Hevi LGBTİ: Türkiyeli LGBTİ’lerin yaşadığı sıkıntıların çok daha fazlasını mülteci LGBTİ’ler yaşıyor

Suriye’deki savaştan kaçan insanların Türkiye’ye sığınmasıyla beraber mültecilik tartışması ülkemizde her açıdan ele alındı. Mülteci LGBTİ’lerin bu süreçte yaşadıkları zorlukları öğrenmek ve çözüm önerilerini dinlemek için LGBTİ aktivisti ve Hevi LGBTİ gönüllüsü Can Kaya ile konuştuk. “Türkçeyi hiç bilmeyen insanların da cinsel sağlık eğitimine ulaşabilmeleri gerekiyor” -Hevi LGBTİ’den bahseder misiniz? Odak konularınız ve çalışma alanlarınız […]

Suriye’deki savaştan kaçan insanların Türkiye’ye sığınmasıyla beraber mültecilik tartışması ülkemizde her açıdan ele alındı. Mülteci LGBTİ’lerin bu süreçte yaşadıkları zorlukları öğrenmek ve çözüm önerilerini dinlemek için LGBTİ aktivisti ve Hevi LGBTİ gönüllüsü Can Kaya ile konuştuk.

“Türkçeyi hiç bilmeyen insanların da cinsel sağlık eğitimine ulaşabilmeleri gerekiyor”

-Hevi LGBTİ’den bahseder misiniz? Odak konularınız ve çalışma alanlarınız neler?

2013 yılında Gezi sürecinden sonra başlayan, içinde özellikle Kürdistani LGBTİ’lerin de yer aldığı ve Türkiye’deki LGBTİ hareketine daha sınıfsal bir noktadan yaklaşmak için kurulan bir örgüt. Çalışmalar genelde bu eksende yürütüldü ve yürütülmeye devam ediyor. Gezi sürecinden itibaren Hevi LGBTİ’de yer alan; özellikle Kürtler, Ermeniler, gayrimüslimler gibi azınlık gruplardan arkadaşlar kendi öz kültürleri ve öz yaşam alanlarıyla ilgili politikalar yürütüyorlar. Bu tavır ana eksen LGBTİ hareketinin dışında bir durum hatta ana eksen LGBTİ hareketini “boşa çıkaran” bir şey. Çünkü özellikle İstanbul’da şehrin, amiyane tabirle, daha varoşlarında yaşayan LGBTİ’lerle temasa geçmek ve bu insanları da LGBTİ aktivizmine katmak için kurulmuş bir örgüt.

LGBTİ hareketinin hikayesi 93’te Lambda, 94’te Kaos GL’nin kurulmasından önce başlıyor. İrili ufaklı toplantılar olmuş, bunlarla beraber bir LGBTİ hareket başlamış. Bu süreçte Kürt LGBTİ’ler de yer alıyor fakat nedense bu girişimler Türk LGBTİ’lerin hanesine yazılmış durumda. Bu gerçekten yola çıkarak çalışma mantığımızı şöyle tanımlayabilirim; Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da namus cinayetleri adı altında LGBTİ’lerin öldürülmesinin önüne geçebilmek için bölgeye özel politikalar üretmek. Diğer yandan bu bölgeler çalışma yapmak adına çok çetrefilli alanlar. Kürdistan’da ölümlerin ve savaşın devam etmesi yüzünden insanlara neden böyle bir çalışma yapmamız gerektiğini anlatmakta güçlük yaşayabiliyoruz. LGBTİ kimliğine neden Kürt LGBTİ, Ermeni LGBTİ gibi eklemeler yaptığımızı sorgulayabiliyorlar. Biz bu insanlara  “Türkçe LGBTİ kaynaklar kadar Kürtçe kaynaklara da ihtiyaç var” diyoruz. LGBTİ terimlerini Kürtçeye de kazandırmamız gerektiğini anlatıyoruz ayrıca Türkçeyi hiç bilmeyen insanların da cinsel sağlık eğitimine ulaşması gerektiğini söylüyoruz. Kısacası özelde Kürdistani, genelde ise LGBTİ politikası yapan bir örgütüz.

