Dindar-Seküler Eksenli Kutuplaşma ve Gençler Araştırması:
“Türkiye Sosyolojisi Çok Hızlı Değişiyor”

Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) tarafından “Dindar-Seküler Eksenli Kutuplaşma ve Gençler” Araştırması: Türkiye’de Gençler Kutuplaşıyor mu Ortaklaşıyor mu? adlı çevrimiçi bir panel düzenlendi. Cihan Hüroğlu moderatörlüğündeki panelde; Yeditepe Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Demet Lüküslü, MEF Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Begüm Uzun Prof. Dr. Yüksel Taşkın konuşmacı olarak yer alıp araştırma sonuçlarına dair değerlendirmede bulundular.

Moderatörlüğünü Cihan Hüroğlu’nun yaptığı toplantının ilk konuşmacısı Dr. Begüm Uzun, “Günümüz gençleri bir önceki kuşağa göre daha özgür” diyerek, yeni kuşağın otoriter dili reddettikleri ve daha özgür olduklarını belirtti. “Özgürlüklerin kısıtlanması sizi kaygılandırıyor mu? yönündeki soruya  yüzde 77,4 oranında evet cevabını aldıklarını belirten Uzun, “Başını örtmeyen kadınlar sizi ne derece rahatsız eder? Yönündeki soruya yüzde 92,2 oranında rahatsız etmez cevabı alındı. Dindar aile çocuklarının meselelere ailelerinden daha farklı baktığını gördük. Seküler gençler için bir başörtüsü meselesi yok. Başörtüyü bir özgürlük alanı olarak görüyorlar. Sakallı, şalvarlı, takkeli insanların görülmesinin de bu görüntünün kendilerini rahatsız etmediğinden bahsetti” dedi. 

”Türkiye Sosyolojisi Çok Hızlı Değişiyor”

“Dindar-Seküler Eksenli Kutuplaşma ve Gençler” Araştırması

LGBTİ+ bireylere tahammülsüzlük ya da homofobinin dindar gençlerde daha yüksek olduğunu savunan  Uzun, “Dindar gençler, sünni ve muhafazakar kimliği asıl kimlik olarak görüyorlar. Seküler gençlerde, ötelendikleri, dışlandıkları, kamusal kaynaklara erişimlerinin olmadığı hissiyatı çok yüksek. Bu öfke zaman zaman dindar toplum kesimlerine de yönelebiliyor. Özellikle seküler genç kadınlar ve Alevi gençlerde bu öfke ve kaygı çok yüksek. Türkiye’deki gençlerin oy verme oranlarının da başka ülkelere göre yüksek olduğunu görüyoruz. Bizim araştırmalarımıza göre; kendini dindar olarak tanımlayan gençlerin büyük çoğunluğu Ak Parti’ye oy veriyor. Dindar gençlerin yüzde 55’i Ak Parti’ye yüzde 11’i MHP’ye oy vereceğini belirtmiş. Cumhur ittifakı dindar gençlerin büyük çoğunluğunun oyunu alıyor. Dindar ailelerin bazı çocuklarının da nasıl ailelerinde farklılaştığını ve farklı düşündüğünü de görebilmek mümkün. Türkiye sosyolojisi çok hızlı değişiyor. Sessiz ve derinden gelen birtakım değişimler var ve gençlerde öncü gibi duruyorlar.”

”Gençler Ortak Paydada Buluşabiliyor”

Demet LüküslüDaha sonra söz alan Prof. Dr. Demet Lüküslü ise öğrenci gençlerin çalışan ve işsiz gençlere göre daha farklı kesimlerden arkadaş çevreleri olabildiğini, ancak çalışan ve işsiz gençlerin arkadaşlarının daha dar çevreden olduğu sonucuna ulaşıldığını aktardı. Kutuplaşma meselesinin gündelik yaşama gelindiğinde gençler için çok da bir şey ifade etmediğinin sonuçlara yansıdığını kaydeden Lüküslü, “Farklı düşündüklerini tahmin ettikleri arkadaşlarıyla siyaset konuşmamayı tercih eden gençler olduğunu, böylelikle arkadaşlıklarını devam ettirdiklerini görüyoruz. Gençlerin kendilerini nasıl tanımlarsalar tanımlasınlar bazı ortak paydalarda buluşabildiklerini de görüyoruz. İşsizliğe dair, geleceğe dair, çalışma koşullarına dair kaygılar, genel bir gelecek kaygısının bu gençlerin ortak paydası olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

