Temyize Götürülen “Öğrenci Andı” Kararı İçin Kim Ne Diyor?

Danıştay, 2013 yılında demokratikleşme paketi çerçevesinde okutulmasına son verilen Andımız başlıklı öğrenci andının kaldırılmasına ilişkin yönetmelik maddesini iptal etti. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından temyize götürülen öğrenci andı eğitim sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarını karşı karşıya getirdi.

İlk kez 1933 yılında öğrencilere okutulan ve “ırkçı, tektipleştirici, faşizan” olduğu gerekçesiyle AK Parti hükümeti tarafından 2013 yılında “demokratikleşme paketi” kapsamında kaldırılan öğrenci andı, Danıştay’ın bu uygulamayı geri getiren kararı sonrasında yeniden tartışılmaya devam ediyor. Türk Eğitim-Sen tarafından açılan davada tartışmayı başlatan Danıştay 8. Dairesi, kararının gerekçesi olarak “idari istikrar oluşturacak biçimde çok uzun zamandır bütün devlet okullarında ve hatta özel okullarda … okutulması şeklinde uygulanan öğrenci andının kaldırılması …. idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını hukuka uygun kullanmadığı” ifadelerini paylaştı. Andın kaldırıldığı dönemde bu demokratikleşme adımını “30’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz” sözleriyle savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan Danıştay’ın kararına tepki gösterirken sivil toplumdan ilk cevap, “Andımız Kaldırılsın” kampanyasını Türkiye’de ilk kez Diyarbakır’dan başlatan Hak İnisiyatifi’nden geldi. Sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımda, 2009’da Mazlumder Diyarbakır Şubesi iken başlattıkları kampanyayı hatırlatan Diyarbakır Hak İnisiyatifi, “Eğitimde ayrımcı, tektipçi bütün metin ve uygulamaların kaldırılmasını, eğitimin insan haklarına uygun bir formda verilmesini savunuyoruz. “Andımız Kaldırılsın” kampanyasını 2009’da Diyarbakır’dan başlatmış ve eylem, etkinlik, yargı yolu vs. 4 sene boyunca yoğun bir mücadele ile ırkçı ve tektipçi metnin kaldırılmasına şahit olmuştuk. Bu tektipçi faşist uygulamanın geri dönmesini kabul etmeyeceğiz!” ifadeleriyle tepkisini paylaştı. MEB’in “nasılsa yargı da bizden yaklaşımıyla doğru düzgün savunma yapmamış olmasını” eleştiren Hak İnisiyatifi, “ülkedeki çoğulcu yapıya zarar veren metnin geri getirilmesi kararını hukuki bulmadıklarını ve Andımız Kaldırılsın kampanyasını başlatan ve yürüten ilk kurum olarak öğrenci andı başta olmak üzere tüm ırkçı ve tektipçi metin ve uygulamaların eğitim sürecinden çıkarılması için mücadeleye devam edeceklerini” deklare eden bir basın açıklaması paylaştı. Türkiye’deki çeşitli siyasi arka planlara sahip insanların bir araya gelip oluşturduğu Adalet Zemini de Hak İnisiyatifi’ni destekleyen ve Danıştay kararı ile öğrenci andını eleştiren bir açıklamada bulundu. “Türkiye’nin Türk etnik kimliğiyle beraber otuzu aşkın etnik kimlik barındıran, çok kimlikli ve çok kültürlü bir toplum olduğunu, Öğrenci Andı içerisinde, Türkiye’nin bu çok renkli yapısına zarar veren, toplumu tek tip olarak algılayan ve algılatmak isteyen, tek tipçi ve ırkçı çok sayıda ifade bulunduğunu” hatırlatan Adalet Zemini, “Türkiye’deki bütün etknik, dini, kültürel ve diğer kimliklere mensup çocuklarımızın özgür ve çoğulcu bir sistemde eğitim görme hakkını savunuyoruz.” ifadeleriyle tutumunu paylaşarak “başta Öğrenci Andı olmak üzere, bütün ırkçı ve tektipçi metin, kitap ve uygulamaların eğitim sisteminden çıkarılmasını” talep ettiklerini duyurdu.

Diyarbakır Barosu da düzenlediği basın toplantısında Öğrenci Andı’nın ve Danıştay kararının, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu hatırlatarak anayasa’nın 90. maddesi gereği Danıştay’ın bu sözleşmeye uymakla yükümlü olduğunu vurguladı. Ayrıca Anayasa’nın 125. maddesinde yer alan “Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamaz. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.” şeklindeki amir hükmün de Danıştay tarafından ihlal edildiğini açıklayan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, “Danıştay’ın bu yasal sınırı aşarak karar vermesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin bariz bir şekilde ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Son dönemlerde en çok yaptığımız eleştiri, yürütmenin yargıya müdahalesinin, tersi bir durumu olan bu hukuksuzluk halini de tasvip etmiyoruz. Her kurumu ve kişiyi çerçevesi anaysa ile belirlenmiş görev ve yetkilerini aşmamaya davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı. Aydın ayrıca, Diyarbakır Barosu’nun, yargılamaya taraf olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanında müdahil olarak yer alacağını, bu karara karşı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyizen başvuracağını ve temyiz sürecinde davanın takipçisi olacağını duyurdu.

