”Depremin Yıkıcı Etkisine Güvenli Yapılar Şart!”

Türkiye’nin yakın geçmişine tanık olan her birey için 17 Ağustos 1999 hafızasında asla unutulmayacak bir tarih… Depremin yıkıcı etkisi ile yüzleşen ülkede o günden bugüne çok şey tartışıldı, kararlar alındı ancak 6.8 şiddetindeki Elazığ depremi gösterdi ki atılması gerekilen daha çok adım var. Bugün yalnızca İstanbul’da 2 milyon civarında riskli konuttan bahsediliyorken, Türkiye genelinde bu rakam katbekat fazla. Depremde daha fazla insan kaybetmeden nasıl yaşayabiliriz, binalarımızı nasıl güvenli kılabiliriz? Bu soruların cevabını sektörün iki önemli sivil toplum kuruluşunun yetkilileri Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün ve İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Gökçe ile konuştuk.

Bina ve tesisatlarda yapılan ısı, su, ses ve yangın yalıtımı gibi dört hayati konuyu ele alan Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) olarak, 27 yıl önce çıktıkları yolculuklarında; sektörlerinde standartları oluşturmak ve ülke genelinde yalıtım bilincini yaygınlaştırmak amacıyla güçlü adımlarla ilerlediklerini belirten İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Gökçe, binalarda korozyon oluşumunun önlenmesinde su yalıtımın önemine işaret ediyor. 

İZODER’in faaliyet alanları nedir, çalışmalarında neyi amaçlamaktadır?  

Bugün ülke olarak güvenli ve sağlıklı yapılara kavuşmak için yönetmelik ve standartlara uygun olacak  yalıtım uygulamalarını yapmamız gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 12 Eylül’de açıkladığı ‘Kentsel Dönüşüm Eylem Planı’, ülkemizde uygulanan yalıtım mevzuatlarının AB ülkeleri ile aynı seviyeye getirilmesi hususunda önemli bir fırsat olarak kullanılmalıdır.  

Levent GökçeGökçe: Korozyona Maruz Kalan Bir Bina 20 Yıl İçinde Taşıma Kapasitesinin Yarısından Fazlasını Kaybedebiliyor 

Yalıtımın binalara olumlu etkisinin farkında olan kamunun desteği ve kamuoyunun ilgisinin artmasıyla, sektör daha da gelişecek ve büyüyecektir. İZODER olarak, binalarda yalıtım uygulamalarının artırılmasına yönelik çalışmalarımızla, hem topluma hem ülkemiz ekonomisine katkıda bulunmaya devam edeceğiz.

17 Ağustos 1999 depreminde yaklaşık 133.683 bina çökmüş, binlerce bina da zarar görmüştü. Binaların güvenli ve sağlıklı olması için yapı malzeme tercihinde hangi kriterlere dikkat edilmeli?  

Yapıyı oluşturan ana unsurlar demir ve betonu binanın ömrü boyunca koruyan su yalıtımı hayati önem taşıyor. Betonarme yapı sistemlerinin en çok etkilendikleri noktalardan biri suya karşı hassasiyetleridir. Yapılarımıza suyun nüfuz etmesi durumunda, taşıyıcı elemanlarda bulunan demir donatılar korozyona maruz kalarak paslanıyor ve binalarımızın ömrü ve dayanıklılığı azalıyor. Korozyona maruz kalan bir bina, yapımından sonraki 20 yıl içinde taşıma kapasitesinin yarısından fazlasını kaybedebiliyor.  

17 Ağustos Marmara Depremi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından yapılan incelemeler sonucu, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmesi de su yalıtımının önemini ortaya koyuyor. 

Su Yalıtım Uygulamaları İle Güvenli Yapılarda Yaşama Şansımız Olacak

Depreme karşı yapıların mukavemetli kılınmasında su yalıtımın önemi nedir? 

Biz İZODER olarak, deprem gerçeği ve yalıtım konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeyi görev edindik. Çünkü ülke olarak depremle yaşamayı öğrenmeli, güvenli ve kaliteli yapılaşma bilinciyle hareket etmeliyiz. Topraklarının yüzde 95’lik bölümü deprem kuşağında yer alan ülkemizde, can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında uzun ömürlü ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor. Depremin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri olan korozyonun önüne, binalarımızı su yalıtımıyla koruyarak geçmeliyiz. Doğru yapılmış su yalıtım uygulamaları ile betonarmeyi ve beraberinde donatıyı koruyarak tasarım ömrü içerisinde güvenli yapılarda yaşama şansımız olacaktır. 

Kentsel dönüşüm sürecinde yapıların daha güvenli ve verimli olabilmesi için sizce nasıl bir yol izlenilmeli?  