“Amacımız Türkiye’de Türklerden sonra nüfus olarak en kalabalık halk olan Kürtlerin kendi dillerindeki transfobik, homofobik ve cinsiyetçi ifadeleri ayıklamak”

-Şu sıralar yürüttüğünüz çalışmalarınız neler?

2015 yılının başlarında mülteci LGBTİ’lerle ilgili raporlama çalışması yapmaya başlamıştık. Bu çalışmal mülteci LGBTİ’lerin Türkiye’ye gelmeden önce yaşadığı sıkıntıları, gelme koşulları ve buraya gelmeleriyle karşılaştıkları problemleri içeren bir raporlama çalışmasıydı. Sonrasında bu çalışmanın kitaplaşması gerektiğini düşündük ve bazı sorunların daha iyi teşhis edilmesi ve bir kamuoyu olması için bir kitap çalışmasına gittik. Sonrasında bu çalışma büyüdü. İlk olarak konunun hukuki ve sosyal hizmetler ve sağlık ayaklarını da içeren bir çalışmayken kitaba, kitaptan panellere dönüştü. Uzun ve geniş bir projeydi ve gittikçe sonlarına yaklaşıyoruz. Bu kitabı 3 dilde hazırlayıp 4. dil olarak da İngilizcesini pdf halinde hazırladık. Bunların yanı sıra “Kürt dilinde LGBTİ terimler” adlı bir projeye başladık. Amacımız Türkiye’de Türklerden sonra nüfus olarak en kalabalık halk olan Kürtlerin kendi dillerindeki transfobik, homofobik ve cinsiyetçi ifadeleri ayıklamak. Kürtçe dil uzmanlarıyla beraber Kürtçe LGBTİ terimler, cinsellik ve cinsiyet özelinde kelimelerin gün yüzüne çıkarılması üzerine çalışıyoruz.
Mültecilerle yaptığımız çalışmalara geri dönersek, Yalova özelinde İranlı LGBTİ mültecilerle çalışıyoruz. Yalova, İranlıların Türkiye’de en fazla yer aldığı iki üç şehirden biri. Bizim için de ulaşımın daha rahat olması sebebiyle ilk çalışmalara bu şehirde başladık.

Hevi LGBTİ, Kaos GL ve Pembe Hayat işbirliği ile düzenlenen “Mülteci LGBTİ’ler ve sorunları” paneli

“Türkiye sığınmacılar için hazırladığı el kitapçıklarında cinsel kimlikleri ve yönelimlerinden dolayı ötekileştirilenler kırılgan grup içerisinde yer almıyor”

-İlk raporlamanızdan bahsedecek olursanız, bu süreçte yaptığınız saha çalışmalarında mülteci LGBTİ’lerin yaşam koşullarına dair gözlemleriniz nelerdi?

Türkiye’de mülteci olarak tanımladığımız çoğu insan aslında sığınmacı, bunu biliyoruz. Mültecilik haklarından faydalanamıyorlar. Sadece Suriyeliler değil; İranlılar, Afganlılar, Mısırlılar hatta Çin’den gelenler bu durumda. Çin’den gelen Uygur Türkü lezbiyen bir çift bize ulaşmıştı mesela ve biz çok şaşırdık. Çünkü ne kadar istemesek de Kürt olduğumuz için bazen kriminalize edilebiliyoruz ve buna rağmen bize ulaşmaları çok hoşumuza gitmişti.
Suriyelilere geri dönersek 2013 yılında onların da gelişiyle Göç İdaresi kuruldu ve bunlar geçici koruma kapsamına alındı. Bu şu anlama geliyor; Suriyelilerin 3. ülkeye başvurma hakları yok. Şartlı mültecilerin var fakat onların böyle bir hakkı yok. Fakat Birleşmiş Milletler’in yayınladığı bir genelgede şuna değinilir; geçici koruma kapsamında oldukları halde kırılgan grupta olan sığınmacıların 3. bir ülkeye başvuru hakları vardır. Türkiye’deki geçici korunma kapsamındaki sığınmacılar için de geçerlidir bu ama Türkiye’de kırılgan gruplar içerisinde LGBTİ’lerin de olduğu, söylenmez demeyelim de, açıkça belirtilmez. Açıkça belirtilmediği için özellikle Suriye’den gelen mültecilerde (biz mülteci demeye devam ediyoruz) LGBTİ’lerin bunu yaşadığını gördük. Başvuru haklarının olmadığını düşünüyorlardı. Onlara kırılgan gruplar içerisinde yer aldıklarını söyledik. Bu arada kırılgan gruplar içerisinde şiddet görmüş kadınlar, engelliler, yaşlılar, bakıma muhtaç insanlar ve LGBTİ’ler yer alıyor. LGBTİ’lerin bundan haberi yok çünkü yayınlanan el kitapçıklarında cinsel kimlikleri ve yönelimlerinden dolayı ötekileştirilenler belirtilmediği için bundan haberleri yok.

