Şiddet Mağduru 41 Kadının Öyküsü “#adımıunutma İmza: KADIN

Birlikte Kitaplar Yayınevi, kadına karşı şiddete farkındalık oluşturmak amacıyla yürüttüğü proje kitap çalışması kapsamında #adımıunutma İmza: KADIN isimli kitabı yayınladı. Kitap, 41 yazarın 41 şiddet mağduru kadını öyküleştirdiği metinlerden oluşuyor. Kitabın satışından elde edilen gelir, şiddet mağduru bir kadın ve çocuklarına bağışlanacak. Şiddete maruz bırakılan 41 kadının yaşanmışlıkları ile şekillenen ve bu kadınların verdikleri ilham verici mücadeleyi resmeden yayın, konuya ilişkin farkındalığın artırılmasına katkı sunmayı hedefliyor.

Birlikte Kitaplar Yayınevi Sahibi ve aynı zamanda kitaba bir öykü ile katkı sunan Ayşegül Poyrazoğlu ve diğer yazarlardan biri olan Zeynep Karaca ile kitabı konuştuk.

Kadına Karşı Şiddet Hayatımızın İçinde!

Kadına şiddete karşı farkındalık oluşturmak amacıyla bir proje kitap içinde yer almayı neden istediniz?

#AdımıUnutma İmza:KadınA.P.: Kadının toplumdaki yerinin olması gereken yerde olmadığını görüyoruz. Her gün bir kadın cinayeti, istismarı, şiddeti haberlerini duyuyoruz. Bunun çok üzücü olduğunu söylemek yeterli değil elbette. Gerekli yaptırımların uygulanmıyor olması, yetiştirilme faktörü, eğitim seviyesi vs. gibi birçok şeyin yeterli düzeyde olamaması maalesef bu sorunların artarak devam etmesini sağlıyor. Biz de buna bir tepki göstermek ve elimizden gelen şekliyle dikkat çekmek istediğimiz için bu kitabı hazırladık.

Z.K: Her gün medyada kadına şiddet haberleri okuyoruz. Bu sadece medya ile de sınırlı değil. Yakınlarımızdan da duyuyoruz. Hayatımızın içinde bir sorun. Sorun bu kadar yakın ve güncelken bu anlamda “farkındalık oluşmasına katkı sağlayacak bir projede yer almalıyım” diye düşündüm. Belki bu yapılabileceklerin en basit hali. Yine de birileri okur; “bu hayatlar yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor” diye üzerine bir şeyler düşünürse, anlamlı olur diye düşünüyorum.

Kitapta yer alan öykünüzde, gerçek bir olaydan mı esinlendiniz?

A.P.: Benim öykümde gerçek hayattan alıntılar var elbette, bir kısmı da kurgu. Ancak, öykülerin büyük bölümü yaşanmış hayatlar. Öykülerin bazıları yazarlarımızın kendi hayatları, bazıları ise çok yakınlarının hayatları.

Z.K: Benim hikayem yakın bir arkadaşımın başından geçen olay. Bu sürecin birebir tanığı oldum. Yıllarca arkadaşım bu şiddet sarmalından kurtulamadı ve hayatının bir bölümünde buna tepki göstermek için yaşadığı evi terk etmek zorunda kaldı. Doğal olarak bu sürecin onda yaşattığı sosyal ve psikolojik sürecin içinde yer aldım. Ona sınırlı sayıda olsa da annesine ve kardeşlerine şiddet uygulan kişi babası. Ve bu babanın toplumda herkesin kolay kolay özdeşleştiremediği bir görevi var. Elbette ki şiddet uygulayanlar çok farklı düşünce, inanç ve yaşam şekillerinde olan kişiler. Bir gurubu ya da bir kişiyi yaftalamak amacı ile bunları söylemiyorum. Ama yine de detay vermem gerekirse bu kişi bir imam.

Kadına Karşı Şiddete Yönelik Umursamazlık ve Kanıksama  

Kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin bu kadar yüksek olmasına rağmen neden hâlâ farkındalık seviyesini artıracak çalışmalara ihtiyaç duyuluyor? Bunun farkında olmayan kesimler kimler sizce?

Ayşegül PoyrazoğluA.P.: Toplumun genelinde bir umursamazlık var. Bu tür haberlerin çok yapılmış olmasına rağmen gerekli tepkinin verilmemiş olması olayları kanıksadığımızı gösteriyor. Ancak bu şekilde devam etmesi kadınlara yapılan en büyük haksızlıktan biridir. Yasal uygulamaların bir an önce hayata geçmesi gerekmektedir. Ayrıca, kadının insan olduğunu unutmamalı ve ona gösterilen ilginin, değerinin yeterli boyutta olmadığını bilmemiz gereklidir.

İnsana sadece yaratılmış bir varlık olarak saygı göstermesini anlayamamış ve doğru sevme sevilme şekliyle var olamamış bireyler…

Z.K: Koca bir ülkeden söz ediyoruz. Eğer bir olayda kişi sayısı ne kadar fazla ise yaşanan olayın boyutu o kadar değişebiliyor. Homojen bir toplum değiliz, herkesin farklı yaşam koşulları söz konusu. Bu da eğitimli, eğitimsiz, ünlü ya da sıradan insanlar içinde var olan bir gerçeklik. İkiye bölüp şu kesim her şeyin farkında ya da şu kesim hiçbir şeyin farkında değil gibi keskin bir ayrım yapmak zor. Belki verilebilecek cevaplardan biri şu; insana sadece yaratılmış bir varlık olarak saygı göstermesini anlamamammış ve doğru sevme sevilme şekliyle var olamamış bireyler diyebiliriz.

