“Haklar Eşittir, Eşitlik Haktır“ 

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin projesi olarak çalışmalara başlayan Eşitlik Forumu’nu ve pandeminin çalışmalarına etkilerini konuştuğumuz Mahir Geçikligün, toplumdaki eşitsizliğin pandemi sureci ile birlikte derinleştiğini gözlemlediklerini ve “Korona Günlerinde Ayrımcılık'' isimli online konferans serisi ile bu ayırımcılığa dikkat çektiklerini ifade ediyor.   

Eşitlik Forumu nedir? Nasıl bir motivasyonla kuruldu, kuruluş hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?

Mahir GeçikligünEşitlik Forumu, Türkiye’de hak temelli eşitliğin içselleştirilmesi ve toplumdaki ayrımcılıkla mücadelenin sürdürülebilir olmasına katkı sağlamak için, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD), Sosyal ve Kültürel Yaşamı Geliştirme Derneği ve Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği (Karkad-Der) işbirliğiyle yürütülen “İnsan Haklarına Eşit Erişim İçin Kampanya Projesi”nin bir çıktısı aslında. Projenin fon desteği Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu İnsan Hakları Avrupa Aracı (DİHAA) tarafından sağlanıyor.

Proje kapsamında ilk olarak Doç. Dr. Cem Özatalay ve Arş. Gör. Seçil Doğuç tarafından yürütülen “Türkiye’de Ayrımcılık Algısı – Türleri, Failleri, Boyutları” isimli bir rapor yayınlandı. (Rapora ulaşmak için tıklayınız.) Bu raporda, farklı zeminlere dayanan ayrımcılık türlerinin kimi zaman nasıl iç içe geçebildiği, kesişimsel olduğu, bir bağlamda ayrımcılığa uğrayan kişilerin başka bir bağlamda fail haline gelebildiği gibi önemli tespitler yapıldı. Eşitlik Forumu’nu aslında bu raporun ortaya koyduğu şekliyle “Türkiye’de Ayrımcılık Algısını” kırmak, ayrımcılığın olmadığı bir toplumu mümkün hale getirmek için bir çaba olarak tarif edebiliriz.

Eşitlik Forumu, ayrımcılıkla mücadelede çabalarını buluşturmayı amaçlayan, hak temelli çalışan 80 STÖ’nün bir araya gelmesiyle oluşturulduğu ve eşitlik mücadelesi temelinde bir araya gelen her STÖ’nün sözünü büyütmeyi amaçladığı için adına Forum demeyi tercih ettik.

Bizi daha ayrıntılı tanımak isteyenler web sitemiz, Twitter hesabımız, Instagram hesabımız ve Youtube kanalımıza göz atabilir.

Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz alanda ne gibi boşluğu dolduruyorsunuz? Neden Forum?

Yukarıda değindiğimiz şekliyle hem dezavantajlı toplumsal gruplara karşı (Romanlar, LGBTİ+lar, engelliler, sığınmacılar, mülteciler, etnik köken ve din/inanç bakımından azınlık durumunda olanlar gibi) yükselen ayrımcılıkla, hem de kesişimsel ayrımcılık pratikleriyle mücadele etme üzerine faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Farklı ayrımcılık zeminlerinde çalışan STÖ’lerin bir araya gelmesi ve hem birbirimizle konuşmak hem de ayrımcılığa karşı ortak söz üretebildiğimiz bir alan olması niyetiyle Forum diyoruz. Aynı zamanda kapasite geliştirme eğitimleri ve alt hibe programlarımız var. Proje kapsamında hak temelli çalışan 7 STÖ’ye alt hibe desteği sunuyoruz. Yaptığımız kapasite geliştirme çalışmalarının bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Veri Görselleştirme Çalıştayı, Stratejik Davalama ve Dava İzleme Eğitimi, Uluslararası Mekanizmalara Gölge Rapor Hazırlama eğitimi olmak üzere hak temelli çalışan STÖ’lere yönelik çeşitli kapasite geliştirme eğitimleri… Gazetecilere yönelik olarak ise haber yazımında ayrımcı söyleme odaklanmakla birlikte yerel gazetecilerin güçlendirilmesini de amaçlayan Yerel Gazeteciler Çalıştayı düzenlenmiştir. Bunların dışında Ayrımcılık Karşıtı Kısa Film Yarışması ve Habercilik Yarışması düzenleyerek, 25 Ekim 2019’da düzenlediğimiz Ödül Gecesi ile kazananlara ödüllerini verdik. Buradan, ödül gecesi için çıkardığımız “İnsan Hakları Panoraması” gazetesine ulaşabilirsiniz. Halihazırda ise Ayrımcılık Karşıtı Grafik Tasarım Yarışması devam ediyor.  Önümüzdeki süreçte ayrımcılık karşıtı bir festival ve uluslararası bir konferans düzenlemeyi planlıyoruz.

Aynı alanda çalıştığınız başka kurumlarla iş birliğiniz var mı? 

Eşitlik ForumuForumun oluşturulmasının temel amaçlarından bir tanesi de üyeler arasındaki işbirliklerini desteklemek ve işbirliği olanakları yaratmaktı. Eşitlik Forumu bileşenleri ile çeşitli konularda iş birlikleri düzenledik, bunlardan biri Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun ayrımcılık vakaları ile ilgili etkin bir mekanizma haline gelebilmesi için, TİHEK’e dönük bir imza kampanyası başlatmak oldu. 

Önümüzdeki süreçte düzenlemeyi düşündüğümüz Ayrımcılık Karşıtı Festivali de Eşitlik forumu üyeleriyle birlikte kurgulayarak hayata geçireceğiz. 

Gelecek planlarınız neler? 

Proje sonlandıktan sonra da Eşitlik Forumu’nun genişleyerek devam etmesini ve ayrımcılıkla mücadelede bir zemin olarak varlığını devam ettirmesini hedefliyoruz. 

Covid-19 sizi nasıl etkiledi ya da Covid-19’dan sonra planlamalarınızda bir değişiklik oldu mu?

Covid-19 süreci elbette tüm dünyayı olduğu gibi bizi de birçok yönden olumsuz etkiledi, evden çalışma düzenine geçtik ve fiziksel faaliyetlerimizi askıya almak zorunda kaldık. Örneğin 11 Nisan’da yapmayı planladığımız Uluslararası Ayrımcılık Konferansı’nı ertelemek zorunda kaldık.  

Öte yandan, çalışma alanımız açısından özellikle vurgulamamız gereken nokta, toplumda halihazırda var olan yapısal ayrımcılığın derinleşmesi ve yeni ayrımcılık pratiklerinin pandemi esnasında ortaya çıkması ya da pekişmesidir. Örneğin son günlerde Ulaştırma Bakanlığı’nca alınan, engellilerin şehirler arası trenleri kullanmasının yasaklanması gibi; sağlık önlemi temelli düşünülen ama aslında hak kaybına yol açan kararlar ile karşılaşabiliyoruz. Salgının ilk günlerinde yaşa dayalı ayrımcılığın giderek yükseldiği, 65+ nüfusun istisnai durumlar belirlenmeden sokağa çıkma yasakları ile eve kapatılması gibi bilimsel temele dayanıp dayanmadığı sorgulanabilir olan ve yine hak gaspına yol açan kimi uygulamalar gördük. Evde kalmanın hastalıktan korunmanın ilk şartı olduğu bir pandemide, kalacak evi olmayan evsizlerin durumu ya da derinleşen yoksulluk nedeniyle evsizleşme riskiyle yüz yüze kalanların durumu; sığınmacıların, mültecilerin kendi dillerinde sağlık hakkına erişimlerinin sağlanamaması gibi birçok başka açıdan pandeminin sonuçlarıyla yüzleştik ve pandemi sürecinde dezavantajlı grupların yaşamlarının daha da zorlaştığı bariz bir şekilde ortaya çıktı. Pandemi tedbirleri alınırken Romanların, engellilerin, mültecilerin, sığınmacıların, LGBTİ+’ların, kadınların yani zaten salgın öncesinde dahi ayrımcılığa uğrayan toplumsal grupların daha fazla gözetilmesi gerekiyordu fakat bu durumun gözetilemediği bir salgın yönetimi/sürecine şahit olduk. Eşitlik Forumu olarak bu duruma dikkat çekebilmek için neler yapabileceğimizi düşündük ve dezavantajlı grupların pandemi sırasında maruz kaldıkları ayrımcılığın  ortaya konması ve alınabilecek tedbirleri tartışabilmek adına “Korona Günlerinde de Ayrımcılık” isimli bir online konferans serisine başladık. Yaş Ayrımcılığı, Romanların, Sığınmacıların,Göçmenlerin Durumu; Çocuk Hakları; Evsizlikve Derinleşen Yoksulluk; Din-İnanç Özgürlüğü; Engellilerin Durumu; Sağlık Hakkı ve Halk Sağlığı gibi birçok başlıkta, o alanda çalışan aktivistler, akademisyenler, uzmanlar ile webinarlar düzenledik. BM Engelli Hakları Özel Raportörü C. Devandas Aguilar ile pandemi sürecinde engellilerin gözetilmesi adına alınması gereken tedbirleri konuştuk. Tüm oturumların kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.

