“Ceza Yargılamasında Ayrımcılık Yasağı Sistematik Olarak İhlal Ediliyor”

Yaşam Bellek Özgürlük Derneği’nin hazırladığı Ceza Yargılaması Bakımından Adil Yargılanma Hakkının Uygulanmasında Ayrımcılık Yasağı İhlalleri İzleme Raporu, adil yargılanma hakkıyla ilişkili mevcut durumun daha sistematik ve ayrıntılı bir yaklaşımla incelenmesi amacıyla hazırlandı. Çalışmada, adil yargılanma hakkının uygulanmasında ayrımcılık yasağının sistematik olarak ihlal edildiği bulgusuna ulaşıldı.

Yaşam Bellek Özgürlük Derneği’nin AB Etkiniz Programı desteği ile hazırladığı izleme raporu, adil yargılanma hakkıyla ilişkili mevcut durumun daha sistematik ve ayrıntılı bir yaklaşımla incelenmesi amacıyla hazırlandı. Diğer bir deyişle, izleme çalışmasında “adil yargılanma hakkı bağlamında ayrımcılığı”; şüphelinin / sanığın “etnik kimliğinin, inanç kimliğinin, toplumsal cinsiyet kimliğinin, zengin ya da yoksul oluşunun, siyasi görüşünün ya da şikâyetçinin bir kamu görevlisi, hükümet veya devlet yetkilisi olmasının” adil yargılanma süreçlerine etkisini açığa çıkarmayı amaçlandı.

İzleme çalışmasında yöntem olarak şüpheli / sanık ve avukatlarla “derinlemesine görüşme” ve “dava dosyası inceleme” yöntemi kullanıldı ve 10 şüpheli / sanıkla ve Eskişehir Barosu üyesi 10 avukatla görüşüldü.

Çalışma kapsamında, şüpheli / sanık, avukat görüşme kayıtları ve dava dosyası incelemelerinden hareketle üç ayrı analiz raporu hazırlandı. Şüpheli / sanık görüşmelerinden elde edilen veriler ile avukat görüşmelerinden elde edilen veriler karşılaştırılmış; sonuç itibariyle birbirini doğruladığı ve tamamladığı bulgusuna ulaşıldı.

Çalışmanın bulguları şu başlıklar altında özetlenebilir:

  • Uluslararası insan hakları standartlarına göre “kolluğun” ev / işyeri aramalarında özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği,
  • Dijital araçlara ve diğer materyallere keyfi el koyduğu; masumiyet karinesini dikkate almadan haksız gözaltı yaptığı,
  • Gözaltı sırasında ve gözaltı süresince şüphelilere yönelik onur kırıcı davranışlarda bulunduğu;
  • İfade süreçlerinde şüphelinin sessiz kalma hakkını kısıtladığı, ifadeye zorladığı, sessiz kalma hakkını kullananların tutumunu terör örgütü tavrı gibi değerlendirdiği;
  • Gözaltı bilgisini şüpheli yakınlarıyla paylaşmadığı;
  • Özgürlüğün sınırlandığı durumlarda sağlık, beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasında isteksiz davrandığı…  tespit edildi.

Bu tespitler çerçevesinde, izleme çalışmasında daha önceki deneyim ve izlemelerden farklı olarak, kolluğun uygulamalarında şüphelinin “etnik, inanç, toplumsal cinsiyet kimliğinin; zengin ya da yoksul oluşunun, siyasi görüşünün, şikâyetçinin bir kamu görevlisi, hükümet veya devlet yetkilisi” olmasının etkili olduğu görüldüğü sonucuna ulaşılıyor.

İzlemenin diğer bir sonucu, yargılama süreçlerinde sanıkların “etnik, inanç, toplumsal cinsiyet kimliğinin; zengin ya da yoksul oluşunun, siyasi görüşünün, şikâyetçinin bir kamu görevlisi, hükümet veya devlet yetkilisi” olmasının hâkimlerin uygulama ve kararlarını etkilediği yönünde.

Tüm bu tespitlerden hareketle bu çalışma, önceki deneyim ve izlemelerden farklı olarak ortaya çıkardığı en özet sonuç:

  • Yaygın ve sıkça tekrarlanan şekilde “kolluk, savcılar ve hâkimler mesleklerini yaparken genellikle tam bir bağımsızlık ve tarafsızlık içinde değildir;
  • Uygulama ve kararlarında “siyasi iktidara ters düşmeme” çabası içindedirler; Sanığın etnik kimliğinin, inanç kimliğinin, toplumsal cinsiyet kimliğinin, siyasi görüşünün, şikâyetçinin bir kamu görevlisi / hükümet veya devlet yetkilisi olması durumu kararlarını etkilemektedir.
  • Adil yargılanma hakkının uygulanmasında ayrımcılık yasağı sistematik olarak ihlal edilmektedir.

Raporun, Sonuç ve Öneriler bölümünde ise kolluk görevlileri, savcılar (iddia makamı), şüpheli /sanık ve avukatlar, mahkeme heyetleri hedeflenerek soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki ihlallerin ortadan kaldırılmasına katkı sunacağı düşünülen öneriler yer alıyor.

Raporun tümüne buradan ulaşabilirsiniz.