“Çöp Enerji Kaynağı Değil Azaltılması Gereken Bir Materyaldir”

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doçent Doktor Sedat Gündoğdu, plastik atık ihracatının Türkiye ekolojisi ve halk sağlığına olan etkilerini değerlendirirken, “Bugün birçok yerde çöpünüzden enerji üretiyoruz şeklinde gerçekleştirilen propagandanın toplum sağlığını ciddi anlamda tehdit ettiğinin farkına varılmalıdır. Çöp enerji kaynağı değil azaltılması gereken bir materyaldir” dedi.

Greenpeace’in yakın zamanda yayımladığı raporda; geçen yıl İngiltere’deki plastik atıkların yaklaşık yüzde 40’ının Türkiye’ye ihraç edildiği ve yasa dışı olsa da toplanıp yakıldığı yer almıştı. Yine aynı raporda İngiltere’nin 2020 yılında Türkiye’ye ihraç ettiği plastik atıkların 210 bin ton civarında olduğunun altı çiziliyor. Greenpeace yakın zamanda Türkiye’de plastik atık ithalatının yasaklanması konusunda bir imza kampanyası da başlatmıştı. 

Bu gelişmelerin neticesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, etilen polimer grubundaki plastik ambalaj türü atıkların ithalatını yasakladı. Ancak kimi kesimler plastik atık ithalatının tamamen yasaklanmasını talep ediyor. Plastik atık ihracatının Türkiye ekolojisine ve halk sağlığına olan etkilerini Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doçent Doktor Sedat Gündoğdu ile konuştuk.

Sedat GündoğduDoç. Dr. Sedat Gündoğdu, Türkiye’nin plastik çöp ithalatının Türkiye çevresine etkilerini iki başlık altında toplamak gerektiğini belirterek, “Bunlardan biri, yurt dışının çöpüne bağımlı hale gelen geri dönüşüm endüstrisi iç piyasada ortaya çıkan plastik çöpün toplanması konusundaki sistemin gelişimini sekteye uğratmakta ve böylelikle artık talebi düşen yerli plastiklerin çevrede daha fazla görünmesine neden olmaktadır. Çünkü iç piyasada çoğunluğu güvencesiz atık toplayıcıları tarafından toplanan plastiğin fiyatı düşmekte ve böylelikle bunların toplanma motivasonu da azalmaktadır. Bu konuda Sokak Atıkları Toplayıcılar Derneği’nin ithal plastiğin kendilerini nasıl kötü etkilediğine dair açıklamaları yaygın medyada yer almıştır” dedi.

Gündoğdu, diğer bir etkinin ise gelen bu çöplerin Adana örneğinde olduğu gibi çevreye gelişigüzel terk edilmesi ve yakılmasıdır ki bu da böceğinden balığına, kuşundan bitkisine ve insanına kadar geniş ölçekli bir canlı grubunu zehirlemekte olduğunu söylüyor. Ayrıca bu faaliyetlerin yaygın olarak yapıldığı alanların tarımsal alanlar olmasının gıda güvenliğini de riske attığını belirten Gündoğdu, “Benzer şekilde ithal plastik çöplerin yoğun olarak atıldıkları Adana bölgesindeki nehir ve kanallar aracılığıyla bu çöpler Akdeniz’e taşınmakta ve bu da Akdeniz’i plastikle en fazla kirleten ülkenin Türkiye olduğu durumunu ortaya çıkartmaktadır. Hiçbir ekonomik getiri bu zararın telafi edilmesine yetmeyecektir ki üç beş tüccar zengin olacak diye çevrenin bu denli katledilmesine göz yumulmamalıdır”  diye kaydetti. 

Konuşmasında Türkiye’nin plastik çöp ithalatının halk sağlığına olan etkilerine de değinen Gündoğdu, “Öncelikle bu çöplerin bertarafı esnasında yani gerek yasadışı olarak çevrede yakılmasıyla gerekse şaibeli fabrika yangınlarıyla ortadan kaldırılmasında ortaya çıkan zehirli dioksin gazı, ağır metaller ve diğer kalıcı organik kirleticiler hem kanserojen hem de doğada sonsuza kadar birikme eğilimi gösteren kimyasallardır. Bu kimyasalların tüm besin zincirine katılma olasılığı sorunun sadece çöpün yakıldığı yerde değil daha uzak noktalarda da zehirli etki göstermesine neden olmaktadır” dedi.

Doç. Dr. Gündoğdu, plastik kirliliğine karşı mücadelede ekoloji ve halk sağlığı alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğine dair soruyu, “Öncelikle çöp ithalatının tümden yasaklanması ve çöp yönetim altyapısının da çöpün uzun vadede azaltılması stratejisiyle geliştirilmesi gerektiği savunulmalıdır. Depozito iade sisteminin bir rant değil tekrar kullanılabilir ambalaj yaklaşımıyla hayata geçirilmesi ve bu ambalajları üretip satan şirketlerin sorumluluk almaya zorlanması konusunda baskı uygulanmalıdır” cevaplandırdı.

Yerel yönetimlerin kaynağında atık azaltımı ve ayrıştırılmasına yönelik eylem planları hazırlamaları gerektiğini kaydeden Gündoğdu, ” Bunun için özellikle şehirlerde kompost tesislerinin kurulması ve organik evsel atıkların bu şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayacak girişimler için baskı oluşturmaları gerekmektedir. Benzer şekilde en temel hak olan içilebilir çeşme suyunun tüm toplum katmanlarına sağlanması hususunda talebin yaygınlaştırılması pet şişe kaynaklı kirlilik ve sağlık risklerinin ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca son zamanlarda fazlasıyla reklamı yapılan çöpün yakılması ve bu bağlamda enerji üretilmesi yaklaşımın çevreci değil son derece zehirli bir yaklaşım olduğu bilinmelidir. Bugün birçok yerde çöpünüzden enerji üretiyoruz şeklinde gerçekleştirilen propagandanın toplum sağlığını ciddi anlamda tehdit ettiğinin farkına varılmalıdır. Çöp enerji kaynağı değil azaltılması gereken bir materyaldir.”  dedi.