Uzmanlar Uyarıyor: “Türkiye’de Okullar Bir An Önce Açılmalı!”

07 Mayıs 2021
Türkiye’de tam kapanma süreci devam ederken uzmanlar ve bilim insanları, COVID-19 virüsünden korunma ve bulaş konusunda ulaştığımız bilgiden hareketle, bir an önce okulların açılmasını tavsiye ediyor. Uzmanlar, gerekli önlemlerin alınarak, özellikle okul öncesi, ilkokul, köy-belde okulları ile özel eğitim merkezlerinin mutlaka açık olması gerektiğinde birleşiyor.

İlkokullar, 8 ve 11. sınıfların tam kapanma öncesi belirli dönemlerde  iki gün okula gitmesi dışında geçtiğimiz yıl mart ayından beri Türkiye’de eğitim online olarak yapılıyor. Okulların kapalı olmasının sadece eğitimin niteliği açısından değil çocukların iyi olma halleri ve psiko sosyal gelişimi açısından risk oluşturmaya başladığını kaydeden uzmanlar; tam kapanma kısıtlamalarının ardından okulların kademeli olarak açılması gerekliliğine işaret ediyor.

Türk Tabipler Birliği’nin 7 Mayıs 2021’de YouTube hesabından canlı olarak yayınlanan “Önlemler Alınsın Okullar Açılsın” başlığı ile düzenlediği basın toplantısında, ilk söz alan Okul Sağlığı Çalışma Grubu’ndan Tomris Cesuroğlu, okulların neden ve nasıl açılması gerektiği konusunda hazırladıkları kapsamlı çalışmayı tanıttı.  Türkiye’de 2 ile 6 milyon arasındaki çocuk ve gencin pandemide eğitimden koptuğunu belirten Cesuroğlu, TBB olarak tüm kademelerde acilen ilerleme sağlanması gereken 2 başlığı öne çıkardı; 1- Öğretmenlerin aşılanması 2- Okulların açık olduğu dönemdeki eksik ve yanlış uygulamaların Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı tarafından giderilmesi…

Pandemi kontrolü için artık çocuklardan fedakârlık istemeyelim. Okulların Ramazan Bayramı sonrası güvenli olarak bir an önce açılmasını talep ediyoruz.

Cesuroğlu açıklamasında “eğitim politikaları yetersiz olsa da eğitim önemlidir, okullar bir an önce açılmalıdır” mesajını verirken, özellikle ilkokulların her koşulda ve daima açık tutulmasının elzem olduğunu, kapanma sürecinin ardından ilk açılması gereken yerlerin de ilkokullar olması gerektiğini belirtti. Cesuroğlu konuşmasının sonunda, pandemi kontrolü için artık çocuklardan fedakarlık istemeyelim. Okulların Ramazan Bayramı sonrası güvenli olarak bir an önce açılmasını talep ediyoruz” dedi.

Cesuroplu’nun ardından söz alan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’den (HASUDER) Prof. Dr. Burcu Tokuş, çocukların her açıdan gelişimlerinin bozulduğunu; 100 bin nüfuslu yerleşim birimlerinde %10 üstü vaka olsa bile, okul öncesi, ilkokul, özellikle köy-belde okulları ile özel eğitim merkezlerinin mutlaka açık olması gerektiğini belirtti.

Türk Psikiyatri Derneği’den Koray Başar, virüs ile ilgili geçen yıldan bu yana belli seviyede bilgi edinildiğini ve pandeminin artık psiko-sosyal etkilerini göz önüne alarak hareket edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Pandemide eğitimin okullarda sürmemesinin hem çocuklar hem de çocuklara bakmakla yükümlü olan kadınların ruhsal sağlığını olumsuz etkilendiğini kaydeden Başar, dolayısıyla okulların açık olmamasının eğitim hakkından mahrumiyetin yanında toplumun genelinin ruhsal sağlığını da etkilediğini belirtti.

