Dünya Sulak Alanlar Günü’nde “Su Varsa Hayat Var” Gerçeğini Hatırlamak!

Türkiye’de azalan su kaynakları ve barajlarda düşen doluluk oranları ağırlıklı olarak kuraklık boyutu ile tartışılıyor. Oysa her gün 2 milyardan fazla insan temiz suya erişemediği ve her 90 saniyede temiz su içemediği için bir çocuğun hayatını kaybettiği dünyada, mevcut su kaynaklarının korunması için acil önlemler alınması gerekiyor. 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde sulak alanların ekosistemdeki önemine dikkat çeken STK’lar, Türkiye’de su kaynaklarının kirletilmesi ve kullanılmaz hale getirilmesine dikkat çekiyor ve atılması gereken adımları sıralıyor.
  • Sulak alanlar bulundukları bölgede su rejimini düzenler, bu nedenle tarım ve hayvancılık için önemli bir kaynaktır.
  • Sulak alanlar sırdan su kütleleri değildir; karbonu tutarak iklim değişikliğini kontrol ederler.
  • Sulak alanlar yağmur ormanlarından sonra dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en üretken ekosistemleridir. Su kuşları dahil birçok canlının yaşam kaynağıdır.

İşte bu nedenlerle ilgili STK ve uzmanların Türkiye’de sulak alanların önemine ve son yıllarda kuruduğuna ve izlenen yanlış politikaların sonlandırılmasına ilişkin uyarıları son yıllarda daha çok arttı.

Sulak Alanlar Ulusal ve Uluslararası Yasalarla Koruma Altında

Dünya Sulak Alanlar GünüTürkiye, gerek 1994 yılından bu yana Ramsar Sözleşmesi (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşmesi) ve 2002 yılında yürürlüğe giren Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ile sulak alanları korumayı taahhüt ediyor. Ancak Türkiye’nin farklı noktalarında yapılan gözlemler, gerçek durum uluslararası ve ulusal mevzuatlar ile tanımlanan halinden oldukça uzak olduğunu gösteriyor.

Doğa Araştırmaları Derneği, Doğa Derneği ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle yaptıkları açıklamalar, mevcut tabloyu ve var olan su kaynaklarının korunması amacıyla acil olarak atılması gereken adımları özetliyor.

Doğa Derneği, Türkiye’nin farklı yerlerindeki sulak alanlarda eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği Kış Ortası Su Kuşu Sayımları (KOSKS) sırasında, sulak alanlardaki kuraklığın tehlikeli boyutlara ulaştığını gözlemleyerek, kuraklığın sebepleri ve çözüm önerileri hakkında açıklamada bulundu.

Sulak alanlarımızı kaybetmek istemiyorsak, yağmur hasadına dayalı ve havza odaklı kadim üretim yöntemleriyle, doğayla uyumlu bir tarım anlayışına yönelmeliyiz.

“En Büyük Tehlike Tarımdaki Aşırı Sulama”

Doğa Derneği Biyoçeşitlilik Araştırma Koordinatörü Şafak Arslan, biyolojik çeşitlilik açısından oldukça önemli olan sulak alanların her geçen gün kuruduğunu, Türkiye’deki yer altı ve yer üstü sularının azaldığını söylerken, asıl odaklanılması gereken sorunun tarımsal faaliyetler sırasındaki su kullanımı olduğuna dikkat çekiyor.

Buna göre, susuz veya çok az miktarda su kullanılan tarım ürünleri yerini suya bağımlı tarım ürünlerine bıraktı. Sulak alanların kurumaya başladığı bölgelerin tarımsal faaliyetlere açılması ve bu alanlara suya bağımlı tarım ürünleri ekilmesi nedeniyle yer altı ve yer üstü suları her geçen gün daha da azalıyor. Doğa Derneği’ne göre “sulak alanlarımızı kaybetmek istemiyorsak, yağmur hasadına dayalı ve havza odaklı kadim üretim yöntemleriyle, doğayla uyumlu bir tarım anlayışına yönelmeliyiz.”

Su İçin Seferberlik Zamanı!

Dünya Sulak Alanlar Günü Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, sulak alanların yüksek karbon depolama özellikleriyle iklimin düzenlenmesinde önemli bir rol oynadığını ve dünyadaki bitki ve hayvan türlerinin %40’ının deltalar, lagünler, bataklıklar, göller, sazlıklar gibi sulak alanlarda yaşadığını hatırlatıyor.

