Murat Çekiç’in Ardından…

Öncelikle annemin ve kardeşimin beni destekleyeceğini ve anlayacağını düşünerek cümlelerime başlamak istiyorum. Üzüntüden, şaşkınlıktan cümlelerim birbirine karışıyor ama beni anlayacağınızı biliyorum. Haberi aldığımdan beri yazmaya çalışıyorum. Belki bana da iyi gelir diye. Bana iyi gelip gelmediğini bilmiyorum; ama zor da olsa onun için bunu yapmam gerektiğinin farkındayım.   

Murat’ın, Ağabeyimin insan hakları mücadelesi 4 yaşında bir minibüste onun için ücret verilmediğini fark ettiği anda başladı. O yaşından bu yaşına savundukları, ilkeleri çok değişmedi. Çağa ayak uyduran değil, çağın ayak uydurduğu bir insandı. Yıllardır verdiği örgütlenme mücadelesinin resmini görüyoruz şu an. Birbirini daha önce hiç görmeyip çoktan bağlanmış yüzlerce insan var burada. Günlerdir onun bir gülüşünü, desteğini, iyiliğini, sevgisini en yalın haliyle anlatabilen insanlarla buluşuyoruz. Emek verdiği onlarca dernek, insan, geride bıraktığı onca güzel dost, herkes günlerdir onun çevresinde bir kez daha kenetlendi. Bizimle birlikte onu anan, emeklerini ve fikirlerini yaşatmaya çalışan herkese şükran doluyuz.   

Bir sivil toplum çalışanı olarak yaptıklarını benden iyi aktarabilecek birçok kişi vardır. Ben biraz biz ailesiyle olan ilişkisinden bahsetmek istiyorum. Annesine ve kardeşlerine belki de hiçbir insanın düşkün olmadığı kadar düşkündü. Sebebini bazen sorgulardım. Cevap bulamazdım. Keşke hiçbir zaman bu soruyu sormasaydım. Bazen ketum olduğu zamanlarda “acaba bizi sevmiyor muydu?” derdim. Ah keşke demeseydim! 

Bu yaşıma gelene kadar birçok ilkimde yanımdaydı. İlk tek başıma seyahati onun yanına Ankara’ya giderek yapmıştım. İlk kez tek başıma bir kafede onun önerdiği kahveyi içmiştim, annemler olmadan ilk tatilimize onunla gitmiştik. Biz birbirimize bağlı, hep yan yanaydık. Bana öğrettikleri paha biçilemez. Hayatımda hiç kimseyi yargılamamam gerektiğini, empati kurmayı, okuma-yazmayı, satranç oynamayı, kitap okumayı, İngilizce ve Almanca konuşmayı, üniversitenin önemini, gülmeyi, hayvanları, coğrafyayı… Bunlar sadece şu an aklıma gelenler… Bu hayatta ilk ne öğrenilmesi gerekiyorsa ondan öğrendim. Biz kilometre olarak aslında hep ondan çok uzaktaydık ama hiçbir zaman bu bizim için engel olmadı. O yüzden onun gidişine inanmıyor, sadece aramızda olmadığı kadar uzun kilometreler olduğunu düşünüyorum. 

Günlerdir nasıl anlatabilirim, nasıl onu tanımlayabilirim diye düşünüyorum ama kelimelerim onu ne anlatmaya, ne de kalbimdekileri çevirmeye yetiyor. Bu koca enkazdan nasıl çıkacağımı bilmiyorum. Bu koca çirkin hayatta, bu kadar çirkinliğin içinde “neden o?” diye sormadan geçemiyorum. Ama biliyorum ki o en güzel şekilde, en istediği biçimde, görevlerini en iyi şekilde yaptıktan sonra bu hayata veda etti. Hayatı boyunca özgür olmayı istedi ve bunu başardı.

Ben dönüp baktığımda sadece güzel anılarımızı görüyorum. Sadece beni gururlandıran, seven iyi kalpli bir Murat ve onun kardeşi, annesi, babası olmaktan onur ve mutluluk duyan ailesi. Hiçbir zaman ailesini üzmeyen; sevmenin, iyi olmanın her kapıyı açtığını gösteren yol göstericim. Geride bir kız çocuk olmamın, kadın olmamın toplumsal ağırlığını hafifleten, sokaklarda el ele tutuşarak çığlık çığlığa şarkı söylediğimiz, birlikte yemek yaptığımız, kahvaltı masalarında uzun uzun konuştuğumuz; koşulsuz sevgi ile bağlandığımız Murat kaldı. 

Başta onu seven, onun sevgisine, onun düşüncelerine saygı gösteren, ağabeyimin hayatının en önemli kısımlarını bizimle paylaşan arkadaşlarına, buraya kadar gelip birlikte bedenen vedamızı gerçekleştiren sizlere çok teşekkür ederiz. Ne yaparsak yapalım onun yerine geçemeyiz, biliyoruz; ama sizden en büyük ricamız bizden ayrılmayın, kopmayın. Hepinizi çok seviyor ve sevgiyle sarılıyoruz.

Ezgi.

Etiketler