Pandemi ve Post Pandemi Dönemi Tarım ve Gıdaya Bakış

Sağlık çalışanlarının koronavirüse karşı ne kadar büyük fedakârlıklarla çalıştıklarını ve ne kadar büyük risklerle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bu alkışı sonuna kadar hak eden bir kesim daha var. Eve kapandığımız bu günlerde bile raflarda, pazarlarda, manavlarda gıdalarımızı hiç eksiltmeden üreten çiftçiler,  gıda üreticileri… Onlar da bütün zorluklara, risklere rağmen üretimi aksatmadan sürdürmeye çalışıyor.

Şehirde yaşayanlar evden çıktıklarında virüsün ölümcül riski ile karşı karşıya kalıyor. Köyde yaşayanlar tarlaya çıkamazsa, kıtlık riski ile karşı karşıya kalabiliriz.

Tarımda önümüzdeki iki ayı iyi değerlendirilemezse, gıda sıkıntısı ile karşılaşacağımız günler yakın… Sadece bu mu? Mevsimlik işçilerle virüsün hareketine bir şey düşünüldü mü?  Destek paketleri ücretli çalışanı kapsamadığı gibi, tarımda çalışanları da yok saydı. Onlara da düşen kendi OHAL’lerini ilan etmek …

Üretim faaliyetinde çalışanlar bu fideleri üretim bölgelerine ulaştırmada büyük zorluklar yaşıyor.. Tek sorun fideleri üretim bölgesine göndermek de değil. Doku kültürü ile fide üretenlerin en çok kullandıkları malzemeler, eldiven, maske ve dezenfektan ürünleri. Laboratuar gibi fide üretim merkezlerine her girişte ve 3 saatte bir bu malzemelerin değiştirilmesi gerekiyor.  Daha önce 5-10 lira olan maske, eldiven bugün 50 lira civarında.  

Tarım İşçilerini Ne Bekliyor?

Peki, tarım işçileri nasıl taşınacak? Dolmuş otobüslere doluşarak mı gidip gelecekler? Onların sağlık güvenliklerinin nasıl sağlanacağına dair  önlem de, merkezi yönetimin gündeminde değil görünüyor. Bu gün pandeminin kaosundan önümüzü göremez durumdayız ama doğa kendi deviniminde. Yetişen ürünün hasat dönemi ne olacak? Yarın hasat için binlerce kişi Güneydoğu’dan, Konya’dan, Eskişehir, Kütahya’dan Ege’ye gelecek. Mevsimlik işçiler nasıl gelecekler? Gelmezlerse hasat olmayacak. Gelenler çoluk çocuğu ile, 80 yaşındaki dedesi ile gelecek. Onlar 10-15 kişi aynı çadırda nasıl kalacaklar? Normal zamanlarda bile mevsimlik işçilerin düşük hijyen koşullarında yaşadığını biliyoruz. Sözleşmelerin yapılma dönemi. Bir şey denecek ise o dönem, bu dönem.Çiftçinin mazot, gübre borçları, prim ödemeleri, vergileri  ertelenecek mi? Buna ilişkin önlemler paketi bugünlerde açıklanmalı…

Hayvancılıkta Sıkıntılar Kendini Hissettiriyor

Hayvancılıkta, et ve sütteki durum bitkisel üretimden farklı değil. Hatta özellikle sütte daha büyük sıkıntılar olduğuna dair haberlerle karşılaşır olduk. Kırsalda yaşayanlar için hayvancılık vazgeçilmez bir faaliyet. Hayvanlar da insanlar gibi sürekli bakım, ilgi istiyor. Hastalığı, doğumu var. Kendi haline bırakamazsınız. Süt hayvanlarının sağılması gerekir. Sağılan sütün zaman yitirilmeden soğuk zincire girmesi için alım merkezine ulaştırılması gerekir. Bunun için sağılan süt, köye gelen kooperatif veya süt alıcısına teslim edilir. Sanayici süte nasıl ulaşacak, kontrollerini sahada nasıl yürütecek. Köyleri dolaşan jandarma, 65 yaş üzeri üreticiyi evine gönderiyor önlem olarak.Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük  süt toplamada ciddi sorunlar yaşanmaya başlandığını, köylerde süt alım merkezleri kurduklarını, ancak 65 yaş üzeri ortaklarının bu merkeze süt getirmelerinin yasaklandığını bunun büyük sıkıntılara neden olacağını ifade ediyor..

