Flormar Direnişi: Artan İşçi Kadın Eylemleri Neyi Gösteriyor?

Sendikalaşmak isteyen işçilerin işten çıkarılmasıyla başlayan Flormar direnişi bugün 95. gününde. Çoğunluğunun kadın olduğu bu direnişi destekleyen Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesi Başkan Yardımcısı Şivan Kırmızıçiçek, Petrol-İş Kadın Dergisi eski editörü Necla Akgökçe ve işçilerden Pınar Koca’yı dinledik. Necla Akgökçe kadın ağırlıklı eylemlerin niteliği ve bu eylemlerin sendikalar üzerindeki etkisi hakkında konuştu.

Şivan Kırmızıçiçek- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesi Başkan Yardımcısı

“Oturalım. Karşılıklı diyalog kuralım, karşılıklı çözelim” dedik. “Ne firma zarar görsün ne çalışan zarar görsün.”

Şivan Bey Flormar sürecinin nasıl başladığından bahseder misiniz bize?
Burası kozmetik üzerine üretim yapan bir firma. Biz Petrol-İş Sendikası olarak Ocak ayında bir örgütleme çalışması başlattık. Sayımız 60-70’e ulaştığında şirket bizden haberdar oldu. Haberdar olunca da  bu işi yürüten arkadaşlara baskı yapmaya başladılar sendikadan istifa etmelisiniz diye. Etmedikleri takdirde iş akitlerinin feshedileceği söylendi onlara. Sonrasında bu arkadaşlarımız bir adım atmayınca iş akitleri feshedildi. Aynı zamanda da diğer arkadaşlarımıza da baskılarını sürdü. Bizler sendika olarak iletişime geçmeye çalıştık. Aradık kendilerini. “Oturalım. Karşılıklı diyalog kuralım, karşılıklı çözelim” dedik. “Ne firma zarar görsün ne çalışan zarar görsün.” Onlar değerlendirip bize bir dönüş yapacaklarını söylediler. Ama maalesef bize bir dönüş yapmadılar. Tam tersine iş yapmaya devam ettiler. Üçer dörder bize baskı yaptılar. “İstifa edin, istifa etmezseniz diğer arkadaşlarınızı çıkardık. Sizi de aynı şekilde çıkartırız. Diğer sanayideki iş yerleriyle görüşürüz, bir yerde işe sokturmayız, ettirmeyiz” dediler. Sonrasında işten çıkartılan arkadaşların hiçbirisinin tazminatlarını da yatırmadılar.  Biz de sendikalılar olarak kapı önünde bir basın açıklaması yaptık. Bu basın açıklaması işlerin akışını daha çok hızlandırdı. Ramazan’ın ilk gününde burada toplu bir çıkışa giriştik. 60-70 arkadaşımızın iş akitlerini toplu bir şekilde feshettiler.. O günden beri direniyoruz. Toplu bir çıkış yapınca direnişe başlamak zorunda kaldık. Bizler direnişe başladıktan sonra toplam atılan işçi sayısı 85 kişiydi. Ondan sonra aynı zamanda içeride de üyelerimiz vardı. Biz üyelerimize sesleniyorduk. Sendikanın anayasal hak olduğunu, anayasal haklarına sahip çıkmaları gerektiğini söylüyorduk. İş veren bu defa fabrikanın etrafına dikenli teller çekti, brandalar çekti, duvarları yükseltti. Kapıları yükseltti. Her tarafı kapattı içerideki işçilerle bağımızı kırmak adına. Zaten burada çalışanların %80’i kadın.


Bugünden itibaren sendikal sebeplerle fabrikadan çıkarılan kişi sayısı kaç?               

127 kişi.

Peki bu kişiler dava açtılar mı?
Evet.

Hukuki süreç devam ediyor o zaman?

İşten atılır atılmaz davalarını açtık. Araya bir tatil girdiği için dava eylülde başlayacak.

