‘Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Sağlamayı Amaçlayan Siyasi İrade Yok’

Uluslararası Af Örgütü’nün yayınladığı 'Türkiye Sözleri Eyleme Geçir: Kadına Yönelik Şiddeti Ortadan Kaldırma Yükümlülüğü' başlıklı rapor, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası mevzuat ve uygulama arasındaki boşluklara dikkat çekiyor. Gerçekleştirilmesi gereken tavsiyeleri de içeren rapor, Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmadığını tespit ediyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün hazırladığı rapor, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin mevcut durumunu inceliyor.  Kadınlara yönelik şiddet ve eşitsizliklerin verilerine de yer veren rapor, şiddetin ve cezasızlığın önlenmesine yönelik Türkiye’de bağlayıcı ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları hukuku ve standartları sıralıyor. Mevzuat hükümleri ile uygulamadaki süregelen boşluklara dikkat çeken rapor, “kadına yönelik şiddette sıfır tolerans vaatleri ile atılmayan adımlar arasındaki uçurum” olduğu tespitini yapıyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nda 2021-2025 yılları arasında yapılacakları ilan etmesine karşın, Af Örgütü’nün rapor, şu hususları vurguluyor:

“Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmaması, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesinin önündeki en önemli engellerden biridir. Hükümet defalarca kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten korumak için sözlü vaatlerde bulundu, ancak sonrasında, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek gibi, bu vaatlerle ters düşen adımlar attı. Yine de Türkiye yetkilileri, kadınlara ve kız çocuklara yönelik sorumluluklar üstlendi ve bu sorumlulukları yerine getirmek için yasalar çıkardı.” Bununla birlikte Türkiye bu sorumlulukları yerine getirmede yetersiz kaldı.

Kadınların Şiddete Maruz Kalmama Hakkına Dair Öne Çıkan İhmal ve İhlal Alanları

Raporda Türkiye’de kadınların şiddete maruz kalmama hakkına dair öne çıkan ihmal ve ihlal alanları şunlar:

Çocuk yaşta, erken ve zorla evliliklerÇocuk yaşta evlilikler, bir insan hakları ihlali. Türkiye’deki sivil toplum örgütleri, 4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle çok sayıda kız çocuğun ilk dört yıldan sonra okuldan ayrıldığını ve kayıtlı olmayan dini evliliklere zorlanma riski altında olduğunu belirtiyor.  Ayrıca, ulusal müfredat kapsamında, cinsellik eğitimi verilmesini öngören bir düzenleme bulunmuyor. 2015’te, resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyılması suç olmaktan çıkarıldı. Araştırmalara göre, çocuk yaşta evliliklerin %62,7’si dini nikahla yapılan evliliklerdi.

Acil tedbir ve koruma kararları: Kadınlara yönelik şiddetin ‘özel hayata dair’ olduğuna ilişkin görüş kolluk kuvvetlerinde hâlâ yaygın. Bu durum müdahalelerin gecikmesine, ev içi şiddet göstergelerinin görmezden gelinmesine ve ihbarların göz ardı edilmesine yol açıyor. Şiddete maruz bırakılan kişiler sıklıkla suçları ihbar etmekten caydırılmakta ve kadınlara yönelik şiddet ihbarları, hakkındaki soruşturmalar genellikle gelişigüzel bir biçimde yürütülüyor. Yetkililerin, mevzuata aykırı olarak, koruma kararlarının süresini uzatmak için delil talep ettiği;  faillerin tedbir kararlarını defalarca ihlal ettiğini bildiriyor.

Şiddetten hayatta kalanların temel hizmetlere erişim hakkı:  Bu hizmetlere erişim, şiddetten hayatta kalan kişilerin maruz bırakıldıkları ihlali polise bildirmesi koşuluna bağlı olmamalıdır” uyarısında bulunuyor.

Koordinasyon:  “Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’nin (ŞÖNİM) kaynak yetersizliği, koordinasyonsuzluk ve eksikliklerine işaret ediyor ve kadınlara dönük şiddete karşı merkezi ve yerel yönetimlerin sivil toplum örgütlerini de sürece dahil ettiği bir koordinasyonla, ŞÖNİM’lerin yaygınlaştırılması ve 7/24 esasıyla eksiksiz hayata geçmesi zorunluluğu bulunuyor.

Cinsel sağlık ve üreme sağlığı“Türkiye, nüfus planlaması ve gebelikten korunma yöntemleri gibi cinsel sağlık ve üreme sağlığını ilgilendiren diğer konular büyük oranda göz ardı edildi”

Türkiye’de sığınmaevleri:  Sığınmaevlerinin 3 bin 756 kapasitesi yetersiz., 83 milyonun üzerinde nüfusa sahip bir ülke için tavsiye edilen asgari 8 bin 300 sığınmaevinin %50’sinden az. Belediye Kanunu uyarınca nüfusu 100 binin üzerindeki 241 belediyeden, kanuni zorunluğa rağmen,  yalnızca 32’sinin sığınmaevi var ve bunların toplam kapasitesi 703 ile sınırlı.”

