Bina Güçlendirme Desteklenirse, Kentsel Dönüşüm 20 Yıldan Kısa Sürede Biter

Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanı Sinan Türkkan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un “Yenilenmesi gereken 6.7 milyon konutumuzu da inşallah 20 yıl içerisinde dönüştürmek suretiyle Türkiye'de artık bir riskli bina olsun istemiyoruz” sözlerine karşılık şu uyarıda bulundu: “Depreme karşı can güvenliği sağlanmış binaları oluşturmak için 20 yılımız olmayabilir. Mevcut binaları yıkmadan uygun binalar için güçlendirme modelinin de devlet kurumlarınca desteklenmesini istiyoruz. Güçlendirme bir yöntem olarak benimsenirse, 20 yılda bitecek olan kentsel dönüşüm çok daha kısa sürede biter. Güçlendirme maliyetleri ‘yık-yap’ modelinin çok altında.”

DEGÜDER Başkanı Sinan Türkkan’la kentsel dönüşümün aksayan noktalarını, bina güçlendirme seçeneğinin hem kentsel dönüşüm, hem de zaman ve maliyet açısından avantajlarını konuştuk.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, ‘’Yılda 300 bin, 5 yılda ise 1,5 milyon konutu dönüştürmeyi hedefliyoruz. Yenilenmesi gereken 6,7 milyon konutumuzu da inşallah 20 yıl içerisinde dönüştürmek suretiyle Türkiye’de artık bir riskli bina olsun istemiyoruz. Toplu Konut İdaresi eliyle yapacağımız 40 bin konutun haricinde, İller Bankası kanalıyla 4 milyar liralık bir kredi kaynağını da belediyelerimize vermek suretiyle kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmış olacağız. Burada yüzde 50’ye kadar kredi faizinde hibe desteği vererek kentsel dönüşüm için önemli bir süreci de başlatmış olacağız’’ diyor. Bu hedefler ve verilen destekler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sinan Türkkan

Yakın geçmişte, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) gibi yetkili kurumların yaptıkları açıklamalara göre İstanbul’da, Marmara Denizi’nde meydana gelmesi mümkün 7,5 büyüklüğündeki bir deprem sonucu 40 binin üzerinde binanın yıkılması ve ağır hasar alan binalar sebebiyle 2 milyonun üzerinde insanın açıkta kalmasının olası olduğu belirtilmişti. Bu depremin İstanbul’u vurmasına ne kadar zaman var, tam olarak bilinmemekle birlikte, çok vaktimizin kalmadığı da yetkili bilim insanları arasında konuşulmakta. Dolayısı ile depreme karşı can güvenliği sağlanmış binaları oluşturmak için 20 yılımız olmayabilir. İller Bankası’nın kentsel dönüşüm için vereceği finansmanı ciddiye alıyor, ancak kaynakların miktarının artırılması gerektiğini düşünüyoruz. Sadece yeni bina yapmak için değil, aynı zamanda mevcut binaları yıkmadan güçlendirme modelinin de devlet kurumlarınca desteklenmesini istiyoruz. Zira mevcut binaların güçlendirilmesi, kentsel dönüşümde finansal kaynakların ekonomik olarak kullanılması ve deprem İstanbul’u vurmadan önce daha fazla sayıda binayı güvenli hale getirilmesinde etkin bir yöntemdir. Güçlendirme bir yöntem olarak benimsenirse, 20 yılda bitecek olan kentsel dönüşüm çok daha kısa sürede biter.

İstanbul özelinde bakarsak, riskli binaların kaçta kaçı dönüştü? Tamamının dönüşümü ne kadar sürecek?