Türk Toraks Derneği’nden Haluk Çalışır da benzer şekilde, virüse dair dair araştırmalara işaret ederek bugün “okulların açık olmasının salgının yayılmasında önemli bir sebep olmadığı” bilgisine sahip olduğumuzu; kapalı olan okullar nedeniyle çocukların okul içindeki etkileşimlerinin ve paylaşımlarının ileride geri döndürülemez sonuçları olacağını, bu nedenle okulların bir an önce açılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de okulların açılmasına dair alınan tedbirlerde hijyene ağırlık verildiğini ancak asıl önemli olanın hijyen değil virüsün kapalı ortamda hava ile bulaşması nedeniyle, bulaş riskinin pencerelerin açılması ve ortamın havalandırılması ile önlenebileceğini söyleyen Çalışır, tüm toplum kesimlerine ortamı havalandırmanın önemini tekrar tekrar hatırlatmak gerektiğini kaydetti.

Yine HASUDER’den Türkan Günay, hijyen ile ilgili sorunların okulların açılması önünde engel olmadığının altını çizdi ve havaların iyi olduğu yaz döneminde eğitimin okulların açılarak sürdürülmesi için kaçırılmaması gereken bir dönem olduğunu kaydetti. Günay ve diğer uzmanlar, sıcak havalar sayesinde pencerelerin açık tutularak ya da sıklıkla sınıfların havalandırılarak eğitimin yapılabilmesinin yanı sıra, açık havada da eğitim faaliyetlerinin yapılabildiğini hatırlattı.

“Okulların Kapalı Olması Türkiye’de Eğitime Verilen Önemi Gösteriyor!”

Basın toplantısında sağlık konusundan uzman kişilerden farklı olarak siyaset bilimi açısından konuyu değerlendiren Aysuda Kölemen, karşılaştırmalı bir bakış ile diğer ülkeler ile Türkiye’yi kıyasladı. Türkiye’de pandemide okulların açık olmamasının sebebinin kaynak sorunu olarak gösterilmesinin gerçeği yansıtmadığını belirten Kölemen, siyasi irade ile okulların açık kalmasının mümkün olacağını vurguladı. Hollanda gibi çocuk mutluluğunun en yüksek olduğu ülkede, Türkiye’den bile az tedbir alınarak, okulların salgında hiç kapanmadığını hatırlatan Kölemen, okullar gibi yapılandırılmış yerlerin kapalı olduğu bu süreçte, çocukların dini eğitim veren yerlere gönderilmesinde bir kısıtlama getirilmediğini; sadece bu durumun bile Türkiye’de okulların açılması kararının iktidar tarafından eğitime verilen önemin göstergesi olduğunu sözlerine ekledi.

TBB’nin “Önlemler Alınsın Okullar Açılsın” yayınını buradan izleyebilirsiniz.

Pandemide Okullar Neden Açılmalı?

Türkiye’deki salgın koşullarında okulların neden ve hangi şartlar altında açılması gerektiği konusundaki bilimsel bilgileri yaygınlaştırmayı amaçlayan Okulları Açalım çalışma grubunun Pandemi Koşullarında Eğitim Gerçekleri Raporu’nda okul öncesi eğitim kurumları ve ilkokulların kapalı kalmasının çocukları COVID-19’dan korumadığı; toplumda COVID-19’un yayılımını azaltmadığı; okullarda öğrencilerle bir araya gelmek öğretmenler için ek risk yarattığı belirtiliyor.

Raporda öne çıkan diğer tespitler şunlar:

  • Okul öncesi eğitim kurumları ve ilkokullar acilen eğitime açılmalı; (Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Dairesi (ECDC) ve ABD Hastalık Önleme ve Kontrol Dairesi (CDC)) ve çocuk hakları ve sağlığı ile ilgilenen ana kurum olan Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu UNICEF bu konuda hemfikir.
  • Okul öncesi ve ilkokul çağı çocukların uzaktan ders yapması bu eğitimin amacına ulaştığı anlamına gelmez.
  • Okulların kapanmasının ciddi toplumsal zararları vardır: Eğitim kurumları sadece çocukları sınavlara hazırlayan, sıralama yapan kurumlar değildir. Özellikle erken yaşlarda çocukların bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimleri için vazgeçilmezdir.
  • Dünya Sağlık Örgütü’nün Önerileri ve Avrupa’daki Uygulamalar, okul öncesi eğitim kurumları ve ilkokullar için alınması gereken önlemlerin son derece basit olduğunu göstermektedir. Sanılanın aksine, okul öncesi ve ilkokullarda alınması gereken önlemler gayet basittir.
  • Türkiye’de ilkokulların açılması sırasında alınması gereken önlemler gayet uygulanabilirdir: Kısa vadede hızlıca uygulanabilecek, kaynak ve büyük kapsamlı planlama gerektirmeden ilkokulların açılmasını sağlayacak önlemler açıktır.
“Çocukların Bütüncül Gelişimi İçin Okul ve Hane Güçlenmeli!”

Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) Genel Müdürü Burcu Gündüz Maşalacı tarafından kaleme alınan “Pandeminin Çocuklar Üzerindeki Etkileri Büyük” başlıklı yazıda, pandemide “okulların çocuklar için emsali olmayan bir koruyucu sistem oluşturduğunu” gördüğümüz ve hanelerde çocuk gelişimi için risk niteliği taşıyan faktörler daha belirgin hale geldiği tespiti yapılıyor. Yazıda asıl olarak “eşitsizliklerin çözümünün çocukların bütüncül gelişimi için okul ve hanenin güçlenmesinde” olduğuna işaret ediliyor.

Çocukların fiziksel ve sosyo-duygusal iyi olma halinin öğrenmenin temeli olduğuna dair anlayışın eğitimin parçası haline gelmesi gerektiğinin de vurgulandığı yazıda Maşalacı, eğitimi düşünürken ev ortamını uyarıcılar bakımından zenginleştirilmesine ve ebeveyn eğitimine de okulu güçlendirmek kadar önem verilmesi anlamına geldiği kaydediyor ve tüm sorunlara rağmen “hiçbirimizi geride bırakmayacak bir sistem mümkün” tespitini yapıyor.

 210 Ülkenin 112’sinde Okullar Tamamen Açık!

Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından hazırlanan “COVID-19 ve Dünyada Okulların Durumu” Raporu’nda, Türkiye’de ve dünyadaki güncel duruma ilişkin bilgiler yer alıyor.

  • 2020 yılının Şubat ayının ikinci yarısında COVID-19 salgını sebebiyle pek çok ülkede okullar belirsiz süreyle kapatılmaya başlandı.
  • Türkiye’de ise Mart ayının ikinci haftasında okullarda eğitime ara verildi.
  • Mart ayı sonu itibariyle 194 ülkede okullar tamamen kapatılmış durumdaydı.
  • Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de öncelikli gündem öğrencilerin ve toplumdaki her bir bireyin sağlığını korumak, bununla birlikte okulların kapatıldığı dönemde uzaktan öğrenme araç ve imkanlarını kullanarak öğrencilerin öğrenmeye devam etmesini sağlamak ve öğrenme kayıplarını en aza indirmek oldu.
  • 2020 yılının Mart-Nisan aylarında uzaktan öğrenme ile ilgili karar ve uygulamalar acil durum önlemleri olarak algılandı.
  • Ancak 2020 yılının Eylül ayında okulların açılması ve yüz yüze eğitime başlanması beklenirken 2020 yılının sonuna kadar bazı sınıf düzeylerinde kısa süreli ve kısmî yüz yüze eğitim dışında uzaktan öğrenme uygulamasına devam edildi.
  • 2021 yılının Nisan ayına gelindiğinde ise Türkiye’de 10 Nisan 2021 itibarıyla il bazlı tedbirler kapsamında 9 il hariç bütün ortaokul ve liselerde yüz yüze eğitime ara verildi.
  • 4 Nisan 2021 tarihinde ilkokul ve okul öncesi kurumlarda bulunan öğretmenlerin, psikolojik danışmanların, okul yöneticilerinin ve okul çalışanlarının aşı randevusu alabileceği ;  bu tarihe kadar 425.430 eğitim çalışanının aşı randevusuna dahil edildiği açıklandı. Türkiye’de şu ana dek öğretmenlerin yaklaşık %10’unu aşılandı.
  • UNESCO verilerine göre, 19 Nisan 2021 itibarıyla 210 ülkenin 112’sinde okullar tamamen açık, 59’unda kısmen açık, 10’unda ara tatil, 29’unda ise kapalı.

