Türkiye’de İklim Medyası (1)
‘Tüm Konulara Yeşil Bir Mercekten Bakan Yayın: Yeşil Gazete’

Türkiye’de sıklığı artan afetler iklim krizine yönelik ilgiyi artırdı ancak iklim alanında içerik üreten medya organı ve iklim haberciliği yapan kişi sayısı hala düşük. İklim konusunda medyanın durumunu ve bu alanda yapılan haberciliğin kamuoyu üzerindeki etkisini ele aldığımız 'Türkiye’de İklim Medyası' adlı dosyanın ilk konuğu Yeşil Gazete. Gazete’nin editörü Elif Ünal, iklim krizi dahil toplumu ilgilendiren tüm konulara yeşil bir mercekten bakarak Türkiye’deki ana akım medyanın dolduramadığı boşlukları doldurmayı hedeflediklerini söylüyor.

“Ekolojik, politik, katılımcı ve şenlikli bir internet gazetesi” olarak kendini tanımlayan Yeşil Gazete, ekoloji ve iklim konularını merkezine alarak küresel bir bakış açısıyla günlük içerik hazırlıyor; son dakika haberleri, yeni haber ve yorumlarla gün içinde sürekli güncelleniyor. Yeşil Gazete editörlerinden Elif Ünal ile medyada iklim konusunu ve iklim haberciliğini konuştuk.

Yeşil Gazete kendini nasıl tanımlıyor? Misyonunuzu nasıl tarif edersiniz?

Yeşil Gazete olarak kendimizi bağımsız ve alternatif bir medya platformu olarak tanımlıyoruz. Ekoloji ve iklim konularını satır aralarına değil merkezimize aldığımız, yerelden beslenen ve onunla güçlenen, aynı zamanda sorunlara küresel bir bakış açısıyla bakarak yaptığımız haberlerle, Türkiye’deki ana akım medyanın dolduramadığı boşlukları doldurmayı hedefliyoruz.

Aktif, dinamik ve özel haber, yorum, görsel/işitsel içerik üretimiyle günlük bir internet gazetesi olarak, küçük bir ekoloji ve iklim hareketine değil, çok daha geniş bir kesime hitap ediyor ve bu kişilerce de takip ediliyoruz.

‘Sadece İklimi Değil İklimle İç İçe Geçmiş Tüm Konularla İlgili İçerik Üretiyoruz’

Yeşil Gazete’yi iklim alanında içerik üreten diğer mecralardan, farklı kılan nedir?

Biz Yeşil Gazete olarak iklim krizi konusunu sadece konu özelinde değil, bugün toplumda karşılaştığımız ekonomi, politika, sağlık, LGBTİ+, kadın ve eğitim gibi birçok alandaki sorunlar ile iç içe görüyoruz. Haliyle sadece doğrudan iklim alanındaki konularla değil bütün bu iç içe geçmiş konularla ilgili içerikler üretiyoruz. Toplumu ilgilendiren bütün konulara “yeşil” bir mercekten bakarak değiniyoruz.

Ekoloji ve iklim hassasiyetimiz genel kamuoyunca bilinmesine karşın, bu konulara demokratik hak ve özgürlükler çerçevesindeki bakışımız; bu hassasiyetlere ek olarak genel demokratikleşme, hayvan hakları, ifade özgürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konulardaki bütünsel yaklaşımımızın, çevre ve ekoloji meselelerindeki etkinliğimizi de artırdığını düşünüyoruz.

Basın özgürlüğü önündeki engeller ve teşvik eksiklikleri, Türkiye’de iklim konusunda yeterli kalitede içerik üreten medya organlarının oluşmasını engelliyor.

Türkiye’de iklim alanında uzmanlaşan ya da iklim konusunda içerik üreten yeterli seviyede medya organı var mı?

