“Tüketici İsterse Sistemi Dönüştürebilir”

Tüketiciler olarak satın alma tercihlerimizin, neden bu kaygılarla şekillenmesi gerektiğini, kot kumlamanın yasaklanmasına öncülük eden, Temiz Giysi Kampanyası Derneği Kurucu Başkanı sosyal girişimci Bego Demir ile konuştuk.Bego Demir,  işçilerle birlikte verdiği hak mücadelesinden elde ettiği deneyimlerle, tüketicilerin sistemi dönüştürebileceğini; bunun kimyasala bulaşmamış ve adil bir şekilde üretilmiş ürünleri tercih ederek yapılabileceğini söylüyor. 

Sizin hikayeniz nasıl başladı?

15 yaşında çocuk işçi olarak başladı… Kot kutlamada çalıştığım için, slikozis teşhisi sonrası bir yazı yazıp seslenişte bulundum. O yazı etrafında insanlar birikti ve birleşti. Sonra, haklarımdan haberdar oldum. Diğer tüm işçiler için birinin mücadeleyi üstlenmesi gerekiyordu, ben üstlendim. Bu mücadele sonunda, Türkiye’de kot kumlamayı yasakladık. Bu süreçte şunu fark ettim; işçiler, en kırılgan grubu oluşturuyor ve onların yaşam koşullarını iyileştirmek gerekiyor. Bir de tüketicilerin üreticiler üzerindeki gücünü fark ettim. 2013’den bu yana Temiz Giysi Kampanyası ile Türkiye’de tüketicileri bilinçlendirerek birçok kampanya yaptık. 

Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? 

Bir soruna maruz kalmış, o sorunun çözümü için önce kendi mücadelesini vermiş ve sonra o sorunun kaynağını keşfedip, kaynaktan çözmek üzere çalışan bir sosyal girişimciyim.

İşçiler için verdiğiniz mücadelede, kendinizi hak savunucusu olarak görüyorsunuz?

Ben bir yara görüyorum ortada ve o yaraya merhem olmaya yeteneklerim varsa, bu konuda sorumluluk hissediyorum. Kot kumlama işçilerinden geldim ama ben öne çıktım. Kendimi geliştirebiliyordum, hızlı öğrenme süreçleri geçirebiliyordum. Kafa karışıklığı yaşadığım oluyor ama hala kendimi aktivist emekçi olarak görüyorum. 

Kendinize bir misyon atfediyor musunuz? 

Benim bazı yeteneklerim varsa, o yeteneklerimi toplumun faydasına kullanmam gerektiğine inanıyorum. O yüzden bu yolda yürüyüp, bunu kullanıyorum. 

Bir gruba ait hissediyor musunuz? 

Aslında bir yapıya ait hissetmiyorum. Kot kumlamanın yasaklanma mücadelesinde Meclisteki 4 partiyi ikna ettiğimizde sorun çözüldü. Dolayısıyla, tüm tarafları ikna edince sorunlar çözülüyor; birilerini masadan atarak sorunu çözemezsin. Türkiye’de sol da sağ da kendi alanına hapsoluyor ve diğerini sürekli görmezden geliyor. Birbirlerini görmediklerinde, sorunu çözemiyorlar. Türkiye’nin meselesi bu. Biz aslında ortada buluşamadık hiç bir zaman.

Her Adımı Adil Şekilde Üretilen Bir Marka: Bego Jeans 

Bego Jeans nasıl doğdu? 

Biz 2018’de bir video çekip“Temiz giysi nedir?” demiştik. İzleyenler, “Bu temiz giysiyi nereden alırız?” diye sormuştu. O kriterlerde ürün üreten yoktu. O yüzden Bego Jeans’i hayata geçirdik.  

Bego Jeans’i kurma motivasyonunuz neydi? 

Bego Jeans’i kurmamın sebebi, tekstildeki bir ürünün üretim maliyeti ile satış değeri arasındaki büyük farktı. Bu fark, tekstilde tüm sorunların kaynağını oluşturuyor. Bego Jeans, sosyal fayda için bir proje… Derdim markalara bir örnek oluşturmak; adil üretim yapılınca, hala para kazanılabiliyor, hala sürdürülebilir olunuyor. Tüketicilere de bunun mümkün olduğunu göstermek…Tüketici, alıcısı olduğu markaya “bu standartta ürün istiyorum” diyebilecek. Bu hedefle yola çıkıp, Bego Jeans için çalışalı 2 yılı doldu: 2 yıl AR-GE süreci ile geçti. Ürün yeni çıktı.

