‘Yeni Medya Eşitsizlikleri Daha Da Büyütüyor’ 

İzmir’de yapılan 4. Yeni Medya Kongresi’nde yeni medyanın yarattığı yeni eşitsizlikler ve bu eşitsizliklerle mücadele etme yöntemleri ele alındı. Alternatif Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Tezcan Durna, yeni medyada bıraktığımız izlerin büyük şirketler tarafından ticari bir nesne hale getirilip bilgiye erişimde yeni eşitsizlikler yarattığının altını çiziyor.

Yeni Medya Çalışmaları 4. Ulusal Kongresi ‘Yeni Eşitsizlikler’ başlığı ile bu yıl İzmir’de toplandı. İki gün süren kongrede 15 oturumda 29 farklı üniversiteden 77 araştırmacı tarafından 60 bildiri sunuldu ve 10 araştırmacı 6 atölye düzenledi. İzmir Barosu, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı, Senex Lisansüstü Yaşlılık Çalışmaları Kongresi, Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği ve Veri Okuryazarlığı Derneği’nin destekleri ile gerçekleşen kongreye İzmir Barosu ev sahipliği yaptı. 

Günümüzün anti-hümanist yapılanışını ve işleyişini yeni iletişim teknolojileri bağlamında irdelemek amacıyla yapılan kongrede ‘toplumsal cinsiyet, sınıf ve etnisite gibi konular başta olmak üzere, yeni eşitsizlikle mücadele; yeni eşitsizlikleri irdelemede mevcut ve geliştirilecek yöntemlerin ve yaklaşımların neler olabileceği; dijital uçurumun, veri eşitsizliğinin ve algoritmaların neden olduğu eşitsizlikler ve bu eşitsizliklerin aşılması için geliştirilmesi gereken tekno-kültürel politikalar; dijital teknolojilerin bilgi üretim ve tüketim süreçlerinde sunduğu fırsatlar ve kayıplar; yeni eşitsizliklerin haber üretim ve tüketim pratikleri üzerindeki etkileri; yeni eşitsizliklerin teknoloji dolayımıyla ekoloji üzerinde yarattığı/yaratacağı etkiler; dijital teknolojilerin sanatsal üretim alanında resmettiği görüngüler’ gibi birçok konu ele alındı. 

‘Yeni Medya Ticari Nesne Haline Geldi, Yeni Eşitsizlikler Yarattı’

Kongrenin düzenleme kurulunda yer alan ve Alternatif Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Tezcan Durna, Sivil Sayfalar’a kongre ile ilgili, derneklerinin dijital teknolojilerin getirdiği olanak ve tehditlerle ilgili farkındalığı arttırmak ve toplumsal bilgi yaratmak için çalışmalar yaptığını belirtti. Dijital medyanın ortaya çıktığı 90’lı yıllarda insanların bilgiye sınırsız erişim sağladığı için demokrasiye ve katılımcılığa olanak sağlayacağı yönünde tartışmalar yaşandığını belirten Durna, “Aslında gördük ki yeni medyada bıraktığımız izlerin büyük şirketler tarafından ticari bir nesne hale getirildi ve bilgiye erişimde yeni eşitsizlikler yarattı. Herkesin her türlü bilgiye ulaşabiliyor olarak görünüyor olmasına rağmen her şey pirüpak değil. Kongrenin amacı yaratılan yeni eşitsizlikleri ele almak. Günümüzde ilk akla gelen dijital medya araçlarını kullanan insanlardaki alışkanlık alternatif bilgilere erişimin kanallarını da tıkıyor. Kongrede yeni eşitsizlikleri nasıl aşabileceğimizi, yeni eşitsizliklerle nasıl mücadele edebileceğimizi konuşacağız” dedi. 

