Kalabalıklardan Mümkün Olduğunca Uzakta: Pandemi Koşullarında Tatil 

Araştırma sonuçlarında ortaya çıkan, kalabalığa, temasa, mekân kontrolüne, mesafeye ve hijyene dair kaygılar yalnızca tatil alışkanlıkları açısından değil toplumsal ilişkilerin ortak mekânlarda nasıl yeniden kurulacağına dair de önemli ipuçları barındırıyor.

Geçtiğimiz sene ekonomik kriz konusunda yürüttüğümüz araştırmalarda, tatile çıkma arzusunun kriz atmosferinden muzdarip görüşmeciler arasında oldukça yoğun olduğunu gözlemlemiştik. Görüşmecilerin neredeyse tamamı kriz halinin ortadan kalktığını düşündükleri anda ilk yapmak istedikleri şeyin kendi imkȃnları dahilinde tatile çıkarak bir nefes almak, rahatlamak olduğunu belirtmişti. Aslında kriz araştırması akut ekonomik krizlerin ötesinde hayatın kendisinin bir kriz olarak yaşandığını bize göstermişti. Bu açıdan tatil kimileri için sürekli kriz halinin içerisinde hayata devam etmeyi sağlayan bir soluklanma anlamına gelmektedir. Bazı görüşmeciler için ise tatil, krizin atlatıldığına işaret etmektedir, en azından bir diğer krize düşene kadar. Tatil arzusunun tüm sınıflar için ortak bir arzu olduğu açıkça ortaya çıktı. Yaz aylarının hemen öncesine denk gelen Covid-19 pandemisi ve akabinde alınan tedbirlerle birlikte tatil konusu farklı bir kriz atmosferi içinde yeniden gündeme geldi. İnsanların pandeminin ortaya çıkardığı koşullarda tatile gidip gitmeyeceği, tatil mevsimiyle birlikte ülkenin kuzeyinden güneyine doğru artan hareketliliğin hastalıkta yeni bir dalgayı tetikleyip tetiklemeyeceği endişe konusu oldu. Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan turizm sektöründe, hem çeşitli işletmelerin yaptığı hazırlıklar ve aldığı tedbirler hem de tatilcilerin tercihleri ve tutumlarında nasıl değişimler olacağı tartışıldı. Dissensus Araştırma olarak biz de pandeminin yurttaşların tatil arzuları, alışkanlıkları ve tercihleri üzerindeki etkilerine dair merak ettiklerimizi hızlıca cevaplayabilecek bir araştırma yaptık. 

Araştırma Demografisi 

Bu araştırma Nisan-Mayıs 2020’de internet üzerinden anket yöntemiyle gerçekleştirildi. Genel olarak ankete 580 kişi Türkiye’nin her tarafından katılım sağlamıştır. Katılımcıların %56’sı bekar, %44’ü evli olduğunu beyan etmiştir. Cinsiyet dağılımı ise %70’e %30 olarak kadın katılımcıların lehinedir. Yaş dağılımı çoğunlukla 18-34 arasında yığılmıştır. Ankete katılanların yarısı bu yaş aralığındadır. Tatilde geçirdikleri süre ve yaptıkları harcama itibariyle çoğunluğu ekonomik açıdan orta ve üst-orta sınıfa mensup kişilere odaklandığımız bu çalışmada, katılımcıların %70’i geçtiğimiz yıl en az bir ya da iki haftalarını tatilde geçirdiklerini, %50’si ise tatil için yıllık en az 5.000 TL ayırdıklarını belirtti. Yeni normal sürecine geçilmeden önce, alınan tedbirlerin daha sıkı, kaygıların daha yüksek olduğu koşullarda yürüttüğümüz araştırmanın sonuçlarının bugünkü eğilimlere ve tercihlere dair fikir vermekle birlikte o dönemdeki koşullar içerisinde düşünülmesi gerektiğini de not edelim. 