Tekstilde pamuktan tüketiciye gelene kadar, her adımının adil şekilde üretilmesi için ben (Bego Jeans ile) bir örnek oluşturdum. İnsanlara minimum 5 yıldan 10 yıla dek, bir ürünü giymeleri için ürün yaptım. Çünkü markalar bizi fazla alışverişe yönlendiriyor. İnsanlar, ihtiyacı olduğu kadar kıyafet almalı. İnsanlar Bego Jeans’te hiçbir şekilde kimyasala bulaşmamış, adil bir şekilde yapılmış bir ürün bulacaklar. Bu ürün üzerindeki notları okuduklarında bilinçleri artacak, diğer markalara da bu gözle bakacaklar. (Tüketiciler) bakıp okusunlar ve ihtiyaçları varsa, alsınlar istiyoruz. 

Bego Jeans bir kotun fiyatı 300 TL civarında; biz niye ucuz olanı değil, Bego Jeans’i alalım?

Bego Jeans’i 200-250 TL bandında tüketiciye ulaştırırız diye düşünüyordum. Ancak  hem AR-GE maliyeti, hem de ürün maliyet-işletme giderini karşılamak için (1/3), 156 TL’ye kot pantolonu mal edince, fiyat yükseldi. Tüketici için 390 TL yüksek görünse de aslında adil bir üretim maliyetidir. Biz, 6 ayda eskiyecek bir kot değil, minimum 5 yıl ömürlü bir kot ürettik. 

Temiz Giysi Kampanyası Derneği nasıl çalışmalar yapıyor?

Temiz Giysi Kampanyası Derneği, tekstil işçilerinin çalışma koşullarını iyileştirmek üzerine çalışan bir dernek…Tüketicileri örgütleyerek, buradan aldığı yumuşak gücü markalara karşı kullanarak, işçilerin talepleri lehine adımlar attırmaya çalışır.  

Derdimiz birini boykot edip batırmak değil, dönüştürmek… Sistemi dönüştürmek istiyorsan, pozitif olmak zorundasın.

Markaları Temiz Giysi Kampanyası’na katılmaya nasıl ikna ediyorsunuz? 

Bütün tarafları ikna etmek gerekiyor. Bir sorunu çözmek istiyorsak, mağduru daha çok mağdur etmeden sorunu çözmek zorundayız. Önce lobicilik yapıyoruz. Çünkü masada çözmek istiyoruz, marka yanaşmıyorsa tüketiciye gidiyoruz. Mesela kot kumlama agresif bir kampanya ile derhal yasaklanmalıydı. Ama bir fabrikada işçi mağdursa, markayı ikna ederek sorunu çözmek istiyoruz çünkü diğer işçileri mağdur etmek istemiyoruz. Eğer marka ile çözemiyorsak, tüketiciye gidiyoruz. Derdimiz birini boykot edip batırmak değil, dönüştürmek… Sistemi dönüştürmek istiyorsan, pozitif olmak zorundasın.

Mesela 1.5 yıl lobicilik yaptım Zara markasını ikna edemeyince, karşı bir kampanya yaptım. 2017’de başlattığım bu kampanya, dünyada son 20 yılın en başarılı bir kampanyası seçildi. Çünkü 80 milyon bütçe ile tüm dünyaya ulaştık.  Bu markanın ürünlerine etiket yerleştirdik ve “bu ürünü ben yaptım ve paramı alamadım” yazdık. Bu sayede, dünyada ilk kez bir marka kendi tedarik zincirindeki işçilerin parasını ödemiş oldu. Yaklaşımımız bağcıyı dövmek değil. Sanırım beni diğer insan hakları savunucuları ve beni diğer aktivistlerden ayıran bu… 

Tüketicileri neye teşvik etmeye çalışıyorsunuz? 

