‘Ekokırım’ Suçunun Hukuki Tanımına İlişkin Çalışmalar Türkçeye Çevrildi

“Çevreye ağır ve geniş çapta ya da ağır ve uzun vadeli bir biçimde zarara yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunun bilincinde, yasadışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ekokırım suçunu oluşturur." Ekokırım kavramının hukuk literatüründe tanımlamasına ilişkin çabalar Haklar ve Araştırmalar Derneği tarafından Türkçe’ye çevrildi. “Ekokırım”, bir suç olarak uluslararası arenada yerini alırsa, doğa merkezli düşünme açısından da uluslararası anlamda bir adım atılmış olacak.

Haklar ve Araştırmalar Derneği, Uluslararası hukuk literatüründe yoğun şekilde tartışılan ekokırım suçunun hukuki tanımının şekillenmesine ilişkin çalışmaları Türkçe’ye çevirdi.  “Ekokırım Suçu, Hukuki Tanım İçin Bağımsız Uzman Grubu Şerh ve Temel Metin Türkçe Çevirisi” adlı yayın ile ekokırım suçuna dair uluslararası alanda yürütülen tartışmaları ve gelişmeleri Türkiye kamuoyu ile paylaşmak ve bu alanda yapılacak çalışmalara katkı sunmak hedefleniyor. Bu amaçla Stop Ecocide Foundation girişimiyle hazırlanan metin, beş hukukçu tarafından Türkçe’ye çevrildi.

İklim krizinin etkilerini her geçen gün artarak hissettiğimiz bugünlerde, ekokırım kavramı uluslararası hukuk literatüründe yer tartışılıyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) 2019 yılında gerçekleştirdiği Taraf Devletler Kurulu’nda Pasifik Ada Ülkeleri tarafından gündeme getirilen ekokırım suçu, uluslararası arenada gittikçe artan şekilde tartışılıyor.

Haziran 2021’de Stop Ecocide Foundation (Ekokırımı Durdurun Vakfı) girişimiyle uluslararası uzmanlardan oluşan bir heyet tarafından ekokırım suçunun tanımı konusunda uzlaşıya varılarak bir metin hazırlandı ve bu metin İngilizce olarak kamuoyu ile paylaşıldı.

Heyet, Ekokırım suçunu aşağıdaki gibi tanımladı:

  • “Çevreye ağır ve geniş çapta ya da ağır ve uzun vadeli bir biçimde zarara yol açmasının kuvvetle muhtemel olduğunun bilincinde, yasadışı veya keyfi olarak işlenen fiiller ekokırım suçunu oluşturur.
  • Kavramın şekillenmesi sürecinde öneri maddesinde geçen kavramları şu şekilde detaylandırdı:
  • “Keyfi”, tahmin edilen sosyal ve ekonomik yararlara kıyasla açıkça aşırı olan zararın umursamazca göz ardı edilmesi anlamına gelir;
  • “Ağır”, insan hayatı veya doğal, kültürel, ekonomik kaynaklar üzerinde ciddi bir şekilde etki doğurmayı içeren,çevrenin herhangi bir unsurunda olumsuz değişiklik, bozulma veya hasarın meydana gelmesini kapsayan zarar anlamına gelir;
  • “Geniş çapta”, sınırlı bir coğrafik alanı aşan, ülke sınırlarını geçen veya bütün bir ekosistemin, türlerin veya çok sayıda insanın ıstırabına yol açan zarar anlamına gelir;
  • “Uzun vadeli”, geri dönüşü olmayan veya makul bir süre içerisinde doğal iyileşme ile onarılamayan zarar anlamına gelir.
  • “Çevre”, dünya, canlı küre, buz küre, taş küre, su küre ve hava küre ile dış uzay anlamına gelir.
Ekokırım Suçu Uluslararası Ceza Hukukuna Eklenirse 1945’ten bu Yana Kabul Edilecek İlk Suç Olacak

1972’de BM Çevre Konferansı’nda İsveç başbakanı Olof Palme, uluslararası suç olarak ekokırım fikrini ortaya attı. Ekokırımın bir suç olarak Roma Statüsü’ne dahil edilirse, uluslararası ceza hukukuna yeni bir suç eklenmiş olacaktır. Bu da 1945’ten beri kabul edilecek ilk suç olacak.

Uluslararası uzman heyeti, bu çalışma ile ekokırım suçunu UCM kurucu sözleşmesi olan Roma Statüsü kapsamında suç haline getirmeyi öneriyor.

2002 yılında resmen yürürlüğe giren UCM ilk etapta sadece üç suç tipini yargılamaya yetkiliydi: savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım suçu. 2010 yılında yapılan UCM Gözden Geçirme Konferansı neticesinde saldırı suçu da mahkemenin yargılama yetkisine dahil edildi ancak bu suçun yürürlüğe girmesi 2017 yılında gerçekleşti.

Yayının basım tarihi itibariyle UCM’ye taraf ülke sayısı yüz yirmi üç. Türkiye, UCM’ye taraf değil ancak ekokırım suçunun tanımına ilişkin yürütülen bu tartışma sürecinin, UCM’ye taraf olan ve olmayan devletler açısından etkileri olacağı açık.

UCM tarafından ekokırımın bir suç haline getirilmesi, tamamlayıcılık ilkesi uyarınca tüm devletlerin bunu iç hukuklarında suç olarak tanımlayıp kabul etmelerine sebep olacak. Çünkü UCM’nin devreye girmesi ancak iç hukukun devreye girmediği ya da yetersiz kaldığı durumlarda söz konusu olur. Bu nedenle her devlet, ekokırım suçunun UCM önünde tartışılmaması için, öncelikle kendi iç hukukunu devreye sokmak isteyecektir. Sadece bu girişimin ve konuyla ilgili yürütülen tartışmaların bile, doğanın korunması açısından önemli bir değişim yaratacağını düşünebiliriz.

Ekokırım suçu bir suç olarak uluslararası arenada yerini alırsa, doğa merkezli düşünme açısından da uluslararası anlamda bir adım atılmış olacak.

İklim değişikliğinin, iklim aciliyeti halini aldığı bir dönemde bu krizin etkileri, sistem kriziyle birlikte derinleşiyor. Şayet ekokırım suçu bir suç olarak uluslararası arenada yerini alırsa, doğa merkezli düşünme açısından da uluslararası anlamda bir adım atılmış olacak. İnsan hakları hukuku, tarih boyunca yeni hak kategorileri ve tartışmalar eşliğinde gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Doğayı korumaya yönelik bu adımların da hukukta karşılık bulması, gerek hak sahipliği gerekse suç ve ceza açısından yeni düzenlemelere yol açması kaçınılmaz bir süreç olarak önümüzde duruyor.

“Ekokırım Suçu, Hukuki Tanım İçin Bağımsız Uzman Grubu Şerh ve Temel Metin Türkçe Çevirisi” adlı yayına buradan ulaşabilirsiniz.