Zorluklarla Gelen Gücün Hikayesi: “Hemşireus’’

Hemşire Hatice Tunç 2017 yılında Hasankeyf gezisi sırasında geçirdiği kazada bir bacağını kaybetti. Arkadaşlarının protez bacak takılması için başlattığı kampanyayla mesleğine geri dönen ve sosyal medya üzerinden sosyal sorumluluk projesi yapmaya başlayan Hatice Tunç’la  Dünya Hemşireler Günü’nde kişisel ve mesleki yolculuğunu konuştuk.

Hemşireler Günü’nü kutlarım öncelikle… Hemşirelik mesleğini nasıl seçtiğinle başlayalım…

Benim tercihim değildi, sağlık meslek lisesini yazınca okudum. Liseden sonra maaş alacağım fikri beni mutlu etti. Stajlara başladıktan sonra mesleğimi sevmeye başladım. 2015’ten beri devam ediyorum.

Toplumdaki hemşirelik algısı ile ilgili ne düşünüyorsun?

Bir önyargı var. İnsanlar bir yönünü görebiliyorlar. Özellikle yoğun bakımda, dışarıda, hasta bakıcılarının sıkıntılarını çekebiliyoruz. Onların düşündükleri şey ‘hemşireler yatıyor hiçbir şey yapmıyor’ şeklinde. İnsanlar zaten hasta, normal psikolojide gelmiyorlar ve bu bize çok fazla yansıyor. Doktora bir nebze daha saygı gösteriliyor ama hemşire ve diğer sağlık çalışanlarına karşı hoyratlar. Hemşirelik sevilmeden yapılacak iş değil. Gerçekten sabır istiyor.

Hemşirelerin şartlarının iyileşmesi için neye ihtiyaç var?

İnsanların şu algıdan çıkması lazım; ‘Benim vergimle çalışıyorsun her işi yapmak zorundasın’. Bizim görev tanımlarımız bellidir, onun dışındaki her şey angarya. Hastane yönetimleri de bizi kolay gözden çıkarabiliyorlar. Bizi desteklemiyor, statü farkını sürekli hissettiriyorlar. Aslında mutfakta çalışan, yemek hazırlayan biziz. Emeklerimiz çok kolay göz ardı ediliyor. Hasta odasına girdikten sonra bize olan bakışın değişmesi lazım. Özel hastanede de çalıştım orada mobbing çok fazlaydı. Bize para getirecek eleman gözüyle bakıyorlardı. ‘Hasta ne derse desin yutmalıyız, para kaynağını kesmemeliyiz’ algısı var. Devlet kısmen rahat. İlk görev yerim Dargeçit oldu. Orada aslında devlet kamu arası arasındaki farkı görebildim. İlk hemşire olduğumda 17 yaşındaydım ve maaşımı babamın imzasıyla çekebiliyordum.

Hatice’nin Hemşireus’a dönüşme sürecine gelelim. Bir kaza geçirdin ve hayatın değişti. Bize son iki yıldır yaşadıklarını anlatabilir misin ?

