Türkiye-AB Anlaşması: İptal edin, sınırları açın, iltica hakkını tanıyın

21 Mart 2016
Halklararası Dayanışma Köprüsü Derneği, AB ile Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşmasının iptal edilmesi, sınırların açılması ve iltica hakkının tanınması için dünyaya seslendi: “Mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesinin uygulanabilirliği ise bir hayalden başka bir şey değildir.” Yaklaşık 5 yıl önce Suriye’de başlayan savaş sonrası milyonlarca insanın ülkelerini terk ederek yollara düşmek zorunda kaldığını ancak dünyanın bu insanlık […]

Halklararası Dayanışma Köprüsü Derneği, AB ile Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşmasının iptal edilmesi, sınırların açılması ve iltica hakkının tanınması için dünyaya seslendi: “Mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesinin uygulanabilirliği ise bir hayalden başka bir şey değildir.”

Yaklaşık 5 yıl önce Suriye’de başlayan savaş sonrası milyonlarca insanın ülkelerini terk ederek yollara düşmek zorunda kaldığını ancak dünyanın bu insanlık trajedisine verdiği yanıtın bir büyük hayal kırıklığı olduğunu hatırlatan Halkların Köprüsü, süreci şöyle özetledi:

“Geçen yıl AB’de ortaya çıkan mülteci krizi, AB üyeleri arasında ciddi gerilimler yaratırken, AB’nin geleceği tartışılır hale geldi. Mülteci sorununa gerçeklikle alakası olmayan mülteci-göçmen ayrımı üzerinden çözüm bulmaya çalışan AB, aylardır süren pazarlıkların ardından, kendi içindeki itirazlara rağmen, Türkiye’ye ile anlaşmaya vardı. AB, Türkiye’den, Avrupa’ya kontrolsüz geçişleri engelleyerek ‘Kale Avrupası’nı korumasını ve ekonomik göçmenleri Türkiye’de tutmasını istemekte ve buna karşılık Suriyeli mültecilerden bir kısmını alacağını vaat etmektedir. Bu şekilde Türkiye mülteciler için açık hava hapishanesine çevrilecektir. Bu korkunç pazarlıklar başta mülteciler olmak üzere herkese, mülteci krizinin aşılmasında insan haklarının hiçbir zaman temel odak olmadığını, büyük bir hayal kırıklığı yaşatarak, bir kez daha gösterdi. Öte yandan bu pazarlığa şaşırmamak gerek. Zira, Avrupa’daki mülteci düşmanı durum yeni değildir. Göçmenlerin kriminalize edilerek bir güvenlik tehdidi olarak algılanması, sınırların askerileştirilmesi, göçmenlerin bir tür taşerona devredilmesi Avrupa’nın yıllardır süregelen mülteci politikalarıdır. Libya ile yıllarca bunu yaptılar. ABD’nin Afganistan’dan çekilirken Pakistan’ı soktuğu durum budur.”

Mülteciler yollara düşmekten vazgeçmeyecek

AB ile Türkiye arasındaki anlaşmaların ise mültecileri kış aylarında yola düşmesine, hayatlarını daha fazla riske atmasına sebep olduğu, yüzlerce göçmenin yolda hayatını kaybettiği ifade edilen açıklamada, şöyle devam edildi:

“Bunun sorumlusu Avrupa devletleridir. Mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesinin uygulanabilirliği ise bir hayalden başka bir şey değildir. Avrupa Birliği mültecilerin kaderlerine razı, sessiz bir şekilde geri döneceğini düşünüyor fakat insan onuruna yakışır bir hayat sürebilmek için ölümü göze alan mülteciler, nasıl zorluklara katlandıklarını gösterdiler. Zorla sınır dışı edilmeye çalışılacakların sadece küçük bir kısmının bile direnç göstermesi durumunda, kamplarda, tren istasyonlarında ya da havalimanlarında nasıl manzaralar ortaya çıkabileceğini tahmin edebilirsiniz. Bu durum beraberinde sadece daha fazla polis şiddetini ve insan hakkı ihlallerini getirecektir. Varılan anlaşmalara rağmen, Türkiye’nin kendileri açısından mülteci statüsü elde edemedikleri ve makul yaşanabilir bir imkan bulamadıklarının farkında olan mülteciler ise yollara düşmekten vazgeçmeyecektir. Avrupa yasal yollardan geçiş imkanını sağlamadığı sürece mülteciler insan kaçakçıları ile iletişime geçmeye devam edecektir. Ne NATO gemileri ne tel örgüler, onları ‘umut’ yolculuğundan vazgeçirmeyecektir.

Öte yandan Türkiye yeni mülteci akınları ihtimaline karşı, çok övündüğü – ve aslında milyonlarca insanın bugün hayatta olmasını sağlamış olan- açık kapı politikasından vazgeçmiş durumda. Türkiye sınırındaki, sınır ötesi kamplara yerleştirilen on binlerce mülteci Türkiye’ye girebilmek için kapıların açılmasını bekliyor. Sınırdaki bekletilen mültecilerden çatışmaların bitmesi gerekçe gösterilerek geri dönmeleri isteniyor ancak bu insanların geriye döndükleri başlarını sokabilecekleri bir ev, çocuklarını gönderebilecekleri bir okul, hastalarını yatırabilecekleri bir hastane ve hayatlarını sürdürebilecekleri bir ekonomi yok. Ülkeleri harap olmuş durumda.”

Avrupa’da sadece devletlerle değil ırkçılarla da karşı karşıyalar

Mültecilerin Avrupa’da sadece devletlerle değil aynı zamanda ırkçı gruplarla da baş etmek zorunda kaldığı da hatırlatılan açıklamada, “Avrupalı devletler, mültecileri ülkelerine sokmama konusundaki politikalarına en büyük desteği aşırı sağdan buldu. ‘Mülteciler refahımıza ortak olacak’, ‘İşsizlik artacak’ ve ‘Mülteciler kadınları taciz etti’ gibi asılsız, gerçeği yansıtmayan haberlerle mülteciler ırkçıların hedefleri haline getirildi ve on binlerce mülteci ırkçı saldırıya ve nefret söylemine maruz kaldı” denildi, şu taleplerde bulunuldu:

  • Avrupa’ya gitmek isteyenler için yasal ve güvenli yollar açılmalı, güvenli geçiş sağlanmalı
  • İnsan hakları ihlallerine ve insan ölümlerine yol açan güvenlikçi ve mülteci karşıtı sınır politikalarına son verilmeli
  • Türkiye, Mültecilerin ülkeye kabulü konusunda başka ülkelere örnek olabilecek açık kapı politikasına geri dönmeli; “Geri Kabul Anlaşmasını” kabul etmemeli, mültecilerin zulüm görecekleri ülkelere gönderilmesine aracı olmamalı
  • 1951 Sözleşmesi’ne konulan “coğrafi sınırlama” kaldırılmalı, Avrupa dışından gelenlere de mülteci statüsü sağlanmalı; Türkiye’de doğan çocuklara vatandaşlık hakkı verilmeli.

Açıklamanın tamamı için tıklayınız

 

multeciiptal2

Öte yandan Marksist.org 21 Mart’ın Uluslararası Dünya Irkçılıkla Mücadele Günü olması nedeniyle dün Avrupa’nın birçok merkezinde yapılan mültecilerle dayanışma eylemlerini derledi. Eylemlerde, AB ile Türkiye arasındaki mülteciler anlaşmasına da tepki gösterildi.

multeciiptal1