttırımı projesinin canlı sağlığı açısından risk taşıyan 3 önemli husus saptandığı, bunlardan ilkinin madenin yaklaşık 6 km kuzey batısında yeralan ve içme suyu amacıyla Balıkesir Belediyesi tarafından kullanılan Madra Barajının göl alanının bulunması, ikinci hususun  Maden atık sularının deşarj edildiği Çökek Deresinin doğal sit ve mesire yeri olan yaklaşık 5 km güneydeki Kültür ve Tabiat Varlığı olan Nebiler şelalesine drene olması, üçüncüsünün ise ocak işletme şevlerinin stabilitesi hesaplarındaki eksiklikleri olduğu…” ifadeleri yer almıştı.

Gerekçe Ortak Bilirkişi Heyetinin Olmaması

Şirket yöneticileri ise kararı temyize taşıyarak iptalini istedi. Dosyayı inceleyen Danıştay 14. Dairesi yerel mahkemenin verdiği ÇED iptal kararını bozdu. Danıştay bozmaya gerekçe olarak ise görevlendirilen bilirkişi heyetinin ortak bir sonuç bildirmemesinden kaynaklı olduğunu gösterdi.

Danıştay’ın kararında “Jeoloji mühendisi bilirkişi tarafından proje alanının yakınında Madra Barajının göl alanının bulunmasının canlı sağlığı açısından risk teşkil eden bir husus olduğu ileri sürülmüş iken, davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından proje alanının, Madra Barajının uzun mesafeli koruma alanının ikinci kısmında yer aldığının belirtildiği ve yukarıda yer verilen Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin ilgili maddesine göre uzun mesafeli koruma alanındaki konumuna göre yapılabilecek faaliyetler ile yöntemlerin sınırlandırıldığı dikkate alındığında, dava konusu işlemin iptal gerekçelerinden biri olan bu husus bakımından, öncelikle, ilgili yönetmelik maddesi uyarınca proje alanının uzun mesafeli koruma alanındaki yeri ve projenin yöntemi göz önünde bulundurularak, projenin gerçekleştirilmesinde hukuken engel olup olmadığı değerlendirilmelidir” denildi.

EGEÇEP Avukatı Cangı: “Çevre Hukuku İlkeleri Yok Sayıldı”

Kararı Sivil Sayfalara değerlendiren Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) avukatlarından Arif Ali Cangı Danıştay’ın 4.Dairesi çevre hukukunun temel ilkelerini yok sayarak iptal kararını verdiğini belirtti. Bilirkişi incelemelerinde esas olanın heyetin ortak görüş bildirmesi olduğunu ifade eden Cangı, “Ancak ortaklaşamayan bilirkişilerin ayrı rapor düzenleyebilir. Her bir bilirkişi kendi uzmanlık alanına göre rapor düzenlemiştir. Burada yargının yapması gereken bilirkişi raporunun olumlu ve olumsuz yönleri ile ele alarak değerlendirme yapmasıdır. İzmir 6. İdaresi Mahkemesi de jeoloji mühendisinin raporu doğrultusunda iptal kararını vermişti. Danıştay’ın burada atlamış olduğu bir husus var. Çevre davalarında ihtiyat ilkesi vardır. İhtiyat ilkesine göre bilimsel belirsizlik varsa, doğa ve insan açısından risk var olabilir şeklinde değerlendirme yapılır. Çevrenin bozulması ile dönüşü olmayan sonuçlar doğurması mümkün ise yorum çevrenin lehine yapılır. İdare mahkemesi de çevre hukuku da bunu dikkate alarak bilirkişi heyetinden birinin raporunu dikkate alarak bozma kararı vermiştir. 6. İdare Mahkemesi heyeti bölgede keşif duruşması yaparak doğanın ne hale getirildiğini görmüştür. Danıştay’ın vermiş olduğu bozma kararı biçimseldir, ihtiyat ilkesi dikkate alınmamıştır” diye konuştu.