‘Toplumsal Cinsiyet Rolleri Akıllı Telefonlarla Yeniden İnşa Edildi’

Dr. Yeliz Dede Özdemir de akıllı telefonlarla toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden inşasını anlattı. Akıllı telefon kullanımının toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız olmayacağını ifade eden Özdemir, “Akıllı telefon kimlik ve toplumsal cinsiyet rollerinin inşasında önemli bir yer tutuyor. Diğer tüm evcil teknolojiler gibi akıllı telefonların da kadınlarla erkekler arasındaki geleneksel rolleri kuvvetlendirdiği ve kadınları kendi geleneksel rollerine daha fazla bağladığı görülüyor. Kadınların yaş ve eğitim düzeyi fark etmeksizin bu teknolojilerin kullanım pratikleri dolayımı ile farklı açılardan da olsa hakim toplumsal cinsiyet ilişkilerini yeniden ürettiği gözlemleniyor. Çalışmam boyunca elde edilen tüm bulgular genişleyen teknoloji erişimine rağmen teknolojinin aracılık ettiği toplumsallığın, toplumsal cinsiyet dinamiklerinin büyük ölçüde aynı kaldığını açık ve net bir şekilde göstermektedir” diye konuştu. 

‘Sosyal Medya Hak Arama Mücadelesinde Mekan Farkını Kaldırdı’

Arş. Gör. Esra İnce Özer, Batıkent’te yaşanan köpek katliamının ardından sosyal medyanın hak arama alanına dönüşmesini ele aldı. Sosyal medya paylaşımlarının kartopu gibi büyümesiyle birlikte paylaşımların politik bir güç ürettiğini söyleyen İnce, katliamın sosyal medya sayesinde duyulduğunu ve sosyal medyanın mücadele alanı haline geldiğini aktardı.

Yeni mücadele olanakları ile eski mücadele olanaklarının bir araya geldiğini dile getiren Özer, “Orada olsa da olmasa da sanal ortam üzerinden bir hak arama imkanı ortaya çıktı. Twitter üzerinden çağrılar mekan farkını yok etti. Twitter, fiziksel mesafelere rağmen ortak bir dava etrafında toplanmaya, eylemlere öncülük etti. Belediyeler ve bakan  temsilcilerle görüştü, parti genel başkanları telefon aracılığı ile ulaştı. Konu Cumhurbaşkanı’nın gündemine kadar taşındı. Kısa bir süre içinde dava görüldü ve yine twitter üzerinden çağrısı üzerinden katılanlar oldu.  Sosyal medyanın etkisi bu kadar politik çıktı yaratmasına neden oldu.” dedi.

‘Sosyal Medya Verisinin Ticarileşmesi Yeni Bir Ayrım Yarattı’

Arş. Görevlisi Zafer Kıyın, sosyal medya verisinin ticarileşmesiyle birlikte araştırmacılar açısından ortaya çıkan yeni bağımlılık ve eşitsizlik biçimlerini ve sosyal medya verisinin sadece müşterilere erişilebilir hale gelmesinin sorununun baş edebilme yollarının neler olabileceğini dile getirdi. Günümüzdeki sayıları 3 milyarı geçen sosyal ağ kullanıcıları tarafından yaratılan verinin, veri şirketleri tarafından ticarileştirildiğini belirten Kıyın, “Bu ticarileşmiş verinin ücretini ödeme gücüne sahip araştırmacılar için araştırmayı daha kolay ve kısa sürede sonuçlandırmak anlamında kapıların ardına kadar açılmasını sağladı fakat aynı zamanda bu güce sahip olmayan araştırmacılar açısından araştırma olanaklarının büyük ölçüde sınırlandırılmasına neden oldu. Sosyal ağ şirketlerince oluşturulan veri tekelinin günümüzde hem kapsam hem çeşitlilik açısından toplumsal araştırmaları özellikle de az gelişmiş ülkelerin araştırmacıları için güçleştiren en önemli engellerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi. 

‘Yeni Medya Mültecilere Yönelik Eşitsizliği Derinleştirdi’

Yeni medyada Suriyeli mültecilerin temsiline ele alan araştırmacı Dilan Ayırkan da haberlerde Suriyeli mültecilere yönelik ayrımcı, ırkçı ve ötekileştirici bir dile sahip olduğunu belirtti. Suriyeli mültecilerin yeni medya platformlarında çoğu zaman ‘hırsız’ ve ‘katil’ gibi anlatılarla suç ile ilişkilendirilerek yer verildiğini dile getiren Yapılan kasıtlı yalan haberlerle Suriyeli mültecilerin ekonomik ve toplumsal tehditlerin kaynağı olduğu algısı yaratılmaya çalışıldığını belirten Ayırkan, “Toplumdaki geleneksel eşitsizlikler dijital teknolojilerdeki gelişmelerle birlikte ortadan kaybolmamış aksine varlıklarını daha da güçlü devam ettirmektedir. Yeni medyanın çarpan etkisiyle bu platformlarda yayınlanan içerikler kitlelere çok hızlı yayılabildiği için bu platformlar çok rahat maniple de edilebilir hale gelmiştir. Bir takım ideolojik saiklerle dolaşıma sokulan yalan haberler nedeniyle toplumda Suriyeli mültecilere ilişkin ırkçı söylemler artmakta ve toplumsal eşitsizlikler derinleşmektedir” diye konuştu.  