Bir iş çıkışı arkadaşlarla Hasankeyf’e gittik. Malumunuz Hasankeyf sular altında kalacak ve bir daha geri dönüşü olmayacak. Bazı yerler dinamitle patlatılıyordu, yoldayken bile patlamaları görüyorduk. Biz de izinli ve güvenli yerlerden geçerek yürüyorduk. Bir patlama oldu ve ben 3 metreden yere düştüm. Üzerinde olduğum kaya kırılmış ve düşerken o kayanın altında kalmışım. 300 kiloluk bir kaya düşünün beni ağırlığımla düşecek bir kaya değil dava sürecimiz devam ediyor. Ben kayanın büyüklüğünü de taburcu olduktan sonra polis raporlarından öğrendim. Düştüğümde ilk hissettiğim şey aşırı yanma ve sersemlikti. Bacağımı kıpırdatamıyordum. Kendi bacağıma turnike yapmaya çalışıyordum. Ambulansa alındıktan sonra şuurumu kaybettim. İki defa kalbim durmuş, iki defa komaya girmişim. 30 üniteye yakın kan almışım. Gözümü açtığımda GATA’daydım. İlk 13 gün bacağın alınması ile ilgili bir şey konuşulmadı. Sürekli bacağımın kurtulmasını umut ediyordum, çizik bile yoktu. Sadece baş parmağım hareket ediyordu. Birden tansiyonum düştü ve kötü şeyler olacağını hissettim o an aklımdan ‘Ben bu gece ölmezsem ölmem ölmem hiçbir vakit’ şarkısı geçiyordu. Yılbaşı gecesi uyandım ve bacağım yoktu. Ve ben o yılbaşı gecesi yeniden doğdum. Ağrılarım geçmişti. Gelenim gidenim o kadar çoktu ki Ankara’da değil de sanki Diyarbakır’da yatıyordum. İş arkadaşlarım sırayla nöbet tutup yanıma geldiler. Hiç yalnızlık hissetmedim. Çalıştığım ilçedeki kaymakam arıyordu, geliyordu. Hiç tanımadığım üniversite öğrencileri benim için bangır bangır kan arıyordu. Çok büyük bir etki yarattı. Polis telsizlerinden bile anons ediliyordu. Sadece kan vermek için Dargeçit’ten arkadaşım gelmişti.

Yaşadıklarınla başa çıkma konusunda zorlandığın zamanlar oldu mu?

Ben hiç neden benim başıma bunlar geldi? Neden ben diye düşünmedim. Çünkü bu topa girersem çıkamayacağımı biliyordum. Bir an önce güneşi görmek istiyordum. Her gece ‘bir daha sabahı görebilecek miyim’ derken Ankara’nın soğuğunu yanaklarımda hissettim. Yemek yemek çok zorluyordu, çok yattım, çok kan kaybettim. Gücümü bir an önce toparlamam gerekiyordu.

Diyarbakır’a döndükten sonra geçmiş olsuna gelenlerden sürekli klişe cümleleri duyuyordum. Herkes aynı şeyi söylüyordu. Bir sabah uyandım, makyajımı yaptım ve beni dışarı çıkarın dedim. Yüzümde maske, kolumda değnekler ile ‘ciğerciye gitmek istiyorum’ dedim. En kalabalık yerlere gitmek istiyordum. ‘Bugün çıkamazsam bir daha çıkamam’ diyordum. Moralim bozulduğu zaman vücudum da bitkin düşüyordu. Sürekli vücudumu güçlendirmeye çalıştım. Evin içinde bile tek ayak üstünde sekerek gidiyordum. Annem ‘kızım bu taş senin kafana mı düştü?’ diyordu… Herkes benim eve ve içime kapanmamı bekliyordu.

Protezin için kampanya başlatmış arkadaşların. Kampanya nasıl başarıya ulaştı?

Protez bacak fiyatlarını görünce çok üzüldüm. İnan bacağımı kaybettiğimde o kadar üzülmemiştim. Ben oturup düşündüm nasıl o parayı denkleştireceğim. Devletin karşıladığı protezle istediğim gibi yaşayamayacaktım. Ben daha hastanedeyken arkadaşlarım valiliğe başvurdu yardım kampanyası için. Ben de o süreçte protez firmalarını etiketliyordum. Dikkatlerini çekmek istiyordum. Onlar da ‘Hatice ne kadar topladıysan gel gerisini biz hallederiz’ dediler. Yarısını toplamıştım geri kalana sponsor oldular. Medyada çok duyuldu. Herkes röportaj yaptı benimle. Hastalıklarla savaşan insanlarla tanıştım. Bir uzvunu kaybedip eve kapanan dışarı çıkmayan insanlara örnek oldum. İnsanlara ulaştığımı fark ettim. Protezimle Diyarbakır’a gelir gelmez çalışmaya başladım. İlk başladığımda beni bilgi işleme vermişlerdi bir süre sonra sıkıldım. İl müdürlüğüne gidip ‘ben işimi yapmak istiyorum’ dedim. Sonra hemşirelik yapmaya tekrar başladım. İlk başlarda çok zorlanıyordum çok yoruluyordum ama pes etmiyorum. Bir süre sonra bir şeyleri kanıtlamaya çalıştığımı fark ettim. Bu da çok yorucuydu.

