”Çocuklar Kız Kulesi’ni Beyoğlu’nda Zannediyor”

Çocukların mekansal haklara erişimini gündemine alan ve bu haklara erişimi kapsayıcı yöntemlerle geliştirmek için çalışmalar yürüten Gizem Kıygı ile Şehir Dedektifi İnisiyatifi'ni konuştuk. Kıygı, yaptıkları ilk çalışmada tespit ettikleri sorunun çocukların kentin kültürel değerleri ile hiçbir şekilde bağ kurmaması olduğunu söylüyor.

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

İsmim Gizem Kıygı şehir plancısı ve kent tarihçisiyim. 2011 yılından beri aktif olarak çocuklarla birlikte çalışıyorum. Çocuk haklarının, çocuğun iyi olma halinin mekansal tercümesi üzerine çalışmalar yürütüyorum. Çocukların kent hakkını, çocukların karşı karşıya kaldıkları bir takım adaletsizliklerin mekansal çerçevesini araştırmaya ve bunun hafızasını da deşmeye yönelik araştırmalar yapıyoruz. Bu araştırmaları da çocuklarla birlikte yapıyoruz aslında. Çocuk katılımı ile birlikte çocukların sözleriyle, onların deneyimleri ile birlikte bir kent hakkı ve şehir deneyimi tartışması ortamı kurmaya çalışıyorum. 

Şehir Dedektifi nedir, neler yapar? 

Şehir Dedektifi çocukların sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkını odak alan bir sivil inisiyatif. Bu hakkın hem erişilebilir olması hem çocuklar açısından bilinir ve farkında olunur olması için çalışmalar yürütüyoruz. Bir kolumuz araştırma, çocukların mekansal haklarının izlemesini ve takibini uzun süreli araştırmalarla ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu araştırmalarda şehrin çocuk hafızasını deşmeye çalışıyoruz. Çocuklarla katılımcı atölye çalışmaları düzenliyoruz, yani belirlediğimiz problem neyse o problem dahilinde çocukların fikirlerini ve deneyimlerini öğrenecek metotlar ve araçlar geliştiriyoruz. Çocuklardan aldığımız verilerle bir izlek oluşturuyoruz. Daha sonra şehir planlama mimarlık başta olmak üzere mekanla ilgili disiplinlerden arkadaşlarımızın oluşturduğu gönüllü maratonlarımız var. Bu maratonlarda yine konu kapısında sahaya çıkarak şehircilik araçlarını çocuklar için kullanarak bir araştırma ve gözlem taslağı oluşturuyoruz. Daha sonrasında hem çocuklardan aldığımız veriyi hem gönüllerden aldığımız veriyi çakıştırıyoruz ve mekandaki somut sorunları ve potansiyelleri tespit ediyoruz. Sonrasında ise tasarım müdahalesi geliyor. Soruna yönelik nasıl bir çözüm izleği oluşturacağımıza ilişkin bir üretim bütünü tasarlıyoruz.

Şu ana kadar ne gibi çalışmalar yaptınız?

Şehir Dedektifi yola çıkalı çok olmadı, Mayıs 2019’dan beri sahada çalışıyoruz. Bizim ilk çalışmamız Beyoğlu’na odaklandı. Çocuklar için Beyoğlu diye Sivil Düşün destekli bir kampanya çalışması yürüttük dört ay boyunca. Bu kampanya kapsamında çocuklarla beş tane atölye çalışması yaptık. Yürüyüş çalışmaları yaptık. Beyoğlu’nda çocukluk deneyimine ilişkin farklı çocukluk deneyimlerine sahip kişilerle video röportajlar yaptık ve on adet kısa belgesel hazırladık.

Çocuklardan aldığımız veriyle de tespit ettiğimiz ilk sorun çocukların kentin kültürel değerleri ile hiçbir şekilde bağ kurmamasıydı. Çocuklara Beyoğlu nasıl bir yer diye sorduğumuzda; çöp kokusu, ses sorunu, inşaat sorunu, araba hızı gibi problemler öne çıkarken hiç bir şekilde kent hafızasına ve kültürel değerlerine yönelik bir birikim olmadığını gördük. Çocuklar Kız Kulesi’nin Beyoğlu’nda olduğunu düşünüyorlar. Dolayısıyla aslında bunların hepsi bir problem. Çocukların tanımladığı problemler çok gerçek, zaten bunu raporlaştırıp kamuoyuna da sunacağız. Biz burada çocuklara kent kültürünü, değerini nasıl anlatabiliriz ve bunu çocukların nasıl deneyimlemesini sağlayabiliriz diye düşünerek Çocuklar için Beyoğlu Haritası’nı ürettik. Bu bir bilgi haritası değil, bir deneyim haritası. Duyu yönergelerini izleyerek semtin kültürel tarihi yerlerini öğrenirken çıkartmalarımız var onları yapıştırıyorlar. Kulak imleri var oradaki sesleri dinliyorlar. Burun imleri var oradaki kokuları kokluyorlar. Galata Kulesi’ne dokunuyorlar. Burada amaç çocuğun kent bilgisini öğrenmesi. Türkiye’deki kent hakkının çok büyük bir kısmını kentin hafızasının korunması oluşturuyor. Haydarpaşa’nın korunması gibi. Tarihi değeri yüksek bir yapı yıkıldığı zaman biz kent hakkını konuşmaya başlıyoruz genellikle. Bu koruma hareketleri içerisinde çocukların hiç bir erişimi ve bilgisi yok. Dolayısıyla kimin için koruyoruz? Bu kültürel değerler kime aktarılıyor, bizden sonraki nesiller bu bu şekilde sahiplenecek mi? Bu bir soru işaretiydi o yüzden tarih bilgisi vermektense çocuğun kent deneyimini pekiştirecek, kentteki kültürel varlıkları onun oyun arkadaşı haline getirecek bir kurgu oluşturmaya çalıştık. İşin içine biraz oyun kattık. Aslında semti oyunlaştırdık diyebilirim.