“Plastiğin Hayatımızdaki Yerini Azaltabilir, Küçük ve Kararlı Adımlarla Kalıcı Dönüşümler Sağlayabiliriz”

COVID-19 salgını, iklim krizi tartışmalarını daha görünür kılmasına karşın, artan plastik kullanımı iklim krizini derinleştiriyor. “Plastiğin Yolculuğu” belgeselini hazırlayan araştırmacı-gazeteci Doğu Eroğlu, hayatımızın her alanına sirayet eden plastiğin tükenmeyen yolculuğunun ekosistemdeki etkilerini ve yurttaşların iklim kriziyle mücadelede neler yapabileceğini Sivil Sayfalar’a değerlendirdi. Pandemide iyi alışkanlıkların kolaylıkla ortadan kalkabildiğini gözlemleyen Eroğlu, yine de küçük ama kararlı adımlarla kalıcı dönüşümlerin sağlanabileceğini söylüyor.

Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Araştırmacı gazeteci uygun bir tanım. Elbette bizim mesleğimizdeki tanımların tümü kendinden menkul. Yani kendi kendimize uygun görüyoruz; kendimizden başka bağlayıcılığı bulunmuyor. Çözüm gazetecisi kavramını çok anlayamadığım için kullanmıyorum. Araştırmacı gazeteciler zaten karmaşık fenomenleri açıklarken kamunun noksanlarını ya da kasten yapmadıklarını sürekli gösteriyor olmalılar. Çevre gazetecisi de dar bir çerçeve, kendime bazen bağlama göre çevre muhabiri diyebiliyorum ama aslında şöyle demek daha uygun: Araştırmacı gazeteciyim, temel ihtisas alanlarım da ekoloji ve çatışma.

Gazeteci olarak temel derdim hesap verebilirliğin ve şeffaflığın artması, ekoloji özelinde ve Türkiye’de yerelin karar alma süreçlerine daha nitelikli ve eşit katılabilmesine katkı sağlayabilmek.

Çevre-ekoloji alanında kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Dogu Eroglu Plastigin Yolculuğu Sivil SayfalarAktivist olarak tanımlamaktan hoşlanmıyorum ama bu aktivistlerle benzer değerleri paylaşmadığım anlamına gelmiyor. Gazeteci olarak temel derdim hesap verebilirliğin ve şeffaflığın artması, ekoloji özelinde ve Türkiye’nin bu alandaki sorunlarını düşündüğümüzdeyse yerelin karar alma süreçlerine daha nitelikli ve eşit katılabilmesine katkı sağlayabilmek. Aktivistliğim genellikle bir araştırma konusunun seçimiyle ilintilidir ancak konu seçimiyle birlikte o kısım sona erer. Gazetecilik elbette kişisel yönleri epey fazla bir meslek ama benim şahsi hedeflerim, kendi politik yönelimlerimle ilgili kısımlar araştırma konularının seçimleri ve bu konulara yaklaşımımla sınırlı. Bunlar belirlendikten sonra olgulara dayalı bir çalışma süreci başlıyor.

Çevre konusunda haber yapmak, çevre alanında uzman gazetecilik yapmak Türkiye’de talep görüyor mu? Türkiye’de ekoloji alanında sizin bu alanda haber yapmaya başladığınızdan bu yana iyi veya olumsuz yönde değişen bir şeyler oldu mu?

Doğu Eroğlu Plastiğin Yolculuğu Sivil SayfalarAslında uzun yıllardır çevre muhabirliği Türkiye’de saygın bir ihtisas alanı, pek çok da saygın muhabir var. 2013’te Gezi Parkı Eylemleri kent ve çevre hakkı konusunda daha önce siyasetin tali saydığı konuları merkeze taşıdı; okur ve izleyicilerin bu haberlere ilgisi de arttı. Ama bu konuların merkeze gelmesi kent ve çevre meselelerinin siyasal kutuplaşmanın nesneleri olmasını da sağladı. Gazetecilik popüler bir iş ve en nihayetinde meselelere insan merkezli bir yaklaşımımız var. Ekolojik ihtilafların cepheleşmenin gittikçe daha fazla parçası olması, insan merkezli yaklaşımımız da eklenince bir dönem epey canımı sıktı ama özellikle iklim değişikliği penceresi daha beynelmilel bir bakışı benimseyip bu krizi aşabilmemi sağlıyor.