Tatil Mekânı: Özel Alanlar ve Ortak Alanlar 

Yaptığımız çalışma, Türkiye’de tatil arzusunun pandemiye rağmen devam ettiğini gösterdi. Ancak tatil yapma konusundaki planların oldukça değişmiş olduğu görülüyor. Hem tatile ulaşım, hem tatil yerleri, hem de tatil faaliyetleri konusunda farklı düşünceler olduğunu saptadık. Genel olarak cevaplardan iki farklı tatil seçeneğinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz: daha özel alanlarda tatil seçenekleri arayanlarla, ortak alanlarda tatil yapmayı planlayanlar. 

Araştırmada öncelikle katılımcılara pandemi öncesi tatilin onlar için ne anlama geldiğini ve tatilden beklentilerini sorduk. Tatilden öncelikli beklentileri sırasıyla dinlenmek, farklı yerler keşfetmek ve eğlenmek olan görüşmecilerin %83’ü için tatile gitmek deniz kenarına gitmek anlamına geliyor. Ayrıca, katılımcıların yarısından fazlası tatilin anlamının yurtdışına gitmek olduğunu belirtiyor. Deniz kenarında olmak ve yurtdışına seyahate gitmek bu seçeneklerin erişilebilir olmasından bağımsız olarak katılımcıların tatil arzularını yansıtıyor. 

Pandemi sebebiyle, tatilde nerede konaklanacağı ve tatil yerine nasıl ulaşılacağı konusunda plan yapılırken pandemi öncesine göre farklı stratejiler izlendiğini gözlemledik. Tatillerinizde genel olarak nerede konaklamayı tercih edersiniz diye sorduğumuzda görüşmecilerin ilk üç tercihi sırasıyla otel, kiralık yazlık ev ve pansiyon olarak sıralandı. Bu yaz tatile çıkarsanız nerede konaklamayı tercih ederseniz diye sorduğumuzda ise görüşmecilerin yarısından fazlası kiralık yazlık ev, kendi yazlık evim veya bir yakınımın yazlık evi cevabını verdi. Normal koşullarda genelde otelde kalırım diyen görüşmecilerin yalnızca %20’si bu sene tatile çıkarsa yine otelde kalacağını söylerken, %55’i bu sene tatilini yazlık evde, yukarıda saydığımız üç yazlık türünden birinde, geçirmeyi tercih edeceğini belirtti. 

Görüşmecilerin yarısından fazlası, bu yaz, mekȃnın kullanımını ve temizliğini kendilerinin kontrol edebilecekleri yazlık evlerde kalmayı tercih edeceklerini beyan ederken, diğerleri kamp, otel, pansiyon, tatil köyü gibi mekan kullanımı ve temizliği üzerinde kişisel kontrolün az, etraftaki insan sayısının görece fazla olduğu mekȃnlarda tatil yapacaklarını ifade etti. Yazlık evlerde kalmayı tercih edenlerle daha kalabalık turizm işletmelerini tercih eden iki grup arasında, tatil konusundaki çekinceler açısından da bir farklılık olduğunu gözlemledik. Yazlık evlerde kalmayı tercih edenler mekȃnların kalabalık olması ve ortak alan kullanımı konusunda turizm işletmelerini tercih edenlere göre daha fazla çekince sahibi iken, turizm işletmelerini tercih edeceğini söyleyenler de yemeği odada yemek, havuzu kullanmamak gibi önlemler almayı planlıyorlar. Öte yandan tatile çıkma konusunda ekonomik durum sebebiyle çekinceleri olanların oranı turizm işletmelerini tercih edenlerde, yazlık evleri tercih edenlere göre daha fazla görünüyor. Dolayısıyla tatil mekȃnı konusunda yapılan tercihlerde hijyen, temastan kaçınma ve kalabalıktan uzak durma gibi pandemiyle ve sağlıkla doğrudan alakalı kaygıların yanı sıra, ekonomik durumdaki belirsizliğin de rol oynadığını söyleyebiliriz. 