Danıştay’ın kararı eğitim sendikalarını da karşı karşıya getirdi. Eğitim-Bir-Sen bütün şubeleri ile birlikte andımız kararına tepki gösterirken Türk Eğitim Sen de “Andımız Okuma Eylemi” düzenleyerek Eğitim-Bir-Sen’e tepki gösterdi. Eğitim-Sen ise kararın başka gerçeklerin üzerini örten bir “danışıklı döğüş” olduğunu ima eden bir açıklama yayınladı. Özgür Eğitim-Sen ve Eğitim İlke-Sen de Danıştay kararına karşı çıkan birer açıklama yayınladılar. “İçeriğini ve uygulamasını topluma, toplumun müktesebatına, kültür ve inanç evrenine hakaret olarak gördüğümüz Andımız’a Danıştay kararıyla yeniden muhatap kılınmamız bizler ve ülkemiz açısından hazindir.” diyen Özgür Eğitim-Sen, “bu kararı ve kararı mümkün kılan atmosferi mümkün kılan herkesin vebal altında olduğunu ve dün olduğu gibi bugün de bu tarz vesayet uygulamalarına karşı duracağını” duyurdu. Eğitim İlke-Sen ise açıklamasında Danıştay’ın kararını reddettiklerini vurgulayarak, “İslamî kimliğe açık bir karşıtlık üreten, hakikate meydan okuma cür’etini ısrarla sürdürüp insani ve toplumsal yaraları derinleştiren söylemleri mayalayan böyle bir nutkun okunmasının iptalinden sonra sıra zorunlu eğitimin ve eğitim süreçlerindeki siyasal-ideolojik baskıların ortadan kaldırılmasına gelmeliydi. Bu ve buna benzer resmî ideolojik tahakkümler bir an önce son bulmalıdır.” açıklamasında bulundu.

Andımız ile ilgili gelişmeler üzerine Sivil Sayfalar’a konuşan Hak İnisiyatifi Derneği Genel Başkan Yardımcısı Abdurrahim Ay, şunları söyledi: “Biz 2009 yılında Andımız Kaldırılsın Kampanyası’nı Diyarbakır’dan başlattık. İlk yıl kampanya afişlerimiz polisler tarafından kanunsuz bir şekilde sökülmüştü. Her yıl birkaç kez İl Eğitim Müdürlükleri önünde basın açıklamaları ve eylemler düzenledik. Kurumumuza yapılan başvurular üzerine İdare Mahkemeleri ve Danıştay nezdinde davalar açtık. Danıştay’da davamız reddedilince temyiz yoluna gittik. Konuyu AYM ve AİHM süreçleri dahil sonuna kadar götüreceğimizi deklare ettik. Ancak 2013 yılında andın kaldırılması sebebiyle yargısal sürece gerek kalmamış oldu. Geçtiğimiz yıl andın kaldırılmış olmasına rağmen kitaplarda yer alması üzerine MEB’e yaptığımız başvuruda okunmayı zorunlu kılan yönetmelik maddesinin kaldırıldığını ancak kitaplara konulmasını gerektiren maddenin yürürlükte olduğu cevabını aldık. Eğitim döneminin başında bu çelişkinin düzeltilmesi ve eğitim sürecinin büyük ölçüde insan haklarına aykırı bir bütün olduğunu hatırlatarak eğitim sürecini insan haklarına uygun hale getirme çağrısında bulunduk. Geldiğimiz noktada Danıştay, yargı eliyle ırkçı bir metni hayatımıza yeniden sokmak istemektedir. Elbette buna karşı olmayı sürdüreceğiz. Eğitim sürecinde insan haklarına aykırı tek uygulama Andımız değildir, ders müfredatı, bazı derslerin tamamı, bazılarının bazı üniteleri, okullardaki birçok ritüel çocuk haklarına ve insan fıtratına aykırıdır. Çocukları devletin ideolojisi doğrultusunda formatlamayı hedeflemiş uygulamaların tamamının eğitim sürecinin dışına çıkarılması gerekmektedir. Biz bütün bu uygulamalara karşı çocuklarımızın devletin tabula rasa’sı olmadığı, devletin istediği gibi formatlanacak bireyler olmadığını, özgür birer fert olduklarını savunacak ve bunun kabul edilmesi için insan hakları mücadelemizi sürdüreceğiz.”