2020 Şeffaflık Ödülleri Verildi

Uluslararası Şeffaflık Derneği Türkiye Şubesi, 2020 yılı Şeffaflık Ödülleri’ni 15 Aralık 2020’de çevrimiçi ortamda düzenledi. VI. Şeffaflık Ödüllerinin sahipleri, yolsuzlukla mücadelede sundukları değerli katkılar nedeniyle kurumsal alanda Türk Tabipleri Birliği (TTB), özel ödül kategorisinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve medya kategorisinde Gazete Duvar yazarı Bahadır Özgür oldu. Şeffaflık Ödülleri’ne konuşmacı olarak yer alan Prof. Dr. Daron Acemoğlu, demokrasi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi verilerle açıkladı ve Türkiye ekonomisinde ana sorunun verimlilik problemi olduğunu, bunun da yolsuzluk, siyasi kurumlar ile demokrasinin zayıflığından kaynakladığını vurguladı.

9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü’nde Uluslararası Şeffaflık Derneği Türkiye Şubesi açıklanan 2020 yılı Şeffaflık Ödülleri, 15 Aralık 2020’de çevrimiçi ortamda gerçekleşti. Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun sunumuyla başlayan törende, “Türkiye’nin Verimlilik ve Kurumsal Problemleri” başlıklı konuşması yapıldı. Acemoğlu, şeffaflık, demokrasi, bazın özgürlüğü gibi önemli “insan haklarının ekonomi ile çatıştığı” hatta “ekonominin başarısı ile insan hakları arasında negatif ilişki” olduğu şeklinde kabul gören bazı görüşlerin olduğunu hatırlattı. Türkiye’de özellikle işsizliğin ve fakirliğin çok önemli olduğu bu dönemde, bunun aksini iddia eden pek çok çalışma yaptığını kaydeden Acemoğlu, Türkiye ekonomisinde problemin ana hatları ile verimlik sorunu olduğunu, bunun altından yatan sebeplerin ise yolsuzluk, siyasi kurumlar ve demokrasinin zayıflığından kaynaklandığının altını çizdi.

Şeffaflık, Demokrasi ve Ekonomi Arasındaki İlişki    

Konuşmasında demokrasi ile ekonomi arasındaki ilişkiyi verilerle açıklayan Acemoğlu, Türkiye’de medyada “güçlü lider, muhalefet ile sivil toplumun bu güçlü liderlerin işine az karışması durumunda ekonominin o kadar başarılı” olacağı algısının öne çıktığını kaydetti. “Demokrasinin işleri zorlaştırdığı” şeklindeki yaklaşımın bilimsel veriler ile doğrulanmadığının altını çizen Acemoğlu, yaptığı araştırmaları referans vererek, 1960’lardan bu yana demokratik rejime geçen ülkelerin GSYİH değişimlerini ele alan bir analizi paylaştı. Buna göre,  demokratik rejime geçen bir ülke, diğer demokratik olmayan ülkelere kıyasla 5-10 sene sonra hızla büyümeye başlıyor. “Demokratik olmayan sistemler ise bir süre sonra ekonomik sürekliliği olmayan büyüme ile çöküyorlar. Bazen bu enkazla, demokrasiye geçen ülkeler de oluyor. İşte bu geçişin ardından, ilk 10 sene sonra yavaş yavaş demokratik kurumlar yerleşmeye başlayınca, ekonomik büyüme de başlıyor.”

Daron AcemoğluJames A. Robinson ile kaleme aldıkları Dar Koridor kitabının sunduğu çerçeve ile durumu açıklayan Acemoğlu, Dar Koridor’u 2 önemli unsur üzerinden açıkladı:

1-Devletle ile toplum arasında göreceli bir güç dengesi var. Bu, devlet ve toplum arasında hem rekabeti hem işbirliğini içeren bir denge.

