‘Bütünlüklü Strateji Talep Edip Salgınlara Dur Demek Hepimizin Sorumluluğu’

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) hazırladığı COVID-19 Pandemisi 18 Ay Değerlendirme Raporu’nda salgınla mücadelede bütünlüklü ve içsel tutarlılığı olan bir stratejinin bulunmadığı tespit ediliyor. Raporda, 'bütüncül bakışı talep etmek, iktidarlara yükümlülüklerini hatırlatmak ve COVID-19 virüsünün yeni salgınları körüklemesine dur demek hepimizin sorumluluğu' sonucuna ulaşılıyor.

COVID-19 Pandemisi 18 Ay Değerlendirme Raporu’nda pandemi sürecinde geride kalan 18 ay değerlendiriliyor. Raporda, farklı disiplinlerden 15 yazı ile Pandemi Bültenleri metinleri ve Pandemide Merak Ettiklerimiz programlarının bağlantıları yer alıyor.

Rapordan öne çıkan bulgular şunlar:

  • Pandemi ile doğrudan ilişkili yasal bir düzenleme olmadığından geçerli mevzuatın yeterli yanıt üretemediğinden; merkezi otoritenin tek belirleyici olduğu alan, salgın sürecini yerel yönetimlerin, emek, meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve demokratik kitle örgütlerinin katılımına açmaması.
  • Salgınla mücadele stratejisi olarak tanımlanabilecek bütünlüklü içsel tutarlılığı olan yapılandırılmış bir kavramsal çerçevenin bulunmadığı; kararların günübirlik değişimler çerçevesinde ve bazen saatler içerisinde birbiriyle çelişir içerikte alındığı görülmektedir.
 Türkiye’de Pandeminin Seyri
  •  27 Eylül-3 Ekim 2021 dilimi dikkate alındığında son yedi gündeki vaka sayısı dünya genelinde Asya’da, Kuzey Amerika’da, Güney Amerika’da azalma eğilimi göstermekte iken; Avrupa’da sınırlı sayıda ülke ile Türkiye’de ise artış eğilimi sürüyor.
  • Türkiye’ye dair çıkarımları, ülkeye dair veriler üzerinden dileyenlerin ve ilgililerin erişimine açık, şeffaf, katılıma açık bir yolla yapabilmek toplum sağlığı riske atılarak tercih edilmedi.
Covıd-19 Dışı Sağlık Hizmetlerine Erişim
  • Özel sağlık kurumlarına başvuru sayısında kısmi bir azalma, kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerine başvuru sayılarında ise ciddi bir düşüş meydana geldi.
  • COVID-19 ile ilgili veri ve bilgilerin saklanması konusunda öyle bir noktaya gelinmiştir ki; Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2020 Haber Bülteni’nde COVID-19’a yer dahi verilmedi.
  • Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2020 Haber Bülteni’ne göre, 2020 yılında hekime müracaatın %42,2’si birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumlara yapılırken; %57,8’i ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına yapıldı.
  • Kişi başı hekime müracaat sayısı 2019 yılında 9,8 iken; 2020 yılında %26,5 azalarak 7,2 oldu; özel merkezlere olan başvuru sayısı 6 milyon azalırken (%7,5), devlet ve üniversitelere başvuru sayısı ise 163 milyon (%37,6) azaldı.
  • Ertelenmiş sağlık hizmetleri fazladan ölümlere, geciken tanılara, komplike hale gelen hastalıklara yol açtı.
  • Acil sağlık hizmetlerine erişim konusunda pandeminin tepe süreçlerinde yaşanılan tıkanıklıklara rağmen pandemi öncesi dönemle mukayese edildiğinde Türkiye’nin diğer ülkelerden ayrıştığı dikkat çekti.
  • Pandemi sürecinde acil servis başvuru sayısının görece azaldığı bir ülke örneği sergiledik.
‘Aşı Takvimini Tamamlamış Nüfus Yüzdemiz İstenilen Seviyeden Uzak’
  • Ülkemizde hâlihazırda iki farklı COVID-19 aşısına erişilmektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre uygulanan toplam aşı miktarı 110 milyon dozu aştı.
  • Gerek ilk doz gerekse ikinci doz ve tanımlanmış gruplarda, takviye doz için günlük aşılanma oranlarındaki azalma kaygı vericidir.
  • Aşılanma oranlarının Bakanlığın tablolarda sunduğu gibi 18 yaş üzerini değil tüm nüfusu dikkate alır oranlarla sunulması gerçekçi değerlendirme için şarttır.
  • Tam aşılı olarak sayılan iki doz aşısını olmuş yurttaşların bir kısmının, süreler dikkate alındığında “tam aşılı” tanımından çıkmış olduğunun hesaplara dâhil edilmediği görülmektedir.
  • Aşı takvimini tamamlamış nüfus yüzdemizin, istenilen seviyeden uzak.
  • Dünyada aşının uygulamaya geçmesi sonrasında dolaşımda egemen varyant olarak bildiğimiz Delta varyantı koşullarında aşı takvimini tamamlamış nüfus oranının en az %85 olması gerektiği öngörülmektedir. Bu kat etmemiz gereken mesafenin ne kadar fazla olduğunu da işaret ediyor.
  • Bölgeler ve iller arasında ciddi eşitsizlikler söz konusudur ve hareketliliğin böylesine artmış olduğu bir çağda hiçbir il ya da bölgenin tek başına kendi koruma oranlarıyla salgından korunmasını gerçekleştireceğini bekleyemeyiz.
  • Tükenişin eşiğinde özveriyle çalışan sağlık çalışanlarının özlük haklarında değil iyileştirme, budamalar söz konusudur. Bu koşullarda COVID19, başta sağlık çalışanları olmak üzere, bir dizi alan ve çalışma koşulları bakımından halen meslek hastalığı olarak tanımlanmadı.
‘Hâlâ Salgının Başlangıcına Daha Yakınız’

Hala salgının başlangıcına daha yakın olduğumuzu dikkate alarak; salgının sınıfsal niteliğini de gözeten bütüncül bakışı birlikte talep etmek, iktidarlara yükümlülüklerini hatırlatarak bu salgının sömürüyü derinleştiren ve yeni salgınları körükleyen varlığına dur demek hepimizin sorumluluğudur.

Rapora buradan ulaşabilirsiniz.