LGBTİ+ Hakları İnsan Haklarıdır!

Türkiye’de LGBTİ+’lara karşı artan bu tepkileri ve nefret söylemini Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği ile (SPoD) ile konuştuk. Sorularımızı SPoD adına yanıtlayan Hukuk Ekibi Sorumlusu Güley Bor ve Siyasal Katılım Sorumlusu Halim Kır, LGBTİ+ bireylerin, insan olmalarından kaynaklanan evrensel haklara sahip olduklarını hatırlatıyor ve örgütlü saldırılar ile nefret karşısında dayanışmayı büyütmekten başka bir yol olmadığını söylüyor.

“LGBTİ+’lar İnsan Olmalarından Kaynaklanan Evrensel Haklara Sahipler”

LGBTİ+ bireylerin eşit vatandaş ve LGBTİ+ haklarının insan haklarına dahil olduğunu ne kadar biliniyor? LGBTİ+ haklarını, insan hakları kapsamında en sade ve yalın şekilde nasıl açıklarsınız?

Her insan gibi LGBTİ+’lar da insan olmalarından kaynaklanan, dokunulamaz, devredilemez ve ertelenemez evrensel haklara sahipler. Türkiye’de yaşam hakkımız dahi güvence altında olmadığından, LGBTİ+ hakları konusu çoğunlukla medeni ve siyasal haklar ekseninde ele alınmakla birlikte, yine her insan gibi ekonomik, sosyal ve kültürel haklarımız da güvence altına alınmalı; yeterli yaşam standardı hakkı, eğitim hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı gibi. #LGBTİHaklarıİnsanHaklarıdır kampanyası ile bu haklara dair sadece özneler nezdinde değil toplumun geneli nezdinde de bilinç uyandırıldı, uyandırılmaya devam ediyor. 

Türkiye’de mevzuat LGBTİ+ bireylerin haklarını korumada yeterli mi?

Hayır değil. Hükümet her ne kadar uluslararası camia nezdinde Anayasa’nın eşitlik maddesindeki “ve benzeri” ifadesinin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini kapsadığını iddia etse de mevzuatta cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli korumalar mevcut değil, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 122. maddesi bizi korumuyor, TİHEK Kanunu bizi korumuyor. Aslında Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler bu korumayı sağlıyor. Ayrıca, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, temel hak ve özgürlüklere ilişkin bu düzenlemeler esas alınmalı ancak Türkiye’nin uluslararası hukuk karnesi herkesin malumu. 

“LGBTİ+’lar Anayasal Olarak Herkesle Eşit Olmalıdır”

Son yıllarda “LGBTİQ+ hareketinin toplumsallaştığı ve siyasi bir hareket dönüştüğü” tespitlerine katılır mısınız?

LGBTİ+ hareketin toplumsallaştığı tespiti için şunu söylemek mümkün, yaklaşık otuz yıla dayanan ve bu süreçte toplumun tüm kesimlerine temas etmeye çalışan/eden bir hareketten bahsediyoruz. Dayanışmayı her alanda büyüten, çoğu zaman karşısına örülen duvarları haklı ısrarı ile aşan bir hareket elbette ki artık toplumun daha büyük bir bölümü tarafından tanınıyor, destekleniyor, benimseniyor. 

Siyasi bir hareket olması ise yeni değil, LGBTİ+ hareketi insan hakları siyaseti yapıyor. Bugün “LGBTİ+ hakları insan haklarıdır, LGBTİ+’lar anayasal ve toplumsal olarak herkesle eşit olmalıdır” dediğimiz için marjinalleştirme, yer yer kriminalize edilme çabası ile karşı karşıya kalıyoruz. İnsan haklarını savunmak suç değil, siyaset yapmak da suç değil. Bunun bir suç olarak gösterilmesini de kabul etmiyoruz. LGBTİ+’lar varoluşları ile onur duyarak eşit hakları için mücadele ediyor, bu mücadeleyi suçmuş gibi göstermeye çalışmak nafile.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının alevlenmesinin bir gerekçesi “eşcinselliği meşrulaştırılması”. İstanbul Sözleşmesi sizce “eşcinselliği meşrulaştırdı” mı?  Sözleşme’nin uygulamada LGBTİ+ bireylere ve haklarına katkısı oldu mu? Nasıl?

