“Refakatsiz Mülteci Çocukların En Büyük Sorunu Barınma”

17 Haziran 2019
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin düzenlediği Refakatsiz Mülteci Çocukların Türkiye’deki Statüsü panelinde konuşan Av. Fırat Çiçek, refakatsiz çocukların en büyük sorununun barınma olduğunu belirterek, “Refakatsiz çocuklar tespit edildikten sonra karakolda vakit geçirmek zorunda kalıyorlar” dedi.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Refakatsiz Mülteci Çocukların Türkiye’deki Statüsü başlıklı bir panel düzenledi. İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu ve Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Aşkın Topuzoğlu’nun yaptığı açılış konuşmasının ardından panelin ilk oturumu başladı. İlk oturumda konuşan moderatör Av. Fırat Çiçek, refakatsiz çocukların en büyük sorunun barınma olduğunu belirterek, “Refakatsiz çocuklar tespit edildikten sonra karakolda vakit geçirmek zorunda kalıyorlar” dedi. Çiçek, refakatsiz çocukların şu an İstanbul Kartal’da bulunan bir Kızılay kampında kaldıkları bilgisini paylaştı.

“İlk Olarak Koruma Tedbiri Alınmalı”

Çiçek’in ardından konuşan İstanbul Üniversitesi Milletlerarası Özel Hukuk Ana Bilim Dalı’ndan Dr. Elif Ulusu Karataş, yabancı refakatsiz çocukların 2011’de önce de var olduklarını belirterek, bu sayının 2011’de yaşanan Suriye krizi ile birlikte 10 katına çıktığını söyledi. Refakatsiz çocuklar konusunun Türkiye’nin gelecekteki 30 yılının meselesi olduğunu dile getiren Karataş, “18 yaş altı refakatsiz çocuklar ile karşılaşınca ilk olarak koruma tedbiri alınmalı” dedi. Karataş, çocuğun ailesinin bulunabilmesi durumunda aile birleşiminin sağlanmasının önemli olduğunun altını çizerek, yetkili kurumunun ise Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın olduğunu söyledi. Türkiye’nin 2017 itibarıyla Lahey Sözleşmesi’ne taraf olduğunu hatırlatarak, “Buna göre bütün yabancı çocuklarla ilgili koruma tedbiri alma yetkisine sahip” diye konuştu.

Koç Üniversitesi’nden Dr. Doğuş Şimşek, konuşmasını mülteci çocukların eğitim hakkı ile ilgili olarak yaptı. Şimşek, Mayıs 2019 itibarıyla Türkiye’de 3.6 milyondan fazla Suriyeli mültecinin olduğu bilgisini paylaşarak, “Suriyelilerin Türkiye’ye gelmesi bir kitle göçü olduğu için geçici koruma altındaki statüye sahipler” ifadelerini kullandı. Suriye’de Türkiye’ye gelen 1.1 milyon okul çağında çocuğun olduğunu dile getiren Şimşek, “Sadece 645 bin çocuk devlet okullarında eğitim görüyor” dedi. Şimşek, Suriyeli çocukları eğitim durumları hakkında yeterli bilgiye ulaşamadıklarının altını çizerek, “Okullarda yaşanan ayrımcılık ve ırkçılık Suriyeli çocukların eğitime erişimini ve sonrasını etkiliyor” şeklinde konuştu. Şimşek, konuşmasının devamında şunları söyledi:  “Ya devlet okullarında okuyorlar ya da geçici eğitim merkezlerinde okuyorlar. Bu merkezlerde Arapça eğitim ve Suriye müfredatı var. Mülteci kamplarının içinde ve dışında yer alıyor bu kamplar. Ama yakında kapanacak ve Türkiye’deki devlet okullarında okuyacaklar ama bu sefer de ana dil sorunu ortaya çıkıyor. Çoğu Suriyeli çocuk aile bütçesine katkı sağlamak için okula gitmek yerine çalışmak zorunda kalıyor. Öğretmenleri travma geçirmiş çocuklara nasıl davranmaları gerektiğini bilmiyor. Her şey hak temelli politikaların oluşmasına ve bu politikaların uygulanmasına bağlı.”

Panelin bir diğer oturumunda konuşan film yapımcısı ve gazeteci Mariam El Marakeshy, konuşmasına kendi kısa filmi olan “Focal Point: Transit Film”den kesitler izleterek başladı. Marakeshy, sahte can yemeği üretim endüstrisinden bahsederek, “Bu seyahat sonunda çocuklar ya ölüyorlar Aylan Kurdi de olduğu gibi ya da ailelerini kaybediyorlar” dedi. Mültecilerin yaşadığı sorunlardan bahsederken organ kaçakçılığına dikkat çeken Marakeshy, “Vücutlarında kesik izleri olan birçok çocukla karşılaştım. Uyuşturucu kaçakçıları ile de iletişime zorlandıklarını gördüm. Diğer gözlemim de cinsel tacize uğramış çocuklar. Bazıları hamile kalmışlardı” diye konuştu.

“Mültecilerle Alakalı En İyi Tanım: Misafir”

Marakeshy, çocukların travma sonrası stres bozukluğunun genelde askerlerde görülebildiğinden bahsederek, şunları söyledi:  “Karşılaştığım çocukların bir kısmı intihar girişiminde bulunmuş. Kamplarda çocuklara hikaye anlatma dersi vardım. Gördüm ki sadece geçmişle ilgili hikayeler anlatıyorlar. Orada kalmışlar. Şu anki psikolojileri stabil değil. Birgün onları ‘mülteci’ olarak etiketlemeyi bırakırsak üstesinden gelebiliriz. Mültecilerle alakalı en iyi tanım ‘misafir’ Bence en saygı verici tanım bu olur. Hayattan izole edilmiş hissediyorlar ve yaşlarından daha büyükmüş gibi konuşuyorlar.”

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nden (SGDD-ASAM)Avukat Eda Savran, refakatsiz çocuk popülasyonun genelde 15 yaş altı olduğunu belirterek, “Daha küçük olanların dışarıdan bakıldığında çocuk olduğu çabuk belli olduğu için koruma tedbiri daha kolay alınabiliyor” dedi. Refakatsiz çocukların kaldıklarını yerlerin bir olmadığını ifade eden Savran, “Çocukların kurum içinde ayrımcılık, fiziksel şiddete maruz kaldığı iddiaları var” şeklinde konuştu.

Hangi Kurumlar İle Çalışılmalı?

Türkiye’nin batı sınır bölgelerindeki refakatsiz çocuklar ile çalışma yürüten Avukat Şirin Tabanlı, refakatsiz çocuklar ile ilgili olarak çalışılabilecek kurumları şöyle sıraladı:

“İl Göç İdaresi, Geri Gönderme Merkezi, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler, Afet ve Acil Durum Müdürlüğü, İl-ilçe jandarma komutanlıkları, Karakollar, İl-ilçe emniyet müdürlükleri, sahil güvenlik kurumları, hastaneler, sivil toplum kuruluşları, Aile mahkemeleri.”