Flormar başka ülkelerde de üretim ve satış yapan bir marka. Uluslararası kadın örgütlerinden destek istendi mi Flormar direnişinin başarıya ulaşması için? Destekler nasıl?
Türkiye’de destek daha yüksek buradaki kadın örgütleri başta olmak üzere. Türkiye’de destek var. Aynı amanda burası %70’i Fransız tekeli olan Yves Rocher’ye ait. Biz Yves Rocher üzerinden de bazı girişimlerde bulunduk. “İşte burada böyle hukuksuz bir durum var.” dedik. Yves Rocher aynı zamanda uluslararası süreçlere imza atmış bir firma. Çalışanlarının haklarını koruyacağına, sendika üye olmalarına teşvik edeceğine dair biirçok çalışmaya imza atmış ama Türkiye’de bunlara uymuyor. Aynı zamanda oradaki çalışanların sendikalı olmasına rağmen Türkiye’de maalesef Flormar işvereni bunu kabul etmiyor. Bunlar da işte bize “araştıracağız, işçilerin hakkına saygılı bir firmayız” dediler ama üç ay geçmesine rağmen maalesef hiçbir şey söz konusu değil. 85 kişi var burada direnişe başlayan ve atılan kişi sayısı 127 oldu. Diğerleri de içeride selam veriyor. Girerken bizi alkışlayan kim varsa kanunsuz eyleme destek vermekten 25.2 nolu maddeden attı bir de bu arkadaşlarımızı.

127 insan hırsızlık yapmadık, bir suç işlemedik. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki haklarını kullanıp sendikaya üye olmak istediler. Ama bunu karşılığı maalesef hukuksuz bir şekilde 25.2. maddeden işten çıkarılmak oldu.

Bu maddenin ne anlama geldiğini söyler misiniz?
Yüz kızartıcı suçlar da bu maddeye giriyor. Hırsızlık, kavga gibi suçlar… Her şey 25.2’ye girer. 25.2’den çıkartılan kişi aynı zamanda işsizlik sigortasından da faydalanamıyor. İşçileri zaten tazminatsız bir şekilde attılar. Normalde biliyorsunuzdur işçi işinden çıkartıldığı zaman bu işsiz kaldığı sürelerde işsizlik fonundan yararlanabiliyor. Ama sırf bundan faydalanamasın diye bu 25.2. maddeden attılar arkadaşlarımızı. Bir el sallaman ya da sendikaya üye olman 25.2 olarak yorumlanıyor. Burada her türlü hukuksuzluk oluyor. Fabrika yönetimi bu ülkenin ne anayasasına saygı duyuyor ne işçilerin anayasal haklarına saygı duyuyor. Ama hiçbir yetkili de bu duruma maalesef herkes sessiz kalmış durumda herkes. AK Parti milletvekillerinden tutun MHP’lilere, HDP’liler, CHP’liler buraya geliyor ama bu olayın çözülmesi için somut adımı kimse atmıyor. Tam tersine üzerimizde büyük bir baskı var. Burayı terk etmemiz gerektiğini, dağılmamız gerektiğini, bitirmemiz gerektiğini söylüyorlar ama bu hukuksuzluğun çözümü hakkında kimse ciddi bir adım atmıyor yani.

Burada dediğim gibi 127 insan hırsızlık yapmadık, bir suç işlemedik. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki haklarını kullanıp sendikaya üye olmak istediler. Ama bunu karşılığı maalesef hukuksuz bir şekilde 25.2. maddeden işten çıkarılmak oldu. Birilerinin bir şeye el atmasını bekliyoruz, hiçbir şey yapamazlarsa bile bir arabulucu rolünü oynayabilirler. Diyalog olabilir. Devlet yetkililerinden bekliyoruz. Özellikle iktidar partisi ve iktidar milletvekilleri başta olmak üzere bu adımları atabilirler. 92 gündür  yağmur yiyoruz burada sıcak havada güneşin alnında pişiyoruz. Buradaki işçilerin büyük bir çoğu da AK Partili arkadaşlarımız. Ama hepsi şu an büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Maalesef kimse sesimizi duymuyor. Sesimizin duyulmasını istiyorum. Talebimiz bu.

”Biz sadece şu an kapının önünde direniyoruz. Fabrikaya sadece bir şans tanıyoruz. Sendikayı kabul etmesi, bizi daha fazla zorlamaması için bir şans tanıyoruz.”

Pınar Koca – Eski Flormar İşçisi

Neden sendikalaşmak istediğinizi anlatır mısınız? İlk olarak neden sendikaya başvurdunuz?