“Plastik Üretimi Arttıkça İklim Krizi Derinleşiyor! Tüketiciler Olarak Harekete Geçmeliyiz”

Uzun zaman ve emek harcayan içerikleri hazırlamak için kaynak bulmayı mı bekliyorsunuz? Kaynak bulamazsanız, bu kadar profesyonel ve zaman-emek harcayarak hazırlayabilir misiniz? Finansal olarak çalışmalarınızı nasıl sürdürülebilir kılıyorsunuz?

Medyascope için çalışıyorum. Ama bunun haricinde kendi prodüksiyonlarımı da hazırlayabiliyorum. Özellikle Plastiğin Yolculuğu gibi niche işleri yapabilmek için gazetecilik desteklerini kullanıyorum. Bu destekler okur ya da izleyici tarafından çok talep edilmese bile iyi işlendiği zaman ilgi çekici olabilecek derinlikli konuları çalışmak için gazeteciler için iyi bir fırsat. Türkiye’de ekoloji alanında sizin bu alanda haber yapmaya başladığınızdan bu yana iyi veya olumsuz yönde değişen bir şeyler oldu mu? Gözlem ve deneyimlerinizi hem büyük kentler hem Anadolu kentleri açısından kıyaslayarak paylaşır mısınız?

Plastiğin Yolculuğu belgeselini izledikten ve makaleleri okuduktan sonra şu sorular akla geliyor hayatımızın her alanında plastik hammaddesi olan bu kadar çok ürün kullanıyorken, plastik kullanımını nasıl azaltabilir ya da sonlandırabiliriz? Plastiğin ömrü sonsuz mu? Bu yolculuk hiç bitmeyecek mi?

Plastiğin Yolculuğu Doğu Eroğlu ve Sivil Sayfalar

Plastiklerin bu kadar çok hayatımıza girmesinin sebebi dışsallık maliyetlerinin endüstri tarafından ödenmemesi, böylelikle aslında plastik üretiminin olduğundan daha kârlı hale gelmesi. Yani ekosistemlere olan etkinin faturası endüstriye gönderilseydi bizler de hayatlarımızın içine bu kadar plastik sokmayacaktık. Ama madem durum bu, tüketiciler de talepten kaynaklanan güçlerini kullanarak ve idarelere baskı yaparak plastik üretimini kısıtlamak için adım atabilirler. İklim değişikliği gibi konularda bireylerin sorumluluğu tabii ki var ama esas sorumlular faaliyetlerinin sonuçlarını bilmelerine karşın toplumları yanıltan endüstriler ve bu endüstrilerin faaliyetlerine göz yuman idareler. Dolayısıyla plastik konusu da bundan bağımsız değil. Kabahat endüstride ama artık değişim istiyorsak yurttaşların da harekete geçmesi lazım.

Plastiğin bertaraf edilmesi mümkün ama bunun iklim maliyeti çok yüksek. Doğaya karıştığında ise hiçbir zaman tam manasıyla yok olmuyor; bunun yerine gittikçe daha küçük yapıtaşlarına ayrılıyor ve canlıların yapısına, doku bariyerlerini de aşarak girebiliyor. Geçtiğimiz hafta sonuçları yayınlanan yeni bir çalışmada, fare embriyolarında da mikroplastiğe rastlandığı tespit edildi.

“Beklentim Plastik Üretimini Kısıtlamak Üzere Karar Alıcılara Baskı Yapılması”

Plastiğin Yolculuğu’nu izleyen bir kişi, temel olarak bilmediği neyi öğrenmiş olacak? Bu belgeseli izleyen ve makaleleri okuyan bir kişinin ne yapmasını umuyorsunuz?