Maalesef, beklenen yıkıcı İstanbul depreminde vatandaşın can güvenliğini sağlaması muhtemel olmayan binaların önemli bir kısmı kentsel dönüşüme giremedi. Sadece belli semtlerde müteahhitlerin gelir beklentilerine göre mahalli dönüşümler gerçekleşti. Hâlbuki, İstanbul Valiliği’ne bağlı İPKB (İstanbul Proje Koordinasyon Birimi) 1999 öncesinde yapılan okul binalarının yüzde 85’inde yapısal dönüşüm gerçekleştirdi. 700’ün üzerinde devlet okulu, 40’ın üzerinde sağlık binasını yıkılıp yeniden yapılmak yerine, depreme karşı güçlendirildi. Bu örnek, bize kentsel dönüşümün kamu gözetimi olmadan müteahhitlere bırakıldığında etkin olmadığını gösteriyor. Kentsel dönüşümün mutlaka İPKP vb.  kurumların gözetiminde ve DEGÜDER (Deprem Güçlendirme Derneği) gibi konuya hâkim mesleki sivil toplum kuruluşları danışmanlığında yeniden ele alınması şarttır.

‘Kentsel Dönüşüm Rant Odaklı Değil, Risk Odaklı Olmalı’

Kentsel dönüşüm sürecinde dikkat edilmesi gerekenler neler, sizce dikkat ediliyor mu?

Öncelikle, depreme karşı güçlendirilebilecek yapılar yıkılıp yeniden yapılmamalı; çünkü güçlendirme maliyetleri çoğu zaman yeni bina yapımına göre daha ekonomik olmaktadır. Devletimizin, yaşadıkları evleri depreme karşı güvenli hale getirmek isteyen vatandaşlarımıza, geri ödemesi uzun ve ucuz finans desteği sağlaması, güçlendirme ruhsatı alınırken belediyelerin kolaylık sağlaması gerekmektedir. Kentsel dönüşüm rant odaklı değil, depremsel risk odaklı olmalı, dönüşüm sadece yık-yap modeli ile değil, yerinde güçlendirme yöntemi ile birlikte gerçekleştirilmelidir. Vatandaşlara gerek kamu spotları, gerekse de basın yoluyla depreme karşı kentsel dönüşümün gerekliliği anlatılmalı ve bu konudaki farkındalık artırılmalıdır.

Kentsel dönüşüm çalışmalarında, çevreye, kente uyum önemseniyor mu?

Kentsel dönüşümde, yerinde dönüşüm şimdiye kadar ekseriyetle bina parseli bazında gerçekleşti. Halbuki, ada bazında daha büyük alanlarda toplu anlaşma yoluyla yapılabilecek dönüşümler, hem şehirlere yeni yeşil alanlar, hem de kapalı otopark alanları kazandırabilir. O yüzden karbon salınımını azaltmaya yönelik inşai yöntemler ile ada bazında kentsel dönüşümü ve mevcut kaynakları daha etkin kullandığı için depreme karşı yapısal güçlendirmenin kentsel dönüşümde çevremize ve kentimize daha uygun etkiler yaratacağını düşünüyoruz.

‘Mevzuattaki Sıkıntılar Giderilmeli’

Binasını dönüştürmek isteyen bir vatandaş için süreç nasıl işliyor? Bu süreçle ilgili sıkıntı yaşanan bölgeler var. Bu bölgeler hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu sıkıntılar neler? Çözüm nedir?

Riskli yapı tespiti için ilgili bakanlıktan lisanslı kuruluşlarla anlaşma yapılıp gerekli bina etüdü yapılarak deprem risk raporu hazırlanır. Bu raporun sadece Riskli Yapı Yönetmeliği’ne göre değil, ayrıca Türk Bina Deprem Yönetmeliği’ne göre de hazırlanmasını öneriyoruz. 6306 Sayılı mevzuattaki haliyle riskli yapı tespiti yapıldıktan sonra, yıkım süreci için kat maliklerinin 2/3 oranında çoğunluğu aranıyorken, güçlendirme için aynı kanuna göre 4/5 oranı aranmaktadır. Buna ek olarak, güçlendirme çalışmalarının tümüyle tamamlanıp güçlendirme ruhsatının alınması için, yıkım için maliklere 90 gün gibi kısa bir süre verilmesi, caydırıcılığı maalesef artırmaktadır. Bu süre uzatılmalıdır. Belediyeler imara aykırılık olduğu için binaların bir kısmına güçlendirme ruhsatı bile veremez haldedir. Dediğiniz gibi bazı bölgelerde gerek zamanında yapılmış, ancak şimdi kaçak durumdaki katlar, uygulama imar planında değişmiş kat yükseklikleri, yoldan çekme mesafeleri sebebiyle vatandaş hem mevzuat, hem de belediyeler tarafından depreme karşı güçlendirme konusunda ruhsat alamamakta ve sıkıntıya girmektedir. İmar barışı ile kentsel dönüşüm birlikte çalıştırılırsa, hem kaçak yapılaşma kayıtlı hale gelecek, devletin vergi geliri artacak, hem de yapı stoku ruhsatlı şekilde yapılarak dönüşümle depreme karşı güvenli hale gelecektir.

