Fırat Ceweri’yle ‘Kürt Edebiyatı’ Sohbeti

İsveç Konsolosluğu’nun özel davetlisi olarak Türkiye’de bulunan Modern Kürt Edebiyatının önemli yazarlarından olan Fırat Ceweri,  Ankara Destar Kitap Cafe’de Abdulselam Akıncı moderatörlüğünde okurlarıyla buluştu. Ceweri, kitaplarını da imzaladığı programın ardından sorularımızı cevaplandırdı.

İsveç’teki Kürt yazınının son durumu hakkında bilgi verir misiniz?

İsveç’teki Kürt yazını birinci nesil Kürtlerle sınırlı kaldı. 1980’ların başlarında başlayan, 1990’lı yıllarda olgunlaşan, 2000’li yıllarda zirveye ulaşan İsveç’teki Kürt edebiyatı, ikinci nesille geçmediği için artık rolünü oynayıp, yönünü ülkeye döndü. Bugün İsveç’te yaşayan, veya zamansız aramızdan ayrılmış olan İsveç’teki yazarlarımızın eserleri de artık İsveç’te değil, Diyarbakır ve İstanbul’da basılıyor. Kürt edebiyatı tarihinde İsveç Ekolünün rolü ve önemi azımsanmayacak ölçüde büyüktür.

1932’de yay
ımlanmaya başlayan Hawar dergisinin tüm sayılarını bir araya getirip yayınladınız, hak ettiği ilgiyi gördü mü sizce?

1932 yılında Şam’da çıkmış olan Hawar dergisi, aynı zamanda modern Kürt edebiyatının da başlangıcı olarak bilinmektedir. Birkaç nesil, Kürt edebiyatı tarihinde önemli bir yere sahip olan bu dergiden habersiz yaşadı. 1987 yılında İsveç’ten Suriye’ye giderek Hawar’ın bütün sayılarını bir araya getirip yeniden basmak istedim. Bu hayalimi ancak 1998 yılında, Hawar’ı iki cilt halinde yeniden basarak gerçekleştirebildim. Hawar’ı büyük umutlarla çıkardım. Ama maalesef gereken ilgiyi gördüğünü söyleyemem.

Diasporadaki Kürtlerin, Avrupa da veya memlekette, Kürtçe eğitim verecek bir üniversite açma fikri yok mu?

Eğer öyle bir fikir olsa da benim haberim yok. Kürtlerin kendi imkanlarıyla açacak olacakları okul ve üniversiteler tabii ki önemli. Ancak daha da önemlisi Kürtlerin aktif bir biçimde anadilde eğitim istemeleridir. Kürtçenin resmiyet kazanması, Kürtçenin önündeki bütün engellerin kalkması ve Türkiye’nin gittikçe iki dilli bir ülke olması, Türkiye’yi nesillerdir özlenen demokrasiye götürebilir.

Nûdem dergisi ve yayınevini kurup uzun süre Kürtçe dergicilik ve yayıncılık faaliyetleri yaptınız. Bu çalışmalarınız neden sona erdi?

Ben Nûdem dergisini çıkardığım zaman Türkiye’de Kürt basınının önünde çok engel vardı ve siyasi partilerden bağımsız Kürt yayınevleri ve dergiler neredeyse yoktu. Benim amacım bir yandan Kürt dili ve edebiyatının gelişimine katkı sunmak, bir yandan da Kürt edebiyatını Kürtler arasında güncel kılmak ve edebiyatın mücadelemizdeki rolünü onlara hatırlatmaktı. 1990’ların sonlarına doğru ülkede benden daha iyi yayıncılığı yapacak olan yayınevleri ortaya çıkınca, artık yazarlığıma dönmeye karar verdim ve romanlarımı yazamaya başladım. Zaten öteden beri ilk uğraşım yayıncılık değil, yazarlıktı ve yayıncılığa bir ihtiyaçtan ve bir zorunluluktan dolayı bulaşmıştım.