“Mülteci LGBTİ’ler küçük şehirlerde şiddetle daha fazla yüzleşiyor”

-Bu, Türkiye’nin bir LGBTİ politikası olmamasından mı kaynaklanıyor?
Kesinlikle politikasızlıktan kaynaklanıyor. Zaten başımıza gelen tüm sorunlar politika üretememekten kaynaklanıyor. İnsanları 2011’de ülkeye alıyoruz. Göç İdaresi’nin kurulma tarihi 2013. 2 3 yıl boyunca ülkede statüsüz yaşadı insanlar.

Tekrar mülteci LGBTİ’lere dönersek, tek başına LGBTİ olmak bile bu ülkede sıkıntılı bir durum. Çoğu LGBTİ açılmış değil yani cinsel kimliğini gizliyor. Özellikle son birkaç yılda Onur Yürüyüşleri’nin bile yapılamadığını düşünürsek mülteci LBGTİ’ler için sorunun çok daha fazla olduğunu tahmin etmek zor olmaz. Çoğu mülteci LGBTİ olduğunu açıklamaktan kaçınıyor. Eğer kimliklerini gizleyemiyorlarsa, örneğin translarsa bu yüzden tacize, tecavüze uğruyorlar. Örneğin Afyon’a gittiği gibi, otobüsten indikten birkaç saat sonra dayak yeyip dönen bir trans mülteci hakkında bilgiye sahibiz.

Bu arada şartlı mülteciyseniz eğer, ülkeye geldiğinizde devlet sizi bir yere yerleştiriyor ve bunların içerisinde pilot şehirler var. Şu an 67 il pilot şehir durumunda ve bu iller içerisinde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirler yok. Anadoluda homofobi, transfobi zaten çok yaygın, LGBTİ’ler buralarda şiddetle daha fazla yüzleşiyor. Bir de Türkçe bilmeyen, herhangi bir ekonomik kaynaktan yoksun LGBTİ’leri buralarda kalmaya mecbur etmek korkunç bir durum. Bu durumdan en çok mağdur olan grupsa trans mülteciler.

-Mülteci LGBTİ’lerin sayısına ve koşullarına dair elinizde sayısal veriler var mı?

Konuyla ilgili SGDD-ASAM (Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği) ile görüşmüştük fakat bize bununla ilgili bilgi vermediler. Diğer yandan bu bilgilere ulaşmak çok zor çünkü LGBTİ olmak Türkiye’de çok mahrem bir bilgi olabiliyor. O yüzden net bir bilgiye erişmek mümkün değil. Daha Türkiyeli LGBTİ’ler hakkında bile net bilgiye ulaşamıyoruz.

En son Mersin’e gittiğimizde ASAM’a onlara kaç mülteci LGBTİ’nin başvurduğunu sormuştuk ve bizzat açık LGBTİ kimliğinde 22 kişinin başvurduğunu söylediler. Tabii bunlar buz dağının görünen küçük bir kısmı.

“Mülteci LGBTİ’ler taciz ediliyor, şiddet görüyor, ücretlerini alamıyor”

-Peki sizin raporunuzun bulguları nelerdi?

