Kadın Gazeteciler Neler Yaşıyor?

Türkiye’de kadın gazeteciler neler yaşıyor, ne gibi sorunlarla karşılaşıyor ve sekötür içerisinde ne kadar kalabiliyor? Tüm bu sorularımıza Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBT Komisyonu üyesi Gülfem Karataş yanıt verdi. Karataş ile bir yandan kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları bir yandan da bu sorunlara karşı çözüm noktalarını konuştuk. 

Gazeteci kadınlar hangi sorunları yaşıyor, TGS’de bir Kadın ve LGBT Komisyonu mevcut. Neden böyle bir yapıya ihtiyaç duyuldu bunun kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlarla ilişkisi nedir?

TGS’de Kadın ve LGBT Komisyonu 2013 yılında kuruldu bu baktığımızda çok geç bir tarih. Yani yıllardır gazeteci kadınlar sektör içerisinde ama her şekilde yok sayılıyor. Kimi zaman toplu iş sözleşmelerinde, kimi zaman sahada ve işyerlerinde… Bu kapsamda özellikle Kadın ve LGBT Komisyonun kurulması “Biz de varız, biz de sektör içerisindeyiz” demenin bir yoluydu. Bunun için TİS yaptığımız yerlerde özellikle Kadın ve LGBT’lere yönelik pozitif ayrımcılık maddelerinin uygulanmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bizim son yıllarda yaptığımız özellikle anket ve rapor çalışmaları gösterdi ki sektör içerisindeki kadınların genel gazetecilik sorunlarından farklı yaşadığı sorunlar da var. 2018 yılında biz bir rapor yayımladık. Anket çalışmasıydı bu, Türkiye genelinde 200’den fazla kadın gazeteciyle görüştük. Burada cinsiyet ayrımcılığı ve şiddet üzerine bir araştırma yapma ihtiyacı duyuldu. Kadınlara ayrımcılık yaşayıp yaşamadıklarını sorduk. Kadınlar özellikle yaş konusunda ayrımcılığa maruz kalıyor. Bu anket çalışmasında gördük ki 150’den fazla kadın 35 yaşının altında sektör içerisinde. 50 yaşına kadar kalan kadın oranı yüzde 5-7 oranında, bu oldukça düşük bir oran ve bunun çeşitli nedenleri var. Hem toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı, hem medya sektörü içersinde yaşadıkları ayrımcılık ve şiddetten kaynaklı kadınlar sektörden uzaklaşmak zorunda kalıyor. Toplumsal cinsiyet rollerini biraz açmam gerekirse kadınlar önce evlenmek zorundaymış gibi lanse ediliyor, evleniyor patron diyor ki “sen yakında çocuk da doğurursun ben seni işten çıkarıyorum” diyor. Ya da esnek çalışma saatlerinden dolayı kadınlar özel hayatlarına ya da sosyal hayatlarına zaman ayıramıyorlar ve giderek psikolojik bir soruna dönüşen problemlerinden dolayı işlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Bunlar toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı. Bir de “genç ve güzel olmak zorunda” gibi bir algı var özellikle ekran karşısına çıkan TV’de görünen kadınlar böyle bir algıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bunlar zamanla kadını uzaklaştırıyor sektörden… Bunun yanı sıra çocukları oluyor ve hamilelik annelik, süt izni gibi izinler alıyorlar ve haliyle esnek çalışmalara uygun hale gelemiyor.  Kadınlar böylelikle ayrılmak zorunda kalıyorlar iş yerlerinden ya da kreş yardımı olmuyor aldığı ücret de özel kreşe yetmiyor. Özellikle yaptığımız TİS’lerde kreş yardımı, esnek çalışmaya yönelik pozitif ayrımcılık (belli saatler dışında internete bakmak zorunda olmamanın işten çıkarılma nedeni sayılmaması ) gibi maddeler koyuyoruz Bu bir anlamda sektör içerisinde kadınların varlıklarını sürdürmeye ve korumaya yönelik maddeler. Bunlar aslında cinsiyet ayrımcılığı sorunları, bunun yanı sıra bir de şiddet konusu var. Kadının özellikle dikkat çekmeye çalıştığı; iş yerinde, alanda, polis tarafından şiddete maruz kalıyorlar kimi zaman sözlü, fiziksel, psikolojik şiddetler oluyor. Özellikle alanda çalışan gazeteciler polisin fiziksel şiddetine maruz kalıyorlar. Bu da kadınların sektörden uzaklaşmasına neden oluyor. 