Aslında tüketicileri aldığı kıyafetlerle ilgili daha sorumlu davranmaya, bilinçlendirmeye ve yönlendirmeye çalışıyoruz. İnsanlara, “aldığınız kıyafetlerin etiketlerini okuyun, sorgulayın” diyoruz. Ne giydiğinizi bilin istiyoruz. O giydiğiniz size ne fayda sağlıyor? Kime ne fayda sağlıyor? Birine zara veriyor mu?  Tüm bunları, tüketiciler sorgulasın istiyoruz.  

Tekstilde sorunun asıl kaynağı nedir? 

Sürekli bize bir sorun geliyor onu çözüyoruz, sonra yeni bir sorun geliyor.  Sorunun ana kaynağı, üretim maliyet ile satış değeri arasındaki fark. Yani, kar paylaşımının adil yapılmaması… Markalar, tedarik zincirinde bütün gücü elinde bulunduruyor. Bu adaletsiz kar dağıtımı, tedarik zincirindeki tüm sorunlara sebep oluyor.  

“Tekstilde Mümkün Değil Denilenin Mümkün Olduğunu Gösterdik”  

Tekstilde verdiğiniz mücadele, işçilere nasıl katkı sağladı? Zihniyet değişikliği oldu mu?

Tekstilde biz tedarik zincirinde şu kriterlere uyan insanları bir araya getirdik: çocuk işçi olmayacak, işçi ve iş güvenliği olacak, tüm çalışanlar yaşam ücreti alacak, tüm materyaller sürdürülebilir olacak. Bu kriterlere uyuduğunuzda karşılığında, yapacağınız ürününün maliyetini kendiniz belirleyeceksiniz. Yani, bu insanlara bir güç teslim ettik. Tekstilde hiç uygulanmayan bir şeydi. Önce şoka uğradılar. Sonra bunun gerçekten yapılabildiğini gördüler. Şimdi tekstil tedarik zincirindeki insanlar, diğer markalara da bunları sunacaklar. Biz “şu kriterleri yerine getiriyoruz ve karşılığında da emeğimizin karşılığını alacağız.” diyecekler. Yani, “Bu tekstilde mümkün değil dediler” ama bunun mümkün olduğunu göstermek 2 yılımızı aldı.  Şuan diyebilirim ki, bu fikre ve bu amaca hizmet etmek isteyen birçok insan var. 

Tedarik zincirinde Türkiye’den firmalarla küresel firma arasında fark var mı? 

Türkiyeli markalar da üretimlerinin önemli kısmını dışarıda yapıyor. Bir markanın ürünü sattığı ülkede tüketici bilinci yüksekse, daha başarılı olabiliyoruz. Avrupa markaları, orada tüketici bilinci daha yüksek olduğundan, daha duyarlı… Geçmişte Türkiyeli markalar ile de kampanya yaptık. Ancak Türk markaları (De Facto, Koton gibi markalar) epey geride kalıyorlar. Aslında güçleri de var ama ucuza satma dertleri var. Markalar daha çok sürümden kazanma derdindeler…Tüketici bir şeye bedel ödemediğinde bunun bedelini başkasını ödüyor, bunu bilmeli.  

Tekstilde ucuz ürün alarak işçilere ve çevreye zarar vermeyi nasıl azaltırız? 

İkisi bir bütündür alsında,  moda ne bize, ne çevreye zarar vermemeli… Az tüketmek,  ihtiyacın dışında almamak, ürünler nerede üretiliyor bakmak… Değişimi yaptırabilecek kişiler tüketiciler. Aslında her şey, tüketicinin elinde; tüketici kendi gücünün farkında olmalı. Tüketicinin bilinci artmalı… Hala bizi markalar bizi yönlendiriyor. Ne giyeceğimize, ne kadar süre giyeceğimize, nasıl giyeceğimize onlar karar veriyor. Biz onu sorgularsak, bir şeyler değişir. Çözüm bu…

Sistem değişikliği mi gerekiyor? Tüketiciler ne yapabilir? 