İlk olarak dil bariyerinin mülteci LGBTİ’ler için büyük bir sorun olduğunu teşhis ettik. İkinci olarak eğitim sorunu. Özellikle trans mülteciler, kendi ülkelerinde bir şekilde eğitim alabilmişler fakat buraya geldiklerinde seks işçiliği yapmak zorunda kalıyorlar. Ve seks işçiliği yapmak zorunda bırakıldıkları için, çoğu “dönüşmek” zorunda kalıyor. Yani saçlarını uzatmaya, makyaj yapmaya, daha “görünür olmaya” başlıyorlar ve bu defa gitmek isteseler bile gidemiyorlar okula. Üniversiteyi kazandığı halde okulu bırakmak zorunda kalan trans mülteciler var.
Sağlık imkanlarına ulaşım bu insanlar için ciddi bir problem. İnterseks bir vakamız olmuştu, Haseki’ye götürmüştük. Kanaması vardı, acil muayene olması gerekiyordu fakat bize söylenen şuydu; “Ürolojinin görmesi gerekiyor.” Ürolojiye götürdüğümüzdeyse “Hayır bizim işimiz değil kadın doğuma götürün” diyorlardı. Kendisine verilen kartta “erkek olduğu” yazdığı için kadın doğum bölümünden randevu alamıyorduk. Yani LGBTİ’lerin ülkede yaşadıkları birçok sorunun, karşımıza konulan birçok bariyerin 3 katını yaşıyor mülteci LGBTİ’ler. Barınma çok ciddi bir problem. Mülteciler zaten yaşıyor bu problemi, görünür LGBTİ’ler için de ev bulmak kolay değil. İkisi birden olunca barınma imkansızlaşabiliyor. 6 ay boyunca işe girme hakları yok ve kayıt yaptırmak için ev bulmak, ikametgah göstermek zorundalar. Vatandaşa 400 liraya kiraya verilen ev mülteciye 800, mülteci LGBTİ’ye 1200 liraya verilince kaçak çalışmaya yöneliyorlar. İş güvenliğini geçtim asgari ücretin çok çok altında ücretlerle çalıştırılıyorlar ve bazen çalıştıkları o parayı bile alamayabiliyorlar. İşveren parasını ödemediği çalışanını polise şikayet etmekle, sınır dışı ettirmekle tehdit ediyor ve bu tehditler işe yarıyor çünkü LGBTİ olunca güvencesizlik iki katına çıkıyor. Yalova’da tanıştığımız kadın mültecinin lezbiyen olduğunu öğreniyor iş yerindekiler ve tacizleri tecavüze kadar gidiyor. Bu kadın şimdi hukuki bir süreç başlattı. Kendisi İran’dan oğluyla beraber, zorla evlendirildiği için kaçmış bir kadın. Oğlu Farsçadan başka dil bilmiyor, okula gitmiyor ve tek arkadaşı evlerindeki kedi.

“LGBTİ ve kadın örgütleri mülteci LGBTİ’ler özelinde bir dayanışma ağı kurmalı”

-Peki bu sorunlara yönelik çözüm önerileriniz var mı?

Bir çözüm önerisi üzerinde çalışıyoruz. Mülteci LGBTİ’ler özelinde bir LGBTİ örgütleri dayanışma ağı üzerinde çalışıyoruz fakat ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı süreç yüzünden henüz hayata geçirmiş değiliz bunu. En çok hayata geçirmek istediğimiz projelerden biri bu çünkü bundan birkaç ay önce bir mülteci gay çift bize Amasya’dan yazdı. Sürekli şiddete maruz kaldıklarını ve ne yapmaları gerektiğini sordular. İstanbul’dan Amasya’daki süreci kontrol etmek bazen gittikçe zorlaşabiliyor. O yüzden LGBTİ ve kadın örgütleri arasında mülteci LGBTİ özelinde oluşan bir dayanışma ağı oluşturulursa, örgütlerin yer aldığı şehirlere enerjimiz kanalize edilebilirse, mülteci LGBTİ’lerin sorunlarına “çözüm” bulamasak da en azından bu süreçte kendileriyle dayanışma gösterebileceğiz.