Türkiye’de Kömür Santrallerinin Yarattığı Sağlık Sorunlarının Maliyeti Sağlık Harcamalarının Üçte Biri

Kömür santrali bazında sağlık sorunları ve bunun maliyetini hesaplayan ilk çalışmayı hazırlayan Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’in “Türkiye’de Kronik Kömür Kirliliği’ başlıklı raporuna göre, kömürlü termik santrallerin yarattığı sağlık sorunları, yılda 53 milyar TL’ye mal oluyor. Bu da toplam sağlık harcamalarının % 27’sini oluşturuyor. Aynı zamanda bu sağlık sorunları 1,4 milyon iş günü kaybına yol açıyor. Raporda çözümün sağlıklı enerjiye geçiş olduğu vurgulanıyor.

Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’nin (Health And Environment Alliance) 4 Şubat 2021 Dünya Kanser Günü’nde yayınladığı Türkiye’de Kronik Kömür Kirliliği: Kömürün Sağlık Yükü ve Kömür Bağımlılığını Sonlandırmak’ raporu, termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliğinin yarattığı sağlık sorunlarına ve bunun mali yüküne dikkat çekiyor.

Rapor, kömür santrallerinin yarattığı kirliliğin her yıl yaklaşık 53.60 milyar TL’ye sağlık maliyetinin olduğunu ortaya koyuyor. 2019’da Türkiye’de işletmede olan linyit, taş kömürü veya asfaltit kullanan 28 adet büyük elektrik santralini (100 MW ve üzeri kurulu güce sahip inceleyen) raporun başyazarı, HEAL Türkiye Sağlık ve Enerji Politikaları Kıdemli Danışmanı Funda Gacal, “2019’da Türkiye’nin sağlık harcamaları 201 milyar TL olarak açıklandı. Bu meblağının yüzde 27’si ise kömür kaynaklı sağlık sorunlarına harcandı” diyor.

Rapor ayrıca, santrallerin yarattığı hava kirliliğinin Türkiye ve 70’ten fazla ülkeye toplam maliyetinin yaklaşık 99 milyar TL olduğu tahmin ediliyor.

Hasta Olarak Geçirilen Gün: 11 Milyon 300 Bin

Kömürlü termik santraller pek çok kronik ve akut hastalığın nedeni. 2019’da bu santraller Türkiye’de 26 bin 500 çocuk bronşit vakası, 3 bin erken doğum, 3 bin 230 yetişkin bronşit vakası, bununla birlikte 11 milyon 300 bin hasta geçirilen güne ve hastalık nedeniyle 1,4 milyon iş günü kaybına neden oldu.

Turkiyede-kronik-komur-kirliligi-temel-bulgularHava Kirliliği Nedeniyle Can Kaybı: Günde 13 Kişi  

Kömürlü termik santrallerin yol açtığı erken ölümler de raporun temel bulguları arasında yer alıyor. Buna göre, 2019 yılında bu santraller yaklaşık 5 bin erken ölüme neden oldu, yani günde ortalama 13 kişi kömürün yarattığı kirlilik nedeniyle hayatını kaybetti. Türkiye’de elektrik üretiminin kömürden sağlanmaya devam ettiğini belirten Funda Gacal, sözlerini şöyle sürdürüyor: “19 GW’lık mevcut kurulu kömür gücüne ek olarak toplam 33 GW’lık 30 yeni kömürlü termik santral projesi bulunuyor. Bu santrallerin ortalama ömrü en az 40 yıl. Bu nedenle, her bir yeni kömürlü termik santral yıllar boyunca insan sağlığına zarar veren bu emisyonlarda kilitlenmeye yol açacak. Bu durum, diğer sektörlerin hava kirletici emisyonlarını azaltma çabalarını da boşa çıkarır.”

Filtre Tek Başına Çözüm Değil

Raporun başyazarı Gacal, filtre sistemlerinin de çözüm olmadığını söylüyor: “Hava kirliliğine yol açan kömürlü termik santrallerin bazılarının filtreli olduğunu tespit ettik. Ama en iyi filtre sistemleri dahi bacalardan yayılan hava kirleticilerini yalnızca bir noktaya kadar azaltabildikleri için kronik hava kirliliğine çözüm olmuyor. Filtreler ayrıca CO2 salınımını engellemiyor, yani kömürün iklim değişikliğini tetiklemedeki rolünü azaltmıyor. Filtrelerin yanı sıra kömür türü, enerji içeriği ve kazan teknolojisi de bacalarından salınan hava kirletici emisyonları etkiliyor. Ayrıca baca çapı ve yüksekliği gibi, baca tasarım unsurları kirliliğin dağılımında rol oynuyor.”

Çözüm ‘Sağlıklı Enerji’ye Geçiş

Çalışma, Türkiye’de kömürlü termik santral emisyonlarından kaynaklanan sağlık ve iklim maliyetlerinin enerji politikaları oluşturma süreçlerinde dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.

Raporda politika yapıcılara öneriler şöyle sıralanıyor:

  • Mevcut ve eskimiş kömürlü termik santrallerin en kısa sürede kapatılması ve yenilerinin inşa edilmemesi.
  • Sağlık ve çevre etki değerlendirmeleri ile bilinçli enerji seçimleri yapılması.
  • Elektrik sektöründen kaynaklanan emisyonların şeffaf bir şekilde raporlanarak veri şeffaflığının artırılması ve bunların bilimsel olarak değerlendirmesine izin verilmesi.
  • Sağlık istatistikleri ve ilçe düzeyinde hastalık vakalarına ilişkin istatistiklerin kamuoyuyla paylaşılması.
  • Ekonomi, enerji ve çevre mevzuatları ve stratejilerini birbirleriyle ilişkilendirilerek enerji sektörü planlamasının geliştirilmesi ve uzmanların, halkın katılımına izin verilerek şeffaflığın artırılması.
  • Sürdürülebilir yenilenebilir enerji ve enerji tasarrufu biçimlerinin tercih edilmesi.
  • Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması ve iddialı bir Ulusal Katkı Beyanı (NDC) ile yenilenebilir enerji kaynaklarının paylarının artırılmasına dair hedeflerinin belirlenmesi.

Raporda ayrıca enerji, iklim ve temiz hava konularının görüşülüp, karara bağlandığı masalarda Sağlık Bakanlığı ve sağlık aktörlerinin yer alması gerektiğine de vurgu yapılıyor.

Raporun türümüne buradan ulaşabilirsiniz.