Sizce uygulama anlamında, kentsel dönüşümde öncelik ne?

Kentsel dönüşümde öncelik ekonomik ve hızlı şekilde başta İstanbul olmak üzere tüm ülke genelinde riskli yapı stokunun deprem güvenliğinin artırılması olmalıdır. Amaç rant odaklı ilerleyerek, bazı lüks semtlerde bina yıkıp yapmak suretiyle vakit kaybetmek olmamalı, tam aksine az önce bahsettiğim gibi, tecrübeli kamu kurumları ve STK’lar gözetiminde hem yeniden yapım, hem de mevcut binaların yerinde güçlendirilmesi yöntemlerini içine alarak süreci yönetmek olmalıdır.

İmar Barışı İle Kentsel Dönüşüm Birlikte Çalışmalı

Yerel seçimleri geride bıraktık. Yeni belediye yönetimlerinden kentsel dönüşüm konusuyla ilgili somut beklentileriniz nelerdir? İstanbul’da bugüne dek kentsel dönüşüm, daha çok hangi ilçelerde başarılı oldu?

Belediyeler imara aykırılık olduğu için binaların çoğuna güçlendirme ruhsatı bile veremez haldedir. İmar barışı ile kentsel dönüşüm birlikte çalıştırılmalıdır. Gerek zamanında yapılmış, ancak şimdi kaçak durumdaki katlar, uygulama imar planında değişmiş kat yükseklikleri, yoldan çekme mesafeleri sebebiyle vatandaş, gerek mevzuat, gerekse de belediyeler tarafından depreme karşı güçlendirme konusu sıkıntıya girmektedir. Belediyelerimizden bu konuda vatandaşlarımıza daha anlayışlı olmalarını bekliyoruz. Herhangi bir destek görmeden sadece öz kaynaklarıyla oturdukları binaları depreme karşı güvenli hale getirmek isteyen insanların önüne mevzuatı bahane edip engeller çıkarmak yerine, inisiyatif kullanıp insan odaklı yerel idarecilik örneğini sergilemelerini bekliyoruz. Açıkçası Fikirtepe bölgesi dışındaki semtlerde kentsel dönüşüm yaygın şekilde yapılamadı. Fikirtepe örneği bile maalesef çevre ve altyapı göz önünde bulundurulmadan kontrolsüzce yapıldı, diyebiliriz.

Kentsel dönüşümün başlama nedeni, depremlerden çok canımızın yanmasıydı. Bugünkü duruma baktığınızda, 99 depremindeki risklerle, bugünü kıyaslayabilir miyiz? Örneğin İstanbul’da o dönemki riskli bina sayısı ile bugünkü riskli bina sayısı arasında fark var mı? Varsa rakam verebilir misiniz?

1999 İzmit depremi 17 binin üzerinde insanımızın canını aldı, maalesef. AFAD gibi yetkili kuruluşlar, beklenen İstanbul depreminde bu sayının iki katına çıkmasını bekliyor. 2 milyonun üzerinde vatandaşımız ağır/orta hasarlı binalar sebebiyle açıkta kalabilir. Aynı zamanda Marmara Denizi’ndeki fay,1999’dan beri daha dikkatli şekilde inceleniyor ve görülüyor ki; bu fayın Richter ölçeğinde 7,5 büyüklüğündeki bir deprem yaratma kapasitesi var. Dolayısıyla, farkına vardığımız deprem riskinin arttığını söyleyebiliriz. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un da dediği gibi 6 milyonun üzerinde yıkılıp yeniden yapılması veya güçlendirilmesi gereken yapı stokumuz bulunmakta. Ancak rakamlar verip önümüzdeki işin zorluğundan çekinmek yerine, mühendislik ve modern finans enstrümanlarını, idari kadronun desteğiyle birleştirip işe hızlıca koyulmak en iyisi.

