Gençlerin hayatına onların ‘sesinden’ bakmak: Next Generation araştırması

21 Aralık 2017
Next Generation Türkiye araştırması, gençlerin gündelik hayatını, gelecek kaygılarını ve toplumsal olaylara bakışını onların değerlendirmeleriyle yansıtıyor. Eğitimci yazar Erol Erdoğan, araştırma sonuçlarından; gençlerin spor ve kültür sanata ilgisizliğine karşılık sosyal medyaya olan yoğun ilgisini yorumlarken, bunun sebepleri arasında Türkiye’ye has bir durum olarak son yıllardaki toplumsal olaylar ve darbe girişiminin etkili olduğunu belirtiyor. Boğaziçi Üniversitesi’nden […]

Next Generation Türkiye araştırması, gençlerin gündelik hayatını, gelecek kaygılarını ve toplumsal olaylara bakışını onların değerlendirmeleriyle yansıtıyor. Eğitimci yazar Erol Erdoğan, araştırma sonuçlarından; gençlerin spor ve kültür sanata ilgisizliğine karşılık sosyal medyaya olan yoğun ilgisini yorumlarken, bunun sebepleri arasında Türkiye’ye has bir durum olarak son yıllardaki toplumsal olaylar ve darbe girişiminin etkili olduğunu belirtiyor. Boğaziçi Üniversitesi’nden Feyza Akınerdem ise, gençlerin evliliği ‘bağımsızlık’ ve güvenlik açısından bir çıkış yolu olarak görmesini ise şöyle yorumluyor:  “Gençler ailelerinin normlarından ancak kendilerine ait bir aile kurarak çıkabileceklerini hayal ediyorlar ama bu da çok kısa bir tercih aralığı oluyor”

British Council’ın Yaşama Dair Vakıf (YADA) ve Gelecek Daha Net (GDN) Gençlik Platformu iş birlikleriyle gerçekleştirdiği Next Generation Türkiye araştırmasında; 12 şehirde, 18-30 yaş arası 2 bin 524 gençle nitel ve nicel görüşmeler yapılmış. Araştırmanın akademik danışmanlarından Doç. Dr. Gülden Demet Lüküslü’nün yorumuyla ‘gelecek değil şimdi, gençlerin gündelik yaşamlarının karmaşıklığına’ mercek tutan araştırmaya göre; Türkiye’deki gençler, dünyanın dört bir yanındaki akranları gibi, bireysel benlikleri ve bağımsızlıkları ile içinde yaşadıkları topluluklara, aile, eğitim ve evlilik gibi sabit kurumlara duydukları bağlılık arasında sürekli olarak denge kurmaya çalışıyor.

Araştırmanın öne çıkan bulgularını şöyle sıralamak mümkün:

Türkiye’deki gençler gelecekleri konusunda iyimser. Çoğunluk yaşam şartlarının gelecekte daha iyi olacağını düşünüyor. Gençlerin yarısı, WhatsApp ve diğer sosyal medya iletişim araçlarına günde iki saatten fazla vakit ayırıyor. Instagram, yüzde 29 ile gençlerin en çok kullandıkları üç sosyal medya kanalının başında gelirken; bunu yüzde 27 ile WhatsApp, yüzde 26 ile Facebook takip ediyor. Gençlerin yüzde 70’i müzik aleti çalma, çizim ya da resim yapma gibi sanatsal aktivitelere zaman ayırmıyor;  yarısı ise spor ya da herhangi bir egzersiz yapmıyor. Gençlerin yarısından fazlası iş piyasasındaki deneyimlerine dayanarak, hayatta başarı elde etmek için “tanıdıkları” olmasının okul başarısından daha önemli olduğunu düşünüyor. Gençlerin yüzde 26’sı ne okuyor, ne çalışıyor, ne de eğitim görüyor. Bu oran, genç erkeklerde yüzde 17 iken, genç kadınlarda yüzde 36’ya yükseliyor.