2- Dar Koridor’daki oklar değişimin dinamiklerini gösteriyor; eğer devlet çok güçlü ise toplum güçlenemiyor. Çin’de son yıllarda bir orta sınıf oluşmasına rağmen basın özgürlüğü gibi kısıtlar toplumun güçlenmesini engelliyor.

Acemoğlu, bazı ülkelerde demokrasinin kurulamamasının devletin zayıflığından, başka ülkelerde ise devletin çok güçlü, toplumun ise zayıflığından kaynaklandığını belirterek, hem devletin hem toplumun kapasitesinin aynı anda aratabileceği bir denge sağlanmasının mümkün olduğunu belirtti.

Bu ödülün çok önemli olduğunu; ödülü alanların Türkiye’de sivil topluma ve demokrasiye katkılarının göründüğünden daha fazla olduğunu düşünüyorum.

Türkiye’nin Sorunu, Toplumun Çok Zayıf, Devletin Çok Güçlü Olması”

Sunumunda paylaştığı bilimsel verilerden hareketle, Prof. Dr. Daron Acemoğlu şu tespitleri yaptı:

“Türkiye’nin sorunu, toplum çok zayıf olması, devletin toplum üzerindeki etkisinin çok yüksek olması. Bunu Türkiye’nin tarihsel sürecinin sonucu olarak görmek lazım. Bu nedenle hızlı bir değişimi mümkün kılmıyor. Türkiye’de devletin gücü ile zayıf toplum arasındaki bu dengesizlik devam ettiği sürece, şeffaflık dağlamak ve demokrasiyi kurmak zor olacak. Kurulsa da sürekliği olmayacak. Bunu kurmanın pek çok yolu var: en önemlisi sivil toplumun gücü. Bu nedenle, Şeffaflık ödülleri gibi sivil toplum aktörlerinin Türkiye’nin demokratik söyleme katkıda bulunmaları çok önemli. Bu nedenle, bu ödülün çok önemli olduğunu; ödülü alanların Türkiye’de sivil topluma ve demokrasiye katkılarının göründüğünden daha fazla olduğunu düşünüyorum. “

2020 Şeffaflık Ödülü’ne Layık Görülenler

Uluslararası Şeffaflık Derneği Türkiye Şubesi, 2020 Şeffaflık Ödülleri’ne layık bulduğu isimleri ve ödülü verme gerekçesini şu sözlerle paylaştı:

“Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, şeffaflığın sağladığı sosyal hesap verebilirlik ve erişilebilir karar alma anlayışı ile örnek bir yönetim sergilemektedir. Başkentin yönetiminde şeffaflığın ve katılımcılığın evrensel ölçütlerde uygulanıyor olması, yereldeki güçlü demokrasi deneyimini yeni kuşaklara aktarmakta ve yurttaşların, kamu kurumlarına ve idari süreçlere güvenini yeşertmektedir.”

Türk Tabipleri Birliği, sahada halk sağlığı, kamuoyu önünde de şeffaflık ve veriye dayalı, katılımcı karar alma mekanizmaları için gurur verici bir mücadele yürüterek sivil toplum örgütlerinin demokrasi adına ne kadar vazgeçilmez olduğunu tekrar göstermiştir. Kurumsal kategoride 2020 Şeffaflık Ödülünü Türk Tabipleri Birliği’ne sunuyor ve tüm sağlık çalışanları ile birlikte bir kez daha şeffaflık talep ediyoruz.”

Kayırmacı ilişkileri ve yolsuzluğun belirlediği güç ağlarını kuramsal düzeyde irdeleyen ve kamu kaynaklarının özel çıkarlara nasıl sunulduğunu somut bir şekilde ortaya koyan değerli çalışmaları ile Bahadır Özgür, yolsuzluktan beslenen eşitsizliği görünür kılmaktadır. Özgür, yolsuzlukla mücadelenin önemli bir yer tuttuğu araştırmacı gazetecilik geleneğinin her şeye karşın sürdüğünü göstermektedir.”