Ülke genelinde milyonlarca konutta halen su yalıtımı yok. Bugün su yalıtımı ile donatılmış güvenli ve nitelikli binaların inşa edilmesinde kentsel dönüşüm büyük bir fırsat yaratıyor. Kentsel dönüşüm sürecinde inşa edilen yeni binalarda yalıtım uygulamalarına öncelik verilmeye başlandığını görmek hem yalıtım sektörü hem toplum adına sevindirici bir gelişme. Bina dayanımı için gerekli olan su yalıtımı, şimdiye kadar çoğunlukla ihmal edildiği için, ülkemizde 30-40 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görünüyor. Oysa asgaride 80-100 yıl gibi bir süre için tasarlanan ve inşa edilen binalarımız, bu süre içinde korozyon etkisine karşı korunmuş olmalı. Önümüzdeki kentsel dönüşüm sürecini iyi değerlendirip, su yalıtımını kaliteli malzeme ve uzman uygulamalar ile gerçekleştirirsek, her deprem sonrasında yaşadığımız üzücü durumların önüne geçebiliriz. 

Su yalıtımının maliyetinin sanıldığı kadar yüksek değil. Bugün yeni inşa edilen bir binada su yalıtımı uygulamalarının maliyeti toplam bina maliyetini yüzde 3 ila yüzde 4 üne tekabül eder. Mevcut binalarda elbette bu maliyet biraz daha artıyor. Arazi yapısı, binanın zemini gibi başka faktörler de devreye giriyor. Ancak yine de inşaatın geneline göre yüksek maliyetler söz konusu değil. Su yalıtımı yapılmamış, dolayısıyla korozyona uğramış binaların depremden olumsuz etkilenmesi sonucu ortaya çıkan sonuçlar ise ne yazık ki hem can güvenliği hem de mal güvenliği açısından çok ciddi sonuçlar ortaya koymaktadır. 

Mithat Yenigün Yenigün: Deprem Odaklı Kentsel Dönüşüm Süreci Vakit Kaybetmeden Gerçekleştirilmeli” 

Depremin değil, kusurlu yapıların ve ihmalin öldürdüğünün altını çizen Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigünkonuşmasında deprem odaklı kentsel dönüşüm sürecinin vakit kaybetmeden gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguluyor.  

Türkiye Müteahhitler Birliği sektöre yönelik hangi çalışmaları yürütüyor? 

Ülkemizin ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olan Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), bu çerçevede 68 yıldır ülke ekonomimiz, inşaat sektörümüz ve üye firmalarımıza azami katkı için faaliyet göstermektedir. Sektörümüzde ekonomik yönden verimli, rekabet gücü yüksek, topluma karşı sorumlu, çevreye duyarlı, sürdürülebilir bir gelişme sağlanmasına öncülük etmek Birliğimizin ana hedefidir. Vizyonumuz ise TMB öncülüğünde, yurtiçinde yapılanmasını tamamlamış, dünya taahhüt sektöründe ağırlığı olan ve bölgesinde lider “Türk müteahhitliği” markasını oluşturmaktır. 

TMB Tüzüğü’nde yer alan amaçlarımız özetle şöyle sıralanabilir: Ulusal, sektörel ve kurumsal hedefler doğrultusunda iç ve dış pazarlarda üyelerimizin rekabet gücünü arttırmak, haklarını ve yararlarını korumak; üyelerimiz arasında işbirliğini ve dayanışmayı geliştirmek; Türkiye içinde ve dışında ilgili kuruluşlarla stratejik ve uygulamaya yönelik işbirlikleri yapmak; mesleki standartlar ve iş etiğini geliştirmek; inşaat sektörü ile ilgili hukuki, ekonomik ve teknik konularda kamu kuruluşlarına bilgi desteği hizmeti vermek; sektörle ilgili konularda kamuoyunun bilinç ve bilgi düzeyini yükseltmek.  

Türkiye doğusundan batısına depremin sıklıkla yaşandığı bir ülke. Yalnızca İstanbul’da 2 milyon civarında riskli konut olduğu biliniyor. Siz yapı güvenliği açısından Türkiye’deki tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?  

Dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde bulunan Türkiye’de sağlam yapıların önemi her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. Toplumsal belleğimizde büyük kayıplar ve derin acılarla yer alan depremin içinde bulunduğumuz andan yarınlarımıza uzanan çok ciddi bir tehdit olduğu unutulmamalıdır. Ancak deprem değil, kusurlu yapılar ve ihmal öldürür. Bu tespitin doğruluğunu yıllardır başta Japonya örneğinde olduğu gibi görmekteyiz.  

