”Pandemi Nedeniyle Tedavilerde Erteleme ve Aksama Yaşanıyor”

Nisan ayının ilk haftasının Kanserle Savaş Haftası olması nedeniyle Kanserle Mücadeleyi Destekleme Derneği Başkanı Mevlüt Yılmaz ile kanser hastalarının mevcut durumunu ve koronavirüs salgınının hastalar üzerine etkilerini konuştuk. Yılmaz, dünyada her yıl 14 milyon kişinin yakalandığı ve 8,2 milyon kişinin ölümüne sebep olan kanserle ilgili; “Türkiye'de koronavirüs salgını nedeniyle bazı hastalıkların tedavi süreçlerinde erteleme ve aksama yaşanıyor.” dedi.

Kanserle Mücadeleyi Destekleme Derneği, 2012 yılında İzmir’in Buca İlçesinde kurulmuş, üyeleriyle birlikte  kanser hastalığıyla mücadele etmek, kanserle mücadele eden ekonomik desteğe ihtiyacı olan hastalara ayni ve nakdi destek sağlamak ve onlara rehber olabilmek için çalışmalar yürüten aynı zamanda toplumu kanser hakkında ve erken teşhisi ile ilgili bilgilendirme çalışmaları yürüten bir dernek. 

1 – 7 Nisan Kanserle Savaş Haftası, derneğinizin kanserle mücadele eden bireylere mesajları nelerdir?

Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de yıllık kanser görülme sıklığı erkeklerde 100 binde 280, kadınlarda ise 100 binde 172. Bir yılda yaklaşık 170 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. Kanser toplumda çok konuşulmasına karşın iyi bilinmiyor. İyileşme algısı da bu nedenle düşük.

Tıp kanserlerin yüzde 60’ını tedavi edebiliyor. Bunlar çok konuşulmuyor. Ölümcül olanlar konuşulduğu için tüm kanserlerin ölümcül olduğu algısı var.

Mevlüt YılmazÖncelikle kanser dediğimizde tek bir hastalığı değil, birçok farklı hastalığı anlamalıyız. Her organın kanseri ayrı, her kanserin de dokusal tür açısından farklılıkları var. Her kanserin nedenine yönelik tedavi geliştirmek gerekiyor. Yani tek bir tedaviyle tüm kanser türlerini tedavi etmenin mümkün olmadığını bilmemiz gerekiyor. Bazı kanser türleri erken evrede yakalansa bile ölümcül olabiliyor. Tedavisi bulunan bazı kanser türlerinde de kanser hücreleri mutasyon geçirip ilaçlara direnç kazanıyor. Yaşayan ve değişen bir organizma ile karşı karşıyayız. Sürekli çoğalıyor ve farklılaşıyor. Birçok kanser türünde yeni bulunan tedavilere zamanla direnç geliştiği için bir süre sonra etkisiz hale geçebiliyor.

Kanser türleri cinsiyete göre nasıl bir değişim gösteriyor?

Erkeklerde en sık görülen kanserler akciğer, prostat kanseri ve mesane kanseridir. Kadınlarda en sık görülen kanserler ise meme kanseri, tiroid kanseri ve kolorektal kanseridir. Genç bir nüfusa sahip olduğumuz için meme kanseri gelişmiş ülkelerde 60’lı yaşlarda görülürken ülkemizde 50 yaş altında meme kanseri görülme sıklığı dünya ortalamalarının çok üstünde. Zaman içinde kadınlarda sigara içimi arttığı için kadınlarda akciğer kanseri görülme sıklığı artıyor.

Çevresel faktörlerin etkisi nedir?

Araştırmaların kanser vakalarının üçte ikisinde çevresel faktörlerin etkili olduğunu gösteriyor. Kanser oluşumuna neden olabilen çevresel faktörler; sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam, tütün ve alkol kullanımı, aşırı güneş ışığı maruziyeti, hava, su ve gıdalar yoluyla alınan karsinojen kimyasal maddeler, kanserojen virüs ve bakteriler (hepatit B, hepatit C, AIDS, human papilloma virüs, helikobakter pylori gibi), radyasyon, benzidin içeren boyalar, asbestos, radon ve hormonlardır. Büyük radyasyon kazaları ya da nükleer patlamalar dışında çevresel koşullara bağlı kanser yavaş yavaş oluştuğu için kanserojen etkilerini ölçmek kolay değildir.

