Sivil Toplumun Korona Krizindeki Rolü Online Çalıştayda Değerlendirildi

Sivil Sayfalar, Koronavirüs krizinin sivil topluma etkilerini ve sivil toplumun kriz sonrası çalışmalarını değerlendirmek amacıyla Sivil Toplumun Korona Krizindeki Rolü başlıklı online bir toplantı düzenledi. 

Toplantıya, sivil toplumda farklı alanlarda faaliyetlerini sürdüren Sivil Toplum için Destek Vakfı’ndan Liana Varon, İnsani Yardım Vakfı’ndan (İHH) Talha Keskin, İLKE Vakfı’ndan Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, Adım Adım Platformu’ndan Doç. Dr. Itır Erhart, Hayata Destek Derneği’nden Çiğdem Güner, YADA Vakfı’ndan Pınar Gürer, Ceylan Özünel ve Mehmet Ali Çalışkan, Havle Kadın Derneği’nden Rümeysa Çamdereli ve Temiz Gelecek Derneği’nden Buket Atlı katıldı. 

İnanç Mısırlıoğlu’nun moderasyonuyla yapılan toplantıda; sivil toplum aktörlerinin COVID-19 salgını ve beraberinde getirdiği izolasyon nasıl bir tablo ortaya çıkarıyor? Sivil toplum Korona ile mücadelede nasıl sorunlar yaşayacak? Koronavirüs’ün sivil topluma vereceği hasarı anlamak için neler yapılabilir? Sivil toplumda işbirlikleri nasıl hayata geçirilebilir? Korona sonrasında sivil alanda hangi konular öne çıkacak? gibi sorulara, katılımcıların çalıştıkları kurumlarda hayata geçirdikleri faaliyetler ile diğer STK’lara ilişkin gözlem ve değerlendirmeleri çerçevesinde, yanıt arandı.  

Korona Günlerinde Sivil Toplum Aktörlerin Hali

Çalıştayın açılışında konuşan Sivil Sayfalar Yayın Yönetmeni Emine Uçak, sivil toplumun hem ulusal hem küresel düzeyde COVID-19 krizinde yaptığı çalışmaları ve üstlendiği rolü görünür kılmaya gayret ettiklerini ifade etti.

İLKE Vakfı’ndan Prof. Dr Nihat Erdoğmuş, içinde bulunduğumuz dönemi, sivil toplumun yaşadığı sürecin  ne olduğunu anlama, anlamlandırma ve hız kapasitesini deneyimleme süreci olarak değerlendirerek, devletler ve uluslararası kuruluşlar gibi sivil toplumun da salgına hazırlıksız yakalandığını söyledi. Erdoğmuş, Korona krizinin bilgi üretme ihtiyacı ve bilgi güvenliği meselesinin önemini artırdığını; dolayısıyla üniversite ve STK’ların veri-bilgi temelli çalışmalar yapmasının gereğine işaret ettiğini kaydetti.  

Liana Varon, Sivil Toplum için Destek Vakfı olarak, hibe verdikleri kuruluşların mevcut durumunu ve sahadaki ihtiyaçları tespit etmek amacıyla kuruluşlarla görüşmeler yaptıklarını ve Vakfın 2020 yılı hibe programları stratejisini bu ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla ekonomik krizin süreceğini de öngörerek yoksullukla mücadele, işsizlik gibi  konuları da merkezine alacak şekilde yeniden hibeleri yönlere vermeyi ve tek bir fon açıp işsizlik, yoksulluk altında odaklı hibe vermeyi tasarladıklarını belirtti. Varon’un temas ettiği önemli bir konu Korona öncesi dönemde sivil alanın gündemini meşgul eden mülteciler ve deprem gibi konuların tekrar nasıl gündemde tutulacağı sorusu idi. 

YADA Vakfı’ndan Pınar Gürer, Korona günlerinin farklı aşamalarında farklı sorun ve taleplerle birlikte sosyal ve ekonomik durumların da farklılaşacağına dikkat çekerek, sivil toplum aktörlerinin bireysel iyi olma halini de gündeme getirmenin ve onlara destek ihtiyacının doğacağını belirtti. Gürer ayrıca, sivil toplumun kendini finansal olarak sürdürmesi için karşılaşacağı sorunlara ve fon kaynaklarına duyacağı  ihtiyaca dikkat çekti. 