Plastiğin iklim maliyetlerini, çevresel adalet bakımından yaşam tarzımızın tüm dünyaya etkilerini öğrenmiş olacak muhtemelen. Temel beklentim yurttaşların, ikame edilemeyecek ürünler dışında kalan plastik üretimini kısıtlamak üzere karar alıcılara baskı yapması tabii.

Belgeseli izledikten sonra özellikle hazır gıda tüketirken plastik konteynır kullanan birçok kişi bu alışkanlığını sonlandırdığını bildirdi.

Plastiğin Yolculuğu Doğu Eroğlu ve Sivil Sayfalar

Plastiğin Yolculuğu’na nasıl geri dönüşler aldınız? Eleştiriler oldu mu?

İklim değişikliğiyle ilgili senaryolar insanları artık birkaç yıl önceki kadar şaşırtmıyor. Plastiğin iklim maliyetleri bu kadar yüksek bir sektör olduğunu bilmediğini iletenler oldu. Sorumluluğun bir kısmını tüketicilere yüklediğim gerekçesiyle eleştirenler oldu. Belgeselin sorumluyu belirleme noktasında plastik endüstrisine ve endüstriyi kısıtlamayan idarelere daha sert davrandığı kanısındayım ama eleştiriyi not ettim.

Sanırım en büyük şok mikroplastikler konusunda yaşandı. Toplumun büyük kısmı plastiklerin uzun süre içinde de olsa yok olduğunu düşünüyordu ama mikroplastiklerin ekosistemlerde serbestçe salındığını ve organizmalara nüfuz ettiğini öğrenmek birçok izleyiciyi çok endişelendirdi. Özellikle hazır gıda tüketirken plastik konteynır kullanan birçok kişi belgeseli izledikten sonra bu alışkanlığını sonlandırdığını bildirdi.

Plastiğin Yolculuğu dosyasına ne kadar zaman harcadınız? Web sitesi güncellenecek mi?

Araştırma, prodüksiyon ve post-prodüksiyon kısmı üç ay kadar sürdü ama tam zamanlı bir çalışmadan söz etmiyorum. İnternet sitesi maalesef güncellenmeyecek çünkü başka işlere devam etmek istiyorum!

Bu çalışma ile siz daha önce bilmediğiniz ve gerçekten çok şaşırdığınız ne öğrendiniz?

Türkiye’ye yurtdışından gelen plastik atıkların nasıl bir ekonomi yarattığını ve yerli firmaların neden geri dönüştürülemez atıkları Türkiye’ye getirdiğini ben de çok merak ediyordum. Ne yazık ki karşılaştığım bulgular bu ticaretin sadece kağıt üzerinde bir ticaretten ibaret olduğu yönünde. Yani yurtdışından getirilen plastik atıkların neredeyse tümü Türkiye’de yakılıyor, gömülüyor ya da gelişigüzel atılıyor. Ticaret kısmıysa atıkları yollayan şirketlerin atıkları teslim alanlara el altından ödedikleri paralardan oluşuyor…


“Tek Çare Zaruri Olmayan İhtiyaçları ve Plastik Üretimini Ortadan Kaldırmak

Plastiğin yok olmaması, hatta plesantada bile karşımıza çıkması, mikroplastik ve nanoplastik ile her yere yayıldığını görmek, bir yandan da kullandığımız hemen hemen her ürünün bileşeninde yer aldığını bilirken, öte yandan plastiğin yerine koyacağımız daha düşük maliyetli ve kullanışlı bir materyali hala bulamamışken, iklim ve çevreye verdiği zararı azaltmak için çözüm ne olabilir?

Plastiğin yerine ikameler aramak anlamlı değil. Plastik mamullerin tümünü cam, metal ya da ahşap ikameleriyle yer değiştirmeye kalkmak en az şimdiki kadar yoğun bir iklim maliyetiyle karşı karşıya kalmamıza yol açacak. Tek çare zaruri olmayan ihtiyaçları ve buna bağlı plastik üretimini ortadan kaldırmak. Yani yeniden kullanılabilir konteynırlar kullanarak alışveriş yapmak, kullan-at plastikleri tamamen yasaklamak.