Hem Kadın Hem Gazeteci Olmak Zor 

Yani Türkiye’de kadın gazeteci olmanın zorluğu çok…

Genel olarak Türkiye’de kadın gazeteci olmak çok zor, aslında baktığında dünyanın her yerinde kadın olmak başlı başına zorken Türkiye’de hem kadın hem gazeteci olmak bir tık daha zor. 

Ülkede ifade özgürlüğü kısıtlaması var, zaten ne söylersen söyle bunun kısıtlanacağını kimi zaman iş yerlerinde editörler tarafından, kimi zaman bu konuyla ilgili sana dava açılabilmesi endişesinden geri durmak zorunda kalıyorsun. Gazetecilik faaliyetlerini yerine getirememiş oluyoruz bu yüzden aslında. Şu anda tutuklu kadın gazeteciler var onların ifade özgürlüğünde bulunduklarını ve gazetecilik yaptıklarını biz her daim söylemeye  çalışıyoruz ve davalarını takip ederek, öncesinde cezaevi duruşma salonları önünde eylemler düzenleyerek, avukatlarımız aracılığıyla cezaevlerine giderek onların ifade özgürlüğünün bir anlamda sesi olmaya çalışıyoruz. Tabii ki yeterli değil, kadınlar daha fazla seslerini çıkarabilmeliler ancak Türkiye’nin siyasi iklimine baktığında her kişide özellikle gazeteciysen, özellikle kadınsan sesinin kısılacağını ve o kamuoyu yararına yaptığın işlerin yerine ulaşamayacağını bildiğin için, sana ceza olarak geri döneceğini bildiğin için otosansür uygulamaya başlıyorsun. 

Kadın Gazetecilere Sistematik Baskı Var

Bölgedeki kadın gazeteciler neler yaşıyor peki?

2013 yılında Kadın ve LGBTİ komisyonunu kurduğumuzda bir araştırma yaptık. “Namlunun ucundaki kadın gazeteciler”. Bu özellikle bölgedeki kadın gazetecilerin yaşadıklarını, seslerini,  medyada görülmeyen kadınları görünür kılmaya çalıştık. Bunu toplu halde söylediğinde bir ses oluşuyor ve insanların dikkatini çekiyorsun. Biz o zaman böyle bir rapor açıkladığımızda “Aa evet oradaki kadın gazeteciler başka bir şey yaşıyorlar onların üzerinde başka bir baskı var” algısını yaratabildik. Bu bölgelerde özellikle şu algı çok yaygın “devletin sistematik bir baskısı var” ancak “gazeteci kadınlara sistematik şiddet uygulanıyor” algısı yaygın değildi. Biz yıllardır orada çalışan gazeteci kadınlarla konuştuğumuzda bunun sistematik bir devlet baskısı olduğunu gözler önüne serdik. 

Dayanışma Her Zaman Bizi Güçlendirir

Kadın gazeteciler için ayrıca platform ve ağlar çok az, sendika bu boşluğu dolduruyor daha çok… 

Her alanda olduğu gibi bu alanda da medya sektörü içerisinde de bizim her zaman söylediğimiz iki şey var biri “Gazetecilik suç değildir” diğeri “Dayanışma her zaman bizi güçlendirir”. Dayanışmayla birlikte güçlü olduğumuzu vurguluyoruz. Kadın gazeteciler az olsa da kadın gazeteciler arasındaki dayanışma daha yaygın. Yani kadınlar dayanışmaya daha elverişli halde özellikle Türkiye’de kadın hareketiyle birlikte kadın dayanışması çok güçlü. Kadınlar biliyor ki biz ne kadar birlikte sesimizi daha fazla çıkarırsak o kadar daha güçlü oluyoruz, haklarımızın o kadar farkında oluyoruz. Belli başlı medya sektörü içerisinde örgütlüyüz ama büyük medya sektörü içerisine giremiyoruz çünkü orada daha kapana kısılmış kadınlar var. Kadınlar güvence hissettiğinde kadınlar kendilerini daha özgüvenli hissediyorlar ve bu dayanışmayla, sendikayla olabilecek bir şey. Eğer sendika varsa sen haklarını daha iyi biliyorsun, daha iyi savunuyorsun. Ve sen haklarını savunurken senin yanında insanların olduğunu senin gibi olduğunu bilerek hareket ediyorsun bu seni daha da güçlü hale getiriyor. 

Dil Ne Kadar Değişiyorsa, Toplum Da O Kadar Değişiyor

Neyi amaçlıyorsunuz, dönüştürebiliyor musunuz bir şeyleri?