Müteahhitlik Kriterlerini Doğru Belirleyecek Yasal Altyapı Tamamlanmalı

Binaların depreme karşı güvenli bir şekilde inşa edilmesinde nasıl bir yol izlenmesi gerekir?  

Yaşanan son depremler doğru müteahhitliğin ve yapı denetimlerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur.  Müteahhitlik kriterlerini doğru belirleyecek yasal altyapı tamamlanmalı ve etkin biçimde uygulanmalı, deprem odaklı kentsel dönüşüm sürecinin vakit kaybetmeden gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bina inşa edilirken malzemelerin kaliteli ve eksiksiz olması tek başına yeterli olmayabilir; nitelikli ve eğitimli işgücü de dayanıklı yapılar için büyük önem taşımaktadır.  

Güvenli yapıların inşa edilmesi amaçlanan Kentsel dönüşüm sürecinin ülke genelinde daha hızlı yürütülmesi için neler yapılmalı? Acil çözülmesi gereken ihtiyaçlar, sorunlar nelerdir? 

Deprem riskinin yüksek olduğu ülkemiz açısından kentsel dönüşüm hayati önem taşımaktadır. Ancak kentsel dönüşüm bina bazlı ve rant odaklı ele alınmamalı; dönüşüm bütünsel biçimde, kentsel altyapı, yeşil alan ihtiyacı ile başta mülkiyet hakkı olmak üzere bölge sakinlerinin tüm hakları gözetilerek planlanmalı, planlama aşamasında inşaat atıklarının çevresel etkileri ve geri kazanımı dikkate alınmalıdır. Ülkemizde güvenli yapılara ilişkin farkındalık artmakta ve önlemler memnuniyet veren biçimde alınmakta olsa da deprem gündeminin sürekli kılınarak ihtiyaçların tamamlanması gerekmektedir.  

Türkiye Müteahhitler Birliği bu yıl hangi konulara odaklanacak? 

İstihdama katkı ve döviz girdisiyle öne çıkan Türk inşaat sektörünün temsilcisi olarak; bu zorlu dönemde bir taraftan ülke ekonomimize en büyük katkıyı vermeye çalışırken diğer taraftan deprem odaklı ve sürdürülebilir kentleşmenin önemini anlatmaya öncelik vermeyi sürdüreceğizFaaliyetlerimiz 2014 yılında açıkladığımız 10 maddelik İnşaat Sektörü Bildirgemiz çerçevesinde yoğunlaşmaktadır. Bildirgemizde yer alan reformların hayata geçirilebilmesi amacına yönelik olarak ilgili Bakanlık, kurum ile kuruluşlarla ortak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bu kapsamda geçen dönemde teknik ve finansal kapasite yeterliliği vurgusunu yaptığımız sektörümüzde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “Yapı Müteahhitlerinin Sınıflandırılması” mevzuatının hayata geçirilmesi öncü bir adım oldu.  Kentsel dönüşümde dikey yapılaşmanın önlenmesi, imar değişikliklerinin kısıtlanması gibi önerilerimize ilişkin düzenlemeler yapıldı. Temel hedeflerimizden, ölümlü iş kazalarının azaltılmasına yönelik olarak ise Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Birliğimizin de aralarında yer aldığı sektör kuruluşları tarafından “Hedef Sıfır” Deklarasyonu imzalandı. Bu kapsamda sektörümüzün hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki performansını artırmaya yönelik çalışmalarımıza önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz. Ayrıca üyelerimizin yeni pazar arayışları ve mevcut pazarlardaki konumlarını güçlendirmelerine katkıda bulunmak üzere ilgili tüm tarafları buluşturan etkinliklerimiz öne çıkan faaliyetlerimizdendir. Birliğimiz, mevcut 120 üyesi ile ülkemizin yurtdışında üstlendiği yaklaşık 400 milyar ABD Doları tutarındaki proje portföyünün yüzde 90’ını temsil etmektedir. Yurtdışında ihtiyaç duyduğumuz mevzuat düzenlemelerinin hayata geçirilmesi halinde 35 binlere kadar gerileyen Türk işgücü istihdamını 100 binin üzerine çıkarma hedefimiz de bulunmaktadır. Müteahhitlerimizin projelerinde yerli ürün kullanımının teşvik edilmesi önem verdiğimiz diğer konular arasında yer almaktadır. Nitekim Birliğimiz binasının da yapımında yerli ürün ve çevre dostu inşaat malzemeleri kullanılmıştır. Ankara’daki merkez binamız, “sürdürülebilir inşaat” hedefi doğrultusundaki ilke ve yaklaşımlara uygun bir yeşil bina örneğidir.