Hatta meta zincirleri de küçülmeli ve kısa mesafelerde tüketmeliyiz; zaten plastik ambalajlar ortadan kalkarsa yerkürenin neredeyse tümünü kat edip başka pazarlara giden, plastik ambalajlar yüzünden bozulmadan stokta kalabilen, küçük porsiyonlara sokulmuş gıdaları da görmeyiz.

Geri dönüşüm yeterince işlevsel değil ama endüstri bunun reklamını o kadar çok yapıyor ki tüm dünya fütursuzca plastik tüketiyor. Şimdiye kadar üretilmiş tüm plastiklerin yüzde 9’u geri dönüştürülebildi. Bugünse plastikte küresel geri dönüşüm oranı tüm baskılara rağmen yüzde 20 seviyesine ulaşabildi.

Plastiğin Yolculuğu Doğu Eroğlu ve Sivil SayfalarGeri Dönüşüm kavramı, plastik özelinde bir yanıltmaca mı? Geri dönüşeceği ümidiyle ayrıştırdığımız plastik ürünlerin bile çoğunun Türkiye’de geri dönüş(e)mediğini bilerek mi hareket etmeliyiz?

Geri dönüşüm bir palavra değil. Plastik ürünler atığa dönüştükten sonra birçok plastik geri dönüşüme tabi tutularak yeniden kullanılabilir. Ancak geri dönüşümün teorideki varlığı pratikte onu işlevsel kılmıyor. Bu işlemin pahalı olması ve her bir geri dönüşüm döngüsünde plastiğin kalitesinin azalması, geri dönüşümü tercih edilmez bir işleme dönüştürüyor. Geri dönüşüm yeterince işlevsel değil ama endüstri bunun reklamını o kadar çok yapıyor ki tüm dünya fütursuzca plastik tüketiyor. Neden tüketmesin ki? Geri dönüşüm diye bir şey var!

Plastikte çevre ve iklim maliyetlerini döngüsel ekonomi ve geri dönüşümle çözeriz” iddiasını tarihsel verilere bakarak pek de inandırıcı bulmuyorum.

Döngüsel Ekonomi kavramı revaçta; ancak biz küresel düzeyde plastik atıkların sadece %20’sinin geri dönüştüğünü biliyoruz. O halde plastiğin verimli bir atık yönetimi ve geri dönüşüm sayesinde iklim ve çevre maliyetlerinin azaltılabilmesi imkânsız mı? Bilim insanlarının bu konuda yeni ve umut verici çalışmaları var mı?

Çevre ve iklim maliyetlerini geri dönüşümle büyük ölçüde azaltmak mümkün ama bunu kim ödeyecek? Endüstrinin ödemediğini biliyoruz! Şimdiye kadar üretilmiş tüm plastiklerin yüzde 9’u geri dönüştürülebildi. Bugünse plastikte küresel geri dönüşüm oranı tüm baskılara rağmen yüzde 20 seviyesine ulaşabildi.

Ama sorun geri dönüşümün maliyetinde zaten. Endüstri bunu kârlılığını düşürdüğü için istemiyor. Dolayısıyla endüstrinin, “Plastikte çevre ve iklim maliyetlerini döngüsel ekonomi ve geri dönüşümle çözeriz” iddiasını tarihsel verilere bakarak pek de inandırıcı bulmuyorum. Endüstri yıllardan beri yaptırımlardan kaçmayı başardı ama kazandığı vakti de iyi kullanamadı. Bana kalırsa pek de gidecek yer kalmadı.

Plastiğin çevreye ve iklime verdiği zarar konusunda küresel ve ulusal düzeyde öncelikli sorunlar farklı mı? Türkiye’de tablo vahim mi?  

Küresel sorunların başında okyanuslardaki kirlenme yer alıyor. Okyanustaki kirlenme dünya ekosistemlerine kıyı denizleri yoluyla tabii ki etki yapıyor. Yereldeyse plastiklerin yerel türler ve biyoçeşitliliğe etkilerini incelemek gerekir ancak Plastiğin Yolculuğu çalışmasında böyle bir işe girişmedik.