İklim krizi insan medeniyetinin karşılaştığı en büyük tehditlerden biri. Böyle olunca gerek ana akım medyada gerekse diğer alternatif platformlarda iklim değişikliğinin hak ettiği değeri gördüğünü söylemek oldukça zor. Bu yalnızca Türkiye’de değil tüm dünyada bu şekilde. Ancak ek olarak basın özgürlüğü önündeki engeller ve teşvik eksiklikleri, Türkiye’de iklim konusunda yeterli kalitede içerik üreten medya organlarının oluşmasını engelliyor.

İklim alanında haber yapmak içerik hazırlamak “çözüm gazeteciliği” olarak da değerlendirilebilir mi?

İklim haberciliği de çözüm gazeteciliği de başlı başına iki ayrı deneyim ve bilgi gerektiren gazetecilik alanları. Ancak ikisinin de birbirinden öğreneceği çok şey var ve birlikte çok daha etkileyici ve harekete geçirici haberlerin ortaya çıkmasını sağlıyorlar.

Örneğin iklim haberciliği çerçevesinde Artvin’de yaşanan sel felaketini anlatmak, yağışların şiddetindeki artış ile sera gazı emisyonları arasındaki bağlantıyı kurmak ve okuyucuyu bu şekilde resmin tamamını göstererek bilgilendirmek pek tabii mümkün. Aynı zamanda kentlerde iklim adaptasyonu konusunda yapılan başarılı örneklere yer vermek, nelerin yapılabileceğini ve neden yapılması gerektiğini anlatmak da mümkün.

‘İklim Haberciliği Çoğunlukla Alternatif Medya Kuruluşları ile Sınırlı’

İklim haberciliğinin Türkiye’de mevcut durumunu nasıl görüyorsunuz? Kamuoyu üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz? (Okuyucu kitlesi ve bu kitlenin harekete geçme potansiyeli, aksiyon alma, savunuculuk faaliyetlerine katkı sunma v.b.) 

Özenli, bilgili ve dikkatli bir şekilde yapılan iklim haberciliği şu anda çoğunlukla kapasite ve kaynak sorunları yaşayan alternatif medya kuruluşları ile sınırlı. Bu da ne yazık ki üretilen haberler ne kadar kıymetli ve özgün olursa olsun belirli bir okuyucu kitlesi ile sınırlı kalmasına neden oluyor.

Birçok medya kuruluşu bazen ekoloji ve iklim haberlerinin çok fazla okuyucu çekmeyeceğini düşünerek, bazen de kişisel ilgi eksikliğinden bu konuları göz ardı edebiliyor. Halbuki yaşadığımız gezegene ilişkin sorunlar herkesin sorunu. Ve biz müsilaj, Kazdağları, İkizdere örneklerinde olduğu gibi aslında insanların bu konular ile ne kadar ilgili olduklarını ve harekete geçme potansiyeli olduğunu biliyoruz.

Türkiye’deki az sayıda iklim yayını yapan kuruluş var.

Türkiye’de iklim ve çevre konularında içerik üretenlerin (ulusal ve yerel düzeyde) bir arada olduğu bir ağ var mı? Yoksa, neden? Sizce böyle bir ağ olmalı mı?

Türkiye’de böyle bir ağ şu anda bulunmuyor. Covering Climate Now isimli bir uluslararası ağın parçasıyız. Burada Türkiye’den de medya kuruluşları yer alıyor.

Türkiye’deki eksikliğin sebebi, oldukça az sayıda iklim yayını yapan kuruluş olması. Az kuruluş olduğunda birbirimizden ve yaptığımız işlerden bir şekilde haberdar oluyoruz. Ancak bu ilişkiyi ve dayanışmayı kurumsal bir şekilde değil daha enformel yollarla sürdürüyoruz.

Aynı zamanda bu alanda yayın yapan birçok platformla işbirlikleri yaparak birbirimizi destekliyoruz. Örneğin Gezegen 24 ile birlikte podcast üretimine başlıyoruz. Ekibimizden iki kişi ve Gezegen ekibinden bir kişi ortaklaşa haftalık podcastler üretmeye başlayacak. Bu tarz bir araya gelmelerin herkes için çok daha kıymetli olduğunu düşünüyoruz.

