İSİG: “İşçi Sağlığı Mücadelesinin Güncel Başlığı Pandemidir”

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Sözcüsü Murat Çakır, Sivil Sayfalar’a yaptığı değerlendirmede işçilerin büyük çoğunluğunun koronavirüsü işe giderken ya da iş yerinde kaptığını belirterek, pandemi sürecinde işçi sağlığı konusunda büyük sorunların oluştuğunu söyledi.  

2011 Mart ayında faaliyetlerine başlayan İSİG, sendikalar ve meslek örgütlerinin yanı sıra akademisyenler, gazeteciler ve bireysel katılımlarla her geçen gün büyüyerek işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında önemli pay sahibi kuruluşlardan biri. İşçi ölümlerini de raporlaştıran İSİG, ilke olarak cinsiyet, etnisite, ırk, inanç benzer temelli ve cinsel tercihler nedeniyle doğan ayrımcılığa ve nefret söylemlerine karşı taviz vermiyor. “Her yaşam sahasında emekçilerin perspektifinden yana tutum alıyoruz” diyen İSİG Sözcüsü Murat Çakır, her türlü siyasi, iktisadi ve kültürel iktidar ve çıkar odaklarından bağımsız bir işçi sağlığı ve güvenliği politikasının oluşturulmasını hedeflediklerini ifade etti. İşkolu, cinsiyet, yaş gibi kategorilere göre ve aylık, yıllık olarak raporlamalar yaptıklarını belirten Çakır, “Ayrıca kadın, çocuk, yaşlı ve mülteci işçi raporları gibi alt kategoriler yaptık. Alanlardaki faaliyetler üzerine ara raporların hazırlanması gibi panel, seminer, basın açıklaması gibi çalışmalar yapıldı. Temel olarak emeğin bu alandaki sözünü ülke düzeyde söylemek ve bu noktada gerekli önlemlerin alınması, işçi ölümlerinin önlenmesi, sendikalaşmanın yükselmesi için çalışmalar yapıyoruz. Taşeron çalışmanın son bulması, kayıt dışılığın kaldırılması, iş güvencesinin sağlanması gibi çalışma yaşamına dair de belirli taleplerimiz var” dedi.

İSİG: İşçi sağlığı mücadelesinin güncel başlığı pandemidir“Bu Alanda Örgütlenme Gerekli”

İşyerlerinde meydana gelen yaralanmalı ve ölümlü kazalarda sürekli iş güvenliği uzmanlarının hedef gösterildiğine dikkat çeken İSİG Sözcüsü, “Alanın tamamen piyasalaşması sonucu sayısal olarak yüz binlerce İSİG profesyoneli çalışır hale geldi, her ölümlü işçi ölümünden sonra iş güvenlik uzmanlarının gözaltına alınması, tutuklanması durumuyla karşı karşıya kaldık. İstisnai durumlarda işverenler de tutuklanabiliyor. Soma’da işveren 4,5 yıl sonra serbest bırakıldı. 301 işçinin öldüğü bir işletmenin patronu 5 yıl yatmadan serbest kalıyorsa eğer diğer işletmeleri düşünün. İş güvenliği uzmanları çok düşük ücretlerle çalışırken diğer yandan böyle bir riskle karşılaşıyorlar. Örgütlenme bu alanda hem kendilerini korumak hem de mesleki standartlar için gerekli” diye konuştu.

“İşçiler Salgın ve İşsizlik Kıskacı Arasında Bırakılıyor”

İşçilerin pandemi sürecinde büyük sıkıntılar yaşadığını ve her an virüs kapma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarına da vurgu yapan Çakır, işverenlerin işçi sağlığını ve iş güvenliğini sağlayacak düzenlemelerden kaçındıklarını dile getirdi.  ‘Salgın var deyip ölenler ölür’ diyerek hareket edilemeyeceğini savunan Çakır, “SGK Covid-19 iş kazası değildir diye genelge yayınladı ama işçilerin büyük çoğunluğu virüsü işe giderken ya da iş yerinde kapıyor. Bu alanda birçok dava açılacak. Ceza ve tazminat davalarının 3-4 sene sonra işçi lehine olacağını tahmin ediyoruz. İşçiler salgın ve işsizlik olmak üzere iki kıskaç arasında bırakılıyor. İşçi sağlığı mücadelesinin buna karşı net duruş sergilemesi gerekiyor. Çalışma ortamında emekçilerin ölümünün, sakat kalmasının, psikolojik ve fizyolojik sağlıklarını kaybetmelerinin gerçek nedeni, emeği sadece sermayeye artı değer elde etme aracı olarak gören, emekçiyi bütünsel bir insan olarak kabul etmeyen kapitalist üretim sistemi. Maliyetleri düşürme yarışına giren işverenler, sosyal bir muhalefetle karşılaşmadıkları zaman emekçinin yaşamı pahasına işçi sağlığını ve iş güvenliği sağlayacak en basit düzenlemelerden dahi kaçınmaktadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak bizler her geçen gün daha da artan işçi ölümlerini kaza ya da hastalık olarak değil, olası kasıtla işlenmiş ‘cinayet’ler olarak değerlendiriyoruz. Bu cinayetlerin kapitalist üretim sistemi devam ettiği sürece sermayenin insafa, devletin göreve çağrılmasıyla son bulmayacağının bilinciyle; biz üretim sürecinin farklı kademelerinde duran emekçilerin örgütlenmesi ve örgütlü bir mücadele içerisinde yaşamlarına sahip çıkması gerektiğini düşünüyoruz.”

Az Tehlikeli Yerlerde İş Güvenliği Uzmanı İstihdamı Zorunluluğu Kararı

Kamu kurumları ile 50 işçiden az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdam yükümlülüğü kararının 31 Aralık 2023’e ertelenmesini de eleştiren Çakır,  “Ülkemizde birçok işletme KOBİ statüsünde. İş güvenliği önlemlerini 1 Ocak 2024’e kadar ertelenmiş olacak. Belirli sermaye çevrelerinin isteği doğrultusunda düzenleme olmamalı ve ciddi bir düzenleme yapılmalı. Esas ölümler buralarda yaşanıyor. Örneğin 50’nin altında çalışanı olan birçok kimya firması var. Patladığında iş yeri havaya uçuyor. Bu yanlıştan geri dönülmesi gerekiyor. Yine yasanın 2024 sonrası da ertelenmeyeceğinin garantisi yok” şeklinde konuştu.