“Yavaş Ama Kararlı Adımlarla Daha Kalıcı Dönüşümler Sağlayabilir”

Pandemi tek kullanımlık ürünlere talebi artırması ve daha çok atığa neden olmasını yanında, plastik kullanımın çevre ve iklime verdiği zararın fark edilişi dahil olumlu bir etki yaratmış olabilir mi?

Olumlu bir etki yarattığını ne yazık ki gözlemleyemedim. Hatta krizler yüzünden iyi alışkanlıkların da kolaylıkla ortadan kalkabildiğini düşünüp biraz hayıflandım.

Plastiğin Yolculuğu Doğu Eroğlu ve Sivil SayfalarTürkiye’de ve dünyada plastik sanayi-plastik lobisi çok mu güçlü? Neden plastikler tümüyle yasaklanamıyor?

Plastik tüm sektörleri kesen bir hammadde aslında. Yani buradan gıda sektörü de inşaat sektörü de otomotiv sektörü de faydalanıyor. Küresel yaptırımlar bu yüzden çok geniş bir duvara tosluyor olabilir. Ancak sorunun ciddi bir kısmı da tek kullanımlıklarla ilgili. Demek ki küresel plastik endüstrisi bu konuda gerçekten iyi iş çıkarıyor ve yaptırımları engelliyor.

Bu konuda daha detaylı inceleme yapmaktan hoşlanabilecekler için Talking Trash isimli raporu önerebilirim. Plastik endüstrisinin kendini ilgilendiren düzenlemeler söz konusu olduğunda ne kadar yaratıcı çözümler ürettiğini ve yaptırımları her defasında nasıl önlediğini anlatıyor. Ama geri dönüşüm kavramının popülerlik kazanmasının arkasında da aslında böyle bir idare baskısının ortaya çıkması ve plastik endüstrisinin yaratıcı bir çözümle krizi çözmesi bulunuyor.

Farkına Vardığında / Once You Know” adlı bir belgeselde, bazı kişiler çevreye ve iklime verilen zararları azaltmak için tercihlerini tamamen değiştiriyor ama yönetmen dahil diğer bazıları ise çocuk dünya getirmek dahil bazı davranışlarını değiştiremediğini anlatıyordu. Plastik vb. çevreye ve iklime zarar veren faaliyetlerimizin fark etsek bile, bu davranış değişikliğine neden olmayabilir. Sizin açınızdan ne değişti? Neler değişmedi?

Kendi açımdan yanıtlayayım. Tek tek gitmeye çalışıyorum. Örneğin 10 yıldır her yere sırt çantamla gidiyorum. Plastik poşet tüketmiyorum. PET şişede su almıyorum. Dışarıda kahve içeceksem termosumu kullanıyorum (zincir kahve dükkanları covid-19 gerekçesiyle termoslarımızı artık kendi kahve konteynırlarına yaklaştırmıyorlar). Ama bunları oturtabilmem bile zaman aldı.

Şu sıralar mutfağımda daha planlı olmayı, küçük ambalajlı ürünler yerine belli besin gruplarını büyük ambalajlarda almayı deniyorum ama çok seyahat etmek zorunda kaldığım için zorlanıyorum. Eve yemek siparişlerinde daha ketum davranmaya çalışıyorum. İnsanlara tavsiye edebileceğim genelde şu: Bir anda cold-turkey yöntemiyle bütün plastiği kesmek zor, küçük adımlarla gitmek daha sürdürülebilir. Çevremde de yavaş ama kararlı adımlar atanların daha kalıcı dönüşümler sağlayabildiğini görüyorum. Bu iklim değişikliğiyle ilgili her tür davranış kalıbı değişikliği için geçerli.

Doğu Eroğlu tarafından hazırlanan Plastiğin Yolculuğu adlı web sayfasına buradan erişebilir; YouTube’da Belgeseli buradan izleyebilir; ilgili makalelere buradan ulaşabilirsiniz.