Sivil Toplumun “En Etkili Hareketinin” Özneleri: Kadınlar  

Sivil toplumda kadın olmayı ve kadınının sivil toplumdaki etkisini akademiden Doç. Dr. Itır Erhat ve “Sivil Kadın” kitabının yazarı Prof.Dr. Ömer Çaha, sivil alandan ise iki yönetici kadın Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Betül Selcen Özer ve Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Genel Başkanı Nuray Karaoğlu ile konuştuk. 

Türkiye geçen hafta 8 Mart’ı sivil alanda da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanamadığını gösteren veri ve tespitlerle geride bıraktı. Nitekim, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu, Türkiye’yi 153 ülke arasında 130. sırada gösteriyor. 

Her ne kadar cinsiyet eşitliği sağlanamamış olsa da, kadınlara ve farklı cinsiyet kimliklerine alan açabilmesiyle, sivil toplumun diğer sektörlerden ayrıştığı söylenebilir. Üye ve karar mekanizmalarında daha az yer almalarına karşın, kadınlar “Türkiye’nin en önemli ve etkili sivil hareketinin” özneleri olarak değerlendirilebilir. 

Cinsiyete Duyarlı Veri Eksikliği 

Toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifi ile verilerin değerlendirilmesinde önemli hususlardan biri, Türkiye’de cinsiyete duyarlı veriye ulaşılamaması ya da sınırlı sayıda ulaşılabilmesi… Türkiye’de veriye ulaşmadaki genel sorunun yanında, resmi kurumların cinsiyete duyarlı veri oluşturma konusunda oldukça geride olduğu görülüyor. KA-DER Başkanı Nuray Karaoğlu’nun dikkat çektiği gibi, verilerin, yaş-cinsiyet ve demografik kriterlere göre tutulması, özellikle kadınlara yönelik ihtiyaçların ve taleplerin belirlenmesinde kritik öneme sahip…

Sivil Toplumda Cinsiyet Eşitsizliğinin Rakamlara Yansıması

Sivil toplum kuruluşlarına üye olan kadın sayısının, diğer pek çok sektörde olduğu gibi düşük olduğu, resmi verilerden de teyit edilebilir.  

Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün son verilerine göre:

Türkiye’de Faal Dernek Sayısı:  119.564 

Türkiye’de Dernek Üyesi Vatandaş Sayısı: 7.276.873 

Dernek Üyesi Kadın Sayısı: 1.333.101 

Erkek Dernek Üye Sayısının Nüfusa Oranı (% 7.36)

 Dernek Üyesi Kadın Sayısının Nüfusa Oranı  (% 1.65 )

Cinsiyete duyarlı veri eksikliğine karşın, sivil toplumda çalışan kadın sayısının diğer sektörler ile kıyaslandığında, nispeten yüksek olduğu söylenebilir. Bu noktada, cinsiyet dağılımını tespit etmede, STK’ların faaliyet gösterdikleri alanların yol göstericiliğini dikkate alabiliriz.  

Betül Selcen Özer, Vakfın sivil alanda en fazla kadın çalışana sahip (%87) STK’lardan biri olduğunu, hatta gönüllülerin çoğunluğunu yine kadınların oluşturduğunu belirtiyor ve eğitim ile sağlık gibi alanlarda çalışan STK’larda benzer bir tablo ile karışılacağımızı düşünüyor. 

 Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü verilerine göre:

Dernek Organlarına Seçilen Üyelerin Cinsiyetler : (2018 yılına ait)

Kadın üye sayısı : 1.851.963 ( % 18.85)

Erkek üye sayısı: 7.974.192 (% 81.15)

Türkiye’de diğer alanlarda olduğu gibi, STK’larda da üst düzey karar alıcı kadın oranları düşük seviyede.  Bu noktada Betül Selcen Özer,  sivil toplumda kadın ve erkek yöneticiler arasında bir fark olduğunu düşünmediğini söylerken, buna gerekçe olarak “bir araya geldiğimizde sivil alana ilişkin konuştuğumuz konular, sorunlar ve çözümler zaten çok benzer. Kadın ya da erkek olmak bu noktada herhangi bir avantaj ya da dezavantaj yaratmamasını” gerekçe olarak gösteriyor.   

KA.DER Başkanı Nuray Karaoğlu, küresel çapta yükselen kadın hareketiyle birlikte sivil toplumda kadının gücü ve etkisinin yükseldiğini düşünüyor. Özellikle kadın STK’larının güçlü bir baskı oluşturarak kadın haklarının savunuculuğunu yaptıklarını söyleyen Karaoğlu, her alanda olduğu gibi STK’larda da yönetici olmanın kadına daha fazla sorumluluk yüklediğini düşünüyor. “Kadınların STK’larda da işi kolay değil; daha fazla dayanışmaya ve birlikte hareket etmeye ihtiyaç var.” diyor.  

Cam Tavana Takılanlar

Peki sivil toplumda kadın yönetici sayısının sınırlı olmasında cam tavan ne kadar etkili? 