Aslında bu Ocak ayından itibaren başladı ama bundan öncesinde de fabrikadaki yöneticilerden zam istedik, haklarımızın olduğunu söyledik, verdiği paraların bize yetmediğini defalarca söyledik ama bize her defasında farklı farklı şeylerle geldiler. Size bir örnek vereyim: 500 TL’lik bir kart veriyorlardı. Bununla marketlerde alışveriş yapabiliyoruz. Sonrasında bunu 250 TL’ye düşürdüler. Biz  “Verilen hakkı neden geri alıyorsunuz, neden düşürdünüz?” diye sorduğumuzda “Arkadaşlar o hak değil sadece bir hediyeydi” diye cevap verdiler. Daha sonrasında defalarca zaman talebinde bulunduk. %3 zamla burada o kadar insan var ki eve ekmeğini götüren. Yani bununla insanlar nasıl geçinebiliyor? Hak vermeyi geçin, zam konusunda bile defalarca uyardık ama bizi muhatap almadılar. Daha sonrasında bütün arkadaşlarla birlikte toplandık. Konuştuk. Bunların bizden tarafta olmadığını, işçiye zam yapmadıklarını veya değer vermediklerini. Hakkımızı almamız gerektiğini düşündük. Daha sonra arkadaşlarla konuştuktan sonra topluca bir karar verdik. Petrol İş Sendikası’na gittik. Orada konuştuk. Daha sonra herkes üye oldu. Üye sayımız tamamlandı. Üye olduğumuzu anladıktan sonra bizi işten tek tek çıkarmaya başladılar.

Peki, siz kadın işçi ağırlıklı bir eylemci grubusunuz. Bu süreçte kadın örgütlerinin size verdiği desteğin ölçüsü nasıldı? Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Bu konuda gerçekten çok memnunuz.  Çünkü sürekli kadın örgütlerinden, STK, feministler olsun, hepsinden defalarca kez bize destek geliyordu. Bu konuda gerçekten çok mutluyuz. Sonuçta biz bayanız. Ekmeğimizin derdindeyiz, ekmeğimizi istiyoruz. O yüzden bayanların bizim yanımızda olması bizi çok mutlu ediyor.

Peki Pınar Hanım, son olarak şunu sormak istiyorum. Şimdiye kadar yürüttüğünüz eylem fabrikanın önünde eylem yapmaktı. Aynı zamanda çalışan işçilere selam yolluyorsunuz dışarıda. Sizce başka neler denenebilir?
Biz aslında deneyebileceğimiz şeyleri deneyebiliyoruz. Hatta bizim haberimiz olmadan bile İstanbul’da, Fransa’da boykot oluyor. Bizi destekleyen kadın grupları yapıyor boykotu. Biz dediğimiz gibi daha bu eyleme başlamadık. Biz sadece şu an kapının önünde direniyoruz. Fabrikaya sadece bir şans tanıyoruz. Sendikayı kabul etmesi, bizi daha fazla zorlamaması için bir şans tanıyoruz. Şu an yürüyen boykot, kadın örgütlerinin ya da çeşitli STK’ların bize vermiş olduğu destek. Eğer böyle devam ederse… Bizim tavrımız sert değil, kavga dövüş değil ama tavrımız daha fazla büyüyecek. Her yerde boykotlar yapacağız. Çünkü şu an bizi destekleyen insanların yaptığı boykotla Flormar %70 indirimde. Yves Rocher %50 indirimde. Biz daha boykota başlamadık. Sadece bize yardım eden insanların yaptığı boykotlar bunlar. Biz de yaptığımızda sanıyorum %70’e değil, %100’e varan bir indirim falan olacak Flormar’da.

Necla Akgökçe- Petrol-İş Kadın Dergisi eski editörü

Cinsiyetçi emek piyasalarında kadınlar genellikle erkeklerin yapmadığı ucuz ve koşulları çok kötü olan işlerle çalışıyorlar

Flormar işçileriyle esas öğrenmek istediğim şey, daha önce TEDİ işçileri, yine kadınların ağırlıkta olduğu Sera Pool işçileri son dönemlerde kadın işçilerin eylemliliklerini daha ön plana çıkartıyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, onu merak ediyorum.
Şöyle değerlendirmek mümkün cinsiyetçi emek piyasalarında kadınlar genellikle erkeklerin yapmadığı ucuz ve koşulları çok kötü olan işlerle çalışıyorlar. Bu kötü ve ucuz çalışma kadınları ister istemezse bu koşulları ortadan kaldırmak için bir şey yapmaya itiyor. Tabii sendikalaşma istekleri ortaya çıkıyor. Sendikaya üye olursak bu şartları bir miktar kendi lehimize çevirebiliriz gibi bir bilinç ortaya çıkıyor. Her zaman kendiliğinden olmayabilirdi. Bazen orada çalışma yapan bir takım grupların sorumlu göstermesi ile de ortaya çıkmış olabilir. Fakat temelde kadınlar gerçekten çok kötü koşullarda çalışıyorlar emek piyasalarında. Emek piyasasının en altında olan kesimler. Ben genel olarak bu örgütlenme isteklerini ve örgütlenme istekleri neticesinde ortaya çıkan bu grev ve direnişleri bu biçimde değerlendiriyorum.