“Uzun Soluklu Araştırmalara İhtiyacımız Var”

Araştırma sonuçlarına göre gençlerin işe alımdaki adaletsizliklerden de şikayet ettiklerini hatırlatan Lüküslü, genç kadınlara da değindi. Genç kadınların kadına yönelik ayrımcılık ve tacizden bahsettiklerini anlatan Prof. Lüküslü şöyle dedi: “Şiddetten ve ayrımcılıktan uzak olunması değer olarak karşımıza çıktı. Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Gündeme göre belirli araştırmalar üretmeye, hızlı bir şekilde analiz etmeye çalışıyoruz oysaki uzun soluklu araştırmalara ihtiyacımız var. Gençlerin sözünü de daha fazla dinlemeye ihtiyacımız var.” 

Prof. Yüksel Taşkın da gençlere hakkettikleri alanın açılması gerektiğine vurgu yaptı. “Gençlerin farklılıklarının ve çeşitliliğinin kabul edilerek özgür bir Türkiye’de yaşamak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor” diyen Taşkın,  sosyal medyada gençler gibi konuşmanın değil onların konuşmasına ses vererek ve onlara verilen mesajlarda sahici olunmasının daha önemli olduğunu bildirdi. Geçlerle ilgili yerel yönetimlere de büyük görev düştüğünü dile getiren Prof. Taşkın, çalışan gençlerle üniversitelileri bir araya getirecek süreçler ve faaliyetler planlanması gerektiğinin altını çizdi.

Yüksel’den 3 Adalet Temelli Politika Vurgusu

Yüksel TaşkınYüksel şunları belirtti: “Adana’dan, Diyarbakır’dan bir gençlik grubu İstanbul’a gelebilir veya buradan bir grup Sivas’a gidebilir çünkü yüz yüze teması son derece önemli olduğunu görüyoruz. Bir gencin İstanbul hayatını diziler belirlememeli. Çalışma hayatına giren gençlerin ciddi olarak kendilerine zaman ayıramadıklarını görüyoruz. STK’lar buraları biraz boş bırakıyorlar buralara yönelik çalışmak gerekiyor. Türkiye’de part time iş kültürü çok zayıf. Belediyeler, kamu kuruluşları, özel sektör, STK’lar hızlı bir şekilde gençlerin yarı zamanlı işler üzerinden bir planlama yapması gerekiyor. Genç kadınların şiddet veya erkek egemen anlayışlara tepkileri var. Evde kalmak durumunda kalan genç evli kadınlara yönelik çok çalışma yapmak lazım gezi faaliyetleri gibi. Tüm bunları yapmak için gençlere yönelik 3 adalet temelli politika geliştirmek lazım. Tanınma adaleti (gençleri kimlikleriyle tanımak), katılım adaleti (gençlerin katılabilecekleri mekanizmalar oluşturabilmek) üçüncüsü ise bölüşüm adaleti. Demokrasi demek barış demek. Barış adalet, eşitlik o da refah demek. Dolayısıyla gençler demokrasi, refah ve adalet arasındaki ilişkiyi görüyorlar. Siyaset kurumları buraya yönelik dönüşümler geliştirebilmeli.”

Moderatör Cihan Hüroğlu ise yaptığı kapanış konuşmasında TÜSES olarak gençler üzerine yapılacak tüm çalışmaları destekleyebilecekleri çağrısında bulundu. Program, canlı yayımda sorulan soruların cevaplandırılmasının ardından sona erdi.