Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Şenyurt:
“Ispanak Krizinde İlgililer Daha Geniş Bilgi Vermeli”

Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan, İstanbul ve Tekirdağ’da ıspanağa bağlı zehirlenmelerin yaşanmasıyla başlayan krizi 40 yıllık tarım politikalarının iflas etmesi olarak değerlendirirken, Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Zafer Şenyurt, "İlgili birimlerin kamuoyunu daha aydınlatıcı bilgiler paylaşması gerekiyor. Buna bizim de ihtiyacımız var.” dedi.

İstanbul Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca ıspanak zehirlenmeleriyle ilgili yaptığı açıklamada,  “Sağlık Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgilerde, hastalardaki semptomların atropin zehirlenmesine benzediğinin öğrenilmesi üzerine, numunelerde atropin ve scopolamin aranmış ve alınan numunelerin bazılarının laboratuvar muayenelerinde atropin ve scopolamin tespit edilmiştir. Gelen numunelerde, yabancı ot olduğu görülmüş ve bu yabancı ot ayrıca analize alınmış, içerisinde çok yoğun miktarda atropin ve scopolamin tespit edilmiştir. Sağlık kuruluşlarına ıspanak zehirlenmesi şikayetiyle başvuran hastalarda tespit edilen belirtiler ve İl Müdürlüğümüzce yapılan analizlerde, ürünlerde atropin ve scopolamin tespit edilmiş olması, zehirlenmeye ıspanaklara karışan patlıcangiller familyasından atropin, hiyosiyamin ve scopolamin içeren yabancı otların neden olduğunu doğrulamaktadır.” dedi.

Tüm Köy Sen Genel Başkanı Sadık Turan, gıdaya güvensizliği de tetikleyen zehirlenmelerle ilgili yaptığı açıklamada, kurumların kamuoyunu tatmin eden bir açıklama yapmadığını ifade ediyor ve ekliyor “Halkımızın sağlıklı ve temiz gıda tüketmesi için gerekli önlemlerin alınmasının yanı sıra ülkenin pek çok yerinde ıspanak üreten köylülerin mağdur olmaması için gerekli işlemlerin açık, şeffaf bir şekilde yapılarak nerede, hangi ıspanağa ne karışmıştır doyurucu bilgilerin verilmesi gereklidir”. 

Turan, ıspanak içinde yabancı otlar kaynaklı yoğun miktarda “atropin” ve “scopalamin” maddesi tespit edildiğinin açıklandığını ancak bunun nereden, hangi bölgeden gelen ıspanak olduğunun açıklanmadığını ifade etti. 

“Tarımı Çökerten Politikaların Geldiği Yer”

Zehirlenlenmeleri 40 yıldır süren hatalı tarım politikalarına bağlayan Turan, “Ziraat işleri genel müdürlüğü vardı. Üretime dair bilgiler vererek köylüyü bilinçlendirir, neyi ne zaman yapacak, nasıl yapacak konularında da bilgilendirme yaparak üretimin her aşamasını takip ederdi, fakat kapatıldı.. Zirai mücadele, karantina genel müdürlüğü vardı. Tarımsal üretimde haşere ve zararlılarla zirai mücadele yol ve yöntemleri gösterir, ilaç kalıntı ve kontrol işlerini yapardı. O da kapatıldı. Gıda işleri genel müdürlüğü vardı. Tüketilen gıdanın içeriği, sağlıklı ve temiz olması için kontrol ve denetimini yapardı. Bunlar ve benzer çokça kurum kapatıldı ve bu işlevleri tam anlamıyla görecek kurumlar artık yok.” dedi. 

Et Balık Kurumu ve Süt Endüstrisi Kurumu’nun özelleştirilmesinin de çok ağır sonuçları olduğunu söyleyen Turan durumu şöyle özetledi: “Yeniden Et ve Süt Kurumu olarak açtılar ama bu seferde üretime değil, ithalatçı politikalara öncelik verdiler. Artan et fiyatlarını dengeleyeceğiz diyerek yapılan et ithalatı, besicilik yapan köylülerin hayvanlarını yok pahasına satmasına sebep olurken, et fiyatlarını da düşürmedi. Köylü ucuza sattı, halk pahalıya tüketti kazanan aracılar ve ithalatçılar oldu. Şimdi de Et Süt Kurumu elindeki ithalat fazlası 50 bin ton eti satacak yer ararken stok fazlası nedeniyle, ne alım ne de kesim yapmadığından, olan yine hayvanını kestiremeyen köylüye oluyor. Tarımda yaşadığımız sorunların başlıca nedenleri üretim ve dağıtımda rol oynayan kurumların kapatılması, özelleştirmeler ve ithalatçı politikalardır.” 