İHH’den Talha Keskin ise Türkiye’de krizin aciliyetinin farkına varmaları ile Ramazan kampanyalarını öne çekerek  yurt dışı programlarını durdurduklarını ya da ertelediklerini söylerken, bireysel bağış aldıkları kimi kesimlerin bağış talep eder hale gelmeye başladıklarını gözlemlediklerine dikkat çekti. Sahada sürdürdükleri çalışmalar sayesinde,  ekonomik krizin süreceği kanaati taşıdıklarını söyleyen Keskin, öte yandan sivil alanda dijitalleşme ve uzaktan çalışma anlamında çok hızlı bir dönüşüm yaşandığının not edilmesini gerektiğini belirtti. 

Hayata Destek Derneği’nden Çiğdem Güner ise Korona krizi nedeniyle, kendileri gibi sahada operasyonel çalışan kurumların, sahaya çıkılamayan koşullarda ne yapılması gerektiğine dair donanımlarını geliştirmeye duydukları ihtiyacı fark ettiklerini belirtti. Kendilerinin de ilk aşamada mültecilerin bir kısmının salgından haberlerinin olmayışını görmeleriyle onları telefonda bilgilendirmeye odaklandıklarını, ilerleyen süreçteyse çalışmalarını bilgi notları, destek hatları, videolar, görsellerle dijital alana taşıyarak sürdürme çabasında olduklarını vurguladı.

Organize ettikleri maratonları ile STK’lara büyük fon kaynağı yaratan Adım Adım eş kurucularından Doç. Dr. Itır Erhart ise iptal edilen maratonlar nedeniyle,  projelerini buradan gelecek kaynaklara göre planlamış STK’ların ile belirsizlik yaşadıklarını ve ilk aşamada “Evde Kal” ve “Evde Hareket Et” gibi çeşitli faaliyetler başlattıklarını söyledi. Bununla birlikte, Adım Adım koşucularından sahadakilere destek vermek isteyen önemli bir kesim olduğunu, bunun için sahada çalışan STK’ların bilgisine ihtiyaç duyduklarını kaydetti. 

Temiz Gelecek Derneği’nden Buket Atlı ise Korona günlerinde sivil alanda kendi içine ve kendi dayanışma ağına kapanma sorununa dikkate çekerek, özellikle sağlık alanında çalışan STK’ların duyduğu destek ihtiyacına dikkat çekti. Atlı,  ekonomik krizle birlikte yoksulluğun daha önemli bir gündem olacağı ve tarımsal faaliyetlerin gecikmesiyle gıda fiyatlarının artacağı öngörüleri karşısında, kendi gıdasını üretmenin ve kent bahçelerinin seçenek olarak gündeme getirilebileceğini söyledi. 

YADA Vakfı’ndan Mehmet Ali Çalışkan, sivil toplumun bir aktör olarak sahip olduğu rolünü hatırlattı ve mağduriyetlerin sivil toplum tarafından keşfedildiğini belirterek, Korona krizinin bazı konularda sivil toplum alanında öğrenilen şeylerin bilinenlerin geçerliliğini yitirmesi, bazı alanlarda ise sivil toplumun keşfetme becerisinin artmasına olanak sağladığını, sivil toplumun kapasitesini becerilerini test edeceğini düşündüğünü söyledi.

Korona krizinin kadınlar üzerindeki etkisine odaklanan Havle Kadın Derneği’nden Rümeysa Çamdereli,  Korona günlerinde kadınlar için evin kendisinin şiddet ve tehlike alanı haline geldiğine dikkat çekerken, HSK tarafından verilen bir ara kararın, 6284 sayılı kadına şiddeti önlemenin en büyük garantisi olarak görülen yasanın “Korona koşullarında uygulanmamasına” cevaz vermesinin, yaratacağı riski vurguladı.  

Korona Günlerinde Sivil Alanda Öne Çıkan Konular

Korona krizinde sivil alanda öne çıkan konulara ilişkin, akademinin kriz sonrası için öngörüler çıkarması ve krizde kamunun daha etkin olmasının sivil alanı daraltıp daraltmayacağı konularının çalışılması gerektiğini söyleyen Nihat Erdoğmuş, Korona günlerinde sahada olmayanlar STK’ların, politika yapıcılara ve STK’lara güvenilir bilgi üretmeye çalışmasının önemini tekrar vurguladı. 