Burada bir döngü var , devlet ve sistem birbirine bağlı… Tüketici isterse, devlete de markaya da yaptırım yapabilir.  Markaların 20 yıl önceki davranışları ile şu anki davranışları arasında fark var ; bu tüketici etkisini gösterir. Tüketicilerin sorumlu davranıp, aldığı ürünün bütün hikayesini sormalılar : ürün nerede yapıldı? Nasıl yapıldı? Bu ürün, bana zarar verir mi?  Başkasına zarar verir mi? Bu ürünün içindeki materyal ne? Bu ürün, sürdürülebilir bir şey midir? Sonuçta, dünyayı kurutacak bir şey de olabilir. Burada, bence sosyal girişimcilere ve farklı örneklere iş düşüyor. Tüketicilere bir şey sunman gerekiyor. Bu kadar zamanımız yok. Bir şeylerin kısa sürede değişmesi lazım. 

Mevzuat değişikliği talebi ve çabanız var mı?

Kot ürünlerde bu kimyasalın kullanımı ile ilgili mevzuat yok.  Hem mevzuat istiyoruz. Hem de değişim istiyoruz. Hem mevzuat sıkı tutulmalı hem de denetime daha çok ağırlık verilmeli… 

Türkiye’deki sosyal girişimciliğe dair değerlendirmenizi paylaşır mısınız? 

Peyderpey iyi yöne gidiyor. Tülin Akın TABİT Akıllı Tarım ve Adım Adım gibi örnekler verebilirim. Adım Adım’da Itır Erhart ve  Renay Onur, bir sorunun çözümü için halktan koşarak destek alıyor ve iyiliği görünür kılarak, büyümeye çalışıyor. 

“STK’lar Sorun Çözmeye Odaklansınlar”

Sizin gibi bir konuda hak mücadelesi veren kişilere, ne tavsiye edersiniz? 

Önerim, sorunu çözmeye odaklanmalılar; kendilerini sürdürülebilir kılmak yerine, o sorunu çözüp, insanların mağduriyetini çözmeye odaklansınlar. Bunun sonunda ciddi bir mükafat var: bunun verdiği mutluluğu hiçbir şey vermiyor. Kot kumlama işçileri için yasa çıktıktan sonra, işçilerin beni gördüklerinde gözlerindeki ışığın verdiği mutluluğu, dünyada bana hiçbir şey vermedi.  Böyle bir mutluluğu görecekler, bunu vaat ediyorum.

STK çalışanlarına ve sosyal girişimcilere ne tavsiye etmek istersiniz? 

Daha dayanışma içinde çalışmak gerekiyor. Dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için bir araya gelmeliyiz. Birbirimizin eksiklerini kapatmalıyız. STK’larda şöyle bir sorun görüyorum: bir çoğu kendisini sürdürülebilir kılıyor, kendini kurumsallaştırıyorlar. Oysa sorunu çözüp bitirmeye odaklanmalı, kendisine bir hedef- misyon koymalı. STK’lardan farklı olarak sosyal girişimciler, sorunu kurutmaya ve misyonunu yerine getirmeye odaklanıyorlar.  

“Markaların Adil Olmaları Gerekiyor” 

Temiz Giysi Kampanyası Derneği’nin markalara mesajı var mı?

Başından beri markalara çok mesaj veriyoruz. Markaların adil olmaları gerekiyor öncelikle…Markalar değiştirme gücünü ellerinde bulunduruyorlar. Bunu kullanmaları gerekiyor. Bütün markalar, kendi tedarik zincirini bir çırpıda değiştirebilir . yaşam ücretini (işçilere) direkt verebilir ; istediği tedarikçi ile istediği değişimi yaratabilir.  Bu değişimi sadece talep etmek yetmiyor. Bunun için bütçe de harcamak gerekiyor. O ürünü alırken, o ürünün değerinde almak gerekiyor. Küresel ısınma hepimizi yakacak. Çözüm hepimizin elinde.

 Markalarla ve size destek vermek isteyen kişilerle işbirliğine açık mısınız?  

İşbirliğine açığız; Biz sosyal fayda sağlamak istiyoruz; Dolayısıyla, sosyal fayda odaklı işbirliğine sonuna ek açığız. BegoJeans.com sitesinden bize ulaşabilirler. Beraber neler yapabilirizi konuşabiliriz.