‘Yanlış Uygulamalar Devam Ederse Yangınlar Artarak Sürecek’

06 Ağustos 2021
"Komplo teorileri, iklim krizi ve insan kaynaklı sorunların konuşulmasını engelliyor." Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede bir haftayı geride bıraktı. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi'nde Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ile son 30 yılda üç kat artan orman yangınlarını ve yangınla mücadelede yapılan yanlışları konuştuk. 

Türkiye, bir haftadır yoğunluklu olarak Akdeniz ve Ege bölgelerinde çıkan orman yangınlarıyla mücadele ediyor. Orman Genel Müdürü Bekir Karacabey’in açıklamasına göre, altı günde Türkiye’nin farklı illerinde çıkan toplam 144 orman yangını tespit edildi. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın paylaştığı güncel verilere göre şu an Antalya’da iki, Muğla’da beş, Isparta’da bir yangın etkisini sürdürüyor. 

‘2019 İzmir Yangını Sonrası Bir Arpa Boyu Yol Alınmadı’

Doğanay TolunayProf. Dr. Doğanay Tolunay, 2019 yılında söndürülmesi günler alan İzmir’deki orman yangınları zamanında dört akademisyenle birlikte orman yangınlarıyla ilgili yerleşik hatalı bilgilerin düzeltilmesi için bir bildiri yayınlamıştı. 

Tolunay, İzmir yangınları yaşanırken yayınladıkları bildirinin içeriği hakkında bilgi verirken, orman yangınlarına yönelik hangi yanlış uygulamaların ve bilgi kirliliğinin devam ettiğini de anlattı: “2019 yılı Ağustos ayındaki İzmir yangını günlerce sürmüş, yangının sabotaj nedeniyle çıktığı iddiaları ortaya atılmış, THK uçaklarının neden yangın söndürmede kullanılmadığı tartışılmış ve yanan ormanların imara açılacağı iddiaları ayyuka çıkmıştı. Kamuoyunda inanılmaz bir bilgi kirliliği vardı. Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesinden Prof. Dr. Ünal Akkemik, Doç. Dr. Cihan Erdönmez, Bartın Orman Fakültesinden Prof. Dr. Erdoğan Atmış ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesinden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu hocalarımızla birlikte “Ormanın Çağrısı” adlı bir bildiri yayınladık. Bildiride Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Üniversiteler, STK’lar ve kamuoyunun orman yangınları konusunda yaptığı hatalara dikkat çekmiş ve yapılması gerekenleri maddeler halinde sıralamıştık. Arada geçen iki yıl içinde maalesef hiçbir şeyin değişmediğini, bir arpa boyu yol almadığımızı söyleyebilirim.” 

yangın çıkış nedenleri

‘Ormanın Çağrısı’ Bildirisi’nde Öne Çıkan Başlıklar 

Tolunay ve diğer akademisyenler, yayınladıkları ‘Ormanın Çağrısı’ bildirisinde üstünde durdukları başlıklar şöyle:

  • Ormanlara zarar veren politikalardan vazgeçilmesi gerekiyor.
  • Ormancılık meslek örgütlerinin siyasetin güdümünden çıkmalı.
  • Sessizlik ve suskunluk akademi ile yan yana gelmemeli.
  • Sivil toplum kuruluşları ve doğaseverler, eleştirileri ve görüşlerini bilimsel bilgiye dayanarak vermeli.
  • Orman Genel Müdürlüğünün kafalarda soru işareti bırakmayacak şekilde etkili, hızlı ve tatmin edici bilgi akışını sağlamalı ve şeffaflık konusunda bahane üretmemeli.
  • 700 bin hektara (günümüzde 738 bin ha) ulaşan madencilik, turizm, altyapı vb. tesislere tahsis edilen ormancılık dışı uygulamalar, ormanların parçalanmasının nedeni ve orman yıkımının en büyük sebebi.
  • Yanan orman alanlarının yeniden ormanlaştırılması Anayasa gereğidir, bunun aksi yönünde kuşkusu olan yurttaşların ilgili ormancılık birimlerinden bilgi alması ve tatmin olmazlarsa yasal yollara başvurması anayasal bir haktır.
  • Yanan alanların aceleyle ağaçlandırılması yerine yöredeki doğal ağaç türlerinin tohumla gençleşmesine olanak sağlayacak yöntemler uygulanması gerekiyor.
‘Ağaç Dikerek Orman Ekosistemi Oluşturulamayacağını Anlatamadık’