İklim alanında çalışan STK’lar (küresel, ulusal ve yerelden) ile işbirliği ve iletişim çalışmalarınız var mı? Sivil toplumu, yayın politikanızın şekillenmesinde ve içeriklerin oluşmasında ne ölçüde sürece dahil ediyorsunuz?

Küresel, ulusal ve yerel STK’lar birincil haber kaynaklarımız arasında yer alıyor. Hem onların çalışmalarını haberleştirmek hem de ilgili oldukları konularda haberler üretirken onların bilgilerinden yararlanabilmek için doğrudan iletişim halindeyiz.

İklim haberlerinde Batı merkezli ve büyük kent odaklı içerik oluşturulduğunu düşünüyor musunuz? Doğu’dan ve Anadolu’nun küçük kentlerinden iklim ile ilgili içeriklerin oluşturulması ve okurun ilgisine sunulması güç mü?

Elbette Reuters, The Guardian, New York Times, Climate Home News, Grist, Ecologist gibi kaynaklardan gelen haberler bizim için bir bilgi kaynağı oluşturuyor. Bu da haberlerin çoğunluğunun Kuzey ülkelerden oluşmasına neden oluyor. Türkiye’de ise medya kuruluşlarının Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirlerde baskın olması, yerellerden gelen haberlerin görece daha az kalmasına neden oluyor.

Biz bunu kırmak amacıyla yerel haberlere ağırlık vermek için çalışıyoruz. Her ne kadar birçok iletişim aracımız olsa da hareketliliğimiz kısıtlı olduğu için (özellikle pandemi döneminde) bunu sağlamak her zaman kolay olmuyor. Bunun için dışarıdan muhabirlerle çalıştığımızda yerel muhabirlerle çalışmayı tercih ediyoruz.

Türkiye’de iklim alanında içerik üreten hangi kurum ve kişileri takip ediyorsunuz?

En başta Açık Radyo olmak üzere yayın hayatına yakın zamanda başlayan Gezegen 24, İklim Haber, Yeşil Ekonomi, İklim Gazetesi, Mezopotamya Ajansı, Birgün, Evrensel, Gazete Duvar sayabileceğimiz örneklerden.

Kişiler konusunda ise elbette birçok değerli isim var. Meteoroloji, su, iklim bilimi, gıda, sanat, deniz, göl, orman vs. vs. birçok alandan akademisyenler ve aktivistler var. Ancak liste oldukça kalabalık olduğu için burada isim saymaya kalkmak unutulan birçok isme haksızlık olacağı için hiç o kısma girmeyelim deriz.

‘Z Kuşağının İklim Krizine İlgi ve Farkındalığı Yüksek’

Kuşaklar arasında iklim konusunda bir fark görüyor musunuz? Z kuşağının iklim krizine ilgi ve farkındalığı yüksek denebilir mi?

İklim adaletsizliği kavramının bir kolunu da nesiller arası adaletsizlik oluşturuyor. Yani şu andaki genç nesiller ve daha doğmamış nesiller bizim ve bizden önceki nesillerin eylemlerinin ve eylemsizliklerinin sonuçlarıyla yüzleşecek. Hem de çok daha ağır bir şekilde. Hal böyle olunca, genç kuşaklar iklim konusuna ve yetişkinlerin bu konuya gösterdiği duyarsızlığa haklı olarak çok daha tepkili olabiliyor.

Z kuşağının oran olarak iklim krizine ilgi ve farkındalığının yüksek olduğunu düşünüyoruz. Bu bilgiyi doğrulayan birçok anket araştırması da bulunuyor. Hem Türkiye’de hem dünyada birçok genç bu sebeple iklim grevlerine çıkıyor. “Siz bilimin söylediğini dikkate almazken bizden bilim öğrenmemizi nasıl beklersiniz?” diye soruyorlar. Biz bu farkındalığı ve ilgiyi doğrudan Z kuşağından iklim aktivistlerine ayırdığımız köşe yazılarında da gözlemleyebiliyoruz.