TEDMEM tarafından hazırlanan “COVID-19 ve Dünyada Okulların Durumu” Raporu’nda yer alan bulgu ve tespitler ise şunlar:

  • Çocuklarımızın eğitim hakkı toplumsal öncelik olmalıdır: Eğitim öğretim süreçlerinin devamının okul odağında sağlanmasıyla ilgili en üst düzeyde siyasi iradenin ortaya konduğu ülkelerde okulların yüz yüze eğitime kapatılması son çare olarak ele alınmıştır. Türkiye ise OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında okullarını en fazla süre kapalı tutan ülkeler arasında yer almaktadır. Türkiye’de Mart 2020’den beri okulun kapısından içeri girememiş pek çok öğrenci vardır. Dolayısıyla, her türlü karar ve tedbirde öncelik insan sağlığı olmakla birlikte ülkemizde toplumsal kısıtlamalara ilişkin eylem sıralaması gözden geçirilerek çocukların okullarına kavuşabilmeleri toplumsal öncelik haline getirilmelidir.
  • “Risk varsa biz yokuz” anlayışı gözden geçirilmelidir: Okulların kapalı olduğu süre uzadıkça çocukların yalnızca bugününü değil geleceklerini de etkileyen riskler ortaya çıkmaktadır. Eğitim öğretim süreçlerinin devamlılığından sorumlu olanların en çok riskin olduğu yerlerde varlık göstermesi beklenmektedir. Şartların elverdiği durumlarda yüz yüze eğitime başlanması birincil uygulama haline getirilmelidir. Yüz yüze eğitime başlanamadığı durumlarda ise okulların çocukları gözetici rolünü devam ettirmenin yolları çeşitlendirilmelidir.
  • Okulların hangi durumlarda açılabileceğine ilişkin yerel göstergeler tanımlanmalıdır: Uluslararası örneklerde okulların açılması/ kapanması süreçlerine ilişkin yol gösterici olabilecek çeşitli karar alma modelleri mevcuttur. Bu parametreler ve koşullar tanımlandıktan sonra, riskleri ve önlem kapasitesini en iyi bilenler olarak yerel düzeyde yöneticilere karar yetkisi vermek okulların çocuklarımızı gözetici rolünü güçlendirecek ve salgının olumsuz etkilerinin çocuklarımız üzerindeki yansımalarını azaltacaktır.
  • Uzaktan eğitimde nicel göstergelerin yanı sıra nitelikle ilgili göstergeler için de değerlendirme yapılmalıdır.
  • Uzaktan eğitim sürecinde öğretmenlerin kapasite ve ihtiyaç farklılıkları dikkate alınarak sunulan destekler çeşitlendirilmelidir: Hiçbir öğretmen dijital yeterlikler bakımından geride kalmamalıdır.
  • Aralık 2020 sonu itibarıyla okulların kapanması ve uzaktan eğitime geçilmesinin üzerinden dokuz ay geçmiş olmasına rağmen, yaklaşık her üç öğrenciden biri EBA’yı aktif bir şekilde kullanmamaktadır.
“Salgın Var Olan Sorunları Gün Yüzüne Çıkarmış ve Çarpan Etkisi Yaratmıştır!
  • 21 Eylül 2020 – 1 Ocak 2021 tarihleri arasında EBA’yı aktif kullanan öğrenci sayısı 12.286.458’e ulaşmıştır. Temel eğitim ve ortaöğretimdeki yaklaşık 18 milyon öğrencinin %32’si EBA’yı aktif bir şekilde kullanamamaktadır. Mevcut veriler uzaktan öğrenmede eşitsizlikler ve yetersizlikler olduğunu göstermekle birlikte, bunların niteliği hakkında güvenilir bir değerlendirme ve çıkarım yapmayı da kısıtlamaktadır. Tüm verilerin şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması yoluyla, sunulan desteklerin yeterliliği sorgulanarak öğrencilerin devam eden ihtiyaçları belirlenebilir ve bu ihtiyacın giderilmesine yönelik politikalar geliştirilebilir
  • Salgın öncesi döneme ait eğitime erişim verileri temel eğitim ve ortaöğretime erişimde sorunların olduğunu göstermektedir. Salgın var olan sorunları gün yüzüne çıkarmış ve çarpan etkisi yaratmıştır. Salgın nedeniyle eğitim öğretimin zorunlu olarak kesintiye uğramasından en çok etkilenen gruplar arasında özel gereksinimli öğrenciler yer almaktadır.
  • Salgın süreci, okullardaki Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) hizmetlerinin rolü ve işlevinin önemini daha belirgin hale getirmiştir.