Pandemi Kadınları Daha Da Yoksullaştırıyor

İstanbul Politik Araştırmalar Merkezi’nin Covid-19 salgınının kadınların çalışma ve hane yaşamı üzerine etkileri raporu, salgının kadınların kırılgan yapısını arttırdığını ortaya koyuyor.

İstanPol Enstitüsü adına Doç. Dr. Ayşe Aylin Bayar, Prof. Dr. Öner Günçavdı ve Prof.Dr. Haluk Levent’in Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği katkısıyla hazırladığı raporun amacının; kadınların salgın neticesinde maruz kaldıkları riskleri ölçmek ve bu riskleri gidermeye yönelik politika önerilerinde bulunmak olduğu belirtiliyor.

Gelir gruplarına göre yapılan tasnifte, kadın istihdamının daha çok düşük gelir gruplarındaki hane halklarında yaygın olduğu belirlediği belirtilen raporda, “Kadınların erkeklere oranla çok daha fazla oranda tarım sektöründe istihdam edilirken, bunu eğitim ve sağlık hizmetleri takip etmektedir. İşteki durumları bakımından ise kadınların erkeklere göre çok daha fazla oranda ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta oldukları anlaşılmaktadır. Bunda kadın istihdamının tarımda yoğunlaşmış olmasının rolü bulunmaktadır.” Deniliyor. Kadınların iş gücüne katılım oranının erkeklere göre düşük olduğu vurgulanan raporda, “Bunun en önemli sebebinin ev ve bakım işleri olduğu ve bu konuda hane içinde iş yükünün paylaşımında ciddi bir eşitsizlik olduğu görülmektedir. Büyük bir olasılıkla kadınların bu sorumlulukları nedeniyle 30 yaşlarından sonra bile iş gücüne katılımları görülebilmektedir. Erkeklerin ise bu yaş diliminde iş gücüne katılımı görülmemektedir. Gelir gruplarına göre, kadınların medyan (ortalama) gelirlerinin ücret gelirlerinde yüzde 15, müteşebbis gelirlerinde ise erkeklere göre yüzde 60 daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca kadın istihdamının kentsel nüfusun daha yaygın olduğu İstanbul, Ege ve Akdeniz gibi bölgelerde çok daha yaygın olduğu anlaşılmaktadır.” İfadelerine yer veriliyor.

Pandemi Kadınları Daha Da YoksullaştırıyorKadın nüfusunun kendine has kırılganlığı içinde bulundurduğu belirtilen raporda, “Bu nüfus içinde kırılganlık bakımından en önde gelen grubu ev ve bakım hizmetinde olan kadınlar oluşturmaktadır. Bu kadınların kırılganlıklarının kaynağını ise, mensubu bulundukları hanelerde çalışan diğer fertlerin gelirlerine olan bağımlılıkları oluşturmaktadır. Salgının bu gelirlerin kaybı yönünde bir risk oluşturması, hem hanedeki diğer fertleri, hem de bu kadınları zora sokmaktadır. 16 milyon civarında bir nüfusa karşılık gelen ev kadınlarının yüzde 52,9’u bağımlı oldukları gelirler bakımından salgının yol açtığı gelir kaybı riskine maruz kalmaktadırlar. Kırılganlık bakımından bir diğer önemli grup ise yoksul hanelerdeki çalışmayan ve ev-bakım hizmetleri ile uğraşan kadınlardır. 2016 verilerine göre, bireysel eşdeğer gelirleri 7983,4 TL’nin altında 10 milyonu aşan nüfusun yüzde 51,3’ü kadınlardan oluşmaktadır. Bu kadınların yüzde 50’den fazlası ise ücretsiz aile işçisi olarak tarımda istihdam edilmektedir. Bu kadınlar arasında gelir bakımından başkasının gelirine bağımlı olan 2 milyon 200 bin civarındaki kadının yüzde 37,8’i okur-yazar bile değildir. Bağlı gelirler itibariyle bunların yüzde 54,3’ü salgının yol açtığı gelir kayıp riskine maruz kalmaktadırlar. Bu kadınların mensup olduğu hanelerin neredeyse yarısında tek kişi çalışırken, hane büyüklüğü bakımından çok daha kalabalık olan bu hanelerde, gelir kaybının etkileyeceği fert sayısı da 2,5 milyonu aşmaktadır. Yaptığımız hesaplamalara göre bu hanelerin kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldıkları toplam gelir miktarının ise 91 milyon dolara karşılık geldiği görülmüştür.” Deniliyor.

Salgın neticesinde oluşan kısa dönem etkileri gidermek, başta tarım kesimindeki hanelerin finansal yüklerin azaltılması gerektiği belirtilen rapordaki diğer çözüm önerileri ise şöyle sıralanıyor: “Gelir kaybına uğramış hanelere doğrudan destek verilmesiyle mümkündür. Ayrıca genel olarak sağlanacak istihdam güvenceleri de bu ve benzeri hanelerin gelir kaybı risklerini minimize edecektir. Daha kurumsal bir çözüm ise, nüfusun tamamını kapsayacak, bu tip salgın durumlarında ihtiyaç sahibi hanelerin gelir akımlarına güvence sağlayacak, beraberinde harcamalarındaki aksamaları giderilmesini sağlayacak temel gelir uygulamasının tesis edilmesidir.”

Raporun tamamı için tıklayınız.