Prof. Dr. Tolunay, her yangın sonrası yanan alanlara fidan dikimi çağrısı yapmanın doğru olmadığını, orman ekosisteminin sadece ağaçlardan oluşmadığını söyledi. “Gerek yangınlarla gerekse ormanlara zarar veren diğer uygulamalarla kaybedilenin bir ekosistem olduğunu, ağaç (doğrusu fidan) dikerek orman ekosistemi oluşturulamayacağını anlatamadık.” diyen Tolunay, diğer bir ihtimalin de karar vericiler tarafından anlaşılmak istenmemesi olduğunun altını çizdi. Ancak anlaşılana kadar anlatmanın bilim insanlarının görevi olduğuna değinen Tolunay, “Orman bir ekosistemdir ve sadece ağaçlardan oluşmaz. Yüzlerce canlı barındırır. Yangınlar ve diğer ekosistem tahribatları ile bu canlılar hatta ekosistemi oluşturan cansız varlıklar da zarar görür. Bu tür tahribatlardan sonra asıl olan ekosistemi eski haline getirmektir.” dedi.

‘Kızılçam ve Maki, Yangından Sonra Kendini Yeniden Var Edebilir’

Ülkemizde orman yangınlarının çoğunlukla Ege ve Akdeniz Bölgesinde çıktığını ifade eden Tolunay, bu bölgedeki orman varlıklarının yangın sonrasında da yeniden hayata dönmeye uyumlu oldukları bilgisini verdi: “Ülkemizin toplam orman alanı 22,9 milyon ha. Bunun 5.9 milyon ha’ı meşe, 5,6 milyon ha’ı ise kızılçam ormanlarından oluşuyor. Kızılçam ülkemizin en geniş yayılışa sahip 2. türü ve tamamen doğal. Ege ve Akdeniz bölgelerimizin doğal bitki örtüsü kızılçam ve maki. Kızılçam ormanları ve maki türleri insandan önce de bu coğrafyada vardı. Günümüzde yüzde 89’u insan kaynaklı olan yangınların tamamı insan öncesinde doğaldı. Kızılçam ormanları ve maki gençleşmek için yangına uyum sağlamıştı. Kızılçam ağaçlarının kozalakları ağaçtan düşmez ve yangından fazla zarar görmez. Yangın sonrasında toprak üzerindeki külün içine düşer ve bir sonraki baharda çimlenerek köklerini toprakta geliştirir. Yangın olmadığında tohumlar toprak üzerindeki kalın bir örtü halindeki kuru yaprak tabakasına düşer ama çimlenemez. Maki bitki türlerinin ise yangında sadece toprak üstündeki gövdeleri ve sürgünleri yanar, kökleri ise zarar görmez. Bu nedenle yangın sonrasındaki bahar aylarında hem kızılçam fidanları hem de maki örtüsü yanan alanlara tekrar gelir. Bu ekolojik döngüden kopya çekmemiz halinde kızılçam ve makiliklerde kaybedilen bitki örtüsünün yeniden kazanılması mümkün. Ağaçlandırma ise bir yıl sonra fidan ve diğer otsu ve çalı türlerinin gelmediği alanlarda düşünülmeli.”

‘Son 30 Yılda Orman Yangınları 3 Kat Arttı’

Türkiye’deki orman yangınlarının son 30 yılda 3 kat artış gösterdiğini söyleyen Tolunay,  bunun en büyük nedeninin insan orman etkileşiminin artması olduğunu ifade etti. Orman içindeki tesislerin ve yerleşimlerin artmasının orman yangınlarını doğrudan etkilediğini söyleyen Tolunay’a göre orman alanları dahilinde izin verilen ormancılık dışı uygulamalardaki artış da tehlikeyi artıran faktörler arasında. Tolunay; “Ormanlarımıza, orman yangınlarından ziyade ormancılık dışı kullanımlara verilen izinler daha fazla zarar vermektedir. Yıllık ortalama 9.166 ha orman yangını olurken ormanlardan yıllık olarak verilen ortalama izin miktarı 29.199 hektardır. Sadece son 9 yılda 342.845 ha orman alanı kamu yararı denilerek orman dışına çıkarılmıştır Kamuoyu orman yangınlarına karşı son derece hassas. Ancak kamu yararı var denilerek ormanlardan verilen izinler de gözden kaçmamalıdır” diyerek bu tehlikeye de dikkat çekti. 