Uzun süredir medyanın dilini değiştirmeye çalışıyoruz, eril ataerkil dili dönüştürmeye, yok etmeye çalışıyoruz medyada. Özellikle kadın vurgusu yapılan haberlerde negatif algıları yok etmeye çalışarak bunu pozitif algıya ya da toplumsal cinsiyet rollerinden kurtarılmış algıya çeviriyoruz. Bu algıyı değiştirmek hedeflerimiz arasında. Biz bunun için yıllardır atölyeler, eğitimler düzenliyoruz. Dil ne kadar değişiyorsa, toplum da o kadar değişiyor aslında. Öncelikli olarak kadınlarda bir değişim yarattığımızı düşünüyoruz. Kadınlar erkek kameramanın onu itmesini normal karşılamıyor artık, bu normallikten çıktı. Bunu fiziki şiddet olarak tanımlayabiliyor. Bu bir değişim yaratıyor. Bizim örgütlü olduğumuz yerlerde artık gazeteci kadınların farkındalıklarının artmasıyla, kadın hareketinin güçlenmesiyle birlikte erkek gazeteciler şunu söylüyor “Biz haber yazarken özellikle hassas haberlerde kadınlara danışıyoruz”. Bu danışma hali çok önemli. Değişim maalesef ki tüm dünyada olduğu gibi yavaş yavaş oluyor. Biz hep alanlarda olmaya çalışıyoruz. İş yerlerimizde, sosyal ve özel hayatlarımızda bireysel olarak direnmeye çalışsak da bir araya geldiğimizde yüz binler ediyoruz bunun farkına varmak ve bu değişimi göz ardı etmemek gerekiyor. Kadın örgütleriyle de ortak çalışmalarımız oluyor. 2019 Mart ayında yayımladığımız şiddet ve ayrımcılık raporunu KADAV ile birlikte işbirliği yaparak oluşturduk. KAHAV’ın çalışmalarına komisyon olarak katılıyoruz, işbirliklerimiz var. Birçok STK ya da sendika bir araya geldiğinde “biz” yaptırımının daha fazla olacağını biliyoruz neden geri duralım bu konuda… 

‘Ekmeğimizin Derdine Düşmek İçin Sendikalı Olmalıyız’

Peki neden sendikalı olunmalı?

Gazeteciler arasında şöyle bir  algı var “Gazeteci eğitimlidir, bilinçlidir” maalesef ki değil. Biz sosyal haklarımızı bilmiyoruz, nasıl sendikalı olabileceğimizi bilmiyoruz, nasıl gazetecilik faaliyetimizi yürüteceğimizi bilmiyoruz. Bugün biri arayıp bana şöyle bir şey sorabiliyor “Ben gazeteciyim, sendikalı olmak istiyorum ama patronum işten atabilir beni” bu korkuyla sendikalı olmuyor. Bireysel sendikalı olduğumuzda iş yerinin haberi olmaz. Şu anda e-devlet sistemiyle kendi sayfandan sendikaya üyelik işlemlerini yapıyorsun. Senin bilgi vermediğin kişi dışında kimse senin sendikalı olup olmadığını bilmiyor. İşveren bunu öğrenemiyor. Çoğu kişi haklarını bilmiyor, nasıl 212 sigortalı olacağını bilmiyor, sigortasının hangi iş kolundan olduğunu bilmiyor. Sanıyor ki “ben gazeteciyim” ama hizmet sektöründe görülüyor sigortası. Haklarından mahrum oluyor. Bunun bilincinde olmuyor. Biz bilinçli olacağız ki kamuyu bilinçlendirebilelim önce kendi haklarımızı bileceğiz ki kamunun haklarını da bilelim. Önce kendi haklarımızı bileceğiz sonra toplumu bilinçlendireceğiz. Kendi haklarımızı koruyabilmek, kıdem tazminatımızı alabilmek iş kolunda bilinçli olmak, dayanışmayı artırabilmek için, kadın olmaktan kaynaklı yaşadığımız sorunlar için sendikalı olmalıyız, biz önce ekmeğimiz derdindeyiz, ekmeğimizin derdine düşmek için sendikalı olmalıyız. 

Bu ülkede önce toplumsal cinsiyet rollerine büründürmesinler bizi. Esnek çalışmaya karşıyız çünkü biz 7/24 sektör içersinde bulunamayız. Ayrımcılığa uğramamak için savaş vermeliyiz. Sektör içerisindeki eril dilin değişmesi ve bunun için mücadele etmek gerekiyor. Ve haklarımız bize yukarıdan inmeyecek biz kendi mücadelelerimiz ile kazanacağız biz mücadele edeceğiz ki vermek zorunda kalsınlar. Ben de sektör içerisinden geldim, neler yaşadığımı biliyorum ben de gazetecilik yaptığım için ne sorunların yaşandığını biliyorum, bunun değişmesi için mücadele ediyorum.