Gençlerin internet kullanımına olan ilgisini yorumlayan eğitimci yazar Erol Erdoğan, dünya genelindeki gerekçelerden farklı olarak Türkiye’ye özel durumun, son yıllardaki toplumsal hareketliliğin bu sonuçlarda etkili olduğunu savunuyor. 17-25 Aralık,

 

Gezi protestoları ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi olayların dijital medya kullanımını artırdığını belirten Erdoğan, “Çünkü son dönemdeki toplumsal hareketliliklerin çoğu dijital mecralar üzerinden organize edildi. Kriz ve eylem anlarındaki zorunlu kullanımlar, sonraki süreçte alışkanlığa dönüştü. Bunun dışında şu sebepler de var. Fatih projesi çerçevesinde dağıtılan tabletler, internette geçirilen vakitleri artırdı, dolayısıyla dijital mecralara da bu vesileyle ilgi arttı. Muhafazakar yaklaşımların aksine, dijital alandaki rahatlık, gençlerin kendini orada ifade etmesini kolaylaştırdı” değerlendirmesini yapıyor. Gençlerin temel sorununun ‘yalnızlık’ olduğu yorumunu yapan Erol Erdoğan, bu yalnızlığın giderilmesi için ebeveynlerin çocukları ile paylaşım, dayanışma, sohbet içerikli vakitler geçirmesinin, seyahat ve etkinliklere katılmasının önemine dikkat çekiyor.

Kategorik şekilde dijital mecra düşmanlığı yapılmamasının önemine dikkat çeken Erdoğan, “Bırak interneti, ders çalış” gibi sözlerle, internetin karşısında ders, kitap, okul-cami, sohbet gibi değerler konulmadan, bağımlılığı azaltacak ve boş vaktin daha iyi değerlendirilmesini sağlayacak imkanlar oluşturulmalı, alternatiflere yönlendirmede doğal ve dolaylı yollar tercih edilmeli. Çocuklar ve gençler, sosyal-kültürel süreçlerin dinamik üyesi olmalı, onları edilgen yapacak davranış ve organizasyon türlerinden uzak durmalıyız. İnternet ve dijital mecrayı eğitim, sanat, kültür, akademik bakımından faydalı kullanmanın yolları anlatılmalı, bu yöntemler uygulamalı olarak gösterilmeli” önerilerinde bulunuyor.

 

Gençlerin eğitime bakışları konusunda geniş bir değerlendirmenin yer aldığı araştırmaya göre; gençler, eğitimi önemsiyor ancak büyük çoğunluğu eğitim sisteminden memnun değil. Dünya görüşleri, siyasi eğilimleri farklı olan gençler, eğitim sisteminde sorunlar olduğu konusunda hem fikir. 1’den 10’a kadar puanların yer aldığı bir ölçekte (‘1′ en az memnun ve ’10’ çok memnun) eğitim sisteminin neredeyse tüm unsurları 5’in altında puanlanırken, sınav sistemi ise en az beğenilen unsur olarak ortaya çıkıyor. Gençlerin yarıs

ı iyi bir eğitim almak için Batı ülkelerine gitmeleri gerektiğini düşünüyor. Yarısından çoğu gerek ulusal gerekse küresel iş piyasasında öne çıkmak için iyi derecede İngilizce bilmeleri gerektiğine inanıyor. Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Batuhan Aydagül, araştırmayı yorumlarken, sonuçların topluma her düzeyde kaliteli eğitim sağlamanın iyi bir başlangıç noktası olduğunu gösterdiğini ifade ederek, “Sonuçlar, eğitimin toplumdaki gençler arasında önemini sürdürdüğünü gösterse de, eğitimde acilen ilerleme sağlanması gerektiği de ortada. Beceriye yönelik devlet destekli krediler ve burslara erişim, gençlerin hayalleri doğrultusunda eğitim ve öğrenimlerini planlamasına imkan tanıyabilir. Araştırma aynı zamanda becerilere yönelik maddi desteğin yalnızca geleneksel kurum ve eğitim sistemi içerisindeki öğrencilerle kısıtlı olmaması gerektiğini de hatırlatıyor. Genç kadınların daha iyi erişime sahip olması için verilecek destek önem taşıyor. Böyle bir desteğin, sanat, girişimcilik gibi diğer alanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi şart” hatırlatmasında bulunuyor.