Tatil ve Ulaşım 

Tatil mekȃnı konusunda pandemi öncesi genel tercihlerle pandemi koşullarındaki planlamalar arasındaki değişime benzer bir değişimi, tatil yerine ulaşım konusunda da gözlemledik. Genelde tatile hangi yolla giderseniz sorusuna sırasıyla uçak, otobüs ve kendi aracım yanıtlarını alırken, bu sene tatile neyle gidersiniz sorusunda sıralama kendi aracım, uçak ve bir yakınımın aracı şeklindeydi. Genelde tatile uçakla giderim diyenlerin %60’ı bu sene kendi aracıyla tatile gideceğini ifade etti. Kendi özel aracı olanların %50’si geçen sene tatile kendi arabasıyla gitmeyi tercih etmişken bu sene aynı grubun %87’si kendi aracıyla tatile gideceğini belirtti. Özel araç ile seyahat etme eğiliminde ciddi bir artış gözlemlenirken, paylaşımlı araba kullanımı ya da otostop gibi tercihlerde anlamlı bir değişim olmadığını gözlemledik. 

Mekân tercihlerine göre karşımıza çıkan iki grup, yazlık evleri tercih edenler ile turizm işletmelerini tercih edenler, arasında ulaşım yolu konusunda da farklılıklar bulunmakta. Yazlık evleri tercih edenler ulaşım konusunda öncelikle yüksek bir oranda kendi araçlarını sonra bir yakınlarının aracını ve düşük bir oranda da uçağı tercih ettiklerini belirtiyorlar. Turizm işletmelerini tercih edenler ise öncelikli olarak daha düşük bir oranda kendi araçlarını, ikinci olarak daha yüksek bir oranda uçağı tercih ediyorlar. Diğer bir deyişle ulaşım konusunda da özel araçları tercih edenlerle uçak gibi toplu taşıma araçlarını kullanmayı planlayanlar arasında mekân kullanımı bağlamında ortaya çıkan farkın benzerini görüyoruz. 

Tatil ve Normale Dönüş 

Bugünlerde yeni normale geçiş ile birlikte tatil konusunda önemli bir hareketlilik yaşandığı görüntüsü ortaya çıkmış olsa da en azından yerli turistler açısından yazlık evleri ve özel ulaşım seçeneklerini tercih etme eğilimi bir süre daha devam edeceğe benziyor. Zaten kiralık ve satılık ev fiyatlarındaki artışlar ve turizmcilerin yaşadıkları zorluklara dair açıklamaları da bu gidişatı özetliyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi sağlık temelli kaygıların ve bu doğrultuda alınan tedbirlerin keyif kaçırıcı olduğu dile getirilse de, bu tür kaygı ve tedbirler insanların tatil tercihlerini etkileyen yegâne unsur değil. Ekonomik durum ve tatilin maliyeti de önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Dinlenmek, eğlenmek ve keyif almak ile ilişkilendirilen tatilin kaçan keyfini, tatil maliyetlerini düşürerek telafi etmeye çalışmak sektördeki durgunluğu azaltmanın önemli bir yolu olabilir. Nihayetinde, kriz durumunda da pandemi koşullarında da insanlar kendi imkânları elverdiği ölçüde tatil yaparak gündelik hayatın sorunlarından uzaklaşmayı arzuluyorlar. 

Araştırma sonuçlarında ortaya çıkan, kalabalığa, temasa, mekân kontrolüne, mesafeye ve hijyene dair kaygılar yalnızca tatil alışkanlıkları açısından değil toplumsal ilişkilerin ortak mekânlarda nasıl yeniden kurulacağına dair de önemli ipuçları barındırıyor. Katılımcıların dile getirdikleri kaygılar üzerinden yeni normalde toplumsal ilişkilerin temel unsurlarından biri haline gelen mesafe, hijyen ve temas gibi başlıklar da bir başka yazının konusu.