Modern yaşam kanseri nasıl etkiliyor?

 Kanserle Mücadeleyi Destekleme DerneğiBilimsel çalışmalara göre modern yaşam koşullarının da kanser üzerinde tartışılmaz etkileri var. Çok et tüketen, az hareket eden, spordan uzak kalan toplumlarda meme ve kalın bağırsak kanserine daha fazla rastlanıyor. Güney Amerika gibi cinsel yaşamın daha serbest olduğu ülkelerde rahim ağzı kanserleri sık görülüyor. Az gelişmiş Afrika ülkelerinde HIV taşıyıcılığı yaygın olduğu için AIDS’e bağlı kanserler daha fazla. Türkiye’de hepatit B taşıyıcılığı yüksek. Bu nedenle hepatit B taşıyıcılığına bağlı hepatosellüler karsinom görülüyor. Hepatosellüer karsinom karaciğerin kendi dokusundan kaynaklanan bir kanser türüdür.

Stresin kanser üzerindeki etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

Kronik stres kanserleşmeye yol açabiliyor. Kanserli hastalarımızda iflas, yakın kaybı, gibi geçirilmiş ağır travmaların hem hastalığın başlamasına, hem de seyrinin kötüleşmesine etkili olduğunu görüyoruz. Travmaları herkesin bağışıklık sistemi aynı şekilde algılamıyor ve tolere edemiyor. Travma nedeniyle bazı insanların bağışıklık sistemleri hasara uğruyor. Bağışıklık sisteminin hasara uğraması sonucu kanserli hücreler tanınamıyor ve yok edilemiyor. Bu durum kanser hücresinin üreyerek çoğalmasına neden oluyor.

Türkiye’de Kanserde Erken Tanıda Gelişmiş Ülkelerin Gerisinde

Erken tanısı mümkün olan kanserler genellikle yavaş seyirli olan kanserler. Meme, kalın bağırsak, prostat ve rahim ağzı kanseridir. Bu kanserleri yılda bir jinekolojik muayene, mamografi, meme ultrasonografi uygulanması, ürolojik muayene ve PSA testi ile erken evrede yakalamak mümkün.

Türkiye’de Yeterli Onkoloji Merkezi Yok

Kanser hastalarının yönlendirilmesi ve tedavisinin çok disiplinli çalışan merkezlerde yapılması büyük önem taşıyor. Kanser hastasının tedavisinde ilgili cerrahi branş, tıbbi onkolog, radyasyon onkoloğu, patolog, nükleer tıp uzmanı, radyolog, psikiyatrist gibi bir çok branş hekiminin bir arada çalışması önemli.

Ucuz olduğu için piyasada bulunmayan kanser ilaçları var

Türkiye’de kanser tedavisinde kullanılan ilaçlarının hemen hemen tamamı sosyal güvenlik kurumu (SGK) geri ödeme kapsamında. Ruhsatsız ilaçları da bakanlık izniyle getirmek mümkün. Ancak iyileştirici özelliği olan ama fiyatı ucuz olduğu için zaman zaman piyasada bulunmayan bazı önemli kanser ilaçları mevcut. Fiyatı çok ucuz olduğu için firmalar getirmek istemiyor. Euro sürekli yükseliyor. Sağlık Bakanlığı ucuz ilaç politikası gereği euro kurlarını sabitlemiş durumda. Bu nedenlerle zaman zaman bazı ilaçlarla ilgili piyasada sıkıntı yaşanabiliyor.

Bitkisel Ürünler Fayda Yerine Zarar Verebilir

Kanser tedavisi gören birçok hasta doktoruna danışmadan bitkisel ürünlerden de destek alıyor. Bu da tedavi sırasında birçok yan etkiye neden oluyor. Kanser ilaçları geliştirilirken diğer maddelerle etkileşimlerine bakılıyor. Ama her tür ürünle etkileşimine bakılması mümkün değil. Örneğin uzmanlar greyfurt kandaki ilaç düzeyini etkilediği için kemoterapi sırasında kesinlikle önermiyor ve yasaklıyor. Hastaların günlük normal gıdaları dışında hiçbir maddeyi tedaviyle birlikte almasını istemiyoruz. Piyasada kansere faydası olduğu söylenen ürünlerin etkisi kanıtlansaydı ilaç olurlardı. Bizim genel önerimiz hastaların tedavi sonrasında da kullanacağı alternatif ürünler konusunda hekimlerini bilgilendirmeleri. Çünkü aldıkları bitkisel ürünler fayda yerine zarar bile verebilirler.