Next Generation araştırmasının ilgi çekici sonuçlarından biri olan gençlerin evliliği ‘bağımsızlık’ ve ‘güvenlik’  anahtarı olarak görmesini değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Feyza Akınerdem, evlilik programı ile ilgili yaptığı araştırmada, her yaştan katılımcıların evlilik arzularını değerlendirirken en çok ön plana çıkan beklentinin de ‘güvenli bir hayat’ olduğunu hatırlatıyor. Her yaştan kadınların bunu özellikle vurguladığını belirten Akınerdem, “Geçmiş deneyimlerden ya da başka evlilikler üzerine gözlemlerinden yola çıkarak kadınlar evliliğin oldukça güvensiz bir mecra olabileceğini de teyit ediyorlardı. Evlilik programının ise canlı yayında geniş bir kitleye hitap eden bir program olması nedeniyle, güvenli bir evlilik yolu olabileceğini düşünüyorlardı. Zira böyle bir sahnede gizli saklı bir şeyin kalmasının mümkün olmadığını söylüyorlardı. Aslında bu veriden yola çıkarak geleneksel yahut bildik eş bulma yöntemlerinin içerdiği tekinsizliğin ifşa olduğunu söyleyebiliriz. Evlilik programı bu beklentiye cevap verebildi mi, bunu ölçmek mümkün değil. Ancak orada da mevcut aile kurumunu dönüştürecek herhangi bir fikirsel altyapı ve çaba olmadığı için, sistematik güvensizliklerin aynen devam ettiğini çıkarabiliriz” değerlendirmesini yapıyor.

Evliliğin özellikle kadınlar için kendi kararları verebileceği bir alan gibi görüldüğünü belirten Akınerdem, yalnızlığın Türkiye’de ‘seçenek’ olarak görülmediğini ifade ediyor. “Türkiye’de hayat aile içinde yaşamak üzere kurgulandığı için yalnızlık hem gençler için riskli görüldüğü için, genel ahlak normlarına aykırı bulunduğu için genellikle aileler böyle bir hayata izin vermiyor, hem de maddi zorluklar ve güvensizlik gibi durumlar için tercih etmiyorlar” diyen Akınerdem’e göre,  “Gençler ailelerinin normlarından ancak kendilerine ait bir aile kurarak çıkabileceklerini hayal ediyorlar ama bu da çok kısa bir tercih aralığı oluyor. Evlilikle birlikte çok daha girift aile ilişkilerine ve sorumluluklara adım atıyorlar. Yani bekledikleri özgürlük çoğu zaman sadece kısa bir süreliğine, aileden evliliğe geçerken kendilerine sağlanan seçim alanında mümkün, o da sağlanıyorsa.”

Araştırmanın öneriler bölümünde ise şu konulara dikkat çekiliyor:

Eğitim kalitesinin iyileştirilmesi, eğitimin tüm biçimlerine kapsayıcı erişimin sağlanması ve gençlerin iş hayatına ve dış dünyaya hazırlanmasına destek olmak,

Gençlerin yaşadıkları toplumda bağımsız ve aktif vatandaşlar hâline gelmeleri ve kendi geleceklerine daha fazla sahip çıkmaları için güçlenmelerine destek olmak,

Tüm gençliğe hoşgörüyle bakan ve saygı duyan kapsayıcı bir toplumu desteklemek.

Emine Uçak

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
116 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör