İki Yılında Ardından Çorlu Tren Faciası

Bugün 8 Temmuz 2020, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’na (TCDD) ait Halkalı-Uzunköprü seferini yapan trenin, Çorlu Sarılar mevkiinde raydan çıkarak devrilmesinin üzerinden iki yıl geçti. Söz konusu faciada 7’si çocuk 25 kişi hayatını kaybetti, 338 kişi yaralandı. Kazada oğlu ve oğlunun babasını kaybeden Mısra Öz, kazadan yaralı kurtulan ancak iki kızı ve yeğenini kaybeden Funda Dikmen ve anne babasını kaybeden İsmail Kartal iki yılda yaşadıklarını ve devam eden davaya dair görüşlerini Sivil Sayfalar için anlattı. 

Kazanın üzerinde iki yıl, 3 Temmuz 2019’da yapılan ilk duruşmanın üzerinden ise 1 yıl geçti. Kazada yakınlarını kaybedenlerin ve yaralı olarak kurtulanların adalet mücadelesi ise ilk andan beri sürüyor. 25 Haziran’da görülen davanın 5. duruşmasında bile yağışlı havanın kazaya neden olduğu söylemi hâkim olsa da aileler kazaya asıl neden olan ihmallerin ortaya çıkmasını ve kazada payı olan herkesin yargılanmasın talep ediyor. 

“Bilirkişiler Objektif Olarak Görev Yapsın”

Mısra ÖzKazada 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel ve oğlunun babasını Fatih Sel’i kaybeden Mısra Öz, davanın 4 sanık etrafında geliştiğini söylüyor ve dosyada herhangi bir ilerleme kaydedilmediğini aktarıyor. 5. duruşmanın ciddiyetten uzak bir şekilde gerçekleştirildiğini belirten Öz, 16 Temmuz’da yapılacak olay yeri keşfi için “Olayın üzerinden iki yıl geçti. Orada katliama sebep olan menfez olaydan hemen sonra düzeltildi. Elbette ki bilirkişilerin incelemesi dosyaya yeni bir şeyler katacaktır ama mühim olan bilirkişilerin doğru ve yerinde, olayı açıklığa kavuşturacak şekilde objektif olarak görevlerini yapmasıdır” diyor. 

Facianın aydınlatılması için verdiği mücadele esnasında Sel, hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçlamasının yanı sıra mahkeme heyetine hakaretten de soruşturma açılan Öz, “Cumhurbaşkanına alenen yapmış olduğum hiçbir hakaret yok. Atmış olduğum bir tweeti, başka bir tweete bağlamışlar. Mahkeme heyetine de hakaret etmedim. Mahkeme heyetinin bizlere karşı sergilediği tavrı mecazi deyimler kullanarak tarif ettim. Bize yapılanlar hakaret olmuyor. Yapılanları dile getirmek hakaret oluyor” diye konuşuyor. 

3 Temmuz 2019’daki ilk duruşmada, salona girmek isteyen aile ve izleyicileri engellemek üzere duruşma salonu kapılarının içeriden kilitlenerek, içerideki aile ve avukatların dışarı çıkmasına, dışarıdakilerin de içeri girmesine izin verilmediğini anımsatan Öz, “Duruşma salonun silahlı kolluk kuvvetleri geldi, anne – baba ve evladını kaybetmiş insanlar salona alınmadı, kapıda darp edildik ve mahkeme heyeti davadan çekildi bunları unutmadık” diye ekliyor.

“Kaza değil katliam”

Çorlu tren katliamının basit tedbirler alarak önlenebileceğini kaydeden Öz, “Bu öngörülebilen ihmal cinayettir. Yol bekçileri ödenek olmadığı için işten çıkartılmasaydı. Balast tutucu duvar yapılmış olsaydı. İki su havzası menfezin orada birleştirilmeseydi. Meteoroloji ile ilgili bir iş birliği yapılsa, dönemsel ve yerel yağışlar, yağış miktarları tespit edilebilseydi ve diğer tedbirler alınsaydı bu katliam yaşanmayacaktı. Bunca tedbir alınmış olsaydı ve o zaman bu olay yaşansaydı katliam değil kaza diyebilirdik. Ama bu tedbirler alınmadıysa, bu tedbirleri almayan kişi ve kişiler bu katliamdan sorumludur. Aklanamazlar” diye konuşuyor. 

Kazada annesi Rubize Kartal ve babası Gani Kartal’ı kaybeden İsmail Kartal, bilirkişi raporlarının taraflı hazırlandığını söyleyerek, “Kazanın sebebi yağmur yağması gibi gösteriliyor. Kadermiş deyip kenara çekilmemizi istiyorlar” diyor. 

“Sosyal Medyadan Adalet Arar Olduk”

İsmail KartalAdalet sisteminin işlemediğini, bu karşı ailelerin bir araya gelerek adalet nöbetleri düzenlediğini anımsatan Kartal, “Sosyal medya üzerinden adaleti arar olduk. Her defasında bilirkişilerin taraflı olduğunu, TCDD ile ticari ilişkileri olduğunu dile getirdik. Hatta bunun için Ankara’ya giderek Anayasa Mahkemesi’ne dilekçe vermek istedik. Sistemi koruyan kolluk kuvvetleri orantısız kuvvet kullanarak aramızda çocuk, kadın ve yaşlılar olmasına rağmen göz yaşartıcı misket topları, cop ve kalkanlarla bizi perişan etti” diyor. 

Ankara’da şiddete uğramış olmalarına rağmen, kendilerine ve avukatlarına 1 ila 5 yıl arası hapis istemiyle dava açıldığını ifade eden Kartal, ne olursa olsun gerçek sorumluların adalet karşısında hesap vereceğini söylüyor. 

“Sanık olmasını beklediğimiz yöneticilerin tanık olması bizleri üzüyor” diyen Kartal, sözlerine şöyle devam ediyor:

 “Bu tanıklara sorulacak soruların davanın seyrini değiştireceğini biliyoruz fakat mahkeme heyeti bu tanıkların esas mahkemeye gelmesini istemiyor. Bu talebimizi her defasında reddediyor. Tanık olarak mahkemeye kaza bölgesinde yer alan at çiftliğinden ve katliamdan bihaber kişileri getirtiyor. İşte böyle bir adalet sistemi ile mücadele ediyoruz. Yeni bilirkişiler atanacak ve yeniden olay yeri keşfi yapılacak. Umarım işini layıkıyla yapan, sistemin baskısından korkmayan kişiler gerçek ve doğruları yazarak tüm sorumluların adalet karşısında hesap vermesini sağlayabilir.”

“Bu Kazada Makinistten İmza Yetkisi Olan Herkes Yargılanacak”

Funda Dikmen, faciada kızları Özge Nur ve Gülce Dikmen’i ve yeğeni Sena Köse’yi kaybetti.

Funda DikmenDavanın 5. Duruşmasının kendilerini hayal kırıklığına uğrattıklarını söyleyen Dikmen, “TCDD hâlâ bu kazayı yağmura bağlamak istiyor.  Asılsız bilgilerle, kazanın çiftlik yüzünden olduğunu ısrarla gündeme getirip bizleri oyalama gayesindeler” diyor. 

16 Temmuz’da yapılacak keşifle, kazanın TCDD’nin sorumsuzluğu ve ihmalleri yüzünden yaşandığını kanıtlayacağını söyleyen Dikmen, “Bu kazada makinistten imza yetkisi olan herkes yargılanacak, bize düşen sadece sabır” diyor. 

Duruşmalarda yaşananların kendisini kötü etkilediğini söyleyen Dikmen, “Mahkeme bizi her seferinde yıkıyor. Her duruşmada olayı bir kez daha yaşıyorum. Hem kızlarımın özlemi hem de onları sorumsuz bir kurum yüzünden kaybetmemiz bizi yıkıyor. Yeni yapılacak olay yerinden keşfinden umutluyum. Davada ileriye gitmeniz için bir umut olacak. Bizler birlik oldukça adaletin sağlanacağın inanıyorum ki adalet sağlanacak. Ben bu davanın peşini bırakmayacağım” diye konuşuyor.