Danıştay’ın kararına rağmen yerel idare mahkemesinin isteyeceği ek rapor ve keşif incelemesi ile birlikte yine iptal kararı verebileceğini dile getiren Cangı şunları söyledi “Bizim bu aşamadan sonra sağlamaya çalışacağımız konu da budur. Danıştay daha önce verdiği kararların gerisine düşmüş durumdadır. Asıl sorun bu, bu Aliağa Termik Santrali davasında da, Bergama Altın Madeni davasında da pek çok çevre davasında karşımıza çıkıyor. Asıl kaygı veren bu. Çevre hakkının korunulması ve savunulması dava yoluyla ortadan kaldırılan bir süreçteyiz. Bu hukuk devleti, idari yargılama ilkesine ve sağlıklı çevre yaşam hakkı ile bağdaşmaz. Sürece ilişkin herkesin, hakimlerin, avukatların, yaşam savunucularının ve bu yatırımı yapan şirketlerin, şapkasını önüne koyarak düşünmesi gerekir” dedi.

‘Maden Çam Fıstıklarının Sınırına Dayandı’

Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel de kararın siyaseten dayatma ile alınmış olduğunu belirterek, “Hukuki bir karar değil. İçme suyu kaynaklarının bu kadar değer kazandığı günümüzde Madra İçme Suyu Barajı’nın bundan zarar göreceği bilirkişi raporunda belirtilmesine rağmen yine de Danıştay yerel mahkemenin kararını bozdu. Şu anda Koza Altın Madenini siyasi iktidar işletiyor ve ne pahasına olursa olsun o altın madenini çıkarmak için alınan bir karar olarak düşünüyorum. 5 bine yakın kızıl çam ağacı kesilecek. Yargı kararı dinlenilmeden atı alan Üsküdar’ı geçiyor. ” dedi. Mahkeme kararı beklenilmeden çalışmaların devam ettiğini belirten Engel, “Şu ana kadar birinci ve ikinci kapasite arttırımlarında 30 bine yakın ağaç kesildi. Bölgenin ekosisteminde tahribat yaratılmış durumda. Maden çam fıstıkları orman sınırına da dayanmış. Üçüncü kapasite süreci bitmeden dördüncünün hazırlıkları içerisindeler. Bölgedeki köylüler de tedirgin durumdalar, çam fıstığının da sonunu getirecek bir durum söz konusu. Aklın vicdanın almadığı bir durum. Oysa biz Danıştay’ı geçmişte verdiği kararlarla bilirdik, çevre açısından emsal kararları vardı. Ama mücadele devam edecek peşini bırakmayacağız” şeklinde konuştu.

Madenin Ömrü 13 Yıl Daha Uzatıldı

Altın madeni bu 3. Kapasite Artırımı projesi ile 192 hektarlık mevcut ÇED alanına yaklaşık 132 hektarlık yeni bir alan ilave yapacak. Böylece proje ÇED alanının toplam 324 hektara çıkartılacak. Maden, Balıkesir’in içme suyunu sağlayan Madra Barajı madene yaklaşık 6 km uzaklıkta yer alırken, maden barajın uzun mesafe koruma alanı içinde kalıyor. Üçüncü kez kapasite arttıran Çukuralan Altın Madeninin yüzde 84’ü ormanlık alanda bulunuyor. Maden bölgesi Kozak kızılçam gen koruma alanı içinde kalıyor. AKP-Gülen Cemaati çatışması sürecinde önce kayyıma ardından TMSF’ye devredilen madenin eski sahibi Akın İpek, FETÖ üyeliğinden kırmızı bültenle aranıyor. Bergama ilçe merkezine 20, Dikili ilçe merkezine ise 15 kilometre uzaklıkta bulunan maden bu kapasite artışı ile ömrünü 13 yıl daha uzatmış oldu. Açık ocak maden çıkarma yönteminin kullanıldığı Çukuralan İşletmesi’nden üretilen cevher Ovacık İşletmesi’nde yer alan tesiste işleniyor.