Koronavirüs salgını nedeniyle kanser tedavisi gören hastaların tedavilerinde bir aksaklık söz konusu oldu  mu?

Koronavirüs salgının dünya genelinde yayılması ile birlikte birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’deki kliniklerde de kanser hastalarının kemoterapi tedavisine ara verildi. Kanser hastalarının en riskli grupta olduğunu belirten uzmanlar, vücut direnci düşen hastalarda enfeksiyonun gelişmesi durumunda hastalığın daha ağır seyredebileceğini belirtiyor. Türkiye’de koronavirüs salgını nedeniyle bazı hastalıkların tedavi süreçlerinde erteleme ve aksama yaşanıyor. Bilindiği üzere, dünya genelinde koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin büyük bölümü 80 yaş üzeri ve kronik hastalardan oluşuyor.

Uzmanların kanser hastalarının dışarı çıkmamaları uyarıları etkili oldu.  Vücut direnci düşen kanser hastalarında koronavirüs salgınının gelişmesi durumunda hastalığın ağır seyredeceğini bildikleri, bu açıdan kalabalık yerlerde toplu taşıma araçları ile seyahat etmemeleri ve mümkün oldukça evden çıkmamaları konusunda uyarıları tedbir amaçlı tedavi için beklemelerini sağladı.

Salgın, kanser hastalarını psikolojik olarak nasıl etkiledi ve bu durumla baş edebilmesi, süreci hasarsız atlatabilmeleri için neler öneriyorsunuz?

Hasta yakınlarına büyük sorumluluk düşüyor. Tüm kanser hastaları yeni koronavirüsten korunmak için ekstra tedbir almak durumundadır. Kanser tedavisi tamamlanmış ve sağlığına kavuşmuş hastaların riski diğerlerine göre daha düşüktür. Ancak kemoterapi ve radyoterapinin bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri, bazen beklenenden uzun sürebilmektedir. Bu sebeple tedavi sonrası da gerekli tedbirlerin üst düzeyde tutulması gerekmektedir. Bu süreçte kanser hastalarının yakınlarına da büyük görevler düşmektedir.  Çok zorunlu kalmadıkça evlerinden çıkmamalılar.

Bu süreçte dernek çalışmalarına ne şekilde devam ediyor? Son olarak neler söylemek istersiniz? 

Dernek merkezimiz onkoloji hastalarımızın zor durumda kalmamaları için faaliyetlerine devam etmektedir. Fakat salgının giderek güçlenmesinden dolayı bir süre faaliyetlerimizi telefonda destekle yürütmeyi düşünüyoruz.

Koronavirüs toplum için ciddi bir tehdit. Mevcut risk grubu içinde kanser hastaları ve özellikle de yaşlı kanser hastaları en önemli risk grubunu oluşturmaktadır. 70 yaşını geçen insanlarda, yaşlanmayla ilgili doğal süreçlere bağlı olarak vücudun bağışıklık sistemi zayıflamakta, enfeksiyonlara daha açık hale gelmektedir. Kanser tedavisi gören kanser hastalar bu süreçte daha dikkatli olmalı. Çok zorunlu kalmadıkça evlerinden çıkmamalı, dış ortama çıkma ihtiyacı hissettiklerinde ise mutlaka maske takmaları gerekir. Kanser hastalarının kalabalık ortamlara girmemesini, süreçte hijyenin çok önemli olduğunu, dış ortamdan kapalı ortama gelindiği zaman kanser hastalarının hemen kıyafetlerini değiştirerek, ellerini ve yüzünü bol su ve sabunla yıkaması gerektiğini bilmelerini istiyorum.

Doğal besinlerin tercih etmeleri gerekmektedir. Özellikle proteince zengin yumurta ve taze balık tüketimi çok önemlidir. Kanser hastalarının bu süreçte yoğurt tüketimini artırmaları çok önemli olacaktır. Mevsim sebzeleri tüketilmelidir.