Tolunay, ormancılık dışı uygulamalara örnek olarak; elektrik nakil hatları, madenler, çöplükler, yolları saydı. Özellikle elektrik nakil hatlarının yangına neden olan faktörlerden anız yakma ve izmaritlerle birlikte ilk üçte yer aldığını söyledi. 

yanan alan karşılaştırması

‘Halk Yangınlara Karşı Bahar Aylarından İtibaren Uyarılmalı’

Tolunay, orman yangınlarının yıldan yıla yükselen grafiğini engellemek için bir dizi önlem sıraladı: “Orman Genel Müdürlüğü’nün yangınla mücadeledeki stratejisi yangın çıktıktan sonra en kısa sürede söndürmek üzerine kurgulanmış. Ancak bir yangına dahi geç müdahale ettiğinizde yanan orman alanı miktarı artmakta. Halbuki yangın sayısının azaltılmasına odaklanılması halinde yanan orman miktarı da azalacaktır. Bunun için bahar aylarından itibaren kamuoyunun bilinçlendirilmesi, yangına neden olan anız yakma, mangal konusunda önlemler alınması, orman içindeki tesislerin ve özellikle elektrik nakil hatlarının denetlenmesi, yangın riskinin yükseldiği Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında ormana giriş çıkışların yasaklanması halinde dahi yangın sayısı azalacaktır. Diğer yandan orman yangınları artarken helikopter sayımızın artmaması, uçak sayısının oldukça sınırlı kalması ve yangınları söndürmede bu ikisinden daha etkili olan yangın müdahale ekiplerindeki personel sayısının azalması da önemli bir eksiklik.”

‘Komplo Teorileri, İklim Krizi ve İnsan Kaynaklı Sorunların Konuşulmasını Engelliyor’

İklim değişikliğinin orman yangınlarının sayısına ve büyüklüğüne etkilerinin farkında olunmadığını söyleyen Tolunay, komplo teorilerinin gerçekte mücadele edilmesi gereken faktörlerin önüne geçtiğini vurguluyor:  “Aynı anda birkaç yerde yangın çıktığında bunun insanların orman içine daha fazla girdiği, neredeyse her ağacın altında mangal yakıldığının ya da en bilinçlimizin dahi izmaritini otomobillerinin camından dışarı attığı da gözden kaçıyor. Böyle olunca ilk akla gelen sabotaj oluyor. Halbuki iklim değişikliğiyle birlikte artan sıcaklıklar ot ve çalıların kurumasına, ağaçların yapraklarının kurumasa bile su içeriklerinin azalmasına ve kolayca tutuşmaya hazır hale geldiğini de bilmiyoruz. Özellikle sıcak hava dalgaları olduğunda yangın riski yükselmekte ve en ufak kıvılcım yangına dönüşmekte. Sadece ülkemizde değil tüm Akdeniz ülkelerinde hatta kuzey Avrupa ülkelerini aynı anda yangınlarla mücadele ederken, komplo teorileri sadece iklim değişikliği etkilerinin değil, yangınlarla mücadeledeki eksikliklerinin de tartışılmasının önüne geçiyor. İklim değişikliği ve orman yangınları arasındaki ilişkiler tartışılsa bile bu tartışmanın yangınlarla mücadeledeki eksiklikler nedeniyle iklim değişikliğinin günah keçisi olarak ilan edilmesiyle sonuçlanacağını düşünüyorum. Seller de benzer bir durum yaşanıyor ve ‘son 500 yıldaki en fazla yağış oldu, biz ne yapalım?’ söylemine sığınılıyor maalesef.”