Eşitlik kavramını biraz konuşmak isterim. Nasıl bir eşitlik tahayyül ediyorsunuz? Eşitlik mi adalet mi?

Bizce eşitlik ve adalet kavramları birbirinden ayrı ya da birbiriyle çatışmalı, birbirine alternatif kavramlar olarak düşünülemez. Hatta eşitlik ve adalet kavramlarının birbirini içerdiğini söylemek de mümkündür. Bu bağlamda herkesin eşit haklara sahip olduğu ve bu haklardan yararlanabildiği; cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim, yaş, etnik köken, mültecilik/sığınmacılık, din/inanç, ırk/etnisite, engellilik durumu vb. herhangi bir temelde hiçbir kişi ya da grubun ayrımcılığa uğramadığı; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere dayanarak ayrımcılık karşıtı tedbirlerin eksiksiz uygulandığı bir eşitlik tahayyülümüz var. Bunun zor olmadığını düşünüyoruz, bu konuda karar alıcı ve uygulayıcıların belli adımları atabilmesinin yolu hak temelli savunuculuk yapmak ve kamuoyunun dikkatini buraya çekmekten geçiyor.

Salgın ile hangi grupların hakları tehlikeye girdi ya da mahrum kaldılar? Okuyucular için belki biraz detaylandırabilirsiniz.

Salgın ile, özellikle dezavantajlı grupların yaşadığı ayrımcılık daha da derinleşti. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, evsizler, evsizlik tehdidiyle karşı karşıya kalanlar, kendi dillerinde sağlık hizmeti alamayan toplumsal gruplar -mülteciler, sığınmacılar ya da farklı etnisitelere mensup yurttaşlar gibi-, LGBTİ+’lar, engelliler gibi, salgın öncesinde dahi sağlık hakkına erişimde sorun yaşayan toplumsal grupların salgın süreci ile birlikte daha da görünmez oldukları ve yaşadıkları ayrımcılığın katmerlendiğini gördük. Kadına dönük şiddetin arttığını, ev içi şiddetin arttığını gördük. Buna rağmen dezavantajlı grupların gözetilmesine dönük hiçbir koruyucu önlemin alınmadığını üzülerek gözlemledik. Yoksulluğun derinleştiği, geçici işlerde çalışan çeşitli toplumsal grupların işsizlikle ve derin bir yoksullukla yüz yüze geldiğini gördük. Ayrıca Covid-19 özelinde yaşlılara yönelik ayrımcı uygulamaların arttığını, 65+ yurttaşlara çeşitli tacizler yapıldığını gördük.

Pandemi ile birlikte  derinleşen eşitsizlik hâli nasıl  giderilir? Kime ne görevler düşüyor?

Pandemi ile birlikte derinleşen eşitsizliklerin giderilmesi konusunda STÖ’lere, aktivistlere, sendikalara vb. çeşitli gruplara düşen görevler olabilir ancak özellikle karar alıcılara ve uygulayıcılara önemli görevler düşüyor, ulusal eşitlik kurumlarına önemli görevler düşüyor. Her şeyden önce pandemi ile mücadele sürecinde oluşturulan çeşitli kurullara, mekanizmalara dezavantajlı grupların temsilcilerinin katılması, pandemi yönetimi sürecinde dezavantajlı grupların korunmasını sağlayabilirdi. Çeşitli ayrımcılık zeminlerinde izleme, savunuculuk yapan STÖ’lerin görüşlerinin alınması;  belki de STÖ’lerin, akademisyenlerin ve karar alıcıların içinde olduğu; eşitsizliğin giderilmesine dönük tedbirlerin konuşulacağı mekanizmaların kurulması gerekiyor. Her ne kadar içinde bulunduğumuz günlerde pandemi  ile ilgili kısıtlama önlemleri gevşetilmiş olsa ve insanlar çalışmaya geri dönmüş olsa da, pandemi sürecinde yaşanan ve çok fazla toplumsal grubu etkisi altına alan sosyo-ekonomik eşitsizlikler ortadan kalkmadı, aksine birikerek devam ediyor. Bu dönemde derinleşen eşitsizliklerin  ortadan kaldırılması konusunda karar alıcıların, STÖ’lerin, akademisyenlerin, herkesin üzerine görevler düşüyor.