Kriz Sonrası Gıdaya Erişim

Virüsün yayılması artarak sürerken, uzmanlar, hükümetler, kuruluşlar  post pandemi dönemini konuşmaya başladı bile. Bugünkü tablo bize artık geleceğe dair tarım ve gıdadaki değer zincirini baştan sona yeniden düşünme ve planlama zamanının geldiğini gösteriyor.

FAO başta olmak üzere, uluslararası kurumlardan gelen uyarılar oldukça ciddi;

  •  “En savunmasız insanları korumak ve salgının gıda sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek ve küresel gıda tedarik zincirlerini canlı tutmak için hızlı önlemler alınmadıkça, giderek artan bir gıda kriziyle karşı karşıyayız” Koronavirüs şokunun hem gıda arzı hem de talebini olağandışı şekilde etkilediğine dikkat çekilen bilgi notunda, salgının insanların yaşamları ve refahı üzerindeki etkisi nedeniyle arzda kesintilerin olabileceği, aynı zamanda tedarik zincirindeki bozulma ve aksaklık sonucu maliyetlerin artabileceğine dikkat çekiliyor.
  • Keza, gübre, veteriner ilaçları ve diğer girdilerin yetersizliği tarımsal üretimi olumsuz etkileyebilir. Bu da dolayısıyla küresel olarak gıda piyasasında fiyatlara olumsuz yansıyabilir
  • Mevcut süreçte restoran, otel gibi toplu tüketim alanlarının kapanması ve daha az sıklıkta market alışverişinin taze ürünlere olan talebi azaltacağına dikkat çekilen bilgi notunda, “Bundan hem üreticiler hem de tedarikçiler olumsuz etkilenecektir ancak en fazla etkilenecek kesim ise savunmasız durumdaki küçük ölçekli çiftçiler” deniliyor.

Pandemi, Gıda Talebini Nasıl Etkileyecek?” 

COVID-19 salgınının başlangıcında, tüketicilerin gıda talebinde önemli bir artış yaşandığını görüyoruz. Hastalık bulaşma korkusu fiziki gıda alışverişlerini azaltıyor. Restoran, kafe trafiklerindeki düşüşle birlikte insanların gıda satın alma ve tüketme şekillerinde değişiklikler yaratıyor. Diğer ürünlerde olduğu gibi e-ticaret teslimatları ve evde yemek yapma ve tüketme trendi artıyor, artmaya da devam edecek gibi .

Tüm ülkeleri bir resesyonun beklediği artık herkesin kabul ettiği bir durum.Ulusal sınırlar, ulusal zenginlikler tekrar önem kazanacak gibi. Pandemi, sosyal izolasyonla birlikte, ülkeleri, bölgeleri, şehirleri de içine kapatıyor. Tedarik zincirlerinin aldığı hasardan gıdanın dolaşımı da etkilenecek. Küçük üretim birimlerinin, üreticinin doğrudan tüketiciyle buluştuğu eski tip yerel pazarların yeni bir anlayışla ele alınması gerekecek.

Yerel kooperatifler, yerel üreticiler, aile işletmeleri teknolojiyle daha iyi bir iş birliğinde daha verimli olmayı öğrenecek. Teknoloji kullanımı küçük üreticilerin de hayatının parçası olacak. Sanayi entegrasyonunun artışı da diğer bir gelişme olacak gibi. Ama biz tüketiciler gıdanın markette değil, yan tarladaki komşuda yetiştiğini anlayacak, sağlıklı, doğal iyi gıdaya erişimin kitabını yeniden okuyacağız. Bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarına, yerel yönetimlere daha çok insiyatif ortamı sağlayacak teşvikler hibe programları daha çok gündemde olacak. Kendine yeten sözünün boş olmadığını bu kriz dönemi hepimize tekrar gösterdi.