Ayrıca, 60 yaşın üzerindeki kadınlar, fiziksel veya zihinsel engelli kadınlar, engelli çocuğu olan kadınlar ve 12 yaşından büyük erkek çocuğu olan kadınlar sığınaklara erişimde dışlanıyor. Kanun, bu kişilerin diğer türde sığınaklara yerleştirilmesini öngörüyor; fakat kadın hakları örgütleri bunun yapılmadığını veya alternatif sığınaklarda, şiddetten hayatta kalan kadınların ihtiyaç duyduğu uzman desteğinin sağlanmadığını bildiriyor.

Cinsel Şiddetle Mücadele MerkezleriTürkiye’nin Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 3. Ulusal Eylem Planı (2016-2020) özellikle cinsel şiddete maruz bırakılan kişilere hizmet verecek merkezlerin kurulmasını öngörüyordu. Ancak bugüne kadar yetişkinler için böyle bir merkez kurulmadı. Cinsel şiddete maruz bırakılan çocuklar için Çocuk İzlem Merkezleri kuruldu. 30 Aralık 2020 itibariyle 50 ilde 53 Çocuk İzlem Merkezi vardı.  Bir diğer deyişle, 31 ilde böyle bir merkez bulunmuyor.

Özel destek hatları: 2021 itibariyle Türkiye’de halen şiddete maruz bırakılan veya maruz bırakılma tehlikesi altında olan kadınlara 7/24 kesintisiz hizmet vermek için özel olarak kurulmuş bir acil destek hattı bulunmuyor. Bunun yerine kadınların genel bir hat olan Alo 183’ü aramaları gerekiyor.

Özellikle pandemi döneminde ise bu hatta ulaşmak oldukça zorlaştı.  Sistem yalnızca T.C. kimlik numarası ile kullanılabildiğinden, kayıtsız göçmen ve mülteci kadınların yanı sıra yetkili mercilerde kadın olarak kaydedilmeyen trans kadınlar da dışlanıyor. Bu dışlama aynı nedenle KADES uygulamasında da yaşanıyor.

Şiddetten hayatta kalanların adalete ve onarıma erişim hakkı: Türk Ceza Kanunu, kadınlara yönelik tüm şiddet biçimlerini suç olarak tanımlamıyor. Örneğin ısrarlı takip, zorla evlendirme ve psikolojik şiddet özel olarak suç kapsamına girmiyor. Bu şiddet biçimleri diğer cezai hükümler kapsamında yaptırıma tabi; ancak bunlar, kadınlara yönelik şiddeti tüm boyutlarıyla ele almıyor.

Uzlaştırma ve Arabuluculuk:  Uzlaştırma, tarafların özgür iradelerine dayanır; ancak kadınlara yönelik şiddet vakalarında fail ile şiddete maruz bırakılan kişi arasındaki eşitsizlik, kadınların özgür iradesinin önünde engel oluşturabilir. Mevzuat, ev içi şiddet iddiası içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığını belirtir.  Sivil toplum örgütlerinin bildirdiğine göre, bazı polis memurları ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ndeki sosyal hizmet görevlileri, kadınlara, özellikle şiddet uygulayanın kadının eşi olması halinde, kendilerini şiddete maruz bırakan kişiyle arabuluculuk yoluna gitmelerini tavsiye edebiliyor.

Yasalarda Kadınların Şiddetten Uzak Bir Yaşam Sürme Hakkı

Uluslararası Af Örgütü rapor, bağlayıcı yerel ve uluslararası tüm yasalar ışığında, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadelenin ancak siyasi bir irade ile mümkün olacağının altını çiziyor ve bu tespit çerçevesinde acil tavsiye listesini paylaşıyor. 26 maddelik öneriler listesinde; mevcut iktidar, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıkları başta olmak üzere Türkiye’de yetkilileri acilen bu adımları atmaya davet ediyor.

Söz konusu tespitler çerçevesinde yapılan tavsiye listesinde ise şu başlıklar öne çıkıyor:

  • Kadınların korunma ve temel hizmetlere erişim hakkını güvence altına alınması,
  • Kadınların adalete ve onarıma erişim hakkını güvence altına alınması,
  • Kadınların ve kız çocukların zorla evlendirmeye maruz bırakılmadan yaşama hakkının korunması,
  • Kadınların ve kız çocukların sağlık hakkını güvence altına alınması,
  • Kadınların ve kadın hakları gruplarının barışçıl toplanma hakkını güvence altına alınması.

Uluslararası Af Örgütü’nün hazırladığı “Türkiye Sözleri Eyleme Geçir : Kadına Yönelik Şiddeti Ortadan Kaldırma Yükümlülüğü” başlıklı rapora buradan ulaşabilirsiniz.