Korona krizinde sivil toplumun hem halkın ihtiyaçlarını anlama hem ihtiyaçlarını karşılamak anlamında devreye girdiğini söyleyen Talha Keskin, krizin derinliğini nedeniyle İHH olarak sahada çalışmayı sürdürdüklerini ve BM ve AB gibi uluslararası kurumlar ile de Türkiye’deki kurumlarla koordineli olduklarını belirtti.  

Korona günlerinde bağış alanında sivil toplum ile devlet aktörünün rekabet ettiği bir durum oluşmaya başladığını belirten Liana Varon, ekonomik krizin kaçınılmaz olarak sivil alanı da etkilemesiyle bağışçılığı, bağış yapma şekillerinin kökten değiştirebileceği ve bunun da sonuç olarak daha fazla dayanışmaya veya bireysel bağışların azalmasına sebep olabileceği ihtimalinden bahsetti. Varon’un yaptığı önemli bir tespit, sivil toplumun hasarını gidermek için hem hibe veren kurumların yaklaşımlarını değiştirmesi hem bağışçıların dönüşmesi gerektiği idi.

Çiğdem Güner ise  “bağışı kim alacak?” tartışmasının yerine, sivil toplumun yardım dışında hak savunuculuğu gibi başka alanlarının da olduğunu hatırlatarak, farklı uzmanlık alanlarındaki STK’ların ihtiyaç analizini yaparak, belli bir dayanışma ağı içinde daha etkin işbirlikleri olacağını vurguladı. 

Mehmet Ali Çalışkan’a göre Korona koşullarında devlet aktörleri ile sivil toplum aktörleri arasında değişen roller ortaya çıkıyor. Devletin bağış istemesinin kaynak yetersizliğine işaret ettiğini, meşruiyet sorununun bağış istemesinden değil, kaynak yetersizliğini gizlemesinden ve bağışın nerede kullanılacağının bir aktör olmasının, şeffaf olmamasından kaynaklandığı kaydıyla meşru olduğunu belirten Çalışkan’a göre; STK’lar da devlete nasıl bir sorunla karşı karşıya olunduğunu anlatma ve kamuya korona kriziyle mücadelede yaratıcı çözümler  götürmekle mükellefler. Ayrıca, devletin bağış topladığı Korona günlerinde sivil toplum da bağıştan payını isteyebilir. 

Buket Atlı, Korona krizinde STK’ların dijital alt yapısını güçlendirmesi gereği ile kriz sonrası STK çalışanlarının iş güvensizliği gibi konulara temas etti. Atlı’nın işaret ettiği önemli bir nokta, doğadaki biyoçeşitlilik gibi STK’ların da kendi içinde kaynak çeşitliliğini sağlayacağını düşünmesi gerektiğiydi.  Atlı, Korona nedeniyle gündemde olan gıda krizine ilişkin tartışmaların “doğanın onarılması” anlayışıyla ele alınması gerektiğine dikkat çekti. 

Korona Günlerinde Sivil Toplumda İşbirliği Olanakları

Korona sırasında ve sonrasında sivil toplumda işbirlikleri konusunda, Nihat Erdoğmuş, STK’ların iş yapma biçimlerini güçlendirmeye açık olması, deneyimlerini birbiriyle buluşturması, daha çok analiz yapması ve STK’ların daha bütüncül okumalara ihtiyaç duyduğunu söylerken; Pınar Gürer, sivil alanda bir taraftan iş birliğinin ve diyalogun zorlaştığı bir taraftan da yeni imkânlarla diyaloğa zemin hazırlayan bir süreç yaşadığımızı düşündüğünü kaydetti. 

Talha Keskin ise İHH olarak STK’lara açık çağrıda bulunmak, kapasite paylaşımı, lojistik paylaşımı noktasında daha çok düşünülmesi ve konuşulması gerektiğini belirtirken, Liana Varon, farklı temalarda çalışan kurumların da birbirine deneyim aktarmasının faydalı olacağını düşündüğünü kaydetti.