‘Kentsel Dönüşüm Yerel Müteahhitlerin İnsafına Bırakılmamalı’

Sizce kentsel dönüşüm çalışmalarında eksik ya da yanlış uygulamalar var mı? Varsa nedir bunlar?

Vatandaşa, deprem riskine karşı harekete geçmesine yönelik kamu spotları ya da yazılı ve görsel basın yoluyla farkındalık mesajları verilmelidir. Şimdiye kadar yapıldığının aksine, kentsel dönüşüm gibi mega bir proje, yerel müteahhitlerin insafına bırakılmamalıdır. Ada bazında kentsel dönüşümün gerçekleşmesi için belediye temsilcileri, arabulucu avukatlar, bakanlıktan lisanslı statik proje ofisleri, kat malikleri ile belediye ve hatta gerekirse mahalle bazında toplantılar düzenlemelidir. Vatandaşa deprem riski konusunda bilgilendirilmelidir. Çünkü farkındalık önlem almanın ön şartıdır. Her şeyden önce depreme karşı güçlendirilmesi ekonomik ve teknik kriterler bakımından mümkün olan yapılar, yıkılıp yeniden yapılarak kaynaklar israf edilmemelidir. Kentsel dönüşümün gerçekleştiği yerdeki altyapılar düşünülmeden çok katlı yapılar yapılması halinde, ortaya çıkacak yapı stoku yine sorunlu olacaktır. İnsanlar güçlendirme konusunu yavaş yavaş öğrenmeye başladı. Vatandaş eskiden tek seçeneğinin yıkmak olduğunu sanıyordu. Vatandaşa ‘yık-yap’ modeline alternatif, daha hızlı, daha ekonomik ve aynı deprem performansı sağlayan yöntemlerin olduğu açıklanmalı.

Kentsel dönüşümde, yıkıp yeniden yapmak yerine, uygun olan binaları güçlendirmek, zaman ve maliyet açısından nasıl bir kazanım sağlıyor?

Güçlendirilen yapının, yeni yapılan yapı kadar sağlam olabileceği fikri yaygın değil henüz. Halbuki ikisi de beklenen İstanbul depreminde can güvenliğini sağlayacak şekilde yapılıyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi İPKB gibi İstanbul Valiliği’ne bağlı kurumlar, yıkıp yeniden yaptıklarından daha çok sayıda okul ve hastaneyi güçlendirdiler. Yani vatandaşımız, depreme karşı güçlendirme metoduna inansınlar. Oturdukları daireler küçülmeden, 5-6 ayda biten kaba güçlendirme işleri insanları oturdukları evlerine daha kısa sürede geri getiriyor. Genelde güçlendirme maliyetleri ‘yık-yap’ maliyetlerinin çok altında, ancak bina yaşı arttıkça ya da bina yapım kalitesi düştükçe güçlendirme maliyeti biraz artabiliyor. Depreme karşı kentsel dönüşüm, rantı yüksek bölgelerde başladığı için buralarda daire metrekareleri rant nedeniyle düştü ve daire sahipleri bu nedenle mağdur oldular. Türkiye genelindeki hasarlı bir binanın tamamının yıkılıp yeniden yapılması kabaca 2 yıl sürüyor. Ayrıca Marmara Üniversitesi Başıbüyük Hastanesi’ndeki gibi sismik izolatörler yardımıyla  binaların güçlendirilmesi yapılarak, bina içinde kapsamlı bir yıkım işi yapmadan da binayı depreme dayanıklı hale getirmenin mümkün.