‘Bilgi Eşitsizliği ve Dijital Uçurum Keskinleşti’

Kongre, yeni iletişim teknolojilerine temelli yeni medya ortamlarının, bilgi eşitsizliğini ve dijital uçurumu keskinleştirdiğini açıkça ortaya konuldu. Bilginin ya da verinin yerel ve küresel ölçekte hareketinin, geleneksel eşitsizlikleri yeniden ürettiği, ilaveten yeni eşitsizlikler yarattığı ön plana çıktı. Aynı şekilde iletişim teknolojilerini üretenler ile tüketenler arasındaki mücadelenin şiddetle devam ettiği ve bunun da küresel düzlemde iktisadi, siyasi ve kültürel açıdan eşitsizlikler yarattığını ve mevcut eşitsizlikleri devam ettirdiği ortaya konuldu. 

Yeni iletişim teknolojileri, yaşamın her alanında eşitsizlikleri devam ettirdiği dile getirilirken teknolojinin üreticisi ve/veya tüketicisi olmak, dijital içeriğin üreticisi ve/veya tüketicisi olmak yalnızca toplumsal düzeyde değil global düzeyde de ülkelerin eşitsizlik seviyesini etkilediği vurgulandı. 

Kongrede Öne Çıkan Öneriler;

  • Hem dünyada hem de Türkiye’de internetin düzenlenmesine ilişkin yeni gelişmeler yaşanmaktadır. Farklı ülkelerin bu düzenlemeleri nasıl ve hangi amaçlarla yaptığının saptanması için karşılaştırmalı tekno-siyasal çalışmalara ihtiyaç vardır. 
  • Dijital gözetim ve algoritmaların egemenliğine karşı alternatif teknolojilerin nasıl güçlendirileceği üzerine çalışmalar yapılmalıdır. Karşı gözetim ve alternatif medya çalışmaları birbirinden beslenmelidir. Böylelikle dijital teknolojilerle birlikte iktidarın artan gözetim gücüyle mücadele edebilme kapasitesi artırılacaktır. 
  • Ülkelerin siyasal kültürleri, çevrimiçi katılımı da şekillendirmektedir. İnternet aracılığıyla çevrimdışı ve çevrimiçi politik katılımın nasıl dönüştürülebileceğinin anlaşılması için farklı siyasal sistemleri ve kültürleri olan ülkelerden karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç vardır. 
  • Yeni medya haberciliği, veri gazeteciliği gibi pratiklerle, yaşam ile veri arasındaki bağın politikleştirilmesi gerekmektedir.
  • Yeni medya araştırmaları, disiplinleri kesen bir anlayışla ve dijital teknolojilerin sunmuş olduğu imkanları da sınıfsal bir kavrayışla veri toplama ve analiz sürecine dahil eder nitelikte araştırma tasarımları planlamalıdır. 
  • Küresel güç mücadelelerinin anlaşılmasında medya ve yeni medya çalışmalarının önemi giderek artmaktadır; bu nedenle disiplinlerarası çalışma ve işbirliklerinin artması gereklidir. 
  • Yeni medya araştırmalarında, farklı coğrafyalarda, kültür ve dillerde ekosistemlerin varlığı göz önüne alınmalıdır.
  • Veri etiğiyle birlikte veri okuryazarlığı çalışmalarının ve uygulamalarının güçlendirilmesi gerekmektedir.
  • Yeni medya çalışmalarında yeni kavramların üretilmesi elzemdir. Bu nedenle yeni medya araştırmalarının, felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi temel sosyal bilimlerle bağlantılı bir şekilde yapılması yeni kavramların üretilmesine fırsat sunacaktır.