“İstanbul’un Hayaletleri: Güvencesizliğin Kıyısında Afganlar”

Göç Araştırmaları Derneği tarafından hazırlanan “İstanbul’un Hayaletleri: Güvencesizliğin Kıyısında Afganlar” isimli rapor, Afganların Türkiye’ye ulaşma sürecinde tehlikeli yolculuklarını ve İstanbul’daki yaşamlarında daimi olarak maruz kaldıkları güvencesiz koşulları inceliyor. İstanbul özelinde yapılan araştırma aynı zamanda dünyanın en uzun süreli yerinden edilmiş ve mülksüzleştirilmiş topluluğu olmasına rağmen Afganların hala uluslararası camianın dikkatini çekemediğini vurguluyor.

“İstanbul’un Hayaletleri: Güvencesizliğin kıyısında Afganlar” başlıklı rapor, Didem Danış ve Deniz Sert koordinatörlüğünde Sibel Karadağ tarafından İngilizce olarak yazıldı. Rapor, Göç Araştırmaları Derneği (GAR) tarafından Mart-Aralık 2020 döneminde yürütülen ve İsviçre Konsolosluğu tarafından desteklenen araştırma projesi kapsamında hazırlandı.

Rapor, Zeytinburnu, Esenyurt, Tuzla ve Beykoz’da Afganlar ile yapılan derinlemesine görüşmelerden elde edilen bulgulara dayanıyor. Raporda, güvencesizliğin zeminini oluşturan uluslararası koşullara dikkat çekiliyor ancak araştırmanın merkezini özgün bir kompozisyona sahip olan İstanbul kenti belirliyor. Bu kapsamda, Afganların ağır çalışma şartları, yasal statüden yoksun izole ve görünmez yaşamları, uluslararası camia ve sivil toplum tarafından yalnız bırakılmış koşulları inceleniyor.

Rapor, öncelikle Afganistan’dan Pakistan, İran, sonra Türkiye ve İstanbul’a uzanan tehlikeli ve ölümcül yolculuğun izlerini sürüyor. Ardından İstanbul’daki güvencesiz yaşamı, Afganların bedensel ve çileci emeği, görünmez hareketliliği, sınır dışı edilme korkusu ve uluslararası korumadan yoksunlukları bağlamında inceliyor.

Afganların Trajedisi ve Uluslararası Toplumun Sorumluluğu

Raporda dikkat çekilen diğer hususlar şunlar:

  • Savaştan, şiddetten, toplu katliamlardan, doğal afetler, kuraklık, seller ve aşırı yoksulluktan kaçan Afganların toplu sığınma başvurularında hala dikkate alınmıyor.
  • Afganlar, dünyanın en uzun süreli yerinden edilmiş ve mülksüzleştirilmiş topluluğu olmasına rağmen hala uluslararası camianın dikkatini çekebilmiş değiller.
  • Literatürde varlığını sürdüren “ekonomik göçmen” ile “siyasi sığınma” arasında inşa edilmiş kategorik farklılaşma, bu alandaki gelişmeleri tanımlamada yetersiz kalıyor ve Afganların uzun süreli güvencesizliğine zemin hazırlıyor.

Afganların yaşadığı trajedinin kırk yıllık geçmişine rağmen hala uluslararası toplum tarafından kabul edilmekten çok uzak olduğuna dikkat çekilen raporda, 2020 yılının son ayında BM’nin kıdemli insani işler yetkilisinin Afganistan’a yaptığı seyahatin ardından 16 milyon Afgan’ın pandemi, artan çatışmalar ve kitlesel yerinden edilme nedeniyle 2021’de yardıma ihtiyaç duyacağını açıkladığı da hatırlatılıyor. Sonuç olarak rapor, uluslararası toplumun sorumluk almadığı sürece Afganların trajedisinin süreceğini ve hatta yoğunlaşacağını vurguluyor.

İngilizce hazırlanan raporun tümüne buradan ulaşabilirsiniz.