İstanbul Sözleşmesi adıyla müsemma, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesine ilişkin düzenlemeler getiriyor. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadelerinin Sözleşme’de yer aldığı hüküm, ayrımcılık yasağının düzenlendiği 4.maddenin 3. fıkrası;  yani şiddete maruz kalan kişi kim olursa olsun ayrımcılık yapılamayacağını ve devletin o kişiyi şiddetten koruması gerektiğini söylüyor. Bu da yeni bir durum değil, hatta yukarıda ifade edildiği üzere hükümete göre Anayasa’nın 10. maddesi de aynı korumayı sağlıyor. İstanbul Sözleşmesi kadınların, LGBTİ+’ların, şiddete maruz bırakılan herkesin güvencesidir. Nasıl daha iyi uygulanabileceğine yönelik tartışmalar yapılmalı, Sözleşme’den çekilmeye dair değil.

Örgütlü Saldırılar Karşısında Dayanışmayı Büyütmek

50 STK bildirisi

Türkiye’de LGBTİ+ bireylerin görünürlüğünün artması ile toplumsal tepkilerin güçlendiğine katılır mısınız? Örneğin, LGBT ürünleri satan markalara karşı 50 STK ortak bildiri yayınlayarak boykot çağrısında bulundu. Daha örgütlü ve daha güçlü itirazlar karşısında, LGBTİ+ bireyler ve hak savunucuları nasıl bir strateji izliyor? Neler yapılabilir?

Görünürlüğe tahammülsüzlük olduğu çok açık. Ali Erbaş’ın açıklaması #LGBTİÇocuklarVardır hashtagi üzerine, Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması Onur Haftası üzerine geldi. Bu örgütlü saldırılar karşısında tek yol dayanışmayı büyütmek. İnsan haklarını, eşitliği, adaleti gözeten tüm sivil toplum aktörleri amasız, fakatsız ve yüksek sesle LGBTİ+ hakları insan haklarıdır demeli. Bu anlamda baroların gösterdiği dayanışma çok kıymetli. Bu tutumun herkes tarafından sahiplenilmesini temenni ediyoruz.

Medyada “Türkiye İzcilik Federasyonundan LGBT sapkınlığına tepki: Kimliklerini cinsel arzuları üzerinden tanımlayan bu harekete karşıyız” benzeri söylemlere çokça rastlanıyor. “Homojen LGBTİ+ bireyler” şeklinde toplumsal bir algının olduğu söylenebilir mi? LGBTİ+ bireyler, sizce kendilerini nasıl tanımlıyorlar?   

Tektipleştirici bir algı var; bunda medyada sıklıkla karşılaştığımız stereotiplerin de etkisi var. Her toplumsal grup gibi LGBTİ+’lar da homojen bir grup değil. LGBTİ+ olmayı cinsel arzular üzerinden tanımlayan olabileceği gibi aksine cinsel arzu yokluğu üzerinden tanımlayan da olabilir. Bizi ortaklaştıran, herkesin özgür ve eşit olduğu, adil bir dünya tahayyülümüz.

Pandemi süreci LGBTİ+ bireylere karşı tepkileri artırdı mı? 

Evet, pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de pandemi sırasında LGBTİ+’lara karşı nefret artış gösterdi, çünkü pandemi var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Pandemi öncesinde haklarının icrasında büyük zorluklar yaşayan LGBTİ+’lar pandemiden de en olumsuz etkilenen gruplardan biri olmasına karşın bizzat devlet yetkilileri tarafından hedef gösterildi, bu da nefret söylemlerinin, ayrımcılığın, şiddetin artmasına sebep oldu. 3 aylık Pandemi Raporumuzda ifade ettiğimiz üzere, Ali Erbaş’ın açıklamasından sonraki 45 günde Danışma Hattımıza gelen cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık ve şiddet konulu başvurularda %100 artış görüldü.