“Geçmişte kadın politikası oluşturuyorduk. Herhangi bir direnişte sendikaya dair kadın politikası oluşturma birikimine sahiptik. Şimdi öyle bir şey yok.”

Biz sendikalarda kadın ağırlığını pek göremiyorduk. Yakın zamanda DİSK’in başkanı kadın bir başkan oldu. Bu belki olumlu bir adımdı. Bir şekilde kadın eylemlerinin görünür olması sendikalardaki toplumsal cinsiyet ayrımcılığını dengeleyebiliyor mu? Etkileyebiliyor mu?
Şöyle diyeceğim bazı sendikalarda evet. Ama bunu genelleyemeyiz. Çünkü sendikalarda hala ister solda ister sağda olsun, ideolojilerinden bağımsız olarak köklü, sağlam bir erkek  egemen düzen var. Bu düzen devamlı kendi kültürünü, yani erkek egemen kültürü, devamlı çeşitli araçlarla, örgütlenme araçlarıyla, yayınlarıyla, ilişkileriyle, gündelik ilişkileriyle devamlı yeniden üretiyor. Bu devamlı üretim de kadınların bu sürece girmesini engelliyor. Çünkü sendikalardaki kültürel atmosfer erkek egemen olduğu için sendikalar içerisinde toplumsal cinsiyet merkezli bir çalışma yapmaya çalışan kadınlar oraya topluyorlar. Oraya tosluyorlar, bunu ortadan kaldırmanın olanağı ne? Daha fazla kadının sendikaya üye olması ve daha fazla kadının toplumsal cinsiyet duyarlılığına sahip olması. Bunu şu koşullarda öyle olduğunu söylemek mümkün gözükmüyor. Ama sizin de dediğiniz gibi istisnalar var. O çatlaklardan girebilir miyiz? Evet bazı sendikalar için bunu söyleyebiliriz.

Flormarla ilgili şunu söylemek isterdim; geçen günlerde Novamed mücadelesinin kitabı çıktı. Bizim ilk kadın hareketiyle sendika ve örgütlerle karşılaştığımız ve başarıyla sonuçlanan bir grevdi. Flormar açısından şöyle bir şey var. Eskiden Petrol-İş’te kadın bürosu gibi çalışan bir kadın dergisi vardı. Kadın bürosu gibi çalışan kadın dergisinin iişlevsizleştirilmesinin deolojik nedenleri vardı. İdeoloji neden derken cinsiyetçi bakış açısıyla işlevsizleştirilmesinden bahsediyorum. Bu durum Flormar grevinin uluslararası planda sendikaların kadın yapılarını harekete geçirmemizi engelledi. Yani bu kurumsal adamların kadın çalışması da neymiş efendim. 3 kere çıkarırız ya da kim olsa onla yaparız anlayışının buradaki grevin seyrini de etkilediğini düşünüyorum ben. Eğer orada Novamed’teki gibi  sağlam bir büro olsaydı biz orada sendikaların dünya sendikalarının kadın yapılarını harekete geçirip kadın ezilmesi üzerinden yürütürdük. Mesela “Novamed’te çiğnenen kadının insan haklarıdır” dedik. Kadın ezilmesi üzerinden kurumsal yani örgütlü bir karşı çıkışı örgütledik. Batıda bu tür sendikal hareketler uluslararası dayanışmayla sonuca ulaşır. Oradaki sendikalı kadınların mücadelesi Novamed’in seyrini değiştirmişti ama burada onu yapma olanağımız yok.

Çok önemli bu kıyaslama. Bir şey soracağım. Sendika bu tür bir karşılaştırmaya nasıl cevap verir?

Şöyle diyeceklerdir size. Kadın dergisi var, o da çalışıyor. Kadın dergisi çıkıyor ama biz o zaman büro gibi çalışıyorduk. Kadın politikası oluşturuyorduk. Herhangi bir direnişte sendikaya dair kadın politikası oluşturma birikimine sahiptik. Şimdi öyle bir şey yok.