Bu tür farkındalık çalışmalarının somut olarak sonuç doğuracağına ve kadınların hayatlarında bir değişiklik yaratacağına inanır mısınız?

A.P.: Yeterli gelmeyeceğini biliyoruz, ama mutlaka bir kesime ulaşacağına inancımız tamdır. Öykülerdeki örnek yaşantıların kadınlara ilham olmasını diliyoruz. Zor günlerden çıkış yollarını da gösteren birçok öykümüz var. Kadınlar birbirinin öyküsünden dersler çıkaracak, kendinde bulamadığı gücü bir başka kadının hayatında görüp kendine uygulayabilecek.

Z.K: Okunan bir metnin kişide somut karşılık uyandırması tartışılan bir konu. Ama genel olarak daha fazla bilinçlenmesine, etrafında bu tarz olaylar yaşanıyorsa ses çıkarmasına ve çözüm arayışına katkı sağlayabilir diye düşünüyorum.

Kadına karşı şiddet ve kadın hakları alanında çalışan STK’lar arasında farklı siyasi yaklaşımlara rağmen bir dayanışma ve işbirliği var mı size göre?

A.P.: Kadın dayanışması çok önemli gerçekten. Kadın dayanışmasını ayrıştıracak bir şey olmamalı, buna gerek de yok. Ortak paydamız kadın – insan olmak. Kadının dili, rengi, görüşü, siyasi kimliği, etnik kökeni, dini, mezhebi vs. gibi ayrıştırmalarla uğraşacak durumu yok.

Z.K: Herhangi bir kadın örgütü üyesi değilim. Faaliyetlerini medya aracılığı ile takip ediyorum. Bazı noktalarda siyasi farklıklardan kaynaklanan “ortak bir alanda” buluşamama düşüncesi hâkim. Gördüğüm bu. Ama toplumu bu kadar iki uçlu bir nesne haline dönüştürürseniz bu noktalarda bir araya gelmek de pek mümkün olmuyor. Arzumsa söz konusu; çocuk, kadın ve dezavantajlı gruplar olduğunda; herkesin aynı oranda tepki verebilmesi.

Hâlâ Eski Eşi Tarafından Takip edilen, Taciz Edilen Birçok Kadın Var

Türkiye’de şiddet (tüm şiddet türleri) mağduru kadınların sayısı son yıllarda arttı mı?

Zeynep KaracaA.P.: Kesinlikle artmış durumda. Hâlâ eski eşi tarafından takip edilen, taciz edilen birçok kadın var. Ayrıca eğitimli, eğitimsiz her kadın bunu yaşıyor. Kişilik bunalımı yaşayan erkekler eşine, sevgilisine, kızına, çalışanına… Yaşadığı kişiliksiz hallerini yansıtarak kendi egosunu doyuruyor.

Z.K: Kişisel gözlemim; arttığı yönünde. Bunun toplumsal çözülme ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Biraz da eskiye göre, mağdurların daha fazla görünür olma, sesini duyurma ve alanlarında aktif olmalarıyla ilgili. Mesela kadın cinayetlerinde artış söz konusu.

Ne olursa kadına yönelik şiddet azalır?

A.P.: Birden düzeltilecek bir şey değil bu durum. Ancak acil olarak yasal gerekliliklerin yeniden gözden geçirilmesi ve uygulanması gereklidir. Temelden bu işe el atılması gerekiyor. Hatta okullarda insani değerlerin, erdemli davranışların vurgulanacağı dersler koyulmalı.

Z.K: Bireysel olarak biz daha aktif olur, mağdurla mücadele verirsek en azından bir kişinin hayatında etkili olur. Ama bu sadece birey odaklı çözülebilecek bir mevzu değil. Toplum ve devlet olarak yapılması gerekenler var diye düşünüyorum.

Toplumumuz artık değişiyor. Erkek egemenliğinden ziyade ortak paylaşımlı hayatın daha dengeli olacağı bir gerçek.

Eklemek istediğiniz bir mesaj ya da başka bir husus var mı?

A.P.: Unutmayalım ki bu bir toplumsal meseledir. Toplum olarak bu konuya hassas davranmamız gereklidir. Ayrıca anneler de erkek evlatlarını yetiştirirken kadınlara olan davranışların nasıl olması gerektiğini vurgulamaları lazım. Erkekleri de kadınlar yetiştiriyor. Toplumda kadın ve erkekler birlikte hareket ediyor ve edecekler. Bunun bilince olup ona göre davranış bilinci gelişmek gerektiğini küçük yaşlarda erkek çocuklarına öğretmek gerekiyor. Toplumumuz artık değişiyor. Erkek egemenliğinden ziyade ortak paylaşımlı hayatın daha dengeli olacağı bir gerçektir. “İş adamı” ifadesi artık yerini “iş insanı” olarak almaya başladı. Cinsiyetçiliğin ayrıştırıcı olduğunu unutmayalım.

Bu projenin gerçekleşmesine katkı sağlayan yazarlarımızı ve destek veren okurlarımızı kutluyorum. Bu kitabın satışından elde edilecek gelirin şiddet mağduru bir kadına ve çocuklarına bağışlanacağını tekrar etmek istiyorum. İçinde “kadın” kelimesi geçen her haberin, her gelişmenin; başarıdan, mutluluktan geçmesini temenni ediyorum.

İlgili Yazılar

Tüm Haberler