Sivil Toplumda Daha Fazla Dayanışma İhtiyacı 

Diğer STK’ların LGBTİ+ bireylere ve LGBTİ+ sivil toplum aktörlerine yaklaşımı nasıl?  Diğer STK’lar ve hak savunucuları ile karşılıklı diyalog ve iş birliği olanakları hakkında ne söylersiniz? 

SPoD LGBTİÖzellikle son beş yıllık sürece baktığımızda sivil topluma yönelik baskıların arttığını, biraz bununla da bağlantılı olarak, sivil toplum örgütlerinin kendi içine daha fazla döndüğünü gözlemliyoruz. LGBTİ+ sivil toplum örgütleri için de benzer bir durumdan bahsetmek mümkün. Diyalog ve iş birliği kurulacak alanlar eskisi ile kıyaslandığında çok çok az. Çoğu zaman iş yapmaktan ve baskılara karşı refleks geliştirmekten, politika üretmeye, kendi içinde ve kendi dışındaki aktörlerle konuşmaya fırsat ve zaman yaratamayan bir sivil toplumla karşı karşıyayız. 

Bunun bazı aksaklıklara ve dayanışma pratiklerinin zarar görmesine yol açması elbette ki şaşırtıcı değil. Bu gerçeklik üzerinden düşünmekte fayda var. Ancak bu gerçekliğin bir bahane olamayacağını da belirtmek gerekir. Önceliklerimiz değişebilir, kaynaklarımız azabilir, baş etmemiz gereken sorunlar eskisine göre daha fazla olabilir ama bu zamana kadar kurulan iletişimler ve iş birliklerini unutma ve bunlar hiç deneyimlenmemiş gibi hareket etme lüksümüz yok. LGBTİ+ örgütleri belki de dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerin birinden geçiyor, böyle bir dönemde tüm sivil toplumdan beklenen de hiç olmadığı kadar daha fazla dayanışma olabilir. Bu süreçte ne yazık ki dayanışmanın beklendiği düzeyde olmadığını da deneyimlediğimiz zamanlar oldu ama bunun değişeceğini düşünüyoruz. Nihayetinde LGBTİ+ sivil toplum örgütleri ve LGBTİ+ haklarını görmezden gelerek yürütülecek her sivil toplum ve hak savunuculuğu faaliyetinin kapsayıcı olmaktan uzak olduğu kadar, uzun vadede başarılı olamayacağı da açık. 

LGBTİQ+ haklarına ilişkin öngörünüz nedir? Pandemi sonrası süreç, neler getirebilir? 

Tek kelimeyle, ümitvarız. Türkiye’de, LGBTİ+’lar için hiçbir şey, hiçbir zaman tam anlamıyla kolay olmadı. LGBTİ+’lar bu zamana kadar karşılaştıkları zorlukların üstesinden nasıl geldiyse bundan sonra da gelecektir. Her şeye rağmen bu noktada olmamız bile bunun en önemli göstergesi. Taleplerimiz yıllardır olduğu gibi bugün de çok net. Yükseltilmeye çalışılan nefrete karşı eşitlik ve insan haklarının sağlandığı bir ülkeyi başta LGBTİ+’lar olmak üzere herkes için istiyoruz. Bu haklılığın er ya da geç bir karşılığı olacağına inancımız tam, bizi mücadelede bu kadar ısrarlı kılan da bu olsa gerek. Bundan sonrası için süreç neler getirir yerine, biz ne istiyoruz, nasıl yapabiliriz sorusuna odaklanmamız gerek. Bunu yaparsak LGBTİ+ haklarına ilişkin olumlu gelişmeleri sağlayabiliriz.