Sivil Sayfalar’a krizi değerlendiren Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Zafer Şenyurt da, “Burada üzerinde durulması gereken sorular var. Bu ıspanağa karışan otlar, tarlada mı karıştı, öyle olsa bile hiç mi fark edilmedi? Bu ıspanaklar hangi aşamalardan geçti? Tarladan sofraya kadar nasıl ulaştı? Hiç mi fark edilmedi? Hangi analizler yapıldı? Yani kimyasal kalıntı analizi yapıldı mı etken maddeler tespit edilirken? Orada nasıl bulgulara ulaşıldı? Kaldı ki bu bir ürünü başka bir ürün ile karıştırıp, o ürünmüş gibi satmaktır. Bu gıda hilesine de girer” dedi. Şenyurt, bu tablonun denetim konusunda eksiklileri ortaya koyduğunu ifade etti.

Açıklanan ve vatandaşı aydınlatan gıda hileleri listesinde tarım ürünlerinin sürekli es geçildiğine dikkat çeken Şenyurt, “Biliyorsunuz yakın zamanda gıda hileleri de açıklanmıştı. Biz o zamanda meyve sebze ürünü olmadığı için itiraz etmiştik. Hiç toksik etkisi olan, nikotoksikler hiç test edilmedi ki. Biliyoruz ki birçok üründe afratoksin sorunu var ve bu nedenle yurtdışına satış yaparken en çok sorun yaşadığımız bir alan sebze ve meyve ürünleri. Görülüyor ki meyve ve sebzelerde sıkıntı yaşanabiliyor. Bu konuda ne yapılması lazım, nerede eksik var? Hangi analizler yapıldı, hangi önleyici tedbirler alınıyor?” diyerek bu soruların yanıtsız kaldığını belirtti.

Açıklanan ve vatandaşı aydınlatan gıda hileleri listesinde tarım ürünlerinin sürekli es geçildiğine dikkat çeken Şenyurt, “Biliyorsunuz yakın zamanda gıda hileleri de açıklanmıştı. Biz o zamanda meyve sebze ürünü olmadığı için itiraz etmiştik. Hiç toksik etkisi olan, nikotoksikler hiç test edilmedi ki. Biliyoruz ki birçok üründe afratoksin sorunu var ve bu nedenle yurtdışına satış yaparken en çok sorun yaşadığımız bir alan sebze ve meyve ürünleri. Görülüyor ki meyve ve sebzelerde sıkıntı yaşanabiliyor. Bu konuda ne yapılması lazım, nerede eksik var? Hangi analizler yapıldı, hangi önleyici tedbirler alınıyor?” diyerek bu soruların yanıtsız kaldığını belirtti.

Tüketici Aldığı Ürüne Güvenmek İstiyor

“Dolayısıyla bu hangi analizlerden geçti? Hangi üreticiden alındı? Hangi satış noktasından satıldı? Önlem olarak ne yapıldı? Ürünleri geri çağırma yapıldı mı?” diye soran Şenyurt, “Tüketici pazardan aldığı, alacağı ürüne güvenmek istiyor” dedi.

Toplanma aşamasında yabancı otların araya karışmasının olası olduğunu ancak soframıza bu şekilde gelmemesi gerektiğini aktaran Zafer Şenyurt son olarak şöyle söyledi: “Ürün ticari anlamda üretilip, ticari anlamda satışa sunuluyorsa bunların gerek üretim koşullarına, gerek üretime hazırlanma koşullarına güvenmeliyiz. Ki üretim konusunda orada hangi teknikle toplandığı, kimlerin çalıştığı, bu konuda eğitimi, bilgisi var mı soruları da önemli. Burada acaba farklı bir tohum mu kullanıldı? Bunları bilmek lazım. Aslında ilgili birimlerin kamuoyunu daha aydınlatıcı bilgiler paylaşması gerekiyor. Buna bizim de ihtiyacımız var.”