Pandemi Ekonomi İlişkisi: Radikal Belirsizlik

Aşıyla birlikte pandeminin belirsizliklerini gidereceğiz belki; ama Türkiye belirsizlikler ülkesi olmaktan çıkamayacak durumda. Peki bu belirsizlikten çıkmanın yolu var mı? Caner Gerek Türkiye’nin ikilemlerini ve olası çözümü yazdı.

Türkiye, 15 aydır pandemiyle ekonomik olarak nasıl bir mücadele verileceğinin kararsızlığı içerisinde. Ertesi güne ne kararlar alınabilir kimsenin bir fikri yok. Neyse ki geçen hafta açıklanan Biontech ile yapılan aşı anlaşmasıyla sonbahara kadar aşılamanın önemli ölçüde tamamlanacağı müjdelendi. Bu yazının konusu da içinden geçtiğimiz 15 ayın, pandemi ve belirsizlik ilişkisi üzerinden değerlendirilmesidir. Bunun için dünyadaki pandemi belirsizlik ilişkisine bakıp, sonra Türkiye değerlendirmesi yapacağım.

Belirsizlik dediğimiz şey, içinde yaşadığımız dünya hakkında yetersiz bilgiye sahip olmamızın ya da mevcut eylemlerimizle onların gelecekteki sonuçları arasındaki bağlantının bir sonucudur. Dünyada pandemiyle ekonomik mücadelede başarılı olan ülkelerin ortak noktası, pandeminin getirdiği bu belirsizlikle mücadele oldu kanaatimce. Pandeminin getirdiği belirsizliği minimize etme mücadelesi. Sağlık ve ekonomi arasında tercih yapmak ya da yapmamak üzerine uygulanan politikalar da söz konusu bu belirsizliğin şiddetini belirledi.

Bu dönemde diğerlerine göre daha başarılı olan ülkelerin genellikle bunu sağlık-ekonomi ikilemine düşmemelerine borçlu oldukları gözüküyor. Sağlık ya da ekonomiden birinden feragat etmek zorunda olmadan başarı elde eden ülkeler mevcut. Yani, pandemide insanların sağlığını ne kadar iyi koruduysanız refahınız o kadar kötüye gitmiştir diye bir durum yok, ikisini birden başaran ülkeler mevcut. Bu ülkeler genel itibariyle salgınla ekonominin dengesini bulmaya çalışmaktan ziyade, Covid vaka sayısını sıfırlamaya daha çok odaklanan ülkeler. Örnek olarak Avusturya, Güney Kore, Çin ve Yeni Zelanda gibi ülkeler verilebilir. Vaka sayısını sıfırlamaya odaklandıkları için de ekonomi ve sağlık alanlarında daha başarılı olmuş gözüküyorlar. Vakaları sıfırlamaya çalışmanın göreli ekonomik avantajına, alternatifini inceleyerek ulaşmaya çalışacağım.

***

Vaka sayısını sıfırlamaya alternatif olarak genellikle dur-kalk yöntemi uygulandı. Avrupa ülkelerinin birçoğu hala bu yöntemi uygulamakta. Bu yöntemde ülkeler bazı dönemler ekonomiyi açarlarken, bazı dönemlerde kapanma yoluna gitti. Dur-kalk uygulamasında kapanma ve açma politikalarının düzensizliği ve yarattığı bir öngörülemezlik mevcut. Bu yöntemde politikaları yerli yerine oturtmak kolay değil, sürekli politika değiştirmeyi besleyen bir vaka var karşınızda. Dolayısıyla dur-kalk sistemi sürekli yeni ve değişen kararlar almak durumunda kaldığınız bir paket halinde size gelir. Bu durum geleceğe dair belirsizlikleri ve öngörülemezlikleri önemli ölçüde artırdı.

Sıklıkla yapılan kapatıp açmalarla başta çiftçiler, dağıtıcılar, aracılar ve esnaflar yeterli kapanma açılma bilgilerine sahip olmadıkları için etkin karar almakta zorlandı. Bu kesimler mevcut tüm seçenekleri bilmiyorlardı ve sonuçlarının ne olacağı konusunda kararsızlardı. Hatta bugün arzu ettiklerini yarın başarırlarsa yine de istedikleri şey olup olmayacağını bile bilmiyorlardı. Toplumun hem üretim tarafı hem de tüketim tarafı bu plansızlık ve plansızlığın getirdiği öngörülemezlik nedeniyle aksiyon almaktan kaçındı ya da yanlış karar alabildi. Öngörülemezlikle birlikte tüketici ve üretici güveni böylelikle düştü. Üretici ve tüketicinin güveni düştüğünde ekonomik aktivite hızla kan kaybetti. Yatırım yapacak ya da işe alacak olanlar da daha uzun dönemli değil çok daha kısa süreli tercihlerde bulunmak durumunda kaldı, o nedenle yatırım ve istihdam da olumsuz etkilendi.