Doğal Hayatı Koruma Vakfı soruna çözüm bulmak için su ihtiyacının bütünsel bir yaklaşımla ele alarak, Su Kanunu hazırlanması gerektiğini savunuyor. Ayrıca, ekolojik işlevini yitirmiş sulak alanların yeniden sağlığına kavuşturmak amacıyla ekosistem hizmetleri restorasyonunun öncelikle dirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Doğa Araştırmaları Derneği de Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle yayınladığı açıklamada dünyada ve Türkiye’de durumun vahametini gösteren gelişmeleri paylaşıyor:

Sulak Alanlarımız Neden Kuruyor!

Akşehir Gölü,1990’lı yıllardan itibaren gölün suyu çekilmeye başlarken, son 5-6 yıldır ise neredeyse tamamı kurumuş durumda. Hemen yanı başındaki Eber Gölü, bugünlerde o da kirlilik ve yanlış su yönetiminin tehdidi altında. Su alanının üçte birini kaybetmiş olan Eber Gölü, sık sık balık ölümleri haberleriyle gündeme geliyor.

Burdur, Tuz, Eğirdir, Beyşehir… Sorun Giderek Büyüyor!

Dünya Sulak Alanlar Günü Burdur Gölü, Türkiye’nin en derin göllerinden biri, son 30 yılda gölün su seviyesi 16 metreden daha fazla düştü. Göl alanı üçte birini kaybetti. Bölgedeki Yarışlı Gölü ve Akgöl ise tamamen kurudu. Tuz Gölü, Türkiye’nin ikinci büyük gölü. Gölün kuruması tuz üretiminin zarar görmesinin yanı sıra flamingoların da alanı terk etmesine sebep olacak.

Eşmekaya Gölü kuruyalı 15 yıl oldu. Sadece ülkemizin değil bulunduğumuz coğrafyanın da en önemli sulak alanlarından olan Seyfe Gölü ve dünyanın nazar boncuğu olarak tanımladığımız Meke Gölü’nde son 10 yıldır su yok. Tersakan Gölü, o da kurudu. Neredeyse Türkiye’nin bütün gölleri can çekişiyor.

Göller Neden Kuruyor?

Çünkü, gölleri besleyen kuru ve sulu tüm dereler üzerine barajlar ve göletler yapıldı, artık dereler gölleri besleyemiyor. Yeraltı sularını çok kötü kullanıyoruz. Yeraltı suları azaldığı için gölleri besleyen tüm pınarlar ve dip kaynakları kurudu. Sadece Konya Kapalı Havzasındaki kuyu sayısı yüz kırk bine ulaştı. Bunların yaklaşık 35 bini belgeli, yani ruhsatlı. Geri kalanı ruhsatsız, yani kaçak.

Eğirdir Gölü ve Beyşehir Gölü’nün dertleri daha başka. Her ikisi de aşırı su kullanımı ve kirlilik tehdidi altında. Ya diğerleri? Uluabat, Kuş (Manyas), İznik ve Sapanca gölleri her geçen gün biraz daha kirleniyor. Akarsularımızın durumu da farklı değil, Büyük Menderes, Gediz, Ergene, Seyhan, Ceyhan gibi önemli akarsularımız her geçen gün biraz daha kirleniyor ve kullanılamaz hale geliyor.

Suyun yanlış yönetimine küresel iklim değişikliğinin etkileri de eklendiğinde Türkiye’yi gelecekte telafisi mümkün olamayacak sorunlar bekliyor

Henüz Yapabilme Şansımız Varken Harekete Geçmeliyiz 

Dünya Sulak Alanlar Günü 2 Şubat günü, 1997 yılından bu yana tüm dünyada sulak alanların önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanıyor.

Dünya büyük bir tatlı su kriziyle karşı karşıya; Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişim Raporuna göre, dünyada 2.1 milyar insan temiz suya erişemiyor. Her 10 kişiden 3’ü kirli su tüketiyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ise her 90 saniyede, temiz suya erişemediği için bir çocuk hayatını kaybediyor.

Her geçen gün suya olan ihtiyaç artarken, sulak alanlarımızı kaybediyoruz, su kaynaklarımızı kirletiyor ve kullanılmaz hale getiriyoruz. Hayatımız suyun varoluşuna bağlı iken geleceğimiz için bu yanlışa hep birlikte dur dememiz gerekiyor.

Özellikle Orta Anadolu’da tarımda kullanılması gerekenin 2-3 katı su kullanılıyor. Kaçak ve yanlış su kullanımlarına göz yumulduğu için Türkiye adım adım felakete doğru gidiyor! Ülkenin sulak alanları ve su kaynakları birer birer elden çıkıyor!

Tarımın, çiftçinin, balığın, kuşun, kurdun, tüm canlıların kısaca hepimizin, tüm ülkenin geleceği için bu yanlışa dur diyelim!

Kapak Fotoğrafı: Doğa ve Sürdürülebilirlik Derneği