Itır Erhart, sivil alanda da cam tavanın hala var olduğunu, üst düzey yöneticilerin, yönetim kurulu ve mütevelli heyeti üyelerinin, hala, ağırlıklı olarak, erkeklerden oluştuğunu hatırlatıyor ve diğer sektörler gibi sivil alanda da kadın erkek eşitliğini sağlandığını söylemenin mümkün olmadığını belirtiyor. 

Sivil alanda kadın yönetici olarak cam tavana takılanları, diğer tüm sektörler ile bütün olarak değerlendiren KA.DER Başkanı Nuray Karaoğlu, “Kadına yönelik her alandaki bariyerler yalnızca kadınların aşması gereken bir mesele değil, bir demokrasi sorunudur ve bu sorun hep birlikte çözülmelidir.” diyerek siyasi sistemin demokratik niteliğinin belirleyiciliğinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin 

Alan Açan Sivil Toplum

Kadın olmanın sivil toplumda negatif ya da pozitif bir etkisi var mı? sorusunu Doç Dr. Itır Erhart, “Sivil toplum, diğer sektörlere göre, toplumsal cinsiyet rollerinin daha fazla sorgulandığı, tam bu nedenle de, farklı kadınlıkların ve erkekliklerin var olabildiği bir alan. Vurgulanmış dişilik dışındaki kadınlık hallerine de alan açar” olarak cevaplıyor. Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Betül Selcen Özer ise,  sivil toplumun, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda her zaman diğer sektörlerinin çok önünde olduğunu düşünüyor.  Yaptıkları tüm işlere toplumsal cinsiyet eşitliğini entegre eden kuruluşlarda çalıştığını belirten Özer, “sivil alanda kadın olmak benim için hep pozitif bir etkidir.” diyor.  

Sivil Alanda Kadın Hareketinin Gücü ve Etkisi  

Sivil alanda kadın olmanın bir diğer boyutu, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla kadınlar tarafından verilen mücadelelerle bugünlere gelen kadın hareketi…

“Sivil Kadın: Türkiye’de Sivil Toplum ve Kadın” kitabının yazarı Prof. Dr. Ömer Çaha sivil alanda kadın olmayı kadın hareketi boyutuyla değerlendirdi. Osmanlı’dan bugüne gelene dek, toplumsal cinsiyet eşitliğini tarihi süreç içinde ele alan Prof. Dr. Çaha, Türkiye’nin son kırk yılında en önemli ve etkili sivil toplum hareketinin kadınlar cephesinden geldiğini savunuyor.  

Çaha’ya göre, “Farklı cenahtan, siyasi ve dünya görüşünden kadınlar, kadının yaşadığı çok yönlü sorunları masaya yatırdılar, bunun üzerinden bir bakış açısı ve duyarlılık geliştirdiler. Bugün kadınların lehine kaydedilen gelişmelerin veya kadın sorunlarına karşı gelişen duyarlılığın arka planında kadın hareketinin kadına karşı uyandırdığı bu duyarlılık gelmektedir.”

Kadın hareketini siyasi boyutuna da değinen Prof. Dr. Ömer Çaha, kadın örgütlerinin yasal mevzuatın eşitlik temelinde revize edilmesini sağladıklarını; akademi ve medya dahil bir çok alanda kadın bakış açısının dikkate alınmasının yolunu açtıklarını ; aile içi şiddet, cinsel taciz gibi konuları kamusal alana taşıyarak ifşa ettiklerini ve kadın hareketlerinin karar alıcılar üzerinde baskı kurarak  kadınlara alan açılmasını sağlayarak Türkiye’nin siyasi hayatına kadınların önemli katkı yaptıklarını vurguluyor. 

Buna karşın, kadınların siyasi ve diğer tüm karar mekanizmalarında Türkiye’de çok gerilerde olduğunu söyleyen KA.DER Başkanı Nuray Karaoğlu ise, Türkiye’de kadına yönelik baskının gittikçe arttığı ve kadın hak ve özgürlüklerinin geriye saydığı dönemlerden geçtiğimizi ve daha çok kat edilmesi gereken mesafenin olduğunu söylüyor. 

Kadın Hareketinin Yarattığı Değişim ve Dönüşüm Dalgası 

Özellikle İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin süregelen tartışmaların sivil toplumda kadın hareketinde bir ayrışmaya sebep olduğu söylenebilir mi?  Bu soruyu yönettiğimiz Prof. Dr. Ömer Çaha’ya göre, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa gibi “düzenlemelerin yapılmasını ve bugün yürürlükte kalmasını sağlayan farklı cephede yer alan kadın gruplarıdır. Bu konuda küçük ve marjinal istisnaları bir kenara bırakacak olursak, feminist kadın gruplarıyla, Kemalist, Kürt veya muhafazakar kadın grupları arasında ciddi bir farklılık yok”.  

Yine Prof. Ömer Çaha, kadın hareketinin “Türkiye’de başlattığı sessiz devrim ve bunun sonucu olan toplumsal değerlerdeki değişim ve dönüşüm, her kesim kadınını kendi etkisine ve sarmalına” aldığını söylüyor. Daha da önemlisi Çaha, yer yer reaksiyonlar söz konusu olsa da “Bunların istisna, ana değişim ve dönüşüm dalgasının ise esas olduğunu unutmamak” gerektiğini savunuyor. 

Etiketler