Dolayısıyla piyasaları etkileyen en önemli unsurların başında, iktidarların kararsız davranışlarından kaynaklı ortaya çıkan güvensizlik ortamı nedeniyle, ekonomik aktivitenin daha da yavaşlaması sorunu geldi bana kalırsa. O nedenle ekonomiyi açıp kapatma yoluna gitmeyip vaka sayılarını minimize etmeye çalışan ülkelerin ekonomisi daha az belirsizlikle karşılaştı ve daha başarılı oldular.

Türkiye’de Durum

Türkiye de dur-kalk yöntemini uygulayan ülkelerden birisi. Uygulanan bu yöntem de ne sağlığa ne de ekonomiye çare olabildi. Ekonomik anlamda kapanmalar kaynaklı hizmetler ve tarım sektörünün büyük yaralar aldığını ve birçok işletmenin üretimi devam ettirmede oldukça zorlandığını gözlemleyebiliyoruz. Hem sektör bazlı, hem de büyük ve küçük işletme gibi farklı ayrışmalar da oldukça fazla oldu. Dolayısıyla dur-kalk yönteminin yarattığı büyük bir belirsizliğe maruz kaldık. Bu son 17 günlük kapanmada yaşananlar ise aslında nasıl bir belirsizlik ortamından geçtiğimizin en somutlaşmış hali oldu. Yukarıda da belirttiğim üzere dur-kalk yöntemi sürekli yeni kararlar almaya iten bir politika olduğu için belirsizliği arttırıyordu. Bu belirsizliklere Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde popülist bir iktidarda yakalanmış bir ülke olarak, belirsizlikler bizi çok muhtemelen daha ağır şekilde etkiliyordur (keşke bunu ölçecek güvenilir verimiz olsaydı). Bizim uyguladığımız sistemde kararlar oldukça hızlı ve düşünülmeden alındığı için sıklıkla değişiyor ve öngörülemezlikler daha da artıyor. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin avantajını kararların hızlı alınmasından ziyade kararların hızlı geri alınmasında görüyoruz maalesef.

Dur-kalk yönteminin yanında, para politikasındaki bize özgü belirsizlikler pandemi sürecindeki ekonomik belirsizlikleri daha da artırdı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, dünyada tedarik zincirindeki sorunlar ve emtia fiyatlarındaki artışlar da fiyatlar seviyesini hızla yukarı çekti. Yüksek enflasyonla mücadele edilmek zorunda kalındı.

Enflasyon demek fiyat belirsizliği demek, bu belirsizlikten dolayı planlama ve fiyatlama yapamamak demek, ekonominin uzun dönemli dengesinin bozulması demek. Dahası emtia tarafında fiyatların artmasıyla, yerli emtia üreticisi iç piyasaya ürün vermeyip ihracata yöneldiği için birçok firma açısından üretim tarafında ciddi belirsizlikler yaşanmakta. Tüm bu belirsizliklere siyasi belirsizlikleri de kattığımızda Türkiye’nin çok büyük bir belirsizlikler ülkesi olduğunu görüyoruz.

Bu kadar belirsizliğin olduğu bir ülkede üreticiler ve tüketiciler kendileri için optimizasyon yapmıyor; daha ziyade alınan kararlarla mücadele etmeye çalışıyor. Haziran ayı için normalleşmeden bahsediliyor mesela; ama 29 Mayıs itibariyle tüketici ve üretici bunun ne olduğunu bilmiyor. O nedenle belirsizlik bu ülkenin ekonomisine en büyük darbeyi vurmakta. Tüm bu belirsizliklerin yarattığı ekonomik sorunları kısa dönemde halının altına süpürmek için de, sorunları çözmek yerine, bir anlamda uyuşturucu görevi gören krediler devreye sürülerek istatistikler kısa dönemde güzelleştirildi.

***

Eski İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervy King Radikal Belirsizlik kitabında radikal bir belirsizlik durumunu sadece ‘ne olacağını bilemememiz’ olarak tanımlamaz. Radikal belirsizlik King’e göre ne tür şeyler olabileceğini bile bilemememiz durumudur. Hayal edemediklerimizin dünyası, belirsiz gelecekler ve onların öngörülemez sonuçlarını içerir. Bizim dünyamız Türkiye de tam olarak artık böyle bir radikal belirsizlik içerisinde.

Aşıyla birlikte pandeminin belirsizliklerini gidereceğiz belki; ama Türkiye belirsizlikler ülkesi olmaktan çıkamayacak durumda. Ülke olarak pandemi öncesinde de belirsizliklerle mücadele ediyorduk, pandemi ise bu belirsizlikleri daha da artırdı ve yönetenlerin bahanesi oldu. Halbuki, ekonomik belirsizliğin yarattığı ekonomik bunalım ülkeyi yönetenlerin düşen oylarının, bana kalırsa, en büyük nedeni. Bu belirsizliği kaldırmadan ekonominin düzelmesini beklemek ise sadece bir hayal. O nedenle bu radikal belirsizlik üreten sistem ve yönetenler değişmedikçe de bu belirsizlikten çıkmamız, ekonomimizin eski iyi günlerine uzun dönemli olarak dönmemiz mümkün değil. Belirsizliklerden artık kurtulmanın yolu da sadece seçimden geçiyor, ama her defasında aynı sonucu aldığımız bir seçimden değil.

Görsel: BRIAN STAUFFER