Farklı sporlara yönelmenin sebebi de bu muydu?

Bisiklet kulübünün başkanı beni çağırıyordu ‘bisiklet sürebilirsin, deneyebilirsin’ diye. Denedim ve yarım saat sonra tur atabildiğimi fark ettim. Yürüyüş yapmaya gittim. Hatta kayak yaptım. Bunlar kanıtlamak için yapmadım. Protezi  tanımak, neler yapabilirim, sınırları nelerdir öğrenmek istiyordum. Yapılamaz denilen her şeyi yapabildim.

Neden Hemşireus peki ?

Hemşirelerin tanrısı demek. Benim için ‘’Hemşireus’’ protez sürecinden sonra başladı. Hastane müdürüm bile bana artık ‘’Hemşireus’’ demeye başladı. Bir amazon kadını gibi…

Hakan Akkaya ile podyumda yürüme sürecin oldu…

Hakan Akkaya ‘bana podyuma çıkar mısın?’ diye sordu. Kabul ettim çünkü böyle kalabalık platformlarda protezli insanlar yok. Hatta ben Adidas’a, Nike’a sürekli yazarım; ‘Protezliler için de ayakkabı çıkarıyor musunuz?’ Diye. Biz de eşofman, spor ayakkabı giyiyoruz. Podyumdaki kadınlar hep standart ölçülerde. Kıyafet reklamlarında hep çok güzel insanların olması gerekmiyor. Dünyada her çeşit insan var. Şişmanı da var, tek kollusu da var, tek bacaklısı da var. Podyuma çıkmak, sosyal medyayı aktif kullanmak bir farkındalık yaratıyor ve insanlara ulaşabildiğimi fark ediyorum. Ücret almadan özel günlerde bulunmaya çalışıyorum. Bana gelen mesajlarda amacıma ulaşabildiğimi fark ettim. İnsanların artık farklılara alışması lazım. Protezimi saklamıyorum. Beni tekrar hayata bağlayan şeyi neden saklayayım.

İnsanların tepkileri nasıl?

İlk çıktığımda herkes bana acayip acayip bakıyordu. Ben de gülerek dil çıkarıyordum. Çocuklar korkuyordu. Ama yeni neslin daha çabuk kabullendiğini gördüm. Kardeşim beni protezli bacağımla çizmişti. Çocuklardan daha çok umutluyum.

Çocuklar demişken  ‘’Çocuklar Üşümesin’’ grubunda da aktifsin. Son videonuz da 6 milyon izlenmiş orada neler yapıyorsunuz?

İlk geldiğim zamanlar yan masamda toplantı yapıyorlardı. Bizim de bir topluluğumuz var ‘katılmak ister misin?’ dediler. İçimden ‘benim derdim başımdan aşkın ne işim var’ dedim. Sonra kendimi o etkinliklerin içinde buldum. Köy okullarına fidan dikmeye gidiyorlar. Arkadaşlar çok iyi çalışıyorlar. İnsan olduğumuzu hatırlıyoruz. ‘’Allah razı olsun.’’ cümlesi her şeye bedel. Hepimiz çok çabalıyoruz. Mutlu ve huzurlu uyuyoruz. Gelip katılsınlar bize, Çemberi